• Sonuç bulunamadı

Muhammed Şah Dönemi Osmanlı – İran İlişkileri (1834 – 1848) 41

1.4. KAÇAR HANEDANI DÖNEMİ OSMANLI -İRAN İLİŞKİLERİ (1794-1876 )

1.4.3. Muhammed Şah Dönemi Osmanlı – İran İlişkileri (1834 – 1848) 41

1.4.3.1. Şehzadeler Meselesi

1834'te Feth Ali Şah'ın ölümüyle tahta İngiltere ve Rusya'nın desteğiyle

torunu Muhammed Şah geçmiştir. Muhammed Şah Hâkimiyetini

sağlamlaştırmak için Şehzadelerin bir kısmını Erdebil Kalesi'ne hapsettirmiştir. Şehzadelerden bazılarının önce Rusya'ya sonra Osmanlı

61 Uluerler, s. 377-378.

42 II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİNDE KÜRT AŞİRETLERİ MESELESİ

Devleti'ne sığınması hususu devletlerarası bir sorun halini almıştır. Osmanlı Devleti Mısır meselesiyle meşgul olduğundan ve doğu sınırında yeni bir sorun yaşamak istemediğinden Sultan II. Mahmut, hem tutuklu Şehzadelerin serbest bırakılmasını sağlamak hem de ara sıra anlaşmazlık yaratan bazı sınır problemlerini görüşmek üzere, Kemal Efendi'yi 1837'de İran'a elçi olarak göndermiştir.62 Hala şehzadeler meselesi kesinlik kazanmamış ve çözülmemişken Bağdat Valisi Ali Rıza Paşa'nın Muhammere şehrine taarruz düzenlemesi sorunların çözümünü geciktirmiştir. Muhammed Şah, Herat Kalesi'ni muhasara ile uğraşırken İngiltere'nin ısrarı yüzünden Afganlılarla sulh yapmadan muhasarayı bırakarak ordusuyla birlikte Tahran'a dönmüştür. Tahran'da Kemal Efendi'yi üç defa huzuruna kabul eden Şah, Osmanlı Devleti'nin isteklerinin görüşülmesi işini, Sadr-ı Devlet-i İran ve Vezir-i Düvel-i Hariciye'ye havale etmiştir. Üç dört defa yapılan görüşmelerden sonra Erdebil'e hapsedilen şehzadelerin affedilerek ev halklarıyla birlikte eskiden olduğu gibi Tebriz'de ikamet etmelerine müsaade edilmesine karar verilmiştir.63

1.4.3.2. Muhammere ve Kürt Aşiretleri Meselesi

Bağdat Valisi Ali Rıza Paşa'nın elindeki kuvvetleriyle bir ticaret

merkezi olan ve Ka'b Aşiretinin yaşadığı Muhammere şehrine hucum

etmesi, şehir halkının bir kısmını öldürmesi ve tücarların eşyalarını alması iki devlet arasındaki ilişkileri iyice gerginleştirmişti. Asıl anlaşmazlık Muhammere'nin kime ait olduğunun belli olmaması idi. Bu

62 Uluerler, s. 377-378.

43

husus daha sonra konferansta ele alınacaktı. Muhammere hadisesi devam ederken Osmanlı Devleti'nin tahtına Abdülmecid geçmişti. Mısır sorunu da hala devem etmekteydi. Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa sorununu hala çözememişti. Bu yüzden İran Devleti ile karşı karşıya gelmek istememiştir. Bundan nedenle Sami Efendi'yi Büyükelçi unvanıyla Muhammere meselesinin çözümü için İran'a göndermiştir. İran aşiretlerinden Celali Aşiretinin Beyazıd bölgesinde yaptığı saldırılar zaten gergin olan iki devlet ilişkilerini daha da bozmuştu. Celali Aşiretinin yaptığı taşkınlıklar, Beyazıd Sancağı ile sınırlı kalmamış Kars ve Pasinler bölgesinde de saldırılarda bulunmuşlardı.

Beyazıd Mutasarrıfı Behlül Paşa, Celalilerin bu saldırlarını Osmanlı yönetimine birkaç defa bildirmişti. Sorunlar yüzünden Osmanlı Devleti ile İran devleti arasında uzun süre yazışmalar olmuştur. İstanbul ile Tahran arasındaki uzun yazışmalar neticesinde sadece iki devletin birbirleri nezdine gönderdikleri elçilerin masrafı gibi hususlarda ortaya çıkan anlaşmazlıklar çözülmüş, halledilemeyen meseleler ise Erzurum Konferansı'na taşınmıştır.64

1.4.3.3. Süleymaniye Mutasarrıfı Mahmud Paşa Meselesi

Bağdat Valisi, Süleymaniye Mutasarrıfı Mahmud Paşa'yı bazı uygunsuz davranışlarından ve İran ile bağlantısından dolayı görevinden almıştır. Bu duruma öfkelenen Mahmud Paşa İran ile olan irtibatına ve aldığı desteğe güvenerek azlinden hemen sonra İran'a kaçmış ve Sinne

64 Aykun, s. 38.

44 II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİNDE KÜRT AŞİRETLERİ MESELESİ

bölgesindeki İran yetkililerine sığınmıştır. Mahmud Paşa'nın azliyle birlikte yerine Ahmet Paşa'nın getirilmesi uygun görülmüştür. İran Devleti, kendisine sığınan Mahmud Paşa'ya eski görevinin iade edilmesi için girişimlerde bulunmuştur. İstanbul'da bulunan İran elçisi Mirza Cafer bu konuyla alakalı İran'ın taleplerini Osmanlı yönetimine sunmuştur. Bunun üzerine durum hakkında gerekli bilgiler alınması için Osmanlı Devleti, Bağdat Valisi Ali Rıza Paşa ile bu hususta yazışmalarda bulunmuştur. Osmanlı yönetimi yazışmalar neticesinde Mahmud Paşa'nın azlinin doğru olduğuna kanaat getirmiştir. İran Devleti diplomatik yolarla istediğini gerçekleştiremeyince Mahmud Paşa'yı tekrar eski görevine getirtmek için askerî güç kullanmaya karar vermiştir. Sinne Hakimi Şehzade Rıza Kuli Han asker tedarik etmeye ve sefer hazırlıkları yapmaya başlamıştı. Durumu öğrenen Osmanlı yönetimi, tedbir alınması için hala görev yerine ulaşmamış olan Ahmet Paşa'nın yerine vekili konumunda kardeşi Abdullah Paşa'yı Süleymaniye mutasarrıfı olarak atamıştır. Abdullah Paşa tedarik ettiği askerler ile Süleymaniye'yi savunmak için hazırlıklarını tamamlamıştır. Şehrizor mevkiinde meydana gelen mücadelede Abdullah Bey'in kuvvetleri, Rıza Kuli Han'ın kuvvetlerini ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Mahmud Paşa meselesi yüzünden İran'ın aldığı mağlubiyet iki devlet arasındaki gerginliği artırmış ve savaş eşiğine getirmiştir.65

65 Uluerler, s. 437-438. Güney, s. 66.

45 1.4.3.4. II. Erzurum Antlaşması ( 1848 )

Osmanlı ile İran devletleri, bahsedilen sebeplerden dolayı savaşın eşiğine gelmişlerdi. İngiltere ve Rusya'nın araya girmesiyle iki devlet savaşmaktan son anda vazgeçmişlerdi. Osmanlı-İran arasında arabuluculuk görevi üstlenen Rusya ve İngiltere bölgedeki menfaat ve nüfuzlarını korumak istemelerinden dolayı kendilerinin de gözlemci olarak bulunacağı sorunların çözümü için bir komisyon kurulmasını iki devlete önerdi. Komisyonun toplanma yeri olarak Erzurum Vilayeti seçildi. Dört devletin katılımıyla ilk toplantı 1843'te Erzurum'da oldu. Komisyon çalışmalarına dört yıl boyunca devam edildi. İngiltere ve Rusya tarafından hazırlanan 9 Maddelik taslak, Osmanlı Devleti'nin aleyhine olduğu için Osmanlı hükümeti bu antlaşmanın imzalanmasına rıza göstermedi. Osmanlı Devleti, İran'ın Kerbela ve Muhammere taraflarındaki saldırılarından, gasp ve yağma hareketlerinden şikâyetçiydi. Rusya ve İngiltere'nin çabalarıyla II. Erzurum Antlaşması 5 Haziran 1847 tarihinde imzalandı66

1847'de imzalanan Erzurum Antlaşması'nın üçüncü maddesi gereğince, Osmanlı-İran devletlerinin temsilcileri ile aracı devletler olan Rusya ve İngiltere'nin temsilcileri Osmanlı-İran devletlerinin arasındaki hudut sorununu çözmek için bir araya geleceklerdi. Devletler, II. Erzurum Antlaşması'ndan sonra temsilcilerini göndererek hudut çalışmalarına

66 Sarıkçıoğlu, s. 77. Abdolghafour Bahdadi, Muhammed Ali Şah Devrinde Osmanlı

-İran Siyasi

İlişkileri ve İran'daki İç olaylar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, (

Yayımlanmamış Doktora

46 II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİNDE KÜRT AŞİRETLERİ MESELESİ

başlamıştır. Fakat hudut sorunu çözülememiş ve yarım asır boyunca iki devleti de uğraştırmıştır.

II. Erzurum Antlaşmasının maddeleri;

Madde 1. İslam devletler bugüne kadar talep ettikleri nakit paradan vazgeçiyorlardı ( 4. maddede belirtilen istek bunun dışında kalıyordu). Madde 2. İran Zühab Sancağının batı tarafını Osmanlı Devleti'ne vermeyi kabul ediyordu, Osmanlı Devleti’nde bu sancağı bütün dağlık arazisi ile birlikte İran Devletine terk etmeyi kabul ediyordu. İran

Süleymaniye'den tamamen vazgeçiyordu ve Süleymaniye'de Osmanlı

Devleti'nin mülk sahipliğine taarruz etmeyecekti. Osmanlı Devleti, Muhammere şehir ve limanı ile Ceziretü'l-Hızır limanı ve doğu sahilini, İran aşiretlerinin tasarrufunda bulunan Şattül- Arap'ın İran'a ait olmasını kabul ediyordu.

Madde 3. Bu antlaşma ile iki taraf toprak konusunda diğer bütün iddialarından tamamen vazgeçeceklerdi. İki devlet sınırlarının çizilmesi için iki tarafta anlaşmanın akabinde görevliler ve mühendisler tayin etmeyi kabul ediyorlardı.

Madde 4. Her iki tarafta belirlenen hasarlar için özellikle mera vergisi meselelerinde memur atayacaklardı.

Madde 5. Osmanlı Devleti kendisine sığınan İran Şehzadelerinin Bursa'da tutulmasına ve şu anda bulundukları yerden uzaklaştırılmalarına ve İran ile ilgili gizli isteklerine izin vermeyeceğini kabul ediyordu.

47

Madde 6. 1823'teki Erzurum Antlaşması'nda olduğu gibi İran tüccarları gümrük vergilerini o günkü fiyat üzerinden nakit veya benzeri değerlerle ödeyecek, daha fazla ödeme istenmeyecekti.

Madde 7. Osmanlı topraklarında olan kutsal yerlerin ziyaretlerinde İranlı ziyaretçilerin eski antlaşmalar gereğince güvenliğinin sağlanmasını ve Osmanlı topraklarında ticaret ve benzer amaçlı bulunan İranlıların da can ve mal güvenliğini sağlayacağını taahhüt ediyordu ayrıca diğer devletlerin konsoloslukları için tatbik edilen uygulamanın aynısı İran konsolosluğu içinde uygulanacağını kabul ediliyordu.

Madde 8. İki İslam devleti sınır bölgelerinde olan aşiret ve kabilelerin yağma ve hırsızlıklarını önlemek için gerekli tedbirlerin kabulünü ve uygulanmasını kabul ediyorlardı. Bu husus için gerekli yerlere asker koyacaklardı. İki devlet birbirlerinin arazisinde meydana gelen gasp, garet ve öldürme gibi her çeşit tecavüz hareketin üstesinden geleceklerini kabul ediyorlardı. Sahipleri bilinmeyen ve anlaşmazlık halinde bulunan aşiretlerin bundan sonra daimi olarak ikamet edecekleri yerleri seçmeleri hususunu aşiretlerin kendi iradesine bir defalık havale ediyorlardı. Hangi tarafa bağlı oldukları kesin olan aşiretlerin de bağlı oldukları devlet toprakları içine gitmeleri sağlanacaktır.

48 II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİNDE OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİNDE KÜRT AŞİRETLERİ MESELESİ

Madde 9. Eski anlaşmalar özellikle 1823 tarihinde Erzurum'da imzalanan antlaşmanın, bu antlaşma ile değiştirilmeyen maddeleri aynen yürürlükte kalıyordu.67

1.4.4. Nasıreddin Şah Döneminde Osmanlı – İran İlişkilerinde