• Sonuç bulunamadı

2.4. Finansal İstikrarsızlık Kavramının İktisat Teorisi Çerçevesinde İncelenmesi

2.4.3. Minsky’nin Finansal İstikrarsızlık Hipotezi

94

olması oldukça güçtür. Böyle bir durumun meydana getireceği olumsuzlukların önüne geçilebilmesinde otoritenin riskli varlık alımına yönelik olarak getireceği kısıtlamaların faydalı olacağı düşünülmektedir. Ahlaki tehlike sorununun ortadan kaldırılmasına yönelik olarak da benzer bir sınırlamanın yararlı olacağı düşünülmektedir. Buna göre, bankalar belirli bir düzeyin üzerinde öz sermaye tutmaya mecbur bırakıldıklarında riskli faaliyetlere yönelme eğilimlerini azaltmaktadırlar (Mishkin, 1996: 10-12; Mishkin, 1992: 135-137).

Otorite tarafından gerçekleştirilen düzenleme-denetleme faaliyetlerinin söz konusu problemleri çözmede yeterli olmayacağı bazı durumların olabileceği düşünülmektedir. Özellikle hızlı ve aşırı kredi büyümesinin olduğu dönemlerde, bankaların bilgi edinme kaynağına ulaşması istenilen süratte gerçekleşmeyebilmektedir.

Dolayısıyla bu tür durumlarda kısıtlamaların yetersiz kaldığı ve aşırı risk alma faaliyetlerinin devam ettiği görülmektedir. Ayrıca, düzenleme-denetleme faaliyetlerini yerine getiren kişilerin banka yöneticileri kadar bilgiye sahip olmamaları durumunda da etkinsiz uygulamalar ortaya çıkabilmektedir. Buna göre özellikle finansal liberalizasyon faaliyetlerinin arttığı dönemlerde borç verme eğiliminin yükselmesi ile birlikte düzenlemeye yönelik yanlış kararlar alınabildiği gözlemlenmektedir (Mishkin, 1997:

68-70).

95

ilgili değildir. Buna göre, finansal sistemin normal işleyişi kırılganlıkları ve istikrarsızlıkları içinde barındırmaktadır. Ancak, kırılganlığı ve istikrarsızlığı arttırarak bu durumun bir finansal krize dönüşmesine neden olan unsurların doğru şekilde belirlenmesi oldukça büyük önem taşımaktadır. Genel itibariyle, iktisadi birimlerin finansman sağlamada zorlandıkları, var olan pozisyonlarını satma girişiminde bulundukları ve geleneksel olmayan araçlar ile nakit artırımına gitmek zorunda kaldıkları dönemlerde, finansal sistemdeki kırılganlık ile istikrarsızlığın artmaya başladığı bu durumun sonucu olarak ise finansal krizlerin ortaya çıktığı görülmektedir (Minsky, 1976:2-5).

Minsky’e göre kapitalist sistemlerde ortaya çıkan istikrarsızlığın iki temel sebebi bulunmaktadır. Bunlardan ilki yükümlülük yapısının nakit akımlarını işletmesi, ikincisi ise yatırım süreçlerinin içerisindeki piyasa ilişkilerinin karmaşık yapısı ile ilgilidir. Söz konusu süreçlerin her ikisi de belirsizliklere sahiptir ve iktisadi sistem içerisindeki birçok unsur ile etkileşim halindedir. Dolayısıyla ilgili faktörlerde meydana gelen olumsuzluklar hızlı bir biçimde iktisadi yapının tümüne sirayet edebilmektedir.

Minsky’e göre, finansal piyasalara yönelik olarak yapılan düzenlemelerin yatırım süreçlerine birkaç farklı açıdan dâhil olması söz konusudur. Yatırım harcamalarını finanse edebilmek amacıyla sağlanan nakit temini ve hem finansal hem de sermaye varlıkları için fiyat düzeyinin belirlenmesi bu müdahalelere örnek olarak gösterilebilmektedir. Ayrıca, iktisadi hedeflere yönelik olarak ortaya çıkan finansal yeniliklerin de iktisadi sisteme önemli etkileri bulunmaktadır. Görüldüğü üzere, iktisadi sistem finansal unsurların da dâhil olduğu ve birçok faktörün birbirleri ile etkileşim hâlinde bulunduğu oldukça karmaşık bir yapıdır. Bu karmaşık yapının doğal bir sonucu olarak ise krizler meydana gelmektedir (Minsky, 1982:8-15)

Özetle Minsky’nin Finansal İstikrarsızlık Hipotezi’nde, kapitalist düzeni genel itibariyle istikrarsız olarak kabul ettiği görülmektedir. Ayrıca Minsky bu durumu ortaya çıkaran temel sebebin, sistemin kendi içsel mekanizması olduğunu kabul etmektedir.

Ona göre, finansal istikrarsızlığı ve iktisadi dengesizlikleri önlemeye yönelik olarak yapılan müdahaleler önemlidir. Ancak sistem yine de istikrarsızlık yaratma eğilimi içerisindedir (Minsky, 1986: 325). Minsky finansal istikrarsızlık hipotezini açıklarken, finansman türleri (hedge, ponzi ve spekülatif) üzerinde de durmaktadır. Buna göre, finansal sistemin istikrarı ve sağlamlığı, söz konusu finansman türlerinin varlığı ile

96

nakit ve nakde yakın varlıkların portföydeki ağırlığı tarafından belirlenmektedir. Ayrıca, devam eden yatırımlar içerisindeki borç finansmanının ağırlığı da finansal sistemin istikrarı üzerinde etkili olan bir diğer unsuru ifade etmektedir (Minsky, 1976:8-10).

Minsky, hedge tipi finansman yöntemini, finansal sözleşmelerde yer alan yükümlülüklerin yatırımcılar tarafından belirli bir nakit akışı ile karşılanabilmesine olanak sağlayan borçlanma türü olarak nitelendirmektedir. Ponzi tipi borçlanmada ise yatırımcı faiz ya da anapara yükünü karşılayamamaktadır. Yani ponzi tipi finansmanda yükümlülüklerin hiçbir şekilde yerine getirilememesi söz konusudur. Spekülatif finansman yönteminde ise yükümlülüklerin yalnızca faiz yükü karşılanmaktadır. Bu tür borçlanmada yatırımcı anapara ödemesi yapamamaktadır. Minsky, ponzi ve spekülatif finansman yönteminin artması ile birlikte finansal istikrarsızlığın da artacağını savunmaktadır (Minsky, 1992: 6-9).

Minsky’ye göre, finansal istikrarsızlığı ortaya çıkaran ilk hareket aşırı ve ucuz olmayan sermayenin varlığı ile finansal sistemin karmaşık yapısıdır. Aşırı ve pahalı sermaye finansman ihtiyacını artırırken, karmaşık finansal yapı ise alacak-borç ilişkilerini belirsizliğe doğru götürmektedir. Ayrıca karmaşık bir finansal yapının varlığı iktisadi birimlerin içinde bulundukları gelir durumlarını fark etmelerini zorlaştırırken, düzenleme faaliyetlerini yerine getirecek otoritenin de işini zorlaştırmaktadır. Minsky, kârlılık düzeylerinde sağlanan süreklilik ile finansal istikrarın sağlanması arasında yakın ilişki bulunduğunu ileri sürmektedir. İktisadi konjonktürün genişleme dönemleri, nakit akımlarının finansal yükümlülükleri yerine getirebildiği, vadesi gelen borçların zamana yayılabildiği, beklenen kâr seviyelerinin yatırımda meydana gelen artışı karşılayabildiği ve finansman ihtiyacı olan iktisadi birimlerin finansman harcamalarının yeni borçlar ile karşılanabildiği bir süreci temsil etmektedir. Minsky, parasal ve finansal sistemin hem geri ödeme hem de borç yaratma mekanizmalarının merkezinde olduklarını ileri sürmektedir. Ona göre, bankaların iktisadi birimlere borç vermesi ile birlikte para yaratılmakta, borçlu olanların geri ödemelerini gerçekleştirmeleriyle ise ilgili süreç son bulmaktadır. Buna göre, mevcut para miktarının değişimi iktisadi davranışın nedeni değil sonucu olarak nitelendirilmesi gereken bir unsurdur. Minsky’e göre, finansal sistemin istikrarı, iktisadi birimlerin bankalardan borçlanabildiği ve yükümlülüklerini yerine getirebildiği sürece devam edecektir (Minsky, 1982: 10-13; Minsky, 1976: 7-9).

97

Minsky, iktisadi birimlerin finansal piyasalardan fayda sağlayabilecekleri durumlara göre davranışlarını ve kararlarını değiştireceklerini ileri sürmektedir. Ancak söz konusu davranış değişikliklerinin kontrolsüz bir biçimde devam etmesi ve borçlanma seviyelerini artırması finansal sistemin kırılganlığını artıracak, artan kırılganlık ise finansal istikrarsızlığa neden olacaktır (Minsky, 1993: 4-6). Minsky otorite tarafından gerçekleştirilen düzenleyici ve denetleyici müdahalelerin önemli olduğunu kabul etmektedir. Ancak söz konusu müdahalelerin etkinliği, değişen ve gelişen finansal sisteme göre modernize edilmeleri ile ilgili olarak ortaya çıkmaktadır.

Buna göre, ilgili otoritenin söz konusu değişimleri doğru bir biçimde tespit ederek, denetleme ve düzenleme faaliyetlerini bu doğrultuda güncellemesi gerekmektedir (Minsky, 1986:5-6)

Minsky, kapitalistleri içgüdüleri ile hareket eden iktisadi birimler olmaktan daha çok kâr arayışı içerisinde olan ve ileriye yönelik hamlelerde bulunan aktörler olarak ifade etmektedir (Matsumoto, 2007: 16). Finansal İstikrarsızlık Hipotezi’nin, Kalecki (1965) ve Levy (1983)’nin kâr unsuruna yönelik saptamalarını birleştirdiği düşünülmektedir. Buna göre Kalecki ve Levy’nin kazanç düzeyinin toplam talebin yapısı tarafından belirlendiğine yönelik görüşlerinin Minsky tarafından da kabul edildiği gözlemlenmektedir (Minsky, 1993: 5).

2.5. Finansal İstikrarın Göstergeleri ve Ölçüm Yöntemlerine Yönelik