• Sonuç bulunamadı

Mehdî el-Mahzûmî’nin Çalışması

2.2. KAPSAMLI ÇALIŞMALAR

2.2.9. Mehdî el-Mahzûmî’nin Çalışması

Mehdî el-Mahzûmî (ö.1993)255, konuya ilişkin iki eser yazmıştır. Birincisi, 1964 yılında yayımladığı Fî’n-nahvi’l-‘Arabî nakd ve tevcîh adlı eserdir. Nahvin ıslahına dair tenkitlerini, görüş ve önerilerini içeren bu eser, onun nazarî/teorik görüşlerini temsil etmektedir. İkincisi ise 1966 yılında yayımladığı Fî’n-Nahvi’l- ‘Arabî Kavâi‘du ve Tatbîkun ‘alâ’l-Menheci’l-‘İlmi’l-Hadîs adlı eserdir. Bu eser ise onun, nahvin nasıl uygulanması gerektiğine dair görüşlerini kapsamaktadır.

Mehdî el-Mahzûmî’nin, konuyla ilgili önemli kaynaklarının şunlar olduğu görülmektedir:

254

Kessâr, el-Miftâh li Ta’rîbi’n-Nahv, s. 184-196.

255

Mehdî el-Mahzûmî, Arap dilbilimcisidir. Necef’te doğmuştur. Bağdat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi olarak çalışmıştır. Irak Bilim Konseyi üyeliğine tayin edilmiştir. Bkz. Nizâr Abazâ-Muhammed Riyâd el-Mâlih, İtmâmu’l-A’lâm Zeyl li Kitâbi’l-A’lâm li Hayruddîn

79 Kûfe ekolü yani en-Nahvu’l-Kûfî.

İbn Madâ el-Kurtûbî’nin er-Redd ‘alâ’n-Nuhât adlı eseri. İbrâhîm Mustafâ’nın İhyâu’n-Nahv.

Kendisine ait orijinal görüşler.

el-Mahzûmî’nin, nahvi yenilemeye dair projesi, nahvi öğrenecek kimselerin işini kolaylaştırmaya yönelik yeni önerilerin sunulmasına dayanmaktadır. Bu ise nahiv bilim dalının usul, konu ve metot olmak üzere tüm boyutlarıyla ıslahını içermektedir.256

Mehdî el-Mahzûmî’nin, nahvi yenilemeye dair çalışması, kısaca iki temel ilkeye dayanmaktadır:

Birincisi; ithal bir metot olan felsefi metodun etkisi altında nahve sokulmuş olan şaibeleri ortadan kaldırmak. Nitekim bu metot beraberinde âmil düşüncesi’ni getirmiştir.

İkincisi, nahiv dersinin konusunu belirlemek ve ondaki başlama faaliyeti noktasını belirtmektir. Bundan amaç ise nahvi okuyanlara yol göstermek ve onların adı geçen bilim dalından yararlanmasını sağlamaktır. Bu itibarla Mehdî el-Mahzûmî, cümle olgusunu nahvin başlangıcı olarak seçmiş; hatta onu nahiv dersinin konusu saymıştır.257

el-Mahzûmî’nin, nahvi yenilemeye dair projesinin içerdiği en önemli görüşleri, aşağıdaki şekildedir:

el-Mahzûmî’nin projesiyle nahiv, iki konuyu çözmüş olmaktadır: Birincisi cümlenin oluşumu ve sistemidir. Cümleyi oluşturan öğelerin takdim ve tehiri; açık ya da gizli olması gibi hususlar bu konuya girmektedir. İkincisi ise cümlenin, meram ve

256

Mehdî el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh, Dâru’r-Râid el-‘Arabî, Beyrût, 2.bs., 1986. s. 15.

257

80

maksadını belirtmek için kullanılan edatları ve genel manaları ele alan kısımdır. Bunu da tevkîd, nehy, istifham vb. konular oluşturmaktadır.258

el-Mahzûmî’nin projesine göre âmil nazariyesi ve onunla ilişkili tenâzu’, iştiğal, mahallî ve takdiri i’râb gibi konuların nahivden atılması gerekir.259

Mehdî el-Mahzûmî, öteden beri nahivcilerin, kelimeyi isim, fiil ve harf şeklindeki tasnifini kabul etmemekte; bu tasnife dördüncü bir ek yapmaktadır. O da kinayelerdir ki bu, zamirler, ismi işaretler, ismi mevsuller şart isimleri ve istifham edatlarından ibarettir.260

Nahvin tasnif ve konulara ayrılmasında kelime ya da edatların alanlarımdaki benzerliği temel almıştır. Bu, kelimelerin i‘rablarını aşamamıştır. Böylece işler, birbirine karışmıştır. O, bütün nahivcilerin aynı başlıkta topladığı konuları birbirinden ayırmıştır. Buna örnek olarak mesela o, ام ، َّْنََّأ، َّ نََّأ edatlarını bir arada

saymıştır. Çünkü ona göre bu edatlar, birbiriyle ilgisi olmayan iki şeyi birbirine kavuşturup ekliyor. Bu nedenle o, bu edatlara “Vasl edatları” adını vermiştir.261

Mehdî el-Mahzûmî, َّواو - ءاف ve َّ مَّ ث ile لْ ile َّْلََّب edatlarını birbirinden ayırmıştır.262

Aynı şekilde istisna-i müferrağı (müstesna minh’i hazfedilen istisna), istisna konusundan atmış ve onu başka bir konu olan kasr konusuna eklemiştir.263

Mehdî el-Mahzûmî, öğretilmesi için nahve bazı üslupları içeren bir bâb eklemiştir. Orada tevkîd, nefy, istifham, şart, nida vb. üslupları ele almıştır.264

Yazar, cümleyi yeni bir tasnife tabi tutmuştur.

Fiil cümlesi: Bu, içinde musnedi yenilenmeye delalet eden ya da musnedun ileyhisi, musnedi nitelemekte olan cümledir. Daha açık bir ifadeyle fiil cümlesinde musned, bir fiildir. Çünkü olayın yenilenmesine devam etmekte olduğuna delalet eden sadece bir fiildir.

258

el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh,s. 17.

259

el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh,s. 16.

260

Mehdî el-Mahzûmî Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, Dâru’r-Râid el-‘Arabî, Beyrût, 1986.s. 19-65.

261

el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh,s. 312-319.

262

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 191.

263

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 210.

264

81

İsim cümlesi: Musnedi, devamlılığa delalet eden ya da yenilenmeyen sabit bir vasfı gösteren bir musnedun ileyhi’yi barındıran cümledir. Daha açık ifadeyle isim cümlesindeki musned, bir isimdir. Kısacası fiil cümlesindeki musned fiil; isim cümlesinde ise bir isim olmaktadır.265

Mehdî el-Mahzûmî, fâil ile nâibu’l-fâili yani sözde özneyi bir konuda toplamıştır. Ona göre her ikisi de fiil cümlesinin musnedun ileyhi’sidir. Aynı zamanda her ikisi de lüğavî fâildirler.266

O, failin fiile takdini caiz görmüştür. Bu, onun cümlede fail olduğunu ortadan kaldırmaz.267

Mehdî el-Mahzûmî’ye göre hareke önceki nahivcilerin sandığı gibi bir âmilin etkisiyle i’râbın harekesi, mu’rab kelimenin sonunda ortaya çıkmış değildir. Aksine o hareke, cümlede musned, bir muzâfun ileyh, fâil, meful vb. bir görevin ifadesidir. el- Mahzûmî, damme ve kesrenin delaletine dair görüşleri hususunda İbrâhîm Mustafâ’nın dediklerine yaklaşmaktadır. Ne var ki o, fethanın, i’râbın işareti olduğuna dair İbrâhîm Mustafâ’nın görüşüne katılmamaktadır. el-Mahzûmî fethanın, ancak isnad ve izafet konusunda olmayan sözcükler için i’râbın işareti olabileceğine taraftardır. Nitekim bu alana birçok konu dâhil olmaktadır.268

el-Mahzûmî, bütün fiillerin mebni olduğu görüşündedir.269 Ona göre mu’rab muzari fiilin harekesinin değişmesi, âmillerin etkisinden değil, zamandan dolayıdır. Muzari fiili, maziye veya müstakbele delalet eden edatlardan soyut olduğu halde merfu olur. Mesela َّ موَّ قََّي – َّ دَّ عَّْقََّي fiillerinde bu edatlar yoktur. Te’kid nunu َّْنََّل ve َّْن َِّإََّذ gibi

muzari fiilini gelecek zamanla sınırlandıran edatlar, fiilin başına geldiğinde muzari fiil, nasb olur. Muzari fiile, onun maziye delalet etmesine neden olan َّْمََّل – اَّ مََّل gibi

cezm eden edatlar bitiştiğinde ise muzari fiil, meczum olur.270

265

el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh, s. 41-42.

266

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 15.

267

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 91.

268

el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh,s. 67.

269

el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh,s. 69.

270

el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh, s., 299-300 ; el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-

82

el-Mahzûmî, fiili mazi, muzari ve dâim (fâil vezninde olan sözcük) diye tasnif etmiştir. Onun dâim dediğine nahvin Basra ekolü ismu’l-fâil; Kufe ekolü ise el- fi’lu’d-dâim demektedir. el-Mahzûmî’ye göre birçok kullanılışında ismi fâil, gerçekte bir fiildir; hem manası hem de işlevi açısından olayın sürekliliğine ve devamlılığına delalet etmektedir.271 Müellif el-Mahzûmî, fiilin iki vasfını taşımadığı iddiasıyla emir fiilini, fiillerin tasnifinden çıkarmıştır. Çünkü ona göre emir fiili, kipi bağlamında ne bir zamanı ne de bir isnadı göstermektedir.272

el-Mahzûmî, kimisi yeni kimisi de Arap nahiv kültüründen kaynaklanan terimler oluşturmuştur. Kendisi, Kûfe ekolünden etkilenmiştir. Mesela el-Mahzûmî, harf kavramı yerine edat273

; cerr kavramı yerine hafd274; ismu’l-fâil kavramı yerine

el-fi’lu’d-Dâim kavramlarını kullanmıştır.275 Atıf harflerine karşılık ise edâtu’t-teşrîk

terimlerini kullanmayı tercih etmiştir. Çünkü onun görüşüne göre atıf harflerinin çoğu atıf olayını ifade etmemektedir. el-Mahzûmî, Basra ekolüne göre zarf sayılan mekan ve zaman zarflarını ise el-müknâ bih diye adlandırmıştır. el-Mahzûmî, zarflar konusunda “Biz, onları bu şekilde isimlendirmekten kaçındık; çünkü bu şekilde isimlendirme, aklî isimlendirmelerdir; dil alanında bunun benzeri de bulunmamaktadır” demiş ve zarf diye tesmiye edilmesini kabul etmemiştir.276

el-Mahzûmî, kâne ve benzerlerini Ef’âlu’l-vucûd diye adlandırmıştır. Cümlede mansûb olarak gelen kâne ve benzerlerinin haberini, Kûfe ekolünün görüşü doğrultusunda hâl diye kabul etmiştir. Bu konuda şu örnekleri getirip şöyle demektedir: َّا ري ِزَغَّ رَطَملاَّ َناَك “Yağmur boldu”; ََّّ َّ َّا رِمَهْن مَّ َرَطَملاَّ َلا َزَّ اَمَّ “Yağmur, hâlâ

boldur” cümlelerdeki اَّ ريَِّزََّغ ve اَّ رَِّمََّهَّْنَّ م kelimeleri mansûb tur ve hâl konumundadır.

Zaten hâl, var olanın yani fâilin durumunu açıklar. Onun varlığı, ister ناك ile tabir edilen mutlak bir varlık olsun ister belli bir zamana bağlı olsun, fark etmez. Mesela varlık ،ََّحََّبَّْصَََّّأ ile sabah, ََّتاََّب ile gece gibi belli bir zaman dilimine bağlanmaktadır.

ز ا ََّل ،

َّ اَََّّمَّ-ََّّ كَفْناَّامَََََّّّّحَِّرََّبَّاََّمَّ-َََّّمادَّاََّمَّ-َََّّئَِّتََّفَّاََّم fiilleriyle ise süreklilik arzetmektedir.277

271

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 23.

272

el-Mahzûmî, fî’n-Nahvi’l-‘Arabî Nakd ve Tevcîh,s. 120

273

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 37.

274

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 66.

275

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 23.

276

el-Mahzûmî, Fi’n-Nahvi’l-‘Arabî Kavâid ve Tatbik, s. 107.

277

83

el-Mahzûmî, cerr harflerini “izafet edatları” diye nitelemiştir. Ona göre bu harfler ile izafeti mümkün olmayanın izafeti sağlanır. Mesela َََِّّّتيََّبَّْلاَََّّنَِّمََّّ تَّْجََّرََّخ “Evden

çıktım” cümlesindeki َِّتََّبَّْيَّْلا kelimesi muzâfun ileyhtir. َّ تَّْجََّرََّخ fiili ise muzâftır. el-

Mahzûmî, fiillerden sonra gelen kelimeleri, fiillere izafet yapmak için harf-i cerlere başvurulduğu görüşündedir. Çünkü bizzat fiil, yapısı ve durumu itibariyle izafeti kabul etmez.278

Yukarıda yer verdiğimiz bilgilerden hareketle, el-Mahzûmî’nin bu alandaki çalışmalarının, diğer çalışmalar ile kıyaslandığında, en geniş çalışmalar olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen onun çalışmaları, modernist çağdaş araştırmacıların eleştirilerinden kurtulmuş değildir. Kanaatimizce onun söz konusu eleştirilere maruz kalması, çalışmalarının, nahvin yenilenmesi alanındaki değerini düşürmemekte; önemini azaltmamakta; pratik bağlamdaki öncülük rolünü geri plana itmemektedir. Çünkü nahvin yenilenmesi konusunda ileri sürülen birçok teorik görüş ve yorumların yanında onun çalışmaları, nahvin uygulanmasına dair vurgulanan nadir çalışmalar arasında yer almaktadır.

2.3. BATI’DAKİ DİL ARAŞTIRMALARINDAN ETKİLENEN