• Sonuç bulunamadı

3 MARİNA ÇEVRE İLİŞKİSİ

3.5 Marinalarda Sürdürülebilirlik

Deniz, güneş, kum gibi geleneksel turizm denince akla ilk gelen üç unsur açısından bakıldığında, Akdeniz’de sıradan bir ülke konumunda olan Türkiye, tarih, kültür, sanat, doğal güzellikler, gastronomi, folklor, sıcak ve sevecen insanları söz konusu olduğunda, aynı coğrafyada eşsiz bir üstünlüğe sahiptir. Diğer bir deyişle Türkiye 21’inci yüzyılın farklı renk ve tatlar arayan, değişen turist profilinin talep ettiği tüm özellikleri barındırmaktadır. Ülkemizin bu eşsiz potansiyelini, sürdürülebilirlik özelliğini göz ardı etmeden, turizmin hizmetine taşıyabilmek, ciddi, bilinçli ve bilimsel çalışma ve planlamayı gerekli kılmaktadır (Köletavitoğlu, 2001).

Marinaların sürdürülebilirliği konusu, her türlü sürdürülebilirlik konusunda olduğu gibi benzer ilkelere bağlanmaktadır. Çevre konusunda Dobris Toplantısı’nda sürdürülebilir turizm konusunda belirlenen ilkeler önemli ip uçları vermektedir (The Dobris Assessment, 1995):

1. Kaynakların sürdürülebilir kullanımı: doğal, kültürel ve sosyal kaynakların korunması ve sürdürülebilir olması uzun vadeli bir çalışmayı gerektirir.

2. Aşırı kullanımı azaltmak ve yaymak: uzun vadeli çevre zararının onarılmasının maliyeti yüksektir ve turizm kalitesini etkiler.

3. Çeşitliliğin korunması: doğal, kültürel ve sosyal çeşitliliğin korunması uzun vadeli sürdürülebilir turizmin özüdür ve bu endüstrinin temelini oluşturur. 4. Turizmi planlamaya dahil etmek: Yerel ve ulusal stratejik planlama ve

yönetim planlarına turizm gelişmesinin dahil edilmesi ve proje plan ve politikaların çevresel etki değerlerinin çıkarılması, turizmin uzun süreli yaşayabilirliğini arttırmaktadır.

5. Yerel ekonomilerin desteklenmesi: Yerel ekonomik etkinliklerin büyük bir kısmının desteklenmesi ve çevresel maliyet ve değerlerin ekonomik hesaplamalara dahil edilmesi bu ekonomilerin korunmasını sağlar ve çevresel zararları önler.

6. Yerel toplulukların katılımı: Yerel toplulukların tümüyle turizm sektörüne dahil edilmesi yalnızca onların yararına değil, genel olarak çevre için yararlıdır ve ayın zamanda turizm deneyimi ve kalitesini yükseltir.

7. Kamuya danışma: Turizm endüstrisi ile yerel halk ve yönetimler, çeşitli kuruluşlar ve kurumlar arası danışma son derece önemli ve temeldir. Eğer her biri kendi köşesinde çalışıyorsa taraflar arası potansiyel çekişmeler bu yolla çözülür.

8. Personel yetiştirme: Her düzeyde personelin yerel çevreden seçilmesi turizmin kalitesini arttırmaktadır.

9. Sorumlu bir turizm pazarlaması: Turist sayısını belli zaman aralığında azaltmak ve bütün yıla eşit yayabilmek için, turistleri sezonun en yüksek döneminden farklı zamanlarda, sürelerde ve ekosistemlerin daha güçlü olduğu dönemlerde gelmeleri yolunda cesaretlendirmek. Turisti tam ve sorumluluk yüklü bilgiyle donatmak, ziyaret edilen ülkenin sosyal, kültürel ve doğal çevresine saygıyı arttırmakta, müşteri tatminini de yükseltmektedir.

10. Araştırma yapmak: Efektif veriler ve incelemelere dayalı bir turizm yönetimi, sorunları çözmede, müşteriye, endüstriye ve ülkeye yarar sağlamakta temel önemdedir.

11. En iyi bilgi öngörüsü: Turisti ülkeye gelmeden önce bilgiyle donatmak.

Bu ilkelere bağlı kalınarak uygulanacak bir planlama hem turizmin ve marinaların çevreye olumsuz etkilerini azaltacak hem de ekonomik, sosyal ve kültürel katkıları da beraberinde getirecektir. Ekolojik temelli turizm ve marina planlaması, ekonomi, yerel yönetsel ve sosyal düzenlemeleri de içeren çok boyutlu bir ilkesellik getirmektedir. Turizmin ve marinaların plansız, denetimsiz ve salt ekonomik kaygılara dayalı içeriğini ve biçimini değiştirme yolunda zorlayıcı olacaktır.

Türkiye için de önerilebilecek bir projeyi Kanada üretmiş ve uygulamıştır. Kanada, yıllardır eko-turizmi başarılı bir şekilde sürdürmüş bir ülke olarak, turistlerin desteğini almaya yönelik; turistler ve işletmeler için ayrı etik kurallar belirlemiş ve ulusal düzeyde önlemler almış, uluslararası düzeyde de girişimlere başlamıştır. D’ Amore’nin oluşturduğu, marinaların sürdürülebilirliği için de kullanılabilecek bu kurallar şunlardır (Öztunalı, 1998):

Turistler için etik kurallar:

1) Doğal ve kültürel mirasımızın tadını çıkarın ve bunları koruyup himaye etmemizde bize yardımcı olun.

2) Enerji ve su kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayarak, doğal kaynakları koruma mücadelemize yardım edin.

3) Dost canlısı insanlarımızı ve konuksever toplumumuzu tanıyın. Geleneklerimize, adetlerimize ve yöresel düzenimize saygı göstererek, bu özelliklerimizi korumamızı sağlayın.

4) Yaban hayatı ya da florayı tehdit eden veya doğal çevreye zarar verme potansiyeline sahip etkinliklerden kaçının.

5) Sosyal, kültürel ve çevresel değerlere duyarlılık gösteren turistik mal ve hizmetleri tercih edin.

Turizm endüstrisi için etik kurallar:

1) Sunduğunuz turizm ve konaklama deneyimlerinin kalitesinin mükemmel olmasına ve müşterilerinize verdiğiniz bu hizmetin, motive olmuş ve bakımlı bir kadro tarafından yürütülmesine özen göstermek.

2) Müşterilerinizi, ekibinizi, hissedarlarınızı ve toplumunuzu doğa, kültür ve estetik mirasımızı takdir etmek ve saygı göstermeye teşvik etmek.

3) Yerli halkımızın değer ve isteklerine saygı göstermek, bu ülkede yaşayanların toplumsal kimliğine, onur duygusuna, estetik anlayışına ve yaşam kalitesine katkıda bulunacak hizmet ve olanaklar sunmak için çabalamak.

4) Ekonomik hedefler ile doğal, kültürel ve estetik mirasımızı koruma ve geliştirme gayretlerini birbiriyle uyumlu bir şekilde sürdüren bir turizm gelişimine ulaşmak için çalışmak.

5) Tüm doğal kaynakları verimli bir biçimde kullanmak, atık maddeler konusunu çevreye duyarlı kalarak çözümlemek, her türlü kirliliği tamamen önlemeye ya da en aza indirmeye uğraşmak.

6) Sürdürülebilir gelişim ve tüm Kanadalılar için daha yüksek bir hayat standardı konularında turizm veya diğer endüstrilerdeki meslektaşlarınızla işbirliği yapmak.

7) Doğayı ve “global köy”ün (tüm dünya ülkelerini kültürel bütünlükte olduğunu anlatan global village) duygularını daha iyi anlama ve takdir etmede turistlere yardımcı olmak. Turizm yoluyla daha güzel bir dünya yaratmak için çalışan ulusal ve uluslararası kuruluşlara katılmak.

Kanada’nın hümanist yaklaşımlı, turistlere de ekolojik sorumluluklar yükleyen ve dayanışmacı desteklerini sağlamaya yönelik sürdürülebilirlik etiğine sahip olduğunu göstermektedir. Bu ilkeler, turistler, turizm endüstrisi çalışanları, yatırımcıları, işletmecilerine yöneliktir ve ekolojik ve sosyo-psikolojik boyutu da dikkate alan “evrensel sürdürülebilir gelişme”ye olanak verecek niteliktedir (Öztunalı-Kayır, 1998). Hem Kanada’nın uyguladığı bu presipleri ele alıp hem de Dobris toplantısı kriterlerini incelendiğinde bu uygulamalar ile kıyı alanlarının kamusal kullanıma tamamen açılabileceği ve kıyılarda bulunan tesislerin de, marinalar gibi, bu alanların birer parçası olabilecekleri öngörülebilmketedir.

Son yıllarda çeşitli sektörlerde doğal kaynakların kullanımında dünya çapında kabul gören bazı ekolojik prensipler, yenilenebilir doğal kaynakların toplum hatta global ölçekte yaşam standardının yükseltilmesi ve kalkınma amacıyla kullanımları ve bunların gelecek kuşaklara aktarımını güvenceye almaya yöneliktir. Söz konusu ilkeler doğal potansiyeli kullanırken koruma (koruyarak kullanma ya da koruma-kullanma dengesi), kullanırken yalnız korumakla kalınmayıp mevcut doğal potansiyeli geliştirme (geliştirerek koruma), bu şekilde doğal kaynaklar günümüz toplumlarının yaşam standardını yükseltip çeşitli gereksinimlerini karşılarken doğal kaynakların gelecek kuşaklara kadar daha iyi şartlarda aktarılabilmesini sağlama (sürdürülebilir kalkınma) şeklinde özetlenebilir (Semenderoğlu, 1998).

Ülkemiz kıyılarında birçok farklı koruma statüsü bulunmaktadır. Bu durum, turizmin gelişmesi açısından hem bir kısıtlayıcı hem de önemli bir fırsattır. Örneğin bir çok bölgede Caretta Caretta’ların yaşam alanlarının korunması amacıyla yapılan düzenlemeler turizmin gelişmesine ve yerel ekonomiye olumlu katkılar sunmaktadır. Kıyıların barındırdığı habitatlar ile birlikte korunması, yaşatılması ve gerektiğinde sergilenmesi doğal yaşamı korumak ve bu tür faaliyetlerin çekiciliğinden yararlanılarak artacak turizm potansiyeli adına büyük önem taşımaktadır.