• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE YORUMLAR

4.1. Tespit Edilen Bireysel Değerlerin Analizi

4.1.17. Mantıklı Düşünmek

Mantıklı düşünmek; akla uygun, makul, kabul edilebilir fikirler üretmektir. Man-tıklı düşünmek, doğru biçimde akıl yürütmek olarak da tanımlanabilir. Bu meziyet so-runların çözümünü kolaylaştırır. Meselelerin dallanıp budaklanmadan halledilmesi kar-gaşayı önler. Mantıklı düşünen bireyler haliyle bunu konuşmalarına da yansıtır. Ko-nuşmasında her bakımdan ölçülü olan ve mevzuları akla uygun şekilde yorumlayan böyle insanların sözüne kıymet verilir.

Fıkralarda dara düşen birçok kişi olaya mantıklı bir çözüm bulacağını düşünerek İncili’ye danışır.

Tablo 22 “Mantıklı Düşünmek” Değerinin Bulunduğu Fıkralar

Fıkra Adı Fıkra Numarası

Bu Kadar Kelleye Külah mı Yeter? 29

Can Korkusu 32

Et Kokarsa Tuz Lazım Ya Tuz Kokarsa Ne Lazım? 49

Güzelce de Sövdürmüş 55

Leblebi Ekilir mi? 92

Minareyi Keserim ha! 96

Müneccim Çoban 99

Yedek İncili 130

Bu Kadar Kelleye Külah mı Yeter? fıkrasında padişah hayır için külahsızlara külah dağıtacaktır. Dağıtmak için bin külah vardır ancak sarayın avlusunda külah bek-leyenlerin sayısı beş binden fazladır. İncili çözüm olarak dağıtım işini ertelemeyi teklif eder. Bu teklif padişaha çok mantıklı gelir. Böylece fakir fukaranın bir külah için izdi-hamda ezilmesi önlenmiş olur.

Can Korkusu’nda vezirlerden biri taklidini yaptığı gerekçesiyle İncili’yi tehdit eder. İntikamının acı olacağını, kellesini alacağını söyler. Bu korkunç tehdit karşısında İncili padişaha sığınır. Padişah güya İnciliyi teskin eder:

– Hele seni öldürsün de göreyim! Sonra ben de onu asarım, sen merak etme!

İncili padişahın ayaklarına kapanır:

– Aman sultanım, onu şimdi, kulunuzu öldürmeden önce assanız olmaz mı?

Padişahın sözleri İncili’yi teskin etmez çünkü mantığına uygun değildir. Kendisi öldükten sonra vezirin asılmasının hiçbir faydası olmayacaktır. Oysa İncili’nin teklif ettiği gibi önce vezirin asılması gayet mantıklıdır. Çünkü İncili’nin hayatını idâme etti-receği anlamına gelir.

Et Kokarsa Tuz Lazım Ya Tuz Kokarsa Ne Lazım? fıkrasında Rus çarının sorduğu, mantık sınırlarını zorlayan bir muammayı İncili çözer. Muamma şudur:

“ Et kokarsa tuz lazım, ya tuz kokarsa ne lazım?”

İncili bu muammada tuzun kokmasını mantığa aykırı bulur. O da türlü türlü man-tıksız hikâyeler uydurarak çara anlatır. Çar anlatılanları saçma bulup İncili’ye “Sen delir-mişsin, hiç öyle şey olur mu?” diye sorunca İncili cevap verir:

“Ya tuz kokar mı çar hazretleri?”

Bu cevapla muamma çözülür.

Güzelce de Sövdürmüş’te İncili’nin karısı sabah erken saatte köşkün önünde şarkı söyleyen bir kayıkçıyı uyarır. Kayıkçı okkalı bir küfür savurur. Çok sinirlenen kadın hemen sokağa fırlar. Gözleri net görmediği için kimin küfrettiğini tam çıkaramaz.

Bu nedenle sesinden tanıma düşüncesiyle oradaki bütün kayıkçıları tek tek kendisine küfrettirir. Sabah olup da bunu duyan İncili adeta küplere biner. Karısının bu mantıksız davranışına çok kızar. Kimin küfrettiğini tespit için karısının düşündüğü yöntem İnci-li’yi çileden çıkarır.

Leblebi Ekilir mi? fıkrasında bir bakkalın yumurta fiyatını hesaplarken o yu-murtadan civciv çıkacağını, onların da birçok yumurta yapacağını düşünerek ederinin çok üzerinde rakam vermesi son derece mantıksız bulunur. İncili bu mantıksızlığı izah için bahçesine leblebi ektiğini söyler. Bu sözle olay yavaş yavaş çözülür:

Hakim efendi kahkaha ile gülerek:

– Ağa Hazretleri leblebi kavrulmuş nohuttur. Hiç ondan mahsul alınır mı?

İncili Çavuş ciddi bir tavırla:

– Onu dava sahibi bakkala sorunuz. Pişmiş yumurtadan piliç çıkarsa leblebi de mahsul verir. Hâkim, İncili Çavuş’un bu sözü üzerine bakkalın haksız olduğuna ve iddi-acı aleyhine beraatına hüküm verir.

Minareyi Keserim ha! fıkrasında minarenin tepesine çıkmış bir deli müezzini aşağı atmakla tehdit eder. Oradan geçmekte olanlar türlü şeyler düşünürler ancak deliyi bir türlü vaz geçiremezler. İncili kalabalığa yaklaşıp olayı anlar. Ortama uygun, doğru biçimde akıl yürütmesi gerekir, neticede karşısındaki bir delidir. Hal böyle olunca İncili de delinin idrak edebileceği türden bir çözüm bulur. Eline bir çakı alarak deliye gösterir ve “Eğer aşağı inmezsen minareyi keseceğim.” der. Bunu duyan deli can korkusuyla derhal aşağı iner, müezzini de bırakır.

Müneccim Çoban’da padişah ve İncili dolaşırken bir çobana rastlar. Padişah İn-cili’ye çobanların havadan iyi anladığını söyleyerek yağmur yağıp yağmayacağını ona sormasını ister. Çoban eşeğin kuyruğunu tutarak karar verir: “Yağmayacak.” der. Biraz sonra yağmur yağmaya başlar. Padişah İncili’ye çıkışır: “ Hani yağmur yağmayacaktı?”

İncili hava durumunu belirlemede kullanılan bu yöntemin mantıksızlığını açıklamak için şöyle der: “Padişahım müneccim çoban, rasat aleti de eşeğin kuyruğu olursa yağar.”

Yedek İncili’de İncili izinli olduğu zamanlarda yerine padişaha nedimlik yap-ması için birini arar. Bunun için birçok şehri dolaşır ve sonunda Adana’da bir imamın

zekâ ve yetenek olarak bu göreve yakışır olduğunu düşünür. İncili imamın zekâsını de-nemek için yatma vakti ona şöyle der:

– İmam efendi, acaba bana hiç top sesi işitmemiş, barut kokusu duymamış bir yatak se-rebilir misin?

İmam efendi “Hay hay, merak etmeyin, bunun için tedarikliyim!” deyip gider.

Biraz sonra bir yatak getirip serer fakat bunun yanında uzunca bir kamış da getirir. Bu kamışın ne olacağını soran İncili’ye şöyle açıklar:

– Efendim, bu benim tertibimdir ki, bu sayede yatak ve yorganıma hiçbir zaman top sesi gelmemiş, barut kokusu sinmemiştir. Gelen misafir yattığı zaman kamışın bir ucunu to-pun ağzına koyar, diğer ucunu yorgandan dışarıya bırakır. Uyku halinde atacağı toto-pun sesi de, barut kokusu da o kamıştan çıkar, yatak yorgana dokunmaz.

İmamın bu açıklaması gayet mantıklı bulunarak beğenilir. Bu cevap İncili’nin ak-lına öyle yatar ki kendi yerini tutmak üzere imamı saraya götürür.

Mantıklı düşünmek fıkralarda çoğunlukla İncili’nin sahip olduğu bir değer ola-rak yer almıştır. Akla uygun konuşmak, duruma uygun çözümler üretmek işleri yoluna koymada önemli bir meziyet olarak ele alınmıştır.

Benzer Belgeler