• Sonuç bulunamadı

1.2 Ayanlığı Geliştiren Şartlar

1.2.2 Toprak ve İktisadi Sistemde Değişiklikler

1.2.2.2 Malikâne sistemi

Kendine has bir yapısı ve içeriği bulunan malikâne sistemi 1695’ten başlayarak sonraki 100-150 yıl Osmanlı mali tarihinin önemli bir sistemi halini alıp, ilk olarak, ömür boyu iltizamların geçerli olduğu Mısır’a yakın Şam, Halep, Diyarbakır, Mardin, Adana, Antep, Tokat bölgelerinde uygulamaya kondu.133 Malikâne sistemine geçişin en mühim nedeni iltizam sisteminde mültezimlerin daha fazla kâr sağlamak amacıyla tahrip ettiği

132 Şevket Pamuk, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914, İstanbul: İletişim Yayınları, 2005, s. 124.

35

vergi kaynaklarını ihya ve idame etmek üzere değişmez bir mültezimin tasarrufuna bağlamaktı. Yani tımar ve iltizam sisteminin bir arada kullanılmasıydı.134 İnalcık’a göre malikâne sistemi, köyler dâhil geniş topraklar üzerinde mültezime mülkiyet haklarına benzer haklar kazandırdı. Böylece büyük miri araziler üzerinde yeni bir toprak sahibi sınıfın çıkmasına bu uygulama sebep oldu. Ayrıca çiftlik sisteminin, köy ağalarının güçlenmesi ve büyük mukataa çiftliklere sahip meşhur XVIII. yüzyıl hanedanlarının kökenleri bu sistemde aranmalıdır.135

Malikâne sisteminde mukataa adı verilen vergi kalemleri tıpkı iltizamdaki gibi müzayede ve ihale edilirdi. Aralarındaki tek fark ise normal iltizamda müzayede tahvil denilen bir ile üç yıl arasında değişen dönem için hazineye ödenecek yıllık vergi üzerinden hesaplanırken, malikâne sisteminde bu yıllık vergi hazine tarafından hesaplanmıştır. Buradaki müzayede muaccele adı verilen peşin meblağ üzerinden yapılırdı.136 Muaccele devlet tarafından belirlenen asgari bedelin altında verilemezdi. Bu bedel mukataanın mültezime getireceği yıllık kârın 2 ile 10 katı arasında bir rakama alınmaktaydı. Bu asgari fiyat belirlendikten sonra alıcılar İstanbul’da defterdar görevlileri önünde yapmak istedikleri yükseltme miktarını kaydettirmek suretiyle miktarı arttırırlardı. Sonuçta, doğal olarak, en yüksek meblağı veren kişi hayatı boyunca verilen malikâneye sahip olurdu. Malikâneci adı verilen bu kişiye mukataa üzerindeki haklarını gösteren bir berat verilirdi. Halktan şikâyet gelmez ve kurallara uyup, vaat ettiği vergiyi zamanında verdikten sonra devlet ona karışamazdı.137 “… Mefrûzu’l-kalem ve maktû’ü-l-kıdem min külli’l-vücûh serbestiyet üzere hayatda oldukça tasarruf …” olmak kaydıyla verilen malikâneye idari ve inzibati yetkileri bulunan kadı dışında hiçbir devlet görevlisinin karışmasına izin verilmiyordu.138 Malikâneci öldükten sonra mukataa mahlul olarak yeniden müzayede

134 Mesut Küçükkalay ve Ali Çelikkaya, “Osmanlı Vergi Sistemi ve Vergi Tahsil Yöntemi Olarak İltizam”, Türkler, 10, Hasan Celal Güzel ve diğerleri (Ed.), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002, s. 886.

135 Halil İnalcık, “Military and Fiscal Transformation in the Ottoman Empire, 1600-1700”, Archivum Ottomanicum, 6, New York 1980, s. 329.

136 Mehmet Genç, “Malikâne”, DİA, 27, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2003, s. 516. Malikâne uygulaması için ayrıca bkz. Mehmet Genç, “Osmanlı Maliyesinde Malikane Sistemi”, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul: Ötüken Yayınevi, 2003, s. 99-152.

137 Murat Çızakça, “A Comparative Evolution of Business Partnerships, the Islamic World and Europe with Specific Reference to the Ottoman Archives”, The Ottoman Empire and Its Heritage, 8, Leiden: Brill, 1996, s. 159-160.

36

olurdu. Eğer ölen kişinin oğlu burada tasarruf hakkını devam ettirmek istiyorsa muaccele bedelini arttırmadan malikâneci olabilirdi.139

Satışa çıkarılan mukataalar, başlangıçta, çoğunluğunca küçüktü ve yıllık meblağlar düşüktü. Bunun getireceği kar ve ödeneceği peşinat az olduğundan devlet mümkün olduğu kadar alıcıyı piyasaya çekmeye çalışmıştır. Bir kişinin tek başına muaccelesini ödeyemeyeceği büyük mukataaları satarken, mukataayı hisselere bölerek birkaç kişinin müşterek almasına izin vermiştir.140 Eğer İstanbul’da mukataalar belirli bir sürede satılmazsa içinde bulundukları eyaletlerin en kalabalık kentlerinde merkezden gönderilen memurlar tarafından satılırdı.141

Malikâne satışlarının büyük bir kısmı İstanbul’da yapıldığı için alıcıların çoğunluğu İstanbul merkezli saray ve ordu mensubu gibi merkeze doğrudan bağlı kişilerdi. Bu kişiler malikâneyi alıp mukataanın bulunduğu yere gitmeyip İstanbul’dan bir kişi veya mukataanın bulunduğu bölgeden ayan gibi bölgede ileri gelen kişileri buraları yönetmesi için atadı. Böylece taşra ile merkez arasında bir işbirliği ortaya çıkıyordu.142

İltizam sisteminin getirdiği sakıncalara karşı tedbir amaçlı çıkarılan malikâne sistemi tımar sisteminin güvenliğini diriltemediği gibi iltizamın sakıncalarını devam ettirdi. Mültezimlerin malikâne sisteminde daha fazla yatırım yapacağı düşünülürken, malikâneleri kendileri iltizam verme yoluna gittiler. Bu ise malikâne sisteminde iltizam kademelenmelerinin ortaya çıkmasına sebep oldu.143 Mukataaların dâhilinde bulunan halkı himaye edeceği düşüncesi ile askeri ve bürokratik zümreye maaşlarını devlete bırakma karşılığında, kaydı hayat şartı ile iltizam edildi.144 Öyle ki çiftçiye yardım etmek, tohum, çift hayvanı gibi zirai girdi sağlamayla mültezim pek ilgilenmiyordu. Bu sebeple tefecilerin

139 Genç, a.g.m., s. 516.

140 Genç, a.g.e., s. 109. Trabzon örneğinde olduğu gibi Şatırzade İbrahim Ağa 1187/1773 yılında El-hac Ahmed Ağa ile ortak olarak bir yıllığına Trabzon gümrük mukataasının iltizamını aldığı görülmektedir. TŞS., 1932, 14/2.

141 Veli Aydın, “Osmanlı Maliyesinde Bir İç Borçlanma Örneği Olarak Esham Uygulaması”, Türkler, 14, Hasan Celal Güzel ve diğerleri (Ed.), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 2002. s. 342. Esham hakkında bilgi için bkz: Şevket Pamuk, “Institutional Change And Longevity of the Ottoman Empire, 1500-1800”, Journay of Interdisciplinary History, 35(2), 2004, s. 242.

142 Aydın, a.g.m., s. 343.

143 Tabakoğlu, a.g.e., s. 135.

37

eline düşen köylü hem vergi verip hem de tefeciden aldığı parayı geri ödemeye çalışmaktaydı. Böylece köylüler toprağı bırakıp kaçıyordu.145

Malikâne sistemine, uygulamaya konulduktan 22 yıl sonra yani 1717 yılında son verilmek istendi. Bunun nedenleri yukarıda üzerinde durulan hedeflere ulaşılamaması, malikânelerden alınan yıllık verginin sabit kalması, mahlulattan beklenen oranda satışların gerçekleşmemesiydi. Bu tarihten itibaren belirli dönemlerde yine malikâne sistemine son verilmiş ve lağvedilen malikâneler iltizam veya emanet yoluyla işletilerek gerçek gelirleri tespit edilmiş ve tekrar malikâne olarak satışa sunulmuştur.146

III. Selim döneminde esham uygulamasıyla işlevini kaybetmeye başlayan ve esham içinde yeni bir nitelik kazanan malikâne sistemini kaldırmaya yönelik girişimler tekrar gündeme geldi. 1793 yılında İrad-ı Cedid Hazinesi’nin kurulmasıyla beraber giderleri karşılamak amacıyla gelirleri 5.000 kuruşun üzerinde bulunan malikânelere el konularak malikâne sistemi yavaş yavaş ortadan kaldırılmıştır.147

XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti’nin siyasi, askeri ve ekonomik yapısını temsil eden tımar sistemi, uzun süren savaşlar ve fetihlerin durmasıyla birlikte bozulmaya yüz tutmuştu. Buna paralel olarak artan nüfusun yeni yerlere iskân edilememesi ve akabinde artan işsizlik, Anadolu’yu kargaşaya sürükleyen Celali isyanlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Celali isyanları Kuyucu Murad Paşa tarafından bastırılsa da halkın şehirlere kaçıp yerlerini terk etmesi tımar sisteminin eski işlevselliğini çoktan yitirmesine yol açmıştı. Bu isyanlar esnasında halkın yerlerinden kaçıp gitmesi sonucu, bir takım taşra ileri gelenleri bu toprakları ele geçirip çiftlikler kurmaya başlaması, ayan adı verilen yeni bir grubun ortaya çıkmasına etki etmişti.

Öte yandan giderin fazla gelirin az olması, toprak kayıplarının fazlalığı, fetihlerin durması gibi etkenler, devleti kısa süreli çözümler üretmeye itmiş, fakat bu çözümler taşrada kalıcı değişimleri meydana getirmişti. XVIII. yüzyılda desantralizasyon şeklinde ortaya çıkan bu değişimler, sancaklar ve eyaletlerde idari yapıda ciddi değişikliklere yol açmıştı. Özellikle ekonomik durumu düzeltmek için önce iltizam ardından malikâne

145 Tabakoğlu, a.g.e., s. 130.

146 Aydın a.g.m., s. 344.

147 Aydın, a.g.m., s. 344., Mehmet Genç , “Esham:İç Borçlanma”, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul: Ötüken Yayınevi, 2003, s. 191.

38

sisteminin getirilmesi taşrada ayanları ön plana çıkarmıştı. Vergi toplamak, maliyeye borç vermek suretiyle yetkileri daha da artan ayanlar, bu vesileyle idari ve ekonomik anlamda öne çıkmaya başlamışlardı. Bu görevlerine ek olarak ayanlara taşrada asker toplama ve onlara komutanlık etme yetkisi verilmesi, ayanların askeri anlamda güçlenmesine zemin hazırlamıştı. Bu zincirleme gelişmeler sonrasında taşrada ilk zamanlar halkın temsilcisi durumunda olan ayanların rolleri de değişmeye başlamıştı. Merkezi devlet anlayışına sahip olan Osmanlı Devleti’nin, taşrada ortaya çıkan ve merkezi devlet otoritesine zarar veren ayanların güçlenmesini kabul etmesi beklenemezdi ve bu doğrultuda ayanların taşrada etkinliğini ortadan kaldırmak için adımlar atılmıştır.