• Sonuç bulunamadı

Makale fi'l-mahmuldti'l müfrede ve'l-mürekkebe ve nakdi mezhebi lbn Sina

ve Ebu Nasr

24. Makale fi'l-mahmuldti'l müfrede ve'l-mürekkebe ve nakdi mezhebi lbn Sina

25. Ta'lik 'ala kavi li-Ebi Nasr fi Kitabi'l-Burhdn

26. Makale fi külliyati'l-cevher ve külliyati'l-a'raz

Etkileri

B

ilindiği gibi İbn Rüşd'ün yaşadığı dönemde Endülüs'teki etkisini ve gücünü giderek kaybetmekte olan İslam egemenliği, onun ölümü­

nü takip eden yıllarda sona ererken, Mağrib bölgesi de birtakım sosyal ve siyasi karışıklıklara sahne oluyordu ki, bu durumun, filozofumuzun fikir ve görüşlerinin bu bölgelerde büyük ölçüde etkili olamamasında önemli payı bulunsa gerektir. Diğer taraftan İbn Meserre'nin ilk temsil­

cisi olduğu mistik eğilim ve geleneğin, siyasi ve sosyal alanda meydana gelen bu gerileme ve kargaşa ortamı sayesinde giderek ağırlığını artırmış olması da İbn Rüşd'ün akılcı ve gerçekçi düşünce sisteminin, ilgi ve ala­

ka yerine tepki çekmesi sonucunu doğurmuş olmalıdır. Nitekim filozo­

fun hemşehrisi ve mistik düşüncenin İslam dünyasındaki zirve ismi olan Muhyiddin İbnü'l-Arabi'nin, İbn Rüşd ile gerçekleştiğini belirttiği görüş­

meyle ilgili olarak aktardığı alegorik ve trajik öykü, İbn Rüşd'ün akılcı ve gerçekçi tavır ve fikirlerini küçümseme eğilimini açıkça göstermektedir.

Aynı geleneğin takipçilerinden diğer bir Endülüslü düşünür olan İbn Seb'in'in de onu koyu bir Aristocu olmakla suçladığını görmekteyiz. Bu­

nunla birlikte o, mantık ve tıp alanında yazdığı bazı eserlerin sonraki dö­

nemlerde okunup okutulmasına karşılık İbn Rüşd, felsefeyle olan yakın ilişkisi sebebiyle ya eleştirilmiş veya görmezden gelinmiştir.

Endülüs ve Mağrib'de olduğu ölçüde eleştiri konusu yapılmamakla birlikte, İbn Rüşd'ün, İslam dünyasının doğu kesiminde de hakettiği ilgi ve alakayı görmediği bilinmektedir. İbn Teyıniyye, Gazzfili'nin yaptığı gi­

bi Meşşfil filozoflar üzerinden felsefeye, onların etkisi altında yorumla­

nan Eş'ari kelama ve ayrıca Şii düşünceye karşı ciddi eleştiriler yöneltir­

ken, İbn Rüşd'ü Aristo'nun görüşlerini en güzel biçimde açıklayan kişi olarak anmakta, din ile felsefenin yahut nakil ile aklın uzlaştırılması yo­

lundaki yaklaşımı ve görüşleri itibariyle, onun diğer filozoflara nisbetle

_AZ l b n R ii ş d F e l s e f e s i

daha tutarlı olduğunu belirtmekte,100 fakat kendisi gibi Eş'ari kelamını tenkit etmiş olan İbn Rüşd'ü eleştirmekten de geri durmamaktadır.

Daha sonra akıl-nakil ilişkileri çerçevesinde yapılan ve Gazzali ile İbn Rüşd'ün Tehafüt'leriyle özdeşleşen tartışmanın Fatih Sultan Mehmed ta­

rafından tekrar gündeme getirilmesi üzerine, Hocazade Mustafa Musli­

huddin ile Alaeddin Ali et-TOsi yeni Tehafüt'ler, Molla Abdurrahman Ca­

mi de

(ö. 1492)

genellikle sOfiler lehine olan bir tavırla ed-Dürretü'l-fahi­

re fi tahkiki mezhebi's-sOfıyye ve'l-mütekellimin ve'l-hOkemai'l-müte­

kaddimin adıyla bir eser kaleme almıştır. XVI. yüzyıl boyunca da devam eden bu tartışmalar çerçevesinde Kemalpaşazade, Hakim Şah el-Kazvini ve Muhyiddin el-Karabaği'nin de bu konuda eser yazdıkları ve Osmanlı ulemasının büyük ölçüde Gazzali çizgisini sürdürmüş olduğu bilinmek­

tedir. XVIII. Yüzyılda başlatılan yeni bir tercüme faaliyetinde görev alan Yanyalı Es' ad Efendi'nin Aristo'nun Fizika'sını Arapça'ya tercüme eder­

ken İbn Rüşd'ün şerhlerinden faydalandığı görülmektedir. lOl

Lübnanlı hıristiyan bir Arap olan Farah Antun'un, daha çok Renan'ın Averroes et l'Averroisme adlı eserinden yararlanarak İbn Rüşd'ün hayatı, eserleri ve düşünce sistemini konu alan makalelerini el-Cami'a dergisin­

de yayımlamasıyla birlikte, İbn Rüşd felsefesi, XIX. yüzyılın ikinci yarısın­

dan itibaren İslam dünyasında belirli kesimlerin ilgisini çekmeye başla­

mıştır. Farah Antun'un son derece sübjektif ve pozitivist bir yaklaşımla kaleme aldığı bu yazılar, Muhammed Abduh ve M. Reşid Rıza tarafından el-Menar dergisinde eleştirilmiştir. Böylece belli bir bölgesinde de olsa İslam dünyasının gündemine giren filozofun akılcı ve gerçekçi yaklaşımı­

nı, bazıları Latin İbn Rüşdcüleri ve Renan paralelinde pozitivist bir bakış açısıyla yorumlayarak laik anlayışlar için çıkış noktası yapmaya çalışmışlardır.Buna karşı bazı aydınlar da onun görüşlerinden yola çıka­

rak İslam düşüncesinde yeni bir ihya hareketi başlatmayı amaçlamışlar­

dır ki İbn Rüşd üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Mahmud Kasım bunlardan biridir. Bu bağlamda, Osmanlı Türkiye' sinde Celal Nuri ile Fi­

libeli Ahmed Hilmi arasında geçen fikri ve felsefi tartışmalarda, İbn Rüşd adının da geçiyor olması ayrıca kayda değer bir gelişmedir. 102

100 İbn Teymiyye, Der'u te'aruzi'l-'akl ve'n-nakl (thk. M. Reşad Sfilim), Riyad 1979, VI,

248.

101 Kaya, M., "XVIII. Yüzyılda Grekçe'den Yapılan Tercümeler ve Es' ad Efendi'nin Fizi­

ka Tercümesi Üzerine Bazı Tesbitler", Felsefe Arkivi, lstanbul 1991, sy. 28, s. 183-192.

102 Bkz., Şehbenderzade, Filibeli Ahmed Hilmi, Huzur-u Ak! ü Fen'de MaddiyyQn Meslek-i Dalfileti (haz. S. Albayrak), İstanbul 1974, s. 136, 150 vd.; a.mlf., Allah'ı İn­

kar Mümkün mü? (sad. N. Taylan-E. Onart), lstanbul 1982, s. 148, 174-175.

E t k i l e r i il_

İbn Rüşd'ün İslam toplumu üzerindeki etkileri oldukça sınırlı kalırken, Batı dünyasındaki etkileri hem çok yönlü olmuş hem de uzun asırlar bo­

yunca devam etmiştir. Filozofun eserleri XIII. yüzyıla gelinceye kadar ori­

jinal diliyle yani Arapça olarak takip ediliyordu. Bu tarihlerden itibaren Endülüs'te yaşayan ve felsefeyle yakından ilgilenen Yahudilerin Akdeniz havzasına yayılmaları sonucunda bu eserlerin İbranice'ye çevrilmesi ihti­

yacı doğmuş ve Musa b. Tibbon, Samuel b. Tibbon, Tuleytulalı Yahuda b.

Süleyman, Ya'kub b. Abbamari, Süleyman b. Yusuf, Calonymus b. Ca­

lonymus ve daha başkaları tarafından önce Arapça'dan İbranice'ye103, ikinci aşamada ise İbranice'den Latince'ye tercüme edilmeye başlamıştır.

il. Frederik'in teşvik ve desteğiyle daha da yoğunlaşarak devam eden bu çeviri faaliyetinde Michael Scot'un ayrı bir yeri vardır. O,

1217- 1230

yılla­

rı arasında İbn Rüşd'ün es-Sema' ve'l-'filem, fi'n-Nefs, el-Kevn ve'l-fesad, es-Sema 'u't-tabi'i, Maba' de't-tabi'a, el-Asaru'l-'ulviyye şerhlerinin ya­

nında el-Hass ve'l-mahsus ile Cevheru'l-cirm özetlerini Latince'ye çevir­

miştir. 104 Bu arada Hermanus Alemanus onun Telhisü'l-Hatabe, Telhi­

sü'ş-Şi'r ve Nikomakhos Ahlfil<ı'na yazdığı özeti, Wilhelm de Luna da Aris­

to'nun mantık külliyatına yazdığı şerhleri Latince'ye tercüme etmiştir. 105 Bu tercümeler sonucunda Batı' da, İslam dünyasından daha fazla ta­

nınmaya başlayan ve etkili olan İbn Rüşd'ün o dönemde bilinen eserle­

rinden Tehil.fütü't-Tehafüt dışındaki pek çoğu, XIII. yüzyıl ortalarında Latince'ye aktarılmış bulunuyordu. Tehafütü't-Tehafüt ise ancak

1328'

de Calonymos tarafından tercüme edilmiştir.106 Batı'nın önemli ilim ve kültür merkezleri arasında yer alan Bologna, Padua, Venedik, Pa­

ris ve İngiltere' de başlayıp gelişen İbn Rüşdcü akımlar, anti-tezlerini de beraberinde getirmiş, filozofumuzun lehinde olduğu kadar aleyhinde de bazı gelişmeler ortaya çıkmıştır. Sözgelimi XIII. yüzyılın ortalarında Paris Piskoposu olan Auvergneli Guillaume, lbn Rüşd'ü tam bir hakikat savu­

nucusu olarak görüp hayranlık duyarken, Albertus Magnus (ö.

1280)

ve Aqinolu Thomas (ö.

1274)

sürekli artan bu İbn Rüşd sempatisine karşı mücadeleye girişmişlerdir. lbn Rüşdcü fikirlerin Fransiskenler arasında

. . .

103 Renan, E., a.g.e .. s. 232 vd.; Fahri, M .. lbn Rüşd Feylesofu Kurtuba, Beyrut 1986, s.

139.

104 Renan, E., a.g.e., s. 218 vd.; Fahri, M., a.g.e., s. 139; O'Leary, De L., lslam Düşünce­

si ve Tarihteki Yeri (çev. H. G. Yurdaydın-Y. Kutluay), Ankara 1971, s. 168-169.

105 Renan, E., a.g.e., s. 222 vd.; O'Leary, a.g.e., s. 169.

106 O'Leary, a.g.e., s. 169; Karlığa, B., lslarn Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri, İs­

tanbul 1993, s. 274 (dn. 35).

__M l b n R ii ş d F e l s e f e s i

giderek daha fazla taraftar bulması üzerine başta Duns Scotus (ö. 1380) olmak pek çok Fransisken, İbn Rüşdcülük akımını aşağılama ve etkisiz kılma çabası içine girmişlerdir. Ondördüncü yüzyıla gelindiğinde Fran­

sa' da etkisi azalan İbn Rüşdcülüğün İngiltere' deki etkisi ise ha.la sürmek­

teydi. İbn Rüşdcü akımların ağırlığını hissettirdiği merkezler arasında Padua özellikle dikkat çeker; çünkü 1334'te İbn Rüşd'ün eserleri üzerine Rahip Urbano tarafından yazılan şerhler 1492'de burada basılmış, İbn Rüşd'den yapılan çeviriler 1472'den itibaren sürekli olarak neşredilmiş ve nihayet 1552-1553'te bunların toplu bir baskısı da yine Padua'da ya­

pılmıştır. Ayrıca aynı dönemde İbn Rüşdcülüğün yanısıra bir de İskender Afrodisi taraftarlarının ortaya çıkmış olduğu bu bölgede İbn Rüşd'ün et­

kisi XVII. yüzyıla kadar devam etmiştir. 107

Quadri'nin de berttiği gibi, ilim anlayışında objektif, eleştirel ve seçici bir yaklaşımı ilke edinen ve sistemli bir filozof olan İbn Rüşd'ün Avrupa Rönesans'ının hazırlayıcısı ve müjdecisi sayılması108, abartılı bir değer­

lendirme olarak görülmemelidir. Nitekim bugün artık Avrupa Birliği de onu, Avrupa'nın fikri mimarları arasında sayma noktasına gelmiştir. Fikir ve eserleriyle düşünce tarihinde derin izler bırakan bu büyük filozofun et­

kileri, çalışmamızın doğrudan konusu olmadığından, bu kısa bilgileri ver­

mekle yetiniyor ve onun düşünce sistemini incelemeye geçiyoruz. 109

107 O'Leary, a.g.e., s.168-176.

108 Quadri, G., La Philosophie Arabe Dans l'Europe Medievale des Origenes a Aver­

roes, Payot-Paris 1947, s. 198; Ülken, H. Z., "İbn Rüşd", lA, V (2), s. 788.

109 İbn Rüşd'ün eserlerinin Latince ve İbranice'ye çevrilmesi ve Batı' da ortaya çıkan lbn Rüşdcü akımlar hakkında geniş bilgi için bkz., Renan, E., a.g.e.; Hudayri, Zey­

nep M., Eseru lbn Rüşd fi felsefeti'l-usuri'l-vusta, Kahire 1983; Karlığa, B., "İbn Rüşd", DlA, XX, 268-272.