• Sonuç bulunamadı

Osmanlı arşivlerinde XIV. yüzyıl başlarından başlanarak tutulmuş olan defterlere rastlanmaktadır. Bunun yanında XIV. yüzyılda divan-ı hümayun kalemlerine bağlı olan

50 Alkan, agm, s. 48.

51 Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, s. 88.

52 Yılmaz Kurt, Osmanlıca Dersleri 2, Akçağ Yayınları, 6. Baskı, Ankara 2011, s. 131.

53 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik), , Kubbealtı Neşriyatı Yay., İstanbul 1994, s. 61.

54 M. Tayyib Gökbilgin, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı Paleografya ve

10

mühimme, ruus, tahvil defterdarlığa bağlı olan muhasebe, mukataa, ruznamçe, tamirat, keşif ve ahkam, askeri teşkilata ait mevacib, vakıflara ait olan ruznamçe defteri, bunun yanında şikayet defterleri ve bunlara benzeyen yaklaşık olarak Osmanlı Arşivi’nde 300.000 kadar defter türü vardır.55 Defterlerin düzenli bir şekilde oluşturulması beylikçi, reisülküttap,

tezkereciler ve katipler ile gerçekleştirilmiştir.56 Mühimme defterleri, Doğu ve Batı’da bulunmayan kültür ve tarih zenginliğini içermektedir.57 Buradan mühimme defterlerinin önemi anlaşılmaktadır.

Divanda görüşülüp karara bağlanan ve bu kararların kayıt altına alınıp yazıldığı defterlere mühimme defteri denir.58 Mühimme defterleri, divan-ı hümayunda çıkan kararların bir suretlerinin kaydedildiği defterlerdir. Divanda zabıt tutulmazdı, görüşülen konunun kararı divandaki kâtipler tarafından yazılırdı.59 Muhtevaları açısından pek çok araştırma alanını ilgilendiren içeriğe sahiptir.

Mühimme defterleri Osmanlı Arşivinin en önemli defter serilerindendir. Osmanlı Arşivinde mühimme defterleri ilk tasnif edilen belgeler arasındadır. Böylece son zamanlarda bulunan defterlerle birlikte toplam mühimme defteri sayısı 267’dir.60 Osmanlı tarihi üzerine; özellikle 16. yüzyıl üzerine araştırma yapanlar, bu defterlere bakmadan sağlıklı bir çalışma ortaya çıkmayacağını bilirler.

Mühimme defterleri içerisinde divan-ı hümayundan taşradaki yöneticilere ve kadılara bununla birlikte yabancı hükümdarlara gönderilen mektuplar da bulunmaktadır. 16. yüzyıla ait olan defterlerin birçoğunun ayrı ayrı özetleri olduğu bilinmektedir.61 Divan-ı hümayundaki faaliyetlerin belgeleri olan mühimme defterleri padişahın hükümlerinin birer şekillerini ihtiva eder. Bu bağlamda bakılırsa belgeler Türk arşivlerinde en önemli kaynaklardan biridir. Mühimme defterinin adı akademik alanda yaygın bir şekilde kullanılıyor. Buna rağmen bu tabirin giriş sayfalarda veya ilk sayfalarda mühimme ismini taşıyan defter sayısının birkaç taneyi aşmadığını bilinmektedir. Bunun yerine tavsif, ahkâm-ı mirî defter kullanılır.62 Bu

55 Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, s. 3.

56 Emel Soyer, XVII.yy. Osmanlı Divan Bürokrasisi’ndeki Değişimlerin Bir Örneği Olarak Mühimme Defterleri,

Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2007, s. 1.

57 7 Numaralı Mühimme Defteri (975-976/1567-1569), Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay., Ankara 1998, s. X.

58 Şükrü Özen, Dünden Bugüne Osmanlı Araştırmaları –Tespitler- Problemler-Teklifler-, (Editör: Ali Akyıldız),

İSAM, Yay., İstanbul 2006, s. 101.

59 Uzunçarşılı, age, s. 79. 60 Emecen, agm, s. 107-108.

61 Suraıya Faroqhı, Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir? Kaynaklara Giriş, ( Çev. Zeynep Altok),Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2003, s. 50.

62 Geza Davıd, “ XVI. Yüzyılda Osmanlı- Habsburg Mücadelesinin Bir Kaynağı Olarak Mühimme Defterleri”

11

defterlerde, padişahın merkez dışında yani taşrada meydana gelen olaylar veya çeşitli sorunlar karşısında verilen emirleri bulunur.63 Bunun yanında rastlanan kayıtlarda yabancı devletlerle oluşan ilişkilerde ve Osmanlı Devleti’nin himayesinde bulunan hükümetlerle, beyliklerle ilgili kayıtlara da rastlanmakladır.64 Buna ek olarak ise krallara gönderilen nameler de vardır.65 Padişah tarafından onay alındıktan sonra düzenlenen fermanların bir suretlerinin kaydedildiği defterlerdir denilebilir.66 Yukarıda bahsedildiği gibi bu defterlerin adlandırılması ve kullanılması, XVII. yüzyılın sonlarından itibaren olmuştur.67 Divan toplantılarında müzakere edilen konuların tutulduğu defterlerdir.

Divanı hümayun, Osmanlı merkez karar organıdır, Bununla birlikte dahili ve harici meselelere ait askerî, siyasî ve sosyal alandaki konuların müzakere edilip karara bağlandığı mühimme defterlerine68 birçok konu işlenmekteydi. Defterlerin sayesinde o döneme ait olayların ehemmiyetini ve o zamanın şartlarına göre ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Padişah İstanbul ya da Edirne’de bulunuyordu. Bu sırada sadrazamın başkanlığında divan toplanırdı. Yine burada tutulan defterler mühimme defterleriydi. Bunun yanında rikab mühimmesi, ordu mühimmesi, kaymakamlık mühimmesi de vardı.69

Rikab Mühimmesi: Sadrazam sefere gittiği zaman onun yerine bakan rikab vezirinin

önderliğinde toplanan ve divandan çıkan kararların tutulduğu defterlere verilen addır.70 Ordu

Mühimmesi: serdarı ekrem sıfatıyla sadrazamın sefere gittiği sırada toplanılırdı ve sadrazamın

verdiği hükümler bu defterlere kaydedilirdi.71 Kaymakamlık Mühimmesi: Padişahın ve

sadrazamın seferde olduğu zaman başkentte kaymakam bırakırlardı. Kaymakamın himayesinde toplanılan ve burada alınan kararların tutulduğu defterlerdir.72 Gizli olması

gereken hükümlerde vardı. Bu hükümlerin kaydedildiği defterlere ise mühimme-i mektum

defterleri73 denilirdi. Mısırın merkeze uzak olması hasebiyle orada divan oluşumu kendiliğinden meydana gelirdi ve burada alınan kararların tutulduğu defterlere ise mühimme-i

63 Karen Barkey, Eşkıyalar ve Devlet Osmanlı Tarzı Devlet Merkezileşmesi, ( Çev. Zeynep Altok ), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 1999, s. 260.

64 Emine Erdoğan Özünlü, “ Mühimme Defterlerine Göre XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı –Kırım Hanlığı İlişkileri”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 27, 2010, s. 490.

65 Uzunçarşılı, age, s. 80

66 Muhammed Uğurlu, 73 Numaralı Mühimme Defterinin Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi (121-276), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bitlis 2018, s. 4.

67 Mübahat Kütükoğlu, “ Mühimme Defteri ”, DİA, C. 31, 2006, s. 520. 68 Kılıç, agm, s. 250-251.

69 Mühimme Defteri 44, ( Yayına Hazırlayan: Mehmet Ali Ünal), Akademi Kitabevi, İzmir 1995, s. V-VI. 70 Abdulkadir Özcan, “Rikâb”, DİA, C. 35, İstanbul 2008, s. 110-111.

71 Bilgin Aydın, Osmanlı Bürokrasisinde Divan-ı Hümayun Defter Formlarının Ortaya çıkışı ve

Gelişimi(XV-XVI.Yüzyıl), Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Entitüsü, İstanbul 2003, s. 35.

72 Kılıç, agm, s. 251. 73 Sertoğlu, age, s. 24.

12

mısır adı verilirdi.74

Devlet işlerinin görüşülmesinin yanında divan-ı hümayunun yüksek mahkeme olarak da görevi vardır.75 Bu sebeple ilk dönem mühimme defterlerine bakıldığında bu konuları görmek mümkündür. Bununla birlikte Osmanlı Devleti’nin merkez ve taşra teşkilatıyla idarî yapıları, çalışma sistemleri, halkla devlet arasındaki ilişkiler gibi pekçok konu işlenmiştir.

Mühimme defterlerine içerik yönünden bakılırsa XVII. yüzyılın ortalarından itibaren muhteva yönünden çok geniş değildi. Ama kamuya ait meseleler ile devlet işleriyle ilgili kayıtların tutulmaya başlanıldığı bilinmektedir.76 İçerik yönünden bu tarihten sonra zayıflamaya başlandığı söylenilebilir. Deftere yazılan bir kaydın iptal edilmesi veya düzeltilmesi sadece padişahın iznine bağlıydı.77 Klasik dönemdeki defterler başlık taşımıyorlardı ve bununla birlikte yazıları da daha karışık biçimdeydi Arapça toplantı günü, ay ve yıl yazılırdı. Daha sonra ise bundan vazgeçilerek günler, evail, evasit, ve evahir şeklinde on günlük dilimler şeklinde yazılmaya başlanmıştır.78

Mühimme defterlerinin tamamına bakıldığında hepsinin klasik mühimme defteri olmadığı görülür. Bir ve iki numaralı mühimme defterleri tahvil ve ruus ahkâmını da içine almaktadır. Bu şekildeki defterler yaklaşık on adettir. Yirmi numaralı mühimme defteri ise mevcut değildir.79 Mühimme defterlerindeki hüküm suretlerinin defter şekline getirilmesinin ilk başlarda divanlarda çalışan katipler tarafından yapılmıştır. Daha sonra ise defterler beylikçi kalemi tarafından tertiplenip düzenlemiştir.80 Defterlerdeki hükümler hakkında üst ve yan taraftaki yer alan notlar sayesinde fermanların yazılışları hakkında bilgi edinilebilir.

90 numaralı mühimme defterinden sonra ilk sayfalarda hükümlerin hangi sadrazam devrinde çıktığını anlatan başlıklar bulunmaktadır. 1649 yılına gelinceye kadar bütün fermanlar ve hükümler yazılırken bu zamandan sonra sadece devlete ait işler kaydedilmiştir. Şikayet konularıyla ilgili fermanlar ise şikayet defterlerine yazılmaya başlanmıştır.81

Mühimme defterlerinin tasnifi yapıldıktan sonra da defterler bulunmuştur. Bunlar mühimme zeyli adı altında farklı bir başlıkta toplanmıştır. Osmanlı Arşivinden başka yurt

74 Kılıç, agm, s. 251.

75 Günay, agm, s. 13. 76 Günay, agm, s. 13.

77 Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, s. 8. 78 Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, s. 8. 79 Emecen, agm, s. 108.

80 Kütükoğlu, agmd, s. 522. 81 Kılıç, agm, s. 252.

13

içinde ve yurt dışındaki bazı kütüphanelerde de mühimme defterlerinin olduğu82

bilinmektedir. Bazı mühimme defterlerinde ise hükümlerin yanında katip rumuzları görülür, buna bakıldığında kime ait olduğu anlaşılır. Bu durum 61 ve 62 numaralı mühimme defterlerinin başındaki kayıtlardan anlaşılmaktadır.83 Bu kayıtlar nöbetçi olan katibin anlaşılması için yapılmıştır. Bu anlamda defterler incelendiğinde hem divandaki katiplerin isimleri hem de katiplerin nöbet yaparak vazifelerini yerine getirdiği anlaşılır. Reisülküttap görevini hariciye nazırına devretmiştir ve bununla birlikte nezaretler dönemi başlamıştır. Böylece mühimme defterlerinin kayıtları hariciye nazırı denetiminde yürütülmüştür ve ardından 1797’de mühimme odası kurulmuştur.84

Divan-ı hümayunda tutulan tek defter mühimme defterleri değildir. Mühimme defterlerindeki kayıtlar; herhangi bir konuyla ilgili yazılan, ferman, berat, name gibi konuların suretleri mahiyetindedir. Bununla birlikte XVII. yüzyılın ortalarından itibaren mühimme defterlerinin içinde yer alan konulardan bazıları ayrılarak farklı defterlerde kaydedilmeye başlanmıştır.85 Bu defterler, şikâyât defteri, nâme defterleri, ahkam defterleri ve daha sonra ise nişân defterleri olarak kaydedilmeye başlanmıştı.86 Defterlerin içeriği daraldığından muhteva yönünden zayıflamıştır.

İtina ile tutulan mühimme defterleri sürekli başvurabilecek bir kaynaktır. Geçmişte olan bir konu mevzubahis olduğu sırada defterlere bakılırdı. Defterlere kayıt edildikten sonra reisülküttap kontrol ederdi, daha sonra emir ve fermanlar gerekli yerlere iletilirdi. Eğer eldeki belge ile merkezdeki belge aynı değilse merkezdekine itibar edilirdi.87

Osmanlı diplomatik belgelerinde belirli bir yazma formülü tatbik edilmiştir. Buna göre bu belgeler 10 kısımda incelenebilir. Davet, tuğra, unvan ve elkab, muhabın adı ve elkabı dua,

nakil ve iblağ, emir, te’kid ve tehdid, tarih, yer’88olarak ele almak mümkündür. Mühimme

defterlerine fermanlar kayıt edilir, buradaki kayıtlı fermanlara hüküm denilir.89 Mühimme defterleri genel anlamda içerik yönünden çok zengindir. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nde merkez ve taşra teşkilatına dair önemli kaynaklardır. Defterler merkez ve taşra arasındaki bağı gösterir.

82 Emecen, agm, s. 109.

83 Kütükoğlu, agmd, s. 523. 84 Kılıç, agm, s. 252.

85 Mühimme Defteri 44, s. VI.

86 Halil İnalcık, Osmanlı’da Devlet, Hukuk ve Adalet , Kronik Kitap, 6. Baskı, İstanbul 2017, s. 64. ( Kısaltma:

Adalet)

87 1734-1735 Osmanlı –İran Savaşı Mühimme Defteri, ( Yayına Hazırlayan: Kemal Erkan), Çamlıca Basım Yayın, 1. Baskı, İstanbul 2011, s. XIII.

88 Kılıç, agm, s. 253-254.

14

7. 111 Numaralı Defterin Diplomatik ve Fiziki Özellikleri

İncelenen defterde hükümlerin girişinde “Rakka valisi vezir Mustafa Paşa’ya ve Ruha

kâdısına hüküm ki”90 gibi hitap cümlesi kullanılmıştır. Ayrıca hükmün gönderildiği kişinin

hangi rütbede olduğu yazılmıştır. Rütbelerin yanında vezir, kadı, vali vb. kişilerin adlarının verildiği hükümlerde “Hâlâ Zagarcı başı olub Bağdad Muhafazasına me’mûr Mustafa dâme

mecdühüye hüküm ki” şeklindedir.91 Bununla birlikte görevlinin adı verilmeden sadece rütbesi verilip “Edirne kâdısına hüküm ki” gibi yazılan hükümlerde mevcuttur.92

Bazı hükümlerde ise tek bir kişiye değil birden fazla kişiye “Aydın ve Saruhan

sancaklarında muhassıl-ı emvâl olan Nasuh dâme ikbâlühüye ve Soma kâdısına ve kazâ-ı mezbûrede vâkiʿ Yeniçeri serdarı vilâyet ve iş erlerine hüküm ki”93 şeklinde hükümler gönderilmiştir.

Belgeye giriş yapılırken gönderilen kişiye övgülerin bulunduğu hükümler devardır.94

Belgenin kime gönderildiği açıklandıktan sonra konu genel olarak anlatılmıştır. Belgenin sonunda verilen karar “fermân-ı ‘âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki”95 “keşf ve hüccet

olunmak içün yazılmışdır”96 şeklinde belirtilmiştir. Belgelerin sol alt köşesinde ise fî evâ’il-i Câ sene 111197 şeklinde tarih vardır. Bazı hükümlerde ise “Bir sûreti dahi Kadı nâm karyede

olan kadîmi kilisenin ekser mevâzi‘i mürûr-ı eyyâm ile harâbe-müşrif olmağla şürûtuyla ta‘mîriyçün”98 ve “Bir sûreti Akşehir kâdısına kazâ-ı mezbûra tâbi‘ Peresu nâm karyede olan

kilisenin sakfı harâbe-müşrif duvarları müremmâta muhtâc olmağla şürûtuyla yazılmışdır”99

şeklinde sadece hükmün gideceği yer yazılarak aynı ferman birden çok yere gönderilmiştir. Defterin dil özellikleri genel anlamda açık ve sade bir dille yazılmıştır. Bazı yerlerde mürekkebin yayılmasından dolayı kaynaklanan net olmayan yazılar vardır. Bazı hükümlerde Arapça ve Farsça tamlamalar vardır.

Osmanlı Arşivinden alınmış olan, A. DVN. MHM. d. 111 şeklinde kayıtlı bulunan defterin fiziki özellikleri ise şu şekildedir: Defter 33x22 ebadında, toplamda 754 sayfadan oluşmaktadır. Defter ciltli ve ebruludur. Numaralandırma usulü sayfa şeklindedir.

90 BOA, MHM. d 111 s. 168, no: 556. Defterin sayfa numarası ile defter numarası bundan sonraki dipnotlarda verilmeyecek olup belge numaraları verilecektir.

91 Hüküm 558, 560, 562, 563. 92 Hüküm 557, 559, 561, 567. 93 Hüküm 598. 94 Hüküm 1099, 1101. 95 Hüküm 588, 589, 1162, 1163. 96 Hüküm 585, 797. 97 Hüküm 557. 98 Hüküm 577. 99 Hüküm 578.

15

Numaralandırılmış boş sayfalar: 730, 737, 752, 754’tür. Defterin başında iki sayfa boştur. Bu çalışmada incelenen sayfalar ise 168 ile 337. sayfalar arasındadır.

16

BİRİNCİ BÖLÜM

KONULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Türkler, henüz İslamiyet’le tanışmadan önce, hakanın yetkisiyle teşekkül eden ve “töre” denen yazısız hukuk sistemiyle devletlerini yönetirdi. İslam medeniyetlerinde ise hukuk düzeni ve adalet, Allah’ın emirleri ve koyduğu yasaklar ile sağlanırdı ki, buna fıkıh denir. Fıkha göre bir Müslüman hükümdarı kanun koyma sıfatı takınamazdı. Birçok Türk- Müslüman alimler, fıkhın bütün ferdi ve toplumsal ihtiyaçlara cevap verdiğini düşünür, bu yüzden sultanın buyrukları ile teşekkül eden başka bir yasayı gereksiz bulurlardı. Türkler, İslamiyet ile tanışmasından sonra, Müslüman devletlerarasında liderliği devralmıştır. Türk hükümdarlarında kanun koyma yetkisinin var olması ile sağlanan güçlü devlet görünümü, özellikle Haçlı Seferleri ve Şiilerle edilen mücadelede, İslam Medeniyeti arasında güçlü bir hükümdarın ve devletin varlığının öneminin kabul edilmesini sağlamıştır. Osmanlı’dan önce kurulmuş olan birçok Türk-İslam devletleri fıkhın yanında, kanun ve örf yani hükümdarın tamamen kendi emirleriyle teşekkül eden bir hukuk sistemi oluşturmuşlardır.100

Osmanlı’da da fıkhın koyduğu kurallara karşı olmaması şartıyla, padişahın ferman ve kanunlarıyla teşekkül eden örf-i hukuk veya sultan-i hukuk denen bir yasa vardı. Böyle bir hukukun varlığından bahseden ilk Osmanlı yazarı Dursun Bey, örfü tanımlamak için

“Siyaset-i Sultan“Siyaset-i” ve “Yasağ-“Siyaset-i Pad“Siyaset-işah“Siyaset-i” tab“Siyaset-irler“Siyaset-in“Siyaset-i kullanır. Somut örnek vermek gerek“Siyaset-irse, kardeş

katli ve divan-ı hümayun en güzel örnek olacaktır. İkisinin de dayanağı örftür.101

Osmanlılar önemli kararlar alırken ve hukuki kurallar koyarken, bu karar ve kuralların fıkha uygun olup olmadığını denetlemesi için fakihlere danışmışlar ve bunun için şeyhülislamlık makamını kurmuşlardır. Osmanlı hukukçuları, karar alırken devletin ve toplumun ihtiyaçlarını ön planda tutmuşlardır. Burada esas amaç şeriata karşı görünse bile İslam ümmetinin menfaatlerine cevap vermektir. Örneğin, Osmanlı’da yaygın olan ve aslen fıkha aykırı olmasına rağmen XVI. yüzyılda Osmanlı Şeyhülislamı Ebussuud para vakıflarını onaylamıştır. Bunu yaparken, fakir insanların, öğrencilerin ve imaretlerin bundan yararlandığını ve kaldırıldığı halde bu insanların zarar göreceğini göz önünde bulundurmuştur.102

Örfi hukuk kanunnamelerin, kanunnameler de fermanların bir araya getirilmesiyle oluşur. Kanunnameler, devlet teşkilatı, kamu hukuku, vergi ve ceza hukukunu kapsar.

100 İnalcık, Klasik Çağ (2017), s.76. İnalcık, Adalet,(2016), s. 49, 51, 52, 56. Halil İnalcık, “Osmanlı Hukukuna Giriş”, AÜSBED, C. 13, S. 2, Ankara 1958, s.102

101 İnalcık, Adalet, ,(2016) s.60, Mehmet Akman, “Örf: Osmanlı Devleti’nde, DİA, C. 34, İstanbul 2007, s. 93. 102 İnalcık, Adalet, (2016) s. 50-52.

17

Osmanlı yeni bir yeri fethettiği zaman bölgenin örf ve adetlerini, şeriata karşı olmadığı sürece değiştirmemiştir. Hatta bunları kanunnamelere kaydederek koruma altına alınmıştır. Kanunnameler, bütün ülkeyi, belirli bölgeleri veya belirli grupları ilgilendirebilirdi103.

Bu bölümde çevirisi yapılan belgelerin, fıkıh ve Osmanlı örfi hukuku ışığında değerlendirmesi yapılmıştır.

1. Suç ve Cezanın Tanımı

“Suç” Türkçe bir kelime olup “törelere ve ahlak kurallarına aykırı davranış” veya “yazılı yazısız kanunlarda yapılması yasaklanan eylem” anlamlarına gelir. İslam hukukunda Allah’ın emir ve yasaklarını ihlal eden her türlü davranışı ifade eder. Aynı zamanda Osmanlı kaynaklarında suç ile birlikte cürüm104 veya çoğulu cerime105 tabiri de kullanılır.106

İslam hukukunda suçlar had, kısas ve tazir olmak üzere üçe ayrılır. Bu suçların tasnifi, cezasının Kur’an veya Sünnet tarafından belirlenmiş olup olmamasıyla ve Allah/kul hakkını ihlal etmesiyle ilgilidir. Bu tasnife göre muhtevası ve cezası kitap veya sünnet tarafından kati bir şekilde belirtilmiş olan ve Allah hakkını ihlal eden suçlara had suçu denir. Örneğin, zina107, içki içme (şirb-i hamr)108, hırsızlık109, yol kesme110, isyan111, zina iftirası, dinden dönme suçları had suçlarındandır yani muhtevaları ve cezaları Kur’an veya Sünnet tarafından şüpheye yer vermeksizin bellidir.112

Kısas suçları, bireyin canına kast ve vücut bütünlüğünü bozmaya yönelik suçlardır. Adam öldürme113, yaralama114, bir organını kesme veya kullanılamaz hale getirilmesi gibi suçlar örnek olarak verilebilir. Kısas suçları ve cezaları Kur’an ve Sünnette açıkça belirtilmiş olup kişi haklarını ihlal eden suçlardandır.115

Tazir suçları ise muhtevası Kur’an ve sünnette açıkça belirtilmiş olup, cezaları hakkında hüküm bulunmayan suçlardır. İslam ülkelerinde bu türden suçların cezası devlet başkanı

103 İnalcık, Klasik Çağ s.77. Halil İnalcık, “Kanunname”, DİA, C. 24, İstanbul 2001, s. 333- 334. 104 Hüküm 724.

105 Hüküm 820.

106 Mehmet Boynukalın, “Suç”, DİA, C. 37, İstanbul 2009, s. 435. 107 Hüküm 734.

108 Hüküm 639. 109 Hüküm 713. 110 Hüküm 694. 111 Hüküm 670.

112 Abdülkerim Zeydan, İslâm Hukukuna Giriş, (Çev. Ali Şafak), Genişletilmiş 4. Baskı, Kayıhan Yayınları, İstanbul 2008, s. 542, 546-552.

113 Hüüm, 732. 114 Hüküm 643.

18

tarafından öngörülürdü. Tazir suçları hem Allah haklarını hem kul haklarını ihlal eden türde olabilir.116

Ceza: Sözlük anlamı “Suç sahibine çektirilen eziyet, verilen terbiye”dir.117 İslam hukuku literatüründe, “maddi ve manevi mahiyette özendirici veya caydırıcı yaptırım” şeklinde tanımlanabilir. İslam dininde iman, ibadet, davranışlar ve ahlak alanında emir ve yasakların ihlalini önlemek, gerek dünya gerek ahiret hayatına yönelik özendirici veya caydırıcı bütün yaptırımlara ceza denir.118

Cezalar da, suçlar gibi Kur’an ve Sünnette hükmü bulunup bulunmamasına göre, had, kısas ve tazir adıyla üç şekilde tasnif edilir. Had cezaları, Kur’an ve Sünnet tarafından açıkça tanımlanan cezalardır. Diğer bir tabirle “Allah tarafından belirlenmiş cezai yaptırımlardır”. Kur’an’da bu tasnifte dört ceza vardır; Zina edene yüz sopa vurulması, iffetli bir kadına zina iftirası atan kişiye seksen sopa vurulması ve şahitliğinin geçersiz sayılması, hırsızlık yapanın elinin bilekten kesilmesi defterde geçen bir hırsızlık olayında eylemi gerçekleştiren kişinin cezasının şeran verilmesi istenmiştir.119 Eşkıyalık yapanın öldürülmesi120 asılması el ve ayağının kesilmesi veya sürgün121 edilmesidir. Bu suçlar Allah (toplum) haklarını ihlal eden suçlardır. Bu suçların cezaları, hiçbir şekilde devlet başkanı tarafından artırılamaz, azaltılamaz veya tamamen affedilemez. Kur’an’da açıkça belirtilmemesine rağmen içki içene verilen sopa cezası da had cezalarındandır.122

Kısasın fıkıh literatüründeki anlamı, kasten işlenen suça karşılık aynı türde cezaların adıdır. Örneğin, kişi kasten adam öldürdüyse cezası ölümdür. Kasten adam yaraladıysa vücuttaki aynı yerin aynı oranda yaralanması gerekir. Yalnız bu cezalar mağdurun yakınlarına göre değişebilir. Zarar gören kişinin yakını diyet talep ederse yukarıdaki gibi cezalar infaz edilir. Mağdur yakını para karşılığı diyetten vazgeçebilir. Bu durumda tüm cezalar düşer.123

Tazir cezaları, şer’an hükmü bulunmayan, uygulaması ve miktarı devlet başkanı tarafından verilen cezalardır. Tazir cezaları had ve kısas cezaları gibi beş temel unsur olan din, ırz, akıl, mal ve canın korunmasına yöneliktir. Aralarındaki fark, nasslar tarafından yaptırımları belli değildir. Bu nedenle devlet başkanı kendi isteği doğrultusunda toplum

116 Köse, age, s. 371-372.

117 Muallim Naci, Lugat-ı Naci, (Haz. Ahmet Kartal), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2009, s. 90. 118 Adil Bebek “Ceza”, DİA, C. 7, İstanbul 1993, s. 469.

119 Hüküm 713. 120 Hüküm 1012. 121 Hüküm 737.

122 Ali Bardakoğlu, “Had”, DİA, C. 14, İstanbul 1996, s. 547-549. 123 Şamil Dağcı “Kısas” DİA, C. 25, İstanbul 2002, s. 488.

19

şartlarını da göz önüne alarak bir ceza verebilir. Örneğin, yolsuzluk, rüşvet, hayvanlara kötü davranma, yalancı şahitlik, haneye tecavüz, eş ve çocuklara kötü davranma, ibadetlerin ihmali, maddi güç sahibi olunmasına rağmen borç ödememe, tazir suçlarındandır ve cezaları tazir cezalarıdır.124

1.1. Sürgün ( Nefy)

Sürgün, bir veya birden fazla kişinin işlediği suça karşılık ya da güvenlik tedbiriyle ikamet ettiği yerden başka bir yere zorla gönderilmesi ve orada yaşamaya zorlanmasıdır. Bu

Benzer Belgeler