• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE YORUMLAR

4.2. Rusya’da Doğu Bilimiyle İlişkili Kavramlar ve Kuruluşlar

4.2.8. Moskova’daki Kuruluşlar

4.2.8.2. Lazerev Ermeni Enstitüsü (1815)

Moskova’da, 1815’te Ermeni çocuklarının ilk tahsili için kurulan Ermeni Lazerevler Okulu, 1828’de Lazarevler Ermeni Doğu Dilleri Enstitüsüne dönüşür.

1918’de Lazarev Ön Asya Enstitüsü, 1919’da Ermeni Enstitüsü olarak adlandırılır (Kononov, 2009, s. 178). 7 Eylül 1920’de ise Merkezi Yaşayan Doğu Dilleri Enstitüsüne dönüştürülür (Torkunov, 2015, s. 215).

Enstitü üzerine neşriyata değinmek gerekirse ilk dikkatimizi çeken Baziyants’ın çalışmaları olmaktadır – Lazarevskiy institut vostoçhnıh yazıkov [M. 1959], Lazarevskiy institut v istorii oteçestvennogo vostokovedeniya [M. 1973]. Enstitünün kuruluşundan 1848’daki yeniden teşekkülüne kadarki tarihine dair yine ona ait “Sozdaniye instituta vostoçnıh yazıkov v moskve (pervaya polovina xıx v.)” adlı bir makale mevcuttur [Oçerkı po ıstorii russkogo vostokovedeniya, Sb. VI, M. 1963].

Okul başlarda Ermeniler için düşünülse de zamanla büyük bir itibar kazanarak farklı kesimlerin okuduğu Rus-Ermeni okuluna dönüşür. Torkunov’un belirttiğine göre

102

okulun rağbet görmesinde siyasi gelişmelerin de rolü vardır. Ona göre 1800’lerin ilk yarısında Kafkaslardaki sınırlarını genişleten Rusya’nın bölgeyi idare edebilmek için mahallî dilleri ve kültürleri bilen uzmanlara ihtiyacı vardı. Bu bağlamda Rus devlet erkanı, okulu bu ihtiyacı karşılayabilecek bir merkez olarak gömeye başlar (Torkunov, 2015, s. 9). Bu bağlamda okulda Ermeni okulları için öğretmen ve Ermeni-Grigoryen din adamları yanında Kafkas idaresine memur ve tercüman da yetiştirilmektedir (s. 13).

Bütün bunlar anlaşılan okulun Rus maarif kuruluşları arasında ön saflara çıkmasına vesile olmuş olmalı ki 1835’te statüsü enstitü, Kafkas Komitesinin teklifiyle 1848-49’da ise üniversite seviyesine yükseltilir (s. 12). Enstitünün siyasi hayatla rabıtalı olduğuna yönelik Özhan Kapıcı’nın da görüşleri vardır. Ona göre Enstitünün bir Doğu bilimi merkezi hâline gelmesi Rusya’nın Osmanlı ve İran’la savaşta olduğu yıllara denk gelmektedir. Bu dönemde devletin ihtiyaçlarını karşılamak üzere Enstitüde Müslüman ülkelerin dillerinin öğretilmesine daha da ağırlık verililir. Burada, Kapıcının aynı minvaldeki başka bir tespitini paylaşmak yararlı olacaktır: Lazarev Doğu Dilleri Enstitüsü, Napoli [1727], Viyana [1754] ve Paris’te [1795] açılan okullardan sonra İslam dillerini öğreten 4. okul olur (Kapıcı, 2016, s. 14-15).

Okulun kuruluş amaçları arasında Rusya’da Doğu dilciliğinin merkezi olmak düşüncesi de yer alır. Bu bağlamda okulda Ermenicenin yanı sıra Avrupa dillerinden Latince, Fransızca ve Almanca okutulurken ön Asya dillerinden de Gürcüce, Arapça, Farsça ve Türkçe okutulur. Programa göre Türkçeye geçilmeden önce Arapça, sonra da Farsçanın öğrenilmesi gerekmektedir.

Okulun Türkçe hocalarından S. Ye. Yakov ve Semyon Grigoryeviç Tserunian

[1860-1931] gibi isimler öğrenciler için Türkçe kitapları hazırlarlar.

Kononov’un belirttiğine göre 1900’lere doğru Lazarev Enstitüsü; V. F. Miller, F. Y. Korş, A. Ye. Krımskiy ve V. A. Gordlevskiy gibi isimlerle Doğu biliminde önemli bir seviyeye ulaşır (Kononov, 2009, s. 175). Ayrıca A. Ye. Krımskiy, V. F. Minorskiy, A. A. Semyonov, N. İ. Aşmarin, V. A. Gordlevskiy, A. P. Potseluyevskiy, M. S.

Mihaylov ve V. M. Nasilov gibi isimler burada yetişir. Bu isimlerden Gordlevskiy, Enstitünün Sovyet devrindeki varisi Moskova Doğu Bilimi Enstitüsünde de kuruluştan kapanışa kadar 1921-1954 döneminde çalışır (s. 177). Samoyloviç’in, Gordlevskiy’in çalışmalarını yakından izlediği ve zaman zaman bunları değerlendiren yazılar neşrettiği belirtilmelidir. Bir başka mezun Potseluyevskiy ise Türkmen araştırmalarının önde gelen uzmanlarından biri olur.

103

Vladimir Aleksandroviç Gordlevskiy [1876-1956] 1895’te Moskova’ya gelir, Lazarev Doğu Dilleri Enstitüsüne girer. 1899’da mezun olunca Moskova Üniversitesi Tarih-Filoloji Fakültesinde Edebiyat Bölümüne girer. 1904’te mezun olur, Vs. F.

Miller’in tavsiyesiyle Lazarev Doğu Dilleri Enstitüsünde hocalığa hazırlanmak üzere bırakılır. İki yıllığına Osmanlı Türkiye’sine ve Suriye’ye, Türkçe ve Arapça öğrenmesi için gönderilir. Sonraki yılı ise Paris’te öğrenim görerek geçirir.

Gordlevskiy’in bilim faaliyetleri sırasıyla etnografya, folklor ve edebiyat araştırmaları alanlarına yönelir. Yurt dışından dönünce Lazarev Enstitüsünde ders vermeye başlarken ilmî çalışmalarınıysa Moskova Üniversitesi Tabiat Bilimi, Antropoloji ve Etnografya Severler Cemiyetinin Etnografya Bölümünde başlar.

Etnografiçeskoye obozreniye, Drevnosti Vostoçnıye, Jivaya starina, Mir İslama, Vostok, Novıy Vostok, Zapiski Kollegii vostokovedov, Zapiski İnstituta vostokovedeniya AN SSSR dergilerinde ağırlıklı olarak Türkler hakkında neşriyatı vardır. Sovyetlerde Türk kültürü üzerine çalışanların önde gelen isimlerinden biri olur. 1934’te doktor, 1929’da BA’ya muhabir üye ve 1946’da asli üye olur.

Gordlevskiy’in çalışmaları ölümünden sonra, 1960’larda dört cilt hâlinde neşredilir [Akademik V. A. Gordlevskiy İzbrannıye soçineniya, I. C 1960, II. 1961, III. 1962, IV. C 1964, Moskova]. Bu ciltlerin ilki tarih, ikincisi dil ve edebiyat, üçüncüsü tarih ve kültür;

dördüncüsü ise etnografya ve Doğu bilimi üzerinedir. Son ciltte Gordlevskiy’in değerlendirme yazılarına da yer verilir. Bu ciltlerin tamamının muhtevası göz önüne alındığında, Gordlevskiy’in Anadolu Türklerinin dil, edebiyat, tarih ve etnografyasını geniş bir çerçevede incelemeye tabi tuttuğu söylenebilir.

Gordlevskiy’in Samoyloviç ile yazışmaları (1908-1934) N. A. Baskakov tarafından ele alınmıştır: “A. N. Samoyloviç v pismah V. A. Gordlevskomu” [=V. A.

Gordlevskiy’e mektuplarında A. N. Samoyloviç]. Baskakov’a göre Samoyloviç, Gordlevskiy’e 27 mektup yazmıştır. Blagova ise Samoyloviç’in arşivinde Gordlevskiy’in ona yazdığı iki mektubun bulunduğunu bildirir (Blagova, 2008, s. 67).

Samoyloviç’in, Gordlevskiy’in çalışmalarına dair değerlendirme yazıları vardır.

Osmanlı Türkiye’si hem Gordlevskiy hem de Samoyloviç’in ilgi duyduğu bir sahadır.

Bu sebeple Samoyloviç muhtemelen Gordlevskiy’in çalışmalarını yakından takip etmekteydi.

104

Gordlevskiy’in öğrencileri arasında yer alan V. Zavarin ve A. Olesnitskiy

[1888-1943] gibi isimler Türk etnografyası üzerine çalışır. V. Zavarin’in Bursa bilmeceleri derlemesi vardır ve Samoyloviç’in bu derlemeye dair bir değerlendirme yazdığını belirtmeliyiz. Olesnitskiy’le ilgili söylememiz gereken bir husus da çalışma sahasının Samoyloviç’le Kırım türküleri bakımından kesişmesidir. A. Olesnitskiy ise Pesni krımskih turok [=Kırım Türklerinin şarkıları, M. 1910] adlı bir çalışmanın sahibidir.

Olesnitskiy’in bu çalışmasından sonra da Kırım türkülerini araştırmayı sürdürdüğüne tanık oluruz – mesela “Materialıy po izuçeniyu krımskoy narodnoy poezii. 1) Pesnya o Seyd-Amete” [=Kırım halk şiiri araştırmalarına dair malzeme, 1. Seyit-Ahmet türküsü] (ORO, 1913, 44-53).

Enstitüde okuyan ve Anadolu Türkleri üzerine çalışmaları olan bir başka isimse V. F. Minorskiy [1877-1966]. Minorskiy hem İran hem de Osmanlıda elçilik çalışanı olarak bulunmuş ve bu iki ülkeyle ilgili tarih, edebiyat ve kültür araştırma-incelemeleri neşretmiştir: “U russkih poddannıh sultana” [=Sultanın maiyetindeki Rus vatandaşlarında, Etnografiçeskoye obozreniya, 1902, 2. S, 31-86].

Samoyloviç ve Gordlevskiy’in yazışmaları üzerine Baskakov tarafından bir yazı neşredilmiştir (Baskakov, 1973). Baskakov'un da dikkatlere sunduğu üzere mektuplarda Samoyloviç’in Rus Türklük bilimindeki rolüne dair kayda değer bilgiler buluruz.

Petersburg mektebine mensup Samoyloviç, Moskova’daki meslektaşlarıyla bağ kurmaya ve bu iki mektebin güçlerini birleştirmeye gayret eder.

Nikolay İvanoviç Aşmarin’in [1870-1933] annesinin veya büyükannesinin Çuvaş olduğu düşünülüyor. Tüccar olan babasının işleri vesilesiyle Çuvaşlar arasında bulunur (Kurmış şehri), iyi derecede Çuvaşça öğrenir (Blagova, 2008, s. 68). 1894’te Lazarev Doğu Dilleri Enstitüsünden mezun olur. 1895-1899’da Kazan’da, Kreşen Tatarları için açılan okulda Tatar Türkçesi öğretir, 1919’a kadar da Rus olmayanlar için açılan öğretmen kursunda coğrafya dersi verir. 1890’larda Çuvaş dil bilgisi üzerine çalışır.

Eseri Katanov’un yardımıyla Kazan Üniversitesinin neşriyatından çıkar. Bolgarıy i çuvaşi: K voprosu o voljskih bolgarah i ih otnoşenii k nıneşnım çuvaşam [=Bulgarlar ve Çuvaşlar: Volga Bulgarları ve onların şimdiki Çuvaşlarla bağı meselesi, Kazan 1902] çalışmasında ileri sürdüğü Çuvaş ve Volga Bulgarlarının akrabalığı görüşü Macar Z. Gombots tarafından da desteklenir.

105

1917’den itibaren Kazan’da, Kuzedoğu Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsünde Tatar Türkçesi ve Çuvaşça öğretir, sonra da Simibrsk şehrinde Çuvaş Halk Eğitimi Enstitüsünde Çuvaşça öğretir.

1923-1926’da Bakü’de yaşar, Azerbaycan Üniversitesi Doğu Fakültesinde Türklük Bilimi Bölümünün başkanlığını yapar. 1925’te doktor unvanı alır. Azerbaycan ağızları üzerine çalışır: Obşiy obzor narodnıh tyurkskih govorov gor. Nuhi [=Nuha

şehrindeki Türk halk ağızlarının umumi tasviri, 1926]. Ayrıca 1930 ve 1931’de Slovar tyurkskih narodnıh govorov Azerbaydjana [=Azerbaycan Türk halk ağızları sözlüğü] adlı çalışmasının ilk cildinin iki bölümünü neşreder.

Kazan’a dönünce 1931’e kadar Doğu Öğretmen Enstitüsünde çalışır. 1931’den 1933’teki vefatına kadar ise Slovar çuvaşskogo yazıka [=Çuvaş dili sözlüğü] üzerine çalışır.

1929’da BA muhabir üyesi olur.

Samoyloviç, Aşmarin’i 1850’lilerden sonra Rus Türklük biliminin gelişmesine katkı veren, teorici dil bilimciler arasında sayar – tıpkı İlminskiy, Korş, Zaleman ve Melioranskiy gibi.

Blagova, Samoyloviç’in Aşmarin’e yazdığı 6 mektubun mahfuz olduğunu, Aşmarin’den Samoyloviç’e olan mektuplarınsa 671 ve 782 numaralı arşiv birimlerinde bulunmadığını belirtir (2008, s. 70).

Aleksandr Aleksandroviç Semenov [1873-1958] Tatar soyundandır. 1892’de Tambov’da Yekaterinin Öğretmen Enstitüsünden mezun olur. 1895-1900’de Lazarev Doğu Dilleri Enstitüsünde Arap, Fars ve Türk dillerini öğrenir. Sonrasında 1901’den itibaren Aşkabat, 1906’dan itibaren Taşkent ve 1916’dan itibaren de Semerkant’da çalışır.

Türkistan Halk Devlet Üniversitesinin (1918) ve Doğu Fakültesinin kuruluşunda faaldir. Sonrasında uzun yıllar buralarda ders verir.

Türkistan’ın tarihi, etnografyası ve dili üzerine çalışır. Özbek AN’de muhabir üye (1943), Özbek AN Doğu El Yazmalarını İnceleme Enstitüsünde müdürlük yapar (1943-1948). Türk el yazmaları üzerinde uzmanlaşan Semenov’un katkısıyla Arap, Fars ve Türk dillerindeki yazmaların tasviri yapılır (10 cilt). 1951’de Tacik BA’da asli üye, ayrıca Tarih, Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsünün müdürü olur.

106

Blagova, Semenov’un Samoyloviç’e yazdığı üç mektubun mahfuz olduğunu belirtir (2008, s. 73).

Aleksandr Petroviç Potseluyevskiy [1894-1948] önde gelen Rus Türklük bilimcilerindendir. Türkmen araştırmalarının kurucusu olarak görülür. Türkmen dil bilgisi, folkloru ve edebiyatı üzerine çalışmıştır. 1914’te girdiği Lazarev Doğu Dilleri Enstitüsünden 1918’de mezun olur. 1918-1922’de Moskova Arkeoloji Enstitüsünde ders verir. 1923 itibarıyla Aşkabat’ta Türkmen Türkçesi, Farsça, İngilizce, Fransızca dersleri vermeye başlar. Bir yandan da Türkmenistan’ın kültür ve bilim heyetlerinde dil ve millî kültür konularında hizmetler görür. Türkmenistan yüksek öğretim kuruluşlarında Türkmen dili ve edebiyatı uzmanları yetiştirir. Türkmen edebî dilinin inşasında faaldir (önce Latin ve sonra da Kiril esaslı alfabe geliştirilmesi). Türkmen halkı ve ağızlarıyla ilgili malzeme derlemek için düzenlenen araştırma gezilerini idare eder (1927-1932). Blagova, Samoyloviç’in onunla ilk tanışmasının bu gezilerin ilkine denk gelmiş olabileceğini belirtir (Blagova, 2008, s. 81). Bu gezilerde derlenen malzeme Dialektıy turkmenskogo yazıka [=Türkmen dilinin lehçeleri, 1936] ve Fonetika turkmenskogo yazıka [=Türkmen dilinin ses bilgisi, 1936] adlı kitapları vücuda getirir.

1938’de tutuklanan Potseluyevskiy, İran uzmanı Ark. Aleks. Molçanov’un yardımıyla serbest bırakılır.

Potseluyevskiy’in Samoyloviç’e yazdığı 9 mektup ve bir telgraf mahfuzdur.

Enstitünün Trudıy po vostokovedeniyu adlı bir dizisi olduğunu görürüz. Bu dizide Türklük bilimiyle ilgili şu eseri vardır: İ. Laptev – Materialıy po kazak-kirgizskomu yazıku [=Kazak-Kırgız dili üzerine malzemeler, II. S, M. 1900], N. Aşmarin – Oçerki literaturnoy deyatelnosti kazanskih tatar-mohammedan [= Kazanlı Muhammedî Tatarların edebiyat faaliyetinden notlar, IV. S, M. 1901], A. Krımskiy – İstoriya musulmanstva [= İslam tarihi, XII. S., M. 1903] ve İstoçniki dlya istorii Mohammeda i literatura o nyom [= Hz. Muhammed’in (sav) tarihi için kaynaklar ve ona dair literatür, XIII. S, M. 1902] ve İstoriya musulmanstva [= İslam tarihi, 2. kısım, XVIII. S., M. 1904], Bor. Miller ve A. Krımskiy – Turetskiya narodnıya pesni [=Türk halk türküleri, XVII. S., M. 1903], Aleksey Akimoviç Olesnitskiy [1888-1943] – Pesni krımskih turok [= Kırım Türklerinin şarkıları: metin, çeviri, müzik; M. 1910]. Enstitünün neşriyatının bir listesi ZVORAO dergisinin 16. cildinde mevcuttur [1904-1905, 0167-8].

107

Krımskiy’in İstoriya Turtsii i yeya literaturıy. Ot vozniknoveniya do naçala rastsveta [1. C, M. 1916] adlı bir kitabı yine Enstitünün Trudıy dizisinden çıkar. Kitabı değerlendiren bir yazıysa Martinoviç (1916) tarafından neşredilir.

Görüldüğü üzere Gordlevskiy yaşadığı dönemde Osmanlı Türkiye’si üzerine çalışan tek bilgin değildir. Bunun yanında bir de kendisiyle aynı sahada çalışan uzmanlar yetiştirmesi yine bu bağlamda kayda değerdir ve Rus Türklük bilimindeki düzene işaret eder.

Torkunov’un şu tespiti Lazarev Enstitüsünün temel ayırt edici noktalarından birine işaret etmektir. Enstitü, özel teşebbüsle kurulmuş olması (1870’te Maarif Bakanlığına geçer) ve bu bağlamda maddi kaynaklar sayesinde yurt dışındaki farklı kuruluşlarla temas kurma, ihtiyaç duyduğu hocaları ve neşriyatı getirme gibi hususlarda başarılı olmuştur. Bu da Enstitüde Türk, Arap ve Fars dillerinin öğretilmesinde istikrar elde edilmesini sağlar (Torkunov, 2015, s. 12). Enstitünün mezunları arasında İstanbul’daki Rus Elçisi İvan Alekseyeviç Zinovyev gibi bir ismin bulunması yine okulun önemine dair bir göstergedir (s. 13).

Kapıcı’nın ifadelerine göre okulda yalnızca dil öğretimiyle yetinilmiyor ve 1830’lardan başlayarak İslam ülkeleri siyaset, iktisat, din vb. yönlerden de öğrencilere tanıtılıyordu (Kapıcı, 2016, s. 16). Bu bilgiyle Torkunov’un aktardığı malumatı birleştirdiğimizde ise ilgi çekici bir durum ortaya çıkıyor. Öğrencilerin tahsili yine de yeterli bulunmuyordu. Nitekim ensitütüyü bitirenler diplomasi alanında çalışmaya hazırlanmak üzere Dışişleri Bakanlığı Asya Bölümü bünyesindeki Doğu Dilleri Maarif Enstitüsüne devam ediyordu. Öyle ki Torkunov’un aktardığı bilgiye göre burada okuyanların %30’u Lazarev Enstitüsünden gelmekteydi (Torkunov, 2015, s. 14).

Kapıcı, 1840’lardan itibaren Enstitünün siyaset, ekonomi ve maarif gibi konularda Rusya’nın Kafkasya politikasını hayata geçirmede önemli vazifeler üstlendiğini düşünmektedir. Bu politikanın temel noktası Kafkaslarda önce askerî, sonra da sivil bir koloni idaresinin kurulmasıdır. Bunun için bölge halkından kişilerin yetiştirilmesi ve yine burada vazife başına getirilmesi sıkıntısız bir idarenin işlemesini sağlayacak idi (Kapıcı, 2016, s. 18-19). Kısacası şunu belirtmeliyiz ki Enstitü Rus devletinin bu çerçevede ihtiyaç duyulan memurları yetiştirmesi yönüyle, Rus Doğu biliminin uygulamaya dönük kuruluşlarına güzel bir örnek teşkil etmektedir. Burada yeri gelmişken bir noktaya daha temas edilmelidir. Enstitüde Arap yazı sanatı da öğretilmekteydi (Kapıcı, 2016, s. 22). Buna bakarak Rus Doğu bilimi merkezlerinde

108

Arap yazısı öğretiminin bir gelenek hâline geldiğini söylemek mümkün olabilir.

Rusya’daki ilk Doğu bilimi hocalarından Senkovskiy de öğrencilerine Arap yazısını öğretmiştir. Samoyloviç’in ise Osmanlı gazetelerini okuma rehberi vardır ve bu rehberde gazete adları asıl yazılış şekilleriyle öğrencilere gösterilmektedir.

Enstitüdeki Türkçe kürsüsünde ad olarak “Türk-Tatar dili” terimi kullanılır (Kapıcı, 2016, s. 22). Buradaki dikkatleri çeken husus ise bu dönemde Türkçenin Türk-Tatar dili şeklinde adlandırıldığına dair örnekler olmasıdır. Nitekim Budagov’in sözlüğünün adı da Türkçesiyle ‘Türk-Tatar ağızları” ifadesini taşır [SPb.1869, 1871]. Türk ve Türkçe kelimeleri etrafında sonraki süreçte çeşitli tartışmalar yaşanacaktır. Bu konuda Samoyloviç “Tyurk” ve “Tyurkskiy “yerine “Turk” (Türk) ve “Turetskiy”

(Türkçe) kelimelerini tercih ettiğini belirtir. Blagova (1973), bu konu etrafındaki tartışmaları teferruatıyla ele alır.

Enstitü; Doğu bilimini ilgilendiren matbu ve yazma eser kütüphanesi (Kapıcı, 2016, s. 17), öğrenci ve hocaları saha araştırmaları için Türkiye ve İran’a göndermeleri (s. 25) ve belki de en önemlisi yalnızca dil öğretimiyle sınırlı kalmayıp İslam ülkeleri uzmanları da yetiştirmesi gibi yönlerle Rus Doğu biliminin önde gelen kuruluşlarından olmuştur. Bu çerçevede söz konusu Enstitü, simaları ve çalışmalarıyla Türk bilim tarihçilerine eşsiz malzeme sunabilir.

Samoyloviç, Kraçkovskiy’e yazdığı 21.II.1921 tarihli mektubunda, Enstitü hakkındaki görüşlerini paylaşır. Ona göre Enstitü geçmişte önemli eksikleri olsa da son yıllarda Yakın Doğu dillerini bilenler yetiştirmek bakımından Peterburg’a (Fakülte ve Uygulamalı Doğu Akademisi) göre daha iyi iş çıkarmıştır. Hâlihazırda bu kuruluş Rusya’da büyük bir üne sahiptir. Bunda şu iki durumun etkisi olmalıdır: 1.Coğrafi konumu ve 2. Eskiden beri müstakil bir kuruluş olması (Blagova, 2008, s. 208).

1918/19 maarif yılında Petersburg Doğu Dilleri Fakütesinden Enstitüye ders vermesi için davet edilen hocalar arasında A. N. Samoyloviç de vardır (Torkunov vd., 210, 2015). Anlaşılan Samoyloviç burada 1918–20 döneminde ders verir (Blagova, 2008, s. 410).

1918 sonbaharında Enstitü, N. Marr öncülüğünde yeniden yapılandırılarak Ön Asya Enstitüsüne dönüştürülür (Predneaziatskiy institut). Çok geçmeden Ermeni Enstitüsü adı verilen Enstitünün adı bir kez daha değişir ve Peterburg’daki emsaline uygun şekilde Moskova Yaşayan Doğu Dilleri Enstitüsü adını alır (Moskovskiy tsentralnıy institut jivıh vostoçnıh yazıkov). Ancak Moskova’daki Doğu bilimi

109

kuruluşlarının Merkezî Moskova Doğu Bilimi Enstitüsü (Moskovskiy tsentralnıy institut jivıh vostoçnıh yazıkov) çatısı altında birleştirilme kararı üzerine 1921’de kapanır. Daha sonra, yeni Enstitünün mirasını ise 1954’te kurulan Moskova Devlet Milletlerarası İlişkiler Enstitüsü (Moskovskiy gosudarstvennıy institut mejdunarodnıh otnoşeniy) devralır.