• Sonuç bulunamadı

5. SEZGĠN‟ĠN ARAP-ĠSLAM LĠTERATÜR TEORĠSĠ HAKKINDAKĠ DÜġÜNCE

5.1. LĠTERATÜR TEORĠSĠ NEDĠR?

Bunun için öncelikle „literatür teorisinin‟ ne anlama geldiğini açıklamak istiyoruz. René Wellek (1903-1995) ile Austin Warren‟e (1899-1986) göre literatür incelemelerinin bir parçası olan literatür teorisi; tutarlı ve uyumlu bir yöntemler mantığı (organon)440 olup, edebiyatın ilkeleri, kategorileri, ölçütleri ve benzeri Ģeylere dair incelemelerdir. Bununla beraber „literatür teorisi‟, somut sanat eserlerine dair

440

René Wellek, Austin Warren, Theory of Literature, Harcourt, Brace and Company Yay., New York 1949, s. 8; T. Edebiyat Teorisi, trc.: Ö. Faruk Huyugüzel, Dergah Yay., Ġstanbul 2019, s. 23.

119 incelemeler olan „literatür eleĢtiri‟ ile „literatür tarihi‟ teorisini de içine alacak Ģekilde kullanılabilecek bir terimdir. Hatta bu kavramlar birbiriyle o kadar iliĢkililerdir ki eleĢtiri veya tarih olmaksızın bir literatür teorisinin, teori ve tarih olmaksızın bir literatür eleĢtirisinin, teori ve eleĢtiri olmaksızın da bir literatür tarihinin düĢünülmesi mümkün değildir. Buna rağmen literatür tarihini teori ve eleĢtiriden ayırmak için bazı giriĢimler de olmuĢtur. Ancak Wellek ile Warren‟e göre bu doğru değildir.441

Tzvetan Todorov‟a (1939-2017) göre de edebiyatın kendisiyle birlikte doğan söylem iki yönlü olup bunlar; Ģerh ve teoridir. ġerhin amacı belli bir yapıtı açıklamak, anlaĢılır kılmak veya yorumlamaktır. Teorik söylem ise yapıtlarla değil, „literatür‟ ile ya da diğer ampirik nesnelerin içgüdüsel olarak karĢılaĢtırılan genel kategorileriyle ilgilenir. Mamafih Todorov, edebiyat üzerine kurulan bu iki söylemin yüzyıllar boyunca son derece değiĢken, genelde düĢmanca bir iliĢki sürdürdüklerini belirtir. Ancak tıpkı Wellek ile Warren‟in literatür eleĢtirisi, tarihi ve teorisinin birbirinden ayrılamayacağını iddia ettiği gibi, Todorov da literatür Ģerhi ile teorisinin birbirini gerektirdiğini vurgular.442

Bununla beraber Todorov, „literatür teorisi‟ kavramını kullanırken bir zaman dıĢılık hatası yapma tehlikesiyle karĢı karĢıya kaldığımızı belirtir. Nitekim o, teorik olmalarına karĢın kendi nesnelerini „literatür‟ olarak saptamamıĢ olan kimi geçmiĢ disiplinler için iĢbu terimi kullanmanın, bir yanılgı olabileceğini düĢünür. Zira ona göre bu nesnelerin birliğinin tek nedeni, bu teorilerin veya onların açıklamalarının hareket noktası olarak aldıkları yapıtların, Avrupalılar tarafından XIX. veya XX. yüzyıllarda „literatür‟ diye adlandırılmıĢ olmasıdır. Mamafih o, literatür teorisinin kendisinin de ancak belli bir bakıĢ açısı içinde bir birlik oluĢturduğunu, teorinin tarihsel evriminde de pek çok durma ve kopmanın göründüğünü belirtir. Buna göre Aristoteles‟in 2500 yıl

441

Wellek, Warren, Theory of Literature, s. 30-31; T. s. 47-49.

120 önce yazdığı Poetika‟sının nesnesinin de, literatür veya bizim „literatür‟ dediğimiz Ģey olmadığını söyler. Bu anlamda iĢbu eserin, iddia edildiği gibi bir literatür teorisi çalıĢması olmadığını vurgular. Bununla beraber edebiyatın Aristoteles‟ten sonraki iki bin yıl boyunca da çeĢitli teorik söylemlerinin nesnesini oluĢturmayı sürdürdüğünü kaydeder. Ancak Todorov‟a göre kesin anlamıyla literatür teorisi, literatürün özerkliğinin tarif edildiği Alman romantizmi ile ortaya çıkmıĢtır. Akademik edebiyat kuramları ise ancak XX. yüzyılda, çeĢitli ülkelerde birbiri ardından gelen çabalarla doğmuĢtur.443

Jonathan Culler‟a (d. 1944) göre ise literatür bilimlerinde teori; ne edebiyatın mahiyetinin ne de onun inceleme metotlarının araĢtırılmasıdır. Bilakis literatür teorisi, ortak noktalarının belirlenmesinin oldukça zor olduğu kimi fikirler ile metinleri ifade eder. Culler, Filozof Richard Rorty‟nin (1931-2007) buna iliĢkin, baĢlangıcının XIX. yüzyıla tekabül ettiği bir karma edebiyat türünden bahsettiğini kaydeder. Öyle ki o, Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), Thomas Babington Macaulay (1800-1859), Thomas Carlyle (1795-1881) ile Ralph Waldo Emerson (1803-1882) zamanında yazının yeni bir çeĢidinin zuhurundan söz etmiĢ, ancak iĢbu türün, ne edebiyat tenkidi, ne düĢünce tarihi, ne ahlak felsefesi, ne de toplum analizi olmadığını, bilakis hepsinin birleĢimi olan yeni bir nevi olduğunu iddia etmiĢtir. Culler ise bu karma türün en uygun isminin „teori‟ olduğunu söyler.444

Literatür teorisinin anlamına dair bu gibi yorumlar ile tanımları çoğaltmak mümkündür. Ancak bizim burada, konumuzla ilgili vurgulamak istediğimiz nokta bu değildir. Bilakis biz Sezgin‟in tanımıyla Arap-Ġslam „literatüründe teori‟ meselesini ele alacağımız için, öncelikle „literatür teorisi‟nin ne olduğunu anlamaya çalıĢtık. Burada sadece Batılı tanımlara yer vermemizin nedeni ise, Sezgin‟in bu konu için kullandığı

443 Todorov, Poetikaya GiriĢ, s.18-21. 444

Jonathan Culler, Literary Theory: A very short introduction, Oxford University Press, New York 1997, s. 3.

121 kavramlardır. Nitekim o, Erken dönem Arap-Ġslam literatür teorisi konusunu, önce „ġiir teorisi‟ sonra da „Poetika, Retorik ve Literatür teorisi‟ baĢlıkları altında ele almıĢtır. Arap kaynaklarına baktığımızda ise iĢbu mevzunun daha çok „nakdu‟Ģ-Ģi‟r‟ veya „en- nakdu‟l-edebî‟ baĢlıklarıyla iĢlendiğini görüyoruz. Ayrıca bu tür eserlerin daha çok pratik tenkide yönelik olup, teorilere fazla yer vermediğini de söyleyebiliriz. Bununla beraber son dönemde mezkur husus için „nazariyyetu‟Ģ-Ģi‟r‟ veya „nazariyyetu‟l-edeb‟ baĢlıkları da kullanılmaktadır. Ancak buralarda da daha çok Ģiir nesnesi ile tenkit enstrümanının mevzu bahis olduğunu söyleyebiliriz. Bunun muhtemel sebebi ise Arapların ilk ve en önemli sanatının Ģiir olması, basit ifadelerle de olsa daha Cahiliye döneminde eleĢtiriden bahsedilmesi ve bunun uzun zaman süren bir gelenek haline gelmesidir. Dolayısıyla Arap-Ġslam literatüründe, teoriden ziyade tenkidin ve genel olarak literatürden ziyade Ģiirin ön planda olduğu biliniyor. Ancak öteki tarafta, örneğin Cürcânî‟nin „Nazm teorisi‟nin bugün anladığımız Ģekliyle bir literatür teorisi olduğu ve kimi modern kuramları da etkilediği düĢünülmektedir. Mamafih Arap belagatinin de özgün ve önemli bir teori enstrümanı, hatta bir teori olduğu da bilinmektedir. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda ise aklımıza bazı sorular geliyor; Sezgin neden bu konu için mezkur baĢlıkları seçmiĢtir? Bunu kasten mi yapmıĢtır? Yoksa bir anakronizm hatasına mı düĢmüĢtür? Tüm bunları kavramak için öncelikle Sezgin‟in iĢbu baĢlıklar altındaki mülahazalarını ele alacak, daha sonra ise bu sorulara cevap bulmaya çalıĢacağız.