• Sonuç bulunamadı

Kuralcı ve Betimleyici Bakışta Galat Kavramı

Doğan Aksan (2015: C. I, 10) dilin, değişik açılardan bakılınca başka başka niteliklerinin belirdiğinden bahsetmektedir. Dil veya dile ait unsurlar faklı yaklaşımlar ve bakış açıları ile ele alındığında faklı değerlendirmeler ve buna bağlı olarak da farklı sonuçlar elde edilebilmektedir. Bu bakımdan galat kavramı da farklı bakış açıları ile ele alındığında yine birtakım farklı sonuçlara ulaşılabileceğini söyleyebiliriz. Öyleyse dile ilişkin bu kavramı da yine dili inceleme alanlarıyla birlikte ele almak ve değerlendirmek yerinde olacaktır. Dili inceleme alanları dil bilgisi, filoloji ve dil bilim olmak üzere üç kol hâlinde sıralanabilmektedir (Demirci, 2017: 17). Bunlardan filoloji daha çok metinsel bütünlükleri ele alması ve irdelemesi ve güncel veya tarihî metinleri odak noktası olarak alması açısından bir anlamda konu dışında gibi durmaktadır. Fakat dil bilgisi ile dil bilimi alanları ise galat kavramının, dolayısıyla doğruluk-yanlışlık zıtlıklarının açıklanmasında iki farklı bakış açısı sunması bakımından konuya yönelik bir değerlendirme yapılabilmesine olanak tanımaktadır.

Dil bilgisi ile dil bilimi alanları birbirlerini destekler ve tamamlar nitelikte olmaları ve veri sağlama ile yöntemsel açıdan kesişme noktalarına sahip olsalar da, aralarında birtakım ayrılıkların bulunduğu da bir gerçektir. Bu ayrılıkların ise daha çok dile karşı bakış ve dili ele alış biçimlerinden kaynaklı olarak yöntemsel ayrılıklar olduğunu söyleyebiliriz (Demirci, 2017: 5). Dil bilgisi dili birtakım kurallar çerçevesinde ve doğru-yanlış zıtlıklarıyla birlikte ele alırken, dil bilimi ise doğruluk yanlışlık paradigmasından uzak bir yerde durup, dilin var olan durumunun betimlenmesi amacını gütmektedir. Dolayısıyla dil bilgisinin kuralcı, dil biliminin ise betimleyici yöntemlerinin önplana çıkmakta olduğunu söyleyebiliriz. Bu bakımdan her iki alana yönelik temel ayrımları ve dili ele alış biçimlerini anlamak konunun değerlendirilmesi açısından da önem kazanmaktadır.

Her iki alanın da dile karşı tutumunu ve özellikle galat kavramı çerçevesinde dilsel değişim-dönüşümleri ele alış biçimlerini kavramak açısından birtakım tanımlamaların yapılması gerekmektedir. Bu noktada Aksan, betimlemeli dil bilimi, yöntemsel ve dilsel değişim-dönüşümler bazında; “tarihsel gelişmeleri bir yana bırakarak belli bir dilin belli bir süre içindeki çeşitli niteliklerini ortaya koymaya yönelen, bunu yaparken ilkeler koymaktan çok, dilin o günkü durumunu saptamaya çalışan bir dil bilim yöntemi ve alanı” (Aksan, 2015: C. I, 23) olarak görmektedir. Yine dil bilgisinin kuralcı yönünü ve dilsel değişimler karşısındaki tutumunu ise Demirci (2017: 18) şu şekilde ifade etmektedir: “Dil bilgisi kuralları yazı dilini tayin eder ve dilin grameri yazı diline dayanır. Ancak konuşma dili, yazı dilinden daha önce ve daha hızlı değişim gösterdiğinden dil bilgisi denilen bu kurallar manzumesi değişimi kabullenmekte oldukça zorlanır. Ne var ki konuşma dilini 'bozulma' olarak addeden dil bilgisi, gönülsüz de olsa zamanla bu değişimi kabullenmek zorunda kalır.” Öyleyse dilin ele alınan eş zamanlı görünümü üzerinde dil bilgisinin kuralcı yaklaşımlarla, dil biliminin ise bu kuralların dışında betimleyici yaklaşımlarla hareket ettiğini söyleyebilir ve bu bağlamda da dil bilgisel bakış açısını “kuralcı”, dil bilimsel bakış açısını ise “betimleyici” bakış açıları olarak görebiliriz.

Dilsel yanlışlıkları ifade etme açısından terimsel anlamda galat kavramının oluşumunun birtakım kuralcı yaklaşımlarla gerçekleşmiş olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü bir şeyin doğru veya yanlış olarak nitelendirilmesi, birtakım kurallara uyup uymamasıyla alakalı bir durum olacaktır. Bu anlamda dil bilgisinin kuralcı yönünün galat kavramının oluşumunda temel etken olduğu söylenebilir. Çünkü doğruluk-yanlışlık paradigması dil bilgisi alanında kendine yer bulmakta ve bu anlamda dil bilgisinin en belirgin özelliği de “doğruları ve yanlışları gösterip doğruları dikte etmesi ve yanlışları düzeltme yoluna gitmesi” (Demirci, 2017: 17) olarak karşımıza çıkmaktadır. Galat kavramının birebir olarak dilsel yanlışları göstermesi de kavramın dil bilgisinin kuralcı yaklaşımıyla ne derece iç içe olduğunu göstermektedir. Yine dil bilgisinin “bir dile ait zaman içerisinde gelişmiş olan kurallar bütünü” (Demirci, 2017: 17) olduğu göz önünde bulundurulduğunda, dil bilgisel veya başka bir deyişle kuralcı bakış açısında dildeki yeniler ve yeniliklerin o dönem dil bilgisi kurallarına uymaması yönüyle yanlış (galat) olarak görüleceği de ortaya çıkmaktadır. Çünkü dil bilgisi bir anlamda dile yönelik bir kurallar bütünü görünümü sergilemekte ve bu kuralları dikte edip, doğruluk-yanlışlık hükmü vermektedir. Verilen her hüküm de elbette ki o dönemin

dil bilgisi kurallarına uyup uymamasıyla alakalı olacaktır. Bir dil unsuru kurallara uyuyorsa doğru, uymuyorsa yanlış (galat) olacaktır.

Diğer bir açıdan ise dilde ortaya çıkan her yeni, betimleyici yaklaşımda dilin ortaya çıkardığı olanakların bir yansıması olarak görülecektir. Nitekim betimlemeli dil bilimi “dilin yaşayan, konuşulmakta olan varlığına eğilerek dilde görülen gerçekleri, durumları saptamaya ve betimlemeye çalışır” (Aksan, 2015: C. I, 38). Dilin iç dinamiğini bir anlamda dilin değişim-dönüşüm ve ilerleme mekaniği olarak görüyorsak eğer, burada ortaya çıkacak her yeni oluşum da yanlışlık olmaktan ziyade, bu mekaniğin bir alt parçası hâlini alacaktır. Dilin zamansal süreç içerisinde birtakım değişim- dönüşümler yaşadığı ortadadır ve her değişim-dönüşüm süreci de dilin iç dinamiğini oluşturmaktadır. Değişim-dönüşüm sürecini meydana getiren her unsur15 ise dilin o

günkü dil bilgisi kurallarının dışında ve bu kurallara uymaması yönüyle yeni ve

yanlıştır. Fakat aslında bunların her biri dilin yeni biçimler oluşturma açısından

değişim-dönüşüm mekanizmasının yeni parçalarıdır ve bu noktada dil bilimi için doğruluk ve yanlışlığın önem arz etmediğini (Demirci, 2017: 19) söylemek mümkün olmaktadır. Çünkü dil bilimi, kuralcı yaklaşımda yanlış olarak nitelendirilebilecek yeni biçimler üzerinden dilin niteliğini gösteren bir kuram oluşturmayı hedeflemektedir (Kıran, 1984: 90). Bu bakımdan betimleyici yaklaşımda tüm bu yeni biçimler yanlış görülmekten çıkıp, dilin yeni biçimlerin oluşumunu sağlayan mekanizmasının birer parçaları hâlini almaktadır. Yine bu açıdan, dil bilgisi kurallarının dışına çıkmış her yeni biçim, dilin değişim-dönüşüm eksenindeki olanaklarını ortaya koymaları yönüyle de bu mekanizmanın tespiti açısından çıkış noktaları olacaktır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; galat kavramı, dilsel yanlışlıkları ifade etmesi açısından kuralcı bakış açısında haklı bir yere sahipken, betimleyici bakış açısında ise dilin olanaklarının ortaya konulmasında bir çıkış noktası sunması bakımından önem taşımaktadır.