• Sonuç bulunamadı

Kur’ân’ın Yorumlanabilir Olmasının Gerekçeleri

5. KUR’ÂN’I ANLAMANIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER

1.3. KUR’ÂN’IN YORUMLANMASI

1.3.1. Kur’ân’ın Yorumlanabilir Olmasının Gerekçeleri

Gazzâlî, birtakım zâhir ulemâsının; İbn Abbas’tan nakledilen; “kim Kur’ân’ı kendi re’yi ile tefsir ederse cehennemdeki yerine hazırlansın”226 hadisini delil getirerek Kur’ân üzerine düşünüp manaları üzerinde yorumlar geliştirmenin haram olduğu hükmüne vardıklarını belirtmiştir. Hatta “zâhirci müfessirler buna dayanarak tasavvufa mensup bazı müfessirlerin, İbn Abbas ve diğer müfessirlerden nakledilenlerin hilafına olarak Kur’ân’daki bazı kelimeleri te’vil etmelerine hücum etmiş ve bunu küfür saymışlardır.”227 Gazzâlî, bu tarz bir yoruma, evvela bu durum Kur’ân’ı anlamanın tek yolunun bu yapılmış tefsirleri ezberlemek olduğu anlamına geleceği için karşı çıkar. Söz konusu hadisin, zâhiri esas alan müfessirlerin iddia ettikleri gibi Kur’ân üzerine düşünüp derinlemesine incelemelerde bulunma ve onu yorumlama, ondan hükümler çıkarma ameliyesini yasaklamadığını değişik delil ve gerekçelerle göstermektedir:228

a) Gazzâlî birçok hadisin, sahâbeden nakledilen sözlerin ve eserlerin, Kur’ân’ın manalarının şümullü olduğunu ve bu sebeple onun geniş çaplı yorumlanabileceğini gösterdiğini belirtmektedir. Gazzâlî’nin getirdiği bazı örnekler şunlardır:

1. “Kur’ân’ın bir zâhirî, bir bâtını, bir haddi (sınırı) ve matla’ı (hakikatini müşahede yeri) vardır” hadisi. İbn Mesud’dan nakledilen hadisin farklı söyleyişleri mevcuttur. İbn Cerir et-Taberî’nin (ö. 310/923) tefsirinde yer alan versiyonunda da

“Kur’ân’ın” yerine “her bir âyetin” ibaresi vardır. Ayrıca Ebû Ya’la el-Mevsili (ö.

307/919), Ebü’l-Hasen el-Heysemi (ö. 807/1405), Celâlüddîn es-Suyutî (ö. 911/1505) gibi hadis âlimlerinin de eserlerinde bu hadis değişik senetlerle yer almıştır.229 Söz konusu hadis, gerek Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (ö. 283/896), Ebû Tâlib el-Mekkî (ö.

386/996) gibi Gazzâlî öncesi gerekse Ebû Muhammed Rûzbihân el-Baklî (ö. 606/1209), Nizâmüddîn en-Nîsâbûrî (ö. 730/1329) gibi Gazzâlî sonrası birçok sûfî tarafından

226 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 821.

227 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 821.

228 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822-826.

229 Dilaver Selvi, “’Her Âyetin Bir Zâhiri Bir Bâtını Vardır’ Hadisindeki Zâhir ve Bâtın Kavramları Üzerine Değerlendirmeler”, Dinbilimleri Akademik Araştırmalar Dergisi, C.XI, S.2, İstanbul, 2011, s. 13.

66

Kur’ân’ın çok yönlü bir yorumlamaya açık olduğunun delili olarak gösterilmiştir.230 Gazzâlî, sadece zâhir anlam varsa o zaman hadiste belirtilen zâhir, bâtın, hadd, matla’

ifadelerinin ne anlama geldiğini sorar.231

2. “Kur’ân’ı okuyun ve ince manalarını/içinden çıkılmaz ifadelerini araştırın”232 hadisi.

3. Hz. Peygamber’in Müslümanlar arasında ortaya çıkacak ihtilaflar ve gruplaşmalardan haber verirken, Huzeyfe Hz. Peygamber’e: ‘O zamana yetişirsem ne yapayım ya Resûlallah?’ diye sorunca Hz. Peygamber: ‘Allah’ın kitabını öğren ve onun hükmüyle amel et. Çıkar yol budur’ buyurmuştur. Huzeyfe bu soruyu Hz. Peygamber’e üç defa sorduğunu her seferinde aynı cevabı aldığını belirtir.233

4. Hz. Peygamber’in besmeleyi yirmi defa tekrarlaması.234 Gazzâlî’ye göre bu tekrarlamanın sebebi besmelenin bâtınî manasını düşünmek içindir. Çünkü zâhirî mana için bu kadar tekrara lüzum yoktur.

5. Hz. Ali’nin “isteseydim yalnız Fâtiha sûresinin tefsirinden yetmiş deve yükü kitap yazardım” sözü.235

6. Ebü’d-Derdâ’nın “Kur’ân’da birçok tevcihler olduğunu kabul etmeyen fakih olamaz” sözü.236

7. Abdullah b. Mesud’un “geçmiş ve geleceklerin ilimlerini murad eden Kur’ân üzerinde inceleme yapsın” sözü.237

8. Abdullah b. Abbas’ın “Kime hikmet verilmişse ona çok hayır verilmiştir”238 âyetindeki hikmeti “Kur’ân’ı gereğince anlayıp kavrama bilgisi” olarak tefsir etmesi.239

b) Gazzâlî’ye göre bütün ilimler Allah’ın fiilleri ve sıfatlarına dâhildir. Kur’ân’da Allah’ın zâtı ile beraber fiillerinin ve sıfatlarının açıklamaları vardır. Bu ilimlerin sonu yoktur ve Kur’ân’da bu ilimlerin hepsine işaretler vardır. Gazzâlî Kur’ân’da işaret edilmiş bütün bu ilimleri anlayabilmeyi zâhirî tefsir ile mümkün görmemektedir. Bu

230 Sands, a.g.e., s. 8-12

231 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822.

232 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 823.

233 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 824.

234 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822.

235 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822.

236 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822.

237 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822.

238 Bakara 2/269.

239 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822.

67

ancak, Kur’ân’a derinlemesine ve tafsilatlı bakabilme ve ondaki ince manaları yorumlayabilme ile mümkündür.240

c) Gazzâlî’ye göre Kur’ân; insanların ihtilafa düştüğü meselelere, araştırmacıların, teorisyenlerin ve akıl sahiplerinin içinden çıkamadıkları nazarî ve ma’kulata dair mevzulara bir şekilde değinmekte ve bünyesinde bu tür problemli durumların çözümlerine ilişkin işaret ve delaletler barındırmaktadır. Bunları anlayabilmeye, işaretleri ve delaletleri görebilmeye zâhirî tefsir kifâyet etmeyecektir. Bu tür incelikleri, ancak Kur’ân’ı derinlemesine tetkik edip hakikatini anlayabilen kişiler kavrayabilecektir.241

d) “Biz onu (meselenin çözüm ihtiva eden hükmünü) Süleyman’a bildirdik. Her ikisine de (Davud ve Süleyman’a) hüküm ve ilim verdik”242 âyetinde Gazzâlî; Allah’ın hem Davud hem Süleyman’a hüküm ve ilim vermesine rağmen sadece Süleyman’a hususi olarak verdiği zekâyı ‘fehm’ (anlama ve idrak kabiliyeti) olarak isimlendirmesine ve bu anlayışı hüküm ve ilmin üstünde tutmasına dikkat çekerek olayları derinlemesine anlayabilme ve bâtınını kavrayabilmenin Allah nezdindeki önem ve üstünlüğünü vurgulamıştır.243

e) Gazzâlî; eğer zâhiri esas alan ulemânın dediği gibi Kur’ân’ın nakledilen zâhir tefsirinden başka bir anlamının olamayacağı ve insanların bu naklî bilgilerle iktifa etmesi gerektiği fikri kabul edilecekse, o zaman Kur’ân âyetlerinin tefsiri hususunda Hz. Peygamber’den duyulmayan hiçbir görüşün hak kabul edilmemesi gerektiğini belirtir. “Hâlbuki Hz. Peygamber’den Kur’ân’ın bazı âyetlerinin tefsiri duyulmuş bazıları da duyulmamıştır.”244 Ayrıca bu mantıkla hareket edildiğinde İbn Mesud, İbn Abbas ve diğer sahâbenin tefsirlerinin de kendi re’yi ile tefsir hükmüne gireceği gibi bir sonuca varılacaktır. Zira Gazzâlî, adı geçen sahâbenin ve âyetler yorumları zamanımıza kadar ulaşmış diğer sahâbenin de yaptıkları yorumların çoğunu Hz. Peygamber’den duymadıklarını ve âyetleri kendi anlayışlarına göre tefsir ettiklerini belirtir.245

240 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822.

241 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 822.

242 Enbiya 21/79.

243 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 824.

244 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 825.

245 el-Gazzâlî, İhyâ, C.I, s. 825.

68

f) Gazzâlî’ye göre bazı âyetlerin tefsirinde sahâbenin ihtilaf ettikleri ve aynı âyete farklı yorumlar getirdikleri bir gerçektir. Hepsinin de kendi görüşünü Hz. Peygamber’in ağzından duymuş olmaları mümkün olmadığı için her sahabi âyetleri kendi anlayış ve kapasiteleri ölçüsünde yorumlamış ve tefsir etmiştir. “O halde anlaşılmıştır ki, herkes (her müfessir) kendi cehd, gayret ve kabiliyetine göre Kur’ân’ın tefsirine çalışmıştır.

Hatta kimi sûrelerin başlarındaki huruf-u mukattaa’ya ilişkin telifi mümkün olmayacak şekilde birbirinden farklı yedi mana verilmiştir. Bütün bu farklı görüşler Hz.

Peygamber’den nasıl duyulmuş olabilir.”246

g) Gazzâlî, Hz. Peygamber’in İbn Abbas için söylediği, “Allah’ım, bunu dinde fakih kıl ve te’vili kendisine öğret”247 ifadesinde te’vilden kastedilen maksadın İbn Abbas’ın Hz. Peygamber’den duyduklarını alması ve ezberlemesi olmadığının âşikâr olduğunu belirtir. Çünkü te’vil de tenzil gibi Hz. Peygamber’den duyulmuş ve öylece ezberlenmiş olsaydı bu duanın bir kıymeti olmazdı.248

h) Gazzâlî, “ ْمُهْنِم ُهَنوُطِبْنَتْسَي َنيِذَّلا ُهَمِلَعَل - Elbette bunlardan, onu istinbat edenler bilirlerdi”249 âyetinde yer alan ‘istinbat’ ifadesini hüküm ve mana çıkarma, duyduklarından başka yeni anlamlar çıkarabilme olarak yorumlamış ve söz konusu âyetin, ‘re’y ile tefsirden kastedilenin, duyulanın naklînden başka şekilde Kur’ân’ı anlamaya çalışmak olduğu’ fikrinin yanlışlığına bir delil olduğunu belirtmiştir.250