• Sonuç bulunamadı

3. ABSÜRT TÜRK TİYATROSUNDA KARAKTER ANALİZİ

3.3. Adalet Ağaoğlu’nun Absürt Oyunlarında Karakter İncelemesi

3.3.3. Kozalar

Kozalar adlı tek perdeden oluşan oyun Adalet Ağaoğlu’nun bir diğer absürt tiyatro örneğidir. Oyunu üç kadın oyun kişisi sırtlar. Bu kadınlar bir isme sahip değildir.

Kadınları birbirlerinden ayıran ufak farklar vardır. I. Kadın otuz beş yaşlarında, sıska, sarı ve aşırı titiz bir kadındır. İkide bir aksırır. II. Kadın kırk-kırk beş yaşlarındadır, tombul, çekingen, alıngan bir hali vardır. Sözcükleri uzata uzata

konuşur. III. Kadın ise otuz-otuz beş yaşlarındadır. Güzeldir ve bununla övünmekten hoşlanır. Bu kadın da ikide bir kıkırdar. Eğreti duran bir kibarlık sergiler. Bunun özellikle sesine kibar bir ton vermeye çalışırken yapar. Oyun boyunca bu üç kadının konuşması dışında spikerin radyodan sesi, dışarının gürültüsü, ayak sesleri ve kapının çalınışı duyulur.

Kozalar oyununda da tıpkı Çıkış oyununda olduğu gibi bir çıkışsızlık, dışarı korkusu mevcuttur. Ancak buradaki üç kadın, Çıkış oyunundaki Kız’dan farklı olarak kendilerini eve kapatma fikrini içselleştirmiş, çıkışsızlığı benimsemişlerdir.

"Kozalar oyunu, kapalılık, dışarı korkusu, yabancı korkusu, dışarıdan gelecek tehlike, yalıtılmışlık gibi temaları ve içerisi-dışarısı karşıtlığını içermesiyle Çıkış oyununa benzerlik gösterir, ancak oyundaki ev kadınlarının çıkışsızlık, özel alana hapsolma, tuzağa düşme ve yok olma durumunu temel almasıyla Çıkış’tan ayrılır. Kozalar’da söz konusu edilen, ev işleri ve geleneksel rollerle sınırlandırılan orta sınıftan eve kadınlarıdır. Oyun, orta yaşlı üç kadının sıradan bir ev toplantısında çığırından çıkan dışarı korkusunu, içinde bulundukları koşulları ve onları tutsak alan söylemleri alaylar."101

Oyun bu üç ev kadınının bir günlerini nasıl geçirdiklerine pencere açar. Bu açılan pencere sadece neler yaptıklarını göstermez. Günün şartlarının onları nasıl bir konuma getirdiğini de gösterir. Adalet Ağaoğlu bu pencereyi absürt tiyatronun anlatım tarzını benimseyerek açmıştır. I. Kadın’a misafirliğe gelen II. ve III. Kadın birlikte oturmaktadırlar. Biri örgü örer, ötekisi boncuk dizer. Kendi hayatlarını anlatarak, mal varlıklarıyla övünerek, dış dünyadan korkularını dile getirerek, dedikodu yaparak günü geçiren kadınlar spikerin dünyadaki siyasi karışıklığı, ülkede olan hırsızlığı dile getirmesiyle ortam gerilir. Bu gerilim kadınları değiştirir. Onlara bahşedilen özellikler belirgin hale gelmeye başlar. I. Kadın’ın daha çok aksırması, II.

Kadın’ın ağlamasının artması gibi. Dışarıda ve içeride artan gerilim kadınların kozalarına kapanmalarıyla sonuçlanır. Hiçbir şey bilmeyen, tek başlarına olduklarında varlıklarını sürdüremeyen bu üç kadın kendi küçük dünyalarına hapsolmuş bir şekilde kozalarına çekilirler. Adalet Ağaoğlu Kozalar oyunuyla ataerkil sistem eleştirisi yaparken kadınların varoluşlarını, benliklerini ve yaşadıkları anlamsız döngüyü anlatan bir absürt tiyatro örneği vermiştir.

Oyunun ilerleyişi ve kadınların davranışlarının abartılı bir hal alışıyla anlatımın doğru orantılı bir yol izlediği Kozalar, yazarın absürt oyunları içinde yadırgatma etkisinin en açık şekilde kullanıldığı oyunudur. Soyut anlatımla somut konulara değinen Adalet Ağaoğlu, kadınların varoluşlarını, yalnızlıklarını, dünyaya

101 Fakiye Özsoysal, Oyunlarda Kadınlar Çağdaş Türk Tiyatrosu Üstüne Feminist Eleştirel Bir Okuma (İstanbul: E Yayınları, 2008), 137.

yabancılaşmışlarını, küçük dünyalarında yaşadıkları anlamsız ve birbirinin aynı olan günlerini izleyici/okuyucuya verirken oyunun gidişatını bir güne sığdırmıştır.

Oyunun başında bir film, sesler ve gürültüler verilir. Bu verilen sesler rahatsız edici tonda kullanılmış olup izleyici üzerinde yadırgatma etkisi yaratılmaya çalışılmıştır.

Bu durum oyunun ortasında yinelenerek seyirci/okuyucuyu oyuna hazırlamak ya da kendini iyice içine çekmekten ziyade rahatsız etmek ve oyundan uzaklaştırmak, içselleştirmesini engellemek için kullanılmıştır.

Perdenin başında oluşturulan etki:

Perde açılmadan, ya da sahne aydınlanmadan önce bir film, sesler – gürültüler:

Bu film ve sesler çağdaş dünyanın, endüstrileşen büyük kentlerin, uzay yarışının, yeni bir aranışın, yeni bir oluşumun, bu oluşum içinde güçlü ve güçsüzlerin; eziliş ve direnişin görünümü verilir. Gürültü ve sesler tek tek belirgin, ama, çok yüksek tonda; seyirciyi rahatsız edecek tonda verilmelidir.

(s.311)

Oyunun ortasında yaratılan:

Üçü de koridorda koşarken sahne kararır. Müzik yine tedirgin edici bir tonda girer. Makineli tüfek sesleri duyulur.

Slayt: Bir tarlada çırılçıplak kurşuna dizilmiş çocuklar. Fonda küçük çocuk çığlıkları. Hemen ardından çok keskin bir sessizlik. Kesin sessizlik ardından kanaryanın tatlı tatlı ötüşüyle sahne aydınlanır.

Üç kadın oyunun başındaki yerlerinde, hiçbir şey olmamış gibi oturmakta, el işlerini yapmaktadırlar. Tek ayrım, üstlerinde, artık çok uzaklaşmış bir ufak tedirginlik. (s.329)

Kadınların kimlikleri kocalarının onlara söyledikleri ve mal varlıklarından ibarettir.

Bu yüzden birbirleriyle yaptıkları konuşmalar kalıplaşmıştır. Tekrara düştükleri söylemler kadınların anne oluşlarıyla övünmeleri ve zenginliklerinde öte geçmez."

Klişe cümlelerin ve egemen söylemin zihinlerine kazıdığı, bellettiği basmakalıp cümlelerin, atasözlerinin dışında özgün tek bir söz söylemezler. Bu basmakalıp sözler diyalogların anlamsızlaşmasına, iletişimin standartlaşmasına, hatta yitirilmesine neden olur."102 Üç kadının mal varlıkları ellerinden alındığında onlara ait bir benlikleri kalmaz. Bu söylemlerin arasına hapsolmuş kadınlar anlamsız bir döngüye girmişlerdir. Birbirlerini dahi dinlemezler. Aralarında gerçek bir iletişimden bahsedilemediği gibi güven, sevgi ve dayanışmadan da bahsedilemez. Yapay, anlamsız ve tüm gerçeklikten izole bir dünyaları vardır. Kocalarının gelmelerini

102 age, 139.

onları korumalarını beklerler. Kocaları olmadan kadınların kimliğinden, benliklerinden söz etmek mümkün değildir.

"Yazar kadınların bu kalıplaşmış söylemlerini izleyiciye verirken absürt tiyatro öğelerinden yararlanır. Tahsili olmayan, bu yüzden de belli bir dünya görüşüne ve bir kimliğe sahip olmayan ev kadınları, hayatlarını eşlerinden ve televizyon ya da radyo gibi iletişim araçlarından duydukları fakat bir görüşe sahip olmadıkları için algılayamadıkları söylemler ile idame ettirmektedirler. Bu söylemler birbirlerine aktarıldıkça daha da içi boşaltılan ve anlamsızlaşan söylemler haline dönüşmektedir."103

Bu içi boşaltılmış konuşmalar dünyanın anlamsızlığını vurgular. Absürt tiyatro anlamsız bir döngünün içine hapsolmuş bireyi ele alır. Yazar, Kozalar oyununda kadınların varoluşlarını absürt tiyatronun ortaya koyduğu birey kavramıyla sorgulamıştır.

Varoluşlarını tanımladıkları annelik kavramı dahi kadınlar için hava atma aracı olmaktan öteye geçmez. Çocuklar, III. Kadın dışında onlar için mal varlığıdır. Her nasıl sahip oldukları mal varlıklarıyla övünüyorlarsa çocuklarıyla da aynı şekilde övünürler. Çocuk sahibi olmak birini diğerinden üstün kılar. Oysa anne olmak ya da kadın olmak umurlarında değildir.

I. KADIN: Ah, ben ne dalgın oldum böylee!.. (Bir felaket olmuştur sanki.) Işığı yakmayı unutmuşum! (Aksırır, acele gider. Bir düğmeyi çevirirken) Dalgınım dalgın… Her şeyi unutuyorum… (Şıngırtılı cam avizeden odaya bol ışık dökülür.) Niye desenize? (Geri gelir.)

İKİSİ: Niye? Niye?..

I. KADIN: (Övünçlü ama iç çekerek.) Çocuk…

III. KADIN: (Bozulur.) Yaaa?

II. KADIN: Yine ha?

III. KADIN: (Kıskançlıkla) Dileyene vermez de…

I. KADIN: (Gururlu) Öbür ikisi yeterdi bize… Küçükken bir dert, büyüyünce bir başka dert… (s.314)

Kadınlar çocuklarını düşünürken onlara ait eşyalarla birlikte düşünürler. Hırsızların onlara zarar vereceğini düşündükleri sırada II. Kadın kızını el işlerinden sonra, I.

Kadın ise evdeki eşyalarla birlikte sayar.

I. KADIN: Çocuklarım! (Girer) Çocuklarım! Saten örtülerim! Guguklu saatim!..

(Kapı zili uzun uzun çalınır.) II. KADIN: Duydular!..

III. KADIN: Ne yapacağız şimdi? (Ağlaşırlar.)

103 Schwenk, age, 17.

II. KADIN: Dışarı çıksak olmaz…

III. KADIN: İçeri gitsek hiç olmaz…

I. KADIN: (Ötekileri çekiştirir.) Saten örtülerim, diyorum size!.. Guguklu saatim!.. Çocuklarım!.. (İlk kez ağlar.) (s.333-334)

Bu üç kadın dünya ile bir uyum yakalamak çabasında değildirler. Dışarıdaki gerginlik, karmaşa artıkça kadınların kendi içerine kapanmaları da o kadar artar.

Absürt tiyatroya has eylemsiz birey olarak çizilen bu oyun kişileri anlamsız varoluşlarının sürdürmek adına başkalaşım geçirip kozalarına sığınırlar.

"Değişmeyen, sabit ve evrensel bir otorite modeli karşısında, değişmeyen, sabit ve evrensel bir kadın imgesidir söz konusu edilen."104

Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış ve Kozalar oyunu 1970’li yılların atmosferinde yazılmış ve Üç Oyun başlığı altında yayınlanmıştır. Adalet Ağaoğlu bu atmosferi dolaylı olarak oyunlarında vermesinin yanında karakterlerini işlerken feminist bakış açısını da vermiştir. Bir kahramanın ancak erkek olabileceği düşüncesini, kadınların üstündeki koca, baba ve toplum baskısını eleştirmiştir. Bunları yaparken absürt tiyatronun anlatım tarzını benimsemiştir. Bu üç oyun dışında yazarın absürt tiyatrolarına dahil edebileceğimiz diğer oyunu da Tombala oyunudur.