• Sonuç bulunamadı

Kommagene Bölgesi

3. MİTHRAİZMİN ANADOLU’DAKİ KALINTILARININ COĞRAFİ

3.8. Kommagene Bölgesi

Kommagene Bölgesi son dönemlerde gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda Mithra kültü açısından oldukça önemli bir yer olduğu kanıtlanmış bir merkezdir. Kızıl, Pontus ve Kapadokya gibi Kommagene krallarının da Akhamenid kökenli ve Darius’un soyundan olduklarını öne sürdüklerini, bu sebepten dolayı da onların

inanışlarını sürdürmeye gayret ettiklerini yazmıştır128. Buradaki krallar da aynı

şekilde Mithridates ismini alarak Mithra’ya olan sadakatlerini göstermeye

çalışmışlardır129. Bunun yanında Mithra çalışmaları konusunda güncel olarak

nitelendirilebilecek tarihçi Roger Beck, kültün köklerinin bir kısmını Kommagene’de aramamız gerektiği hususuna değinmiş, bu gizem kültünün sırlarının burada yatıyor olabileceğini eklemiştir. Hatta Pers ve Roma’daki farklı Mithra uygulamalarının

arasındaki geçiş noktasının burası olduğunu iddia etmiştir130. M.S. 68-71 yılları

arasında Roma ile yapılan savaşlar döneminde ki bu savaşlar Kommagene Krallığı’nın sonunu getirmiştir, Kommagene askerleri Roma ordusu bünyesine katılmış ve böylece kült Roma’nın tüm eyaletlerine bu askerler sayesinde kolayca ve hızlıca dağılmıştır131.

3.8.1. Dolichos Tapınakları

Bölge Mithra ile ilgili çalışmalara son derece büyük katkılar sağlayacak buluntulara ev sahipliği yapmaktadır. Kommagene adı verilen bölgenin güneyine kurulmuş olan antik Dolichos kenti (Dülük), Gaziantep’e 10km. uzaklıkta, Keber Tepe ismi verilen tabii bir tepenin üstünde bulunmaktadır. Bronz çağından itibaren yerleşim gören kent farklı birçok kültürün etkileşimini bünyesinde bulunduran çok önemli bir tarihsel alan olmuştur. 1997/1998 yıllarında Münster Üniversitesi’nden gelen Alman arkeolog grubu, yine bir gizem kültü tanrısı Jupiter Dolichenus’un da doğum yeri olan Dolichos’ta iki tane Mithra tapınağı keşfetmiştir (Fig. 23). Bu keşif iki sebepten çok büyük ilgi çekmiştir. Birincisi, bu buluntuların Kommagene Bölgesi’ndeki ilk açık Mithraizm varlığı kanıtı olarak görülmesi; ikincisi ise, buluntularının çok erken tarihlendirilmelere sahip olması sebebiyle iki

128 Kızıl 2013, 127. 129 Cumont 1911, 143. 130 Beck 2006, 227. 131 Chalupa 2016, 75.

Mithraeumdan ilkinin en erken Mithra kanıtı olduğu düşüncesidir. Alman arkeologlar tapınağın zemininde buldukları, bir Selevkos kralı olan Antiochus X Eusebes adına basılmış bir sikkenin tarihlendirilmesine dayanarak bu sonuca

varmışlar, terminus ante quem olarak M.S. en geç 25 yılına karar vermişlerdir132. Bu

iddialar Roger Beck’in Kommagene Bölgesi ile ilgili düşüncesini doğrulayabilecek bir konumdadır. Fakat arkeologların tarihlendirmesi tartışmalı bir durum oluşturmuş ve ilk tapınağın tabakasal durumu da kafa karıştırmıştır. Ayrıca tapınak zemininde bulunmuş sadece bir sikkenin keşfi, yeterince kesin şekilde, bu tapınağın M.S. I. yy. gibi erken bir tarihe tarihlendirilmesinin bir kanıtı olarak görülememektedir. Bununla birlikte bunu kanıtlayacak başka herhangi bir örnek de bulunamamıştır.

Dolichos Mithraeumları tek bir mağaranın içinde iki ayrı tapınak şeklinde

bulunmaktadır133. Beck, bu durumun benzersiz olduğunu belirtmiş, bu bakımdan bu

tapınakların önemini vurgulamıştır134. Blömer ve Winter, içlerindeki arkeolojik

buluntulara dayanarak yaptıkları tarihlendirmelere göre, tapınakların M.Ö. I-M.S. III. yüzyıllar arasında tapınım için değerlendirildiği kanısına varmışlardır. Fakat bu durum da arkeolojik verilerin yorumlanmasındaki bazı farklılıklardan dolayı tartışmalı olarak kalmıştır.

Mağaranın içinden çıkarılan taşların oluşturduğu yapay boşlukta kurulan iki tapınak iki büyük salon şeklinde yapılmıştır. Oldukça büyük bir bölümü hala

kazılmamış olduğu için planları tam olarak bilinememektedir135. Fakat yine de

dikdörtgen bir plana sahip oldukları düşüncesi ağır basmaktadır.

Girişte bulunan ilk tapınak yapısının zemininde Mithraeum’un tabanı olduğu sanılan bir kireç tabakası ve yıkıma sebep olduğu düşünülen bir yangın tabakası

tespit edilmiştir136. Tapınağın duvarlarında kült objeleri ve lambaları yerleştirmeye

yaradığı düşünülen birçok çıkıntı ve niş bulunmuştur. Fakat bunların bir kısmının da sonradan eklendikleri ve mağaranın hayvanlar için kullanıldığı döneme ait oldukları

belirtilmiştir137. Ayrıca Mithraeumlarda kültün ritüelleri için kullanıldıklarından

geleneksel olarak görülen su oyukları da tapınağın içinde bulunan yapılardandır. 132 Chalupa 2016, 80. 133 Blömer-Winter 2006, 5. 134 Beck 2004, 19. 135 Şahin 2012, 29. 136 Şahin 2012, 29. 137 Blömer-Winter 2011, 260.

Buradaki en önemli buluntu ise kuzeydoğu duvarının üzerinde bulunan tauroktoni

kabartmasıdır138(Fig. 24). Mithraizmin Hıristiyanlıkla yaşadığı çekişmelerin

yansıması bu duvar kabartması üzerinde de net şekilde görülebilmektedir. Sahne içerisinde tasvir edilmiş tanrı Mithra’nın başının olması gereken yerde bir haç durmaktadır ve bu durumdan tapınağın Mithra inananlarının ardından Hıristiyanlar tarafından dinsel bir mekan olarak kullanım gördüğü izlenebilmektedir. Blömer ve Winter, tanrının başının kazınıp yerine bir haç tasvir edilmiş olması durumunun, bunu Hıristiyanlığın Mithraizm’e karşı kazandığı bir zafer yaptığını

belirtmişlerdir139. Gördüğü hasar çok büyük olduğu için kabartma üzerindeki figürler

oldukça bulanıktır. Buna rağmen boğa üzerinde onu kurban ederken Mithra seçilebilmektedir. Başını kurbanının aksi yönüne doğru çevirmiş ve bedeni de diğer kabartmalara göre daha dik pozisyonda durmaktadır. Sahnenin ayrıntıları içerisinde tanrının elindeki hançer görülememekte ve kıyafeti de kendi geleneksel kıyafetinden çok yorumlamalara göre bölgenin popüler tanrısı Jupiter Dolichenus’un

betimlemelerinde üzerinde bulunan gibi bir göğüslüğe benzetilmektedir140.

Tauroktoni sahnesinde karşımıza çıkan eşlikçi hayvanlar köpek, akrep ve yılan çok net olmamakla birlikte yine de görülebilmekte ve meşale tutucular Kautes ile Kautopates de sahnede yerlerini almaktadırlar. Geleneksel tasvirde bulunmaları sebebiyle sağ ve sol üst köşelerde Güneş ve Ay tanrılarının kafalarının bulunduğu varsayılmaktadır. Şahin, tapınaklardan ilkiyle ilgili olarak, geleneksel Mithra tapınaklarına göre farklı bir takım özellikleri olduğunu yazmıştır. Buna göre; örneğin Mithraeumlarda rastlanan altarın iki yanında uzanan oturma yerleri burada bulunmamaktadır fakat bunun sebebi diğer ahşap içerikle birlikte yangında yok olmuş olmaları olabilir. Bir diğer alışılmadık durum giriş kapısını karşısına alacak pozisyonda bulunması gereken kült kabartmasının burada sağdaki duvar köşesinde yerleştirilmiş olmasıdır. Ayrıca yine diğer tapınaklarda görülmeyen ve kült kabartmasının önünde bulunan düz bir yükselti dikkat çekmektedir. Üzerinde birçok

küçük oyuğun bulunduğu bu düzlüğün ne için kullanıldığı yorumlanamamıştır.141

138 Blömer-Winter 2011, 259. 139 Blömer-Winter 2011, 260. 140 Şahin 2012, 30. 141 Şahin 2012, 31.

İlk Mithraeum’dan daha büyük olan (uzunluğu 32, genişliği 18 metre) ikinci tapınak alanı ilki gibi yaklaşık bir dikdörtgen yapıya sahiptir. Tabanındaki kireç ve yangın katmanları ilkiyle uyum sağlamaktadır. Bu Mithraeum’un arkasında 7 metre ve üstü genişliğe sahip bir oda daha bulunmuştur. Bu odanın yapılış amacı tam olarak çözülememiş olsa da mağaranın diğer tarafına ulaşan bir çıkışın daha olabileceği olasılığı göz önünde bulundurulmuştur. Bu ikinci tapınak alanında da

blok halinde bir kaya üzerinde tauroktoni sahnesi işlenmiş halde ele geçmiştir142. Bu

kabartmanın da ilk Mithraeum’da olduğu gibi çok zarar görmesi sebebiyle çizgileri net şekilde anlaşılamamaktadır fakat bulanık şekilde de olsa diğer betilerin eksikli sınırlarının da yardımıyla tanrı Mithra’nın ikonografide yer aldığı seçilebilmektedir. Boğa klasik tauroktoni sahnelerinde olduğu gibi yukarı sağa doğru uzanır vaziyette görülmekte fakat sırt çizgisi ve üstündeki Mithra hasar sebebiyle görülemez duruma gelmiştir. Kafaları görülememekle birlikte Kautes ve Kautopates ellerinde meşaleleriyle sahnede yerlerini almış, Kautes meşalesini aşağı doğru tutarken Kautopates’in yukarı doğrulttuğu gözlemlenmiştir. Bacakları alışıldık şekilde çapraz atılmış vaziyettedir. Tapınağın keşfinden sonra da hasar gördüğü ve bu sebeple keşfedildiğinde daha net görülebilen bazı kabartma kısımlarının bugün yok olmuş olduğu belirtilmektedir. Bunlardan biri de Mithra’nın pelerini üzerinde tasvir edilen kuzgun figürüdür ki günümüzde sadece silik izleri bulunmaktadır. Buna benzer şekilde ikonografide sınır çizgileri tam olarak seçilemeyen silinmiş ve bulanık şekilde boğanın altındaki akrep, yine bir çizgi şeklinde sadece gözü ve dili görülebilen yılan, onun altında bir kulbu zorlukla seçilen krater, kraterin sağında boyun kısmındaki yelemsi kalınlık sebebiyle aslana benzetilen bir figür ve boğanın sağ alt tarafında ona doğru zıplar durumda bir köpek görülmektedir. Sağ ve sol üst köşelerde Güneş ve Ay tanrıları diğer ikonografilerde olduğu şekilde yerlerini almışlardır143.

142

Winter-Schütte-Maischatz 2004, 94-95.

4. ANADOLU’DA KESİNLİĞİ KANITLANAMAMIŞ KÜLT

Benzer Belgeler