• Sonuç bulunamadı

Kolophon Yazıtı

3. MİTHRAİZMİN ANADOLU’DAKİ KALINTILARININ COĞRAFİ

3.1. Lydia Bölgesi

3.1.1. Kolophon Yazıtı

Lydia Bölgesi’nde kayıtlara geçmiş sadece bir tane buluntu bulunmaktadır. Bir adak yazıtı olan buluntu M. J. Vermaseren tarafından çalışılmış fakat bir tarihlendirme yapılmamıştır. Bugünkü Değirmendere’nin doğusunda bulunan Kolophon antik kentinde Apollon Tapınağı’nda yapılan kazı çalışmaları esnasında

ulaşılan ve tanrı Mithra’ya adanmış yazıtta tanrının iki önemli özelliği belirtilmiştir67.

3.2. Lykia Bölgesi

Lykia Bölgesi’ndeki Mithra inancıyla ilgili bilginin temelini Plutarchos’un yazılarından elde etmekteyiz. Kültün kökeni için Kilikia korsanlarını hedef gösteren tarihçi, Lykia’daki Mithraizm tapınımıyla ilgili de M.Ö. 67’de korsanların üzerine

66

Kızıl 2013, 120.

67

Güran yazıtın orijinalini şöyle vermektedir: Deo sancto invicto Mit(h)rae.). Geleneksel sıfatları olan “kutsal” ve “yenilmez”, adağın üzerinde adının önünde yer almaktadır. Güran 2010, 30.

yürüyen Pompeius’un seferleri esnasında, kaçış yolları üzerinde bulunan Olympos

dağında bir takım tuhaf kurban ritüelleri yapan korsanlar olduğunu yazmıştır68. Lykia

Bölgesi’nin doğusunda yer alan Olympos, bölgenin önemli ve etkin bir yerleşim yeri olarak dikkat çekmektedir. Kent korsanların eline M.Ö. I. yy.’da geçmiş, hatta bu dönemde ana üs olarak kullandıkları bir yer konumuna sahip olmuştur. Fakat Güran, kültün kökeniyle ilgili çok önemli bir kaynak olarak görülen yazar Plutarchos’un verdiği tarihlerle ilgili problemler olduğuna dikkat çekerek, M.Ö. I. yy. tarihlendirmesinin herhangi bir kanıta bağlanmadığını, bunun yerine M.S. I. ve II. yüzyıllara ait kanıtların bulunduğunu belirtmektedir. Ayrıca bu korsanların elde edilen bilgiler ışığında kavranan tapınımlarının Roma değil Pers Mithra tapınımına ait izler barındırdığını eklemiş ve bu düşüncesini Merkelbach’tan yaptığı alıntıyla güçlendirmiştir. Buna göre; Plutarchos’un Mithra mysterialarının Kilikia korsanlarından öğrenilerek batıya geçiş yaptığı yönündeki yazılarının aksine, korsanların uyguladığı ritüel ve törenlerle daha sonrakiler arasında farklar bulunmakta, hatta Kilikia korsanlarının ortadan yok olduğu tarihlerle Mithra’nın Roma’da tapınım gördüğü tarihler arasında yaklaşık 150 yıl olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, Mithra ritüelleri Pers hükmünün geçtiği her yerde

görülebilmektedir.69

Lykia Bölgesi’ndeki Mithra kültüyle ilgili bahsi geçen antik kaynak dışında arkeolojik buluntular da bize yol göstermektedir. Bu buluntular, bölgenin kuzeyinde bulunan Oinoanda’da ele geçen bir adak yazıtı ve Antalya il sınırları içinde bulunan Arykanda antik kentindeki tapınaktan oluşmaktadır.

3.2.1. Oinoanda Yazıtları

Oinoanda’nın batısında bulunan adak yazıtları 4 ayrı parçadan oluşmaktadır. Levhalar şeklinde bulunan kaya kabartmalarında Helios, atlı Dioskurlar, Zeus ve elinde bir kerykeion bulunan Hermes’in tasvirlerinin bulunduğu rölyefler ve bunlarla birlikte yazıtlar bulunmaktadır. Zeus ve Dioskurlara “kurtarıcı”, Hermes’e ise “lider” şeklinde hitap edilen yazıtlar, günümüzde ne yazık ki gördükleri hasardan dolayı yok olmuşlardır (Fig. 14). Yazıt ve rölyefleri çalışan Milner-Smith buluntuları 1968

68

İznik 1999, 134.

yılında görüntülediklerinde hem yazıtlar hem de rölyefler hala orada

bulunmaktaydı.70 Yazıtlar Licinnius Hyacinthus’un Helios-Mithra ile birlikte bahsi

geçen diğer tanrılar için hazırladığı adaklarıdır. Mithra’nın Helios ve Zeus’la olan bağlantısı, bu iki tanrının birbirleriyle olan bağıyla birlikte de ortaya çıkmaktadır. Dioskurlar ise birçok araştırmacı tarafından Mithra’nın tauroktoni sahnesinde

çoğunlukla bulunan ve ellerinde meşale taşıyan ikizlere benzetilmektedir71.

Mithra’nın Hermes’le olan bağı da Hermes’in doğu versiyonu olarak düşünülmesinden kaynaklanmaktadır. Böylelikle bu 4 yazıt, içinde adı geçen tanrıların inançsal bağlarını açık şekilde ortaya koymaktadır. Yazıtların tarihlendirilmesi çok net şekilde yapılamamış fakat kullanılan harflerin yazım

şekillerine bakılarak M.S. II. ve III. yy. ile uyumlu olduğu görülmüştür72.

3.2.2. Arykanda Tapınağı

Lykia Bölgesi buluntularından bir diğeri ise Antalya’da bugünkü adı Arif Köyü olan bölgede bulunan antik Arykanda’daki tapınaktır. Bölgedeki diğer buluntularla uyumlu olacak şekilde buradaki yapı da Helios-Mithra inanışının bir ürünü olarak karşımıza çıkmaktadır (Fig. 15). Roma dönemindeki ismi Sebasteion olan yapının bu

dönemde tapınak olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır73. Sonraki dönemlerde yapıya

bir takım mimari eklemeler yapılarak yine dini aktivitelerin sürdürüldüğü bir eve dönüştürülmüştür. İçinin çok ışık almayan yarı karanlık bir mekan olması sebebiyle Helios-Mithra tapınımı net şekilde görülebilmektedir. Çünkü Mithraeumlar yer

70 Güran 2010, 31. 71 Ulansey 1998, 138. 72 Güran 2010, 31. 73

Şahin, tapınağın mimarisiyle ilgili olarak şunları yazar: “Sebasteion olarak adlandırılmasının

nedeni, tapınak olarak kullanımından sonra bazı bağlantı ve eklerin yapıldığı ve güney duvarında yıkık bir şekilde farklı devşirme yapı malzemesi olarak ele geçen malzemelerden birisinin, Athena heykelinin torsosunun ön yarısı olmasından dolayı olasılıkla Sebasteion olduğu yorumunu getirmiştir. Mithras- Helios’a da adanmış olması bu yorumu daha da güçlendirmektedir. Kült yeri olarak kullanıldığı döneme ait yapı, tapınak cepheli olup, Templum in antis planlıdır. Yapılan incelemelere ve gözlemlenen mimari parçalara göre, içte bir tonozla örtülü olduğu, dışta ise üçgen alınlıklı tapınak fasadına sahip olduğu anlaşılmıştır. Bayburtluoğlu, tapınağın cephesinde, sadece iki sütunun postamentlerinin görüldüğünü belirtmiştir. Çekirdek yapı olarak adlandırılan bu tapınak, kapısının yardımı ile sadece, güney ve kuzeyinde portikolar bulunan ön avludan ışık almaktadır. Kazı başkanı tarafından tapınakçık da denilen yapının batı duvarına bitişik yerde ve yine tapınağın kapısının tam karşında in situ halde büyük bir altar durduğu söylenmektedir (Fig. 16). Mekanın tabanı, çok ufak

renkli tesserae’dan yapılmış mozaik döşeli ve tabanın tam ortasında bir Medusa başı bulunmaktadır. Ayrıca bu odayı büyük odaya bağlayan kapının iki yanında mermerden sedir biçiminde oturma yerleri olduğu söylenmektedir”. Şahin 2012, 45.

altında veya mağaralarda oluşturulan karanlık mekanlardır. Şahin bu konuda, Erten’den yaptığı alıntıyla bu tür karanlık tapınım alanlarının sadece Mithra kültünde

rastlanır olduğunu belirtmiştir74. (Fig. 16)

Tapınağın Mithra tapınımına ait olduğunu kanıtlayan sebeplerden biri tapınağın arşitravında bulunan yazıtlarda Septimius Severus ismine rastlanmış olmasıdır. İmparatorun kült için önemi tapınıma destek vermesi ile oluşmuştur. Yazıtta tapınağın imparatorun kendisine ve Severus ailesine adandığı bilgisi

bulunmaktadır75. Bununla birlikte daha önce de belirtildiği üzere Mithraeumların

genellikle yer altında veya mağara oluşumlarının içinde bulunmasına rağmen bu tapınağın toprak üstünde bulunması mekanı araştırmacılar için dikkate değer bir noktaya getirmektedir. Tarihlendirmesi ile ilgili olarak Şahin, yazıttaki ithaflardan da anlaşılabileceği gibi tapınağı Septimius Severus zamanına (M.S. 193-211) tarihlendirebileceğimizi fakat yapının mimarisi de göz önünde bulundurulduğunda bunun bir takım sorunlara yol açabileceğini belirtmiştir. Buna göre; geleneksel Mithraeumlar’ın yerin altında bulunmasına rağmen senatörlerin kendi evlerini Mithra’nın kutsal alanına çevirmesiyle oluşan bir takım ev tapınaklar da (domus mithraeum) bulunduğu, fakat bunların M.S. IV. yy’ı takiben ortaya çıktıkları düşünüldüğünde bu tapınağın tarihiyle bu bilginin birbirini tutmadığı konusu ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte toprak üstünde bulunan bu tapınak eğer bir Domus Mithraeum olarak değerlendirilecekse Anadolu coğrafyasında rastlanan ilk ve tek

örnek olmaktadır ve bu özelliğiyle de daha da önemli bir hale geldiği söylenebilir.76

3.3. Phrygia Bölgesi

Eski Anadolu yerleşimlerinden Phrygia, Mithra kültü bakımından önemli olduğu düşünülen yerler arasında bulunmaktadır. Özellikle kültün taurobolium ayininin kökenini, M.S. I. yy. sonlarında bu bölgede oluşan Kybele inancı içerisinde gördüğümüz boğa kurban ayini ile etkileşiminde arayan araştırmacılar için Phrygia oldukça dikkat çeken bir yer olmuştur. Bu ayinde boğanın kurban edilmesi ardından,

74

Şahin 2012, 46.

75 Bayburtluoğlu, yazıtın tam çevirisini şu şekilde vermiştir: -……..’nın oğlu (isminin yazıtta

korunmamış olduğu söylenmektedir) Archepolis bu yapıyı, kendi parasından yaptırdıktan sonra, yapıyı İmparator L. Septimius Severus Pertinax ve Marcus Aurelius Antoninus’a, Caesar Publius Sepitimius Geta’ya, Julia Sebaste’ye ve vatana adamıştır.Bayburtluoğlu, 2003, 69.

külte girecek aday kurban kanı ile vücudunu, giysilerini ve özellikle de yüzünü yıkadıktan sonra kanı içmek suretiyle hem içini hem de dışını, bir anlamda vaftiz

ederek tanrıya ulaşmayı amaçlamaktadır77. Hatta bu bölgede Mithra’nın tanrıça

Kybele’nin hem sevgilisi hem de rahibi olan tanrı Attis ile bir tutulduğu da

görülmüştür78. Sevin, Phrygia Daskyleion’da ortaya çıkarılan ve M.Ö. V. yy.’a

tarihlenen bir rölyefte tasvir edilmiş magi rahiplerinin bulunduğunu yazmış ve bunları ateş kültü ayinleri esnasında çubuk bağı tutan, keçe şapkalarının kenarları ağızlarını örtecek şekilde uzayan rahiplere benzetmiştir. Çünkü kabartmada bulunan

magi rahipleri de ağızları aynı biçimde örtülü vaziyette tasvir edilmiştir79. Ayrıca

İznik de Phrygia Bölgesi rahiplerinin buraya sonradan gelen magilerle dostça ilişkiler kurduklarını ve birlikte resmi şekilde bir dayanak elde ederek devletin himayesine

sahip olduklarını yazmıştır80. Bununla birlikte antik tarih yazarları da Phrygia

Bölgesinin Mithra kültü kapsamında önemini içeren bir takım ifadelerde bulunmuşlardır. Bunlardan biri kültün, İran’dan Roma’ya geçişi sırasında Phrygia’yı kullandığını belirten Statius, bir diğeri ise Statius’un yazılarını yorumlayan

Lactantius Placidus’dur.81

3.3.1. Ankyra Büstü

Phrygia Bölgesi’nde Mithra kültü buluntuları arasında olduğu kesinleşmiş bir örnek bulunmaktadır. Örnek, bir köy evinin bahçesinde 1926 yılında bulunmuş bir büsttür. Büstün üzerinde bir de yazıt bulunmaktadır. Phrygia Ankyra’sında günümüz adıyla Savcılar köyünde ele geçen büstün kaidesinde bulunan yazıtın, Güran’ın Supplementum Epigraphicum Graecum’dan yaptığı alıntıya göre M.Ö. 77-78’e

(Sulla Dönemi) tarihlendirilmesi gerektiği düşünülmüştür82. Yazıtta bu buluntunun

Helios-Mithra için adandığı belirtilmektedir83. Adayan kişi bilgisi de Solon’un oğlu

Midon olarak verilmiştir84. 1991’de Boyce-Grenet ve 1996’da Turcan bu adağın

77 Cumont 1903, 65. 78 İznik 1999, 90. 79 Sevin 1982, 330. 80 İznik 1999, 110. 81Cumont 1903, 143. 82Güran 2010, 36. 83

Güran, yazıtı şu şekilde vermektedir: Ἡλίῳ Μίθρᾳ Μίδων | Σώλονος | ἀνέθηκεν | εὐχήν | [ἔ]τους ρξβʹ, µ(ηνὸς) Π(ανήµου).Güran 2010,36.

önemine dikkat çekmişlerdir. Buna göre; Helios-Mithra tapınımı ve bu inanış için sunulan adakların Anadolu’daki sayısı oldukça fazla olmasına rağmen, tarihlendirildiği yıllar bakımından Helios-Mithra inanç bağdaştırmasının en eski

örneği olabileceğini ve bu inanışın da bölgedeki delili olduğunu belirtmişlerdir.85

3.4. Pamphylia Bölgesi

Pamphylia Bölgesi’nde Mithra inanışı Kilikia’da olduğu gibi yine korsanlar tarafından benimsenmiştir. Bölgede bulunan Perge antik yerleşimi kült için önemli bir yer olmuştur. Bunun sebebi kentte bulunan bir mağaranın bir Mithraeum olması ve onun önünde bulunmuş olan mermerden yapılmış kabartmalı adak stelidir.

3.4.1. Perge Buluntuları

Perge Antalya merkeze 18 km. uzaklıkta ve günümüz Aksu ilçesi sınırları içerisinde bulunmaktadır. Mithraeumların geleneksel oluşturuluş biçimi olan kaya oyma tekniği, bulunan tapınakta da görülmektedir (Fig. 17). Önünde bulunan stelin ön yüzünde ise tauroktoni sahnesi içerisinde Mithra gözlemlenmektedir. Mağara arkeolojik bir kazı sonucu değil kaçak bir müdahale sonucu ortaya çıkarılmıştır.

Buna rağmen Sencer Şahin sonradan buluntuları çalışma fırsatı bulmuştur86.

Kayaya oyulmuş mağaranın girişinde 3,5m. yükseklik ve genişliğe, 25m. uzunluğa sahip bir kemer bulunmaktadır. Girişin karşısında duvara oyulmuş sığ dörtgen bir niş görülmektedir ki bu nişin görevinin tanrı Mithra’nın heykelini barındırmak olduğu düşünülmektedir. Şahin; Emre Erten’in Mithraeum’u sanatsal bulduğunu, bunun sebebi olarak da mağaranın ön kısmında bulunan alanın bir çatı yardımıyla kapanmış olduğunu, bu çatının kiriş oyuklarının kemerli girişin üzerinde korunmuş olarak bulunduğunu ve bunun da tapınağı mimari açıdan estetik bir değer

yaptığını söylediğini yazmıştır87. Ön kısmında bulunan çatılı yapı sebebiyle bu

tapınağa ön odalı Mithraeum denmiştir. Tapınağın tarihlendirilmesi ile ilgili olarak M.S. 150-200 yılları arası belirlenmiş, bu tarihler Mithraeum’un önünde bulunmuş

olan adak stelinin yazıtına göre uygun bulunmuştur88. Suni bir mağara olarak

85Boyce-Grenet 1991,261., Turcan 1996, 214. 86 Şahin 2012, 36. 87 Şahin 2012, 37. 88 Şahin 2012, 39.

kayadan oyulan tapınak, ölçümleri göz önünde bulundurularak plan bakımından dikdörtgen şeklinde yorumlanmıştır.

Perge buluntularından ikincisi ise kaya oyma mağaranın önünde bulunan yapım malzemesi beyaz mermer olan kabartmalı adak stelidir (Fig. 18). Stel verev şekilde bölünmüş ve kopan parçası bulunamamıştır. Üst kısmında üçgen bir alınlık bulunmakta ve üçgenin içinde yazıtın ilk bölümünü oluşturan iki satır, arşitravının üzerinde ise diğer bölümü oluşturan kalan iki satır bulunmaktadır. Arşitravın sol köşesinden aşağı doğru stelin sol kenarını oluşturan sütun inmekte, diğer taraftaki sütun ise kırılmış bölümde kaldığı için yerinde bulunmamaktadır. Kabartmalarda sol üst köşede arşitravın altında Helios başındaki ışık çubuklarıyla görülmektedir. Stelin tam ortasında ise tauroktoni sahnesi içerisinde Mithra bulunmaktadır. Başı zarar görmüş olan tanrı geleneksel şekilde sahne içerisinde tasvir edilmiştir. Tauroktoniyi üstten saracak şekilde bir yay biçiminde konumlandırılmış olan kabartma alan Şahin tarafından stelin önünde bulunduğu mağaranın girişindeki kemer olarak

yorumlanmıştır.89 Tauroktoninin sol tarafında Helios’un hemen altında Kautopates

çift eliyle tuttuğu yay biçimindeki objesiyle görülmektedir. Geleneksel şekilde giydirilmiş olmasına rağmen, meşale yerine yayla ve çapraz yerine düz duran bacaklarıyla da diğer tasvirlerinden ayrılmaktadır. 4 satırlık yazıtın anlamını Erten; M. Lucius Crispus ve çocuklarının konuksever bir biçimde Perge istişare ve kamu

meclisi için Helios-Mithra adına bir adakta bulunduğu şeklinde belirtmiştir90. Bu

yazıt ayrıca inanç bakımından iki tanrının bağdaştırıldığı tek Pamphylia örneğidir91.

Ayrıca tauroktoninin geleneksel biçimde tapınak duvarına değil stele işlenmiş olması bakımından da sözü geçen buluntu önem arz etmektedir. Bu stelle birlikte Anadolu’da önceki bölümlerde belirtilmiş olan birbirine yakın bölgelerde, M.S. II ve III. yy.’a tarihlenen ve içerisinde Helios-Mithra inancını gösteren birçok buluntu olduğunu ve bunun da dönemin inanç yapısıyla ilgili birçok bilgi verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Görüldüğü gibi Pamphylia Bölgesi Perge antik kenti, Mithra kültü için buluntularıyla ve bu buluntuların bazı kendine has özellikleriyle araştırmacılar

89 Şahin 2012, 37. 90 Erten 2007, 311-313. 91 Erten 2007, 313.

tarafından daha detaylı incelenme fırsatı bulunduğunda literatüre daha pek çok katkı yapabilecek bir yer olarak göze çarpmaktadır.

3.5. Kilikia Bölgesi

Anadolu’daki Mithra inanışıyla ilgili olan en önemli noktalardan biri de Kilikia Bölgesi’dir. Hatta tarihçi yazar Plutarchos’un buranın kültün merkezi olduğuyla ilgili görüşü de oldukça rağbet görmüş, birçok araştırmacı bu inanışın peşinden giderek açıklamalarını bu yönde yapmıştır. Plutarchos’a göre, Mithra tapınımı ilk kez Tarsus korsanları arasında başlamış ve M.Ö. 67’de bu korsanların taşkınlıklarını bastırmak için Roma’dan gönderilen birlik, bunların gizli ve tuhaf ayinler yaptıklarını aktarmışlardır. Esir düşen korsanlar inanışlarını götürüldükleri yerlere de taşımışlardır. Bu bağlamda Kilikia Mithra tapınımında çok önemli bir görev almıştır. Bunun yanında merkezi Tarsus’ta bulunan Stoacılar Mithraizm’e geleneklerine uygun farklı bir bakış açısı getirmişler ve külte astronomik özelliğini burada kazandırmışlardır. Stoacıların Mithra ile tanışmaları Hipparkus sayesinde olmuştur. Daha doğrusu bu gökbilimcinin bir keşfini öğrendiklerinde bu bilgiyi inanışlarını üzerine inşa etmek için uygun bulmuşlardır. Hipparkus gök haritasında bulunan burçların zamanla yer değiştirdiğini ve geriye doğru gittiklerini fark etmiştir. Stoacılar bu durumu ancak kozmokrator olan bir tanrının oluşturabileceğine inanmışlardır. Böylelikle tauroktoni sahnesi ortaya çıkmıştır. Mithra’nın boğayı öldürdüğü tasvir ise dönemin en son ekinoksunun Boğa burcunda olması sonucu oluşmuş, böylece evrenin güçlü tanrısı Boğa burcunu yok ederek göndermiştir. Ayrıca Tarsus’un kent sembolünde de bu sahne bulunmaktadır. O dönemde Kilikia’da bulunan korsanlar genel algının aksine son derece aydın ve entelektüel kişilerdi. Stoa felsefesine de bu anlamda yakın olmaları sebebiyle Mithra inanışının stoacılardan korsanlara geçtiği düşünülmektedir. Bu korsanların faaliyetlerini denizlerde sürdürdükleri ve bu sırada basitçe yön bulmak da dahil bir çok şey için yıldızlardan yardım aldıkları düşünüldüğünde göksel güçlere sahip ve hatta evreni döndürebilen bir tanrıyı kendilerine tapınım olarak seçmeleri son derece akla yatkındır.

Kilikia’daki Mithra buluntuları yazıt ve sikkelerden oluşmaktadır. Bunlar incelenirken iki merkez öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki Mithra adının geçtiği ve Anavarza’da (Anazarbos) bulunan bir adak yazıtıdır.

3.5.1. Anavarza Yazıtı

Anavarza, bugün Adana-Dilekkaya köyünün sınırları içerisinde bulunmaktadır. İznik, kentin isminin Pers dilinde Mithra’nın takma isimlerinden bir tanesi olan “nabarza-invictus”tan kaynaklandığı düşüncesinin mümkün olabileceğini ileri

sürmüştür92. M.S. III. yy. civarına tarihlendirilen yazıtta, Marcus Aurelius vatanı

için vermiş olduğu söz dolayısıyla Zeus-Helios Mithra’nın hayatı boyunca rahibi ve ‘babası’ olacağının garantisini vermiştir. Üzerindeki en net okunan nokta isim

kısmıdır ve yazıtın geri kalanı ise büyük ölçüde silinmiştir93. Bu adak yazıtını diğer

Mithra yazıtlarından ayıran en önemli nokta içinde geçen “baba” unvanıdır. Bu unvanın Mithra hiyerarşik derecelerinden en üst seviye olan “baba” (pater) olması durumu, Batı’da görülen mezar taşları hariç, derecelere yazıtlarda rastlanmaması

sebebiyle ayırt edici bir unsurdur94. Aynı zamanda yazıtta üç tanrı adının inançsal bir

birleşimle birlikte kullanılması yine Mithra’nın diğer tanrılarla özdeşleştirildiğine dair de kanıt niteliğinde olduğundan Anavarza yazıtı Mithra arkeolojik ve teolojik çalışmaları bakımından önem arz etmektedir. Güran, Gordon’un yorumuna atıfta bulunarak, bu yazıtın Mithraizm’in Anadolu’yu Batı’ya doğru yayılırken bir geçiş

yolu olarak kullandığına dair de bir delil niteliğinde olduğunu belirtir95. Bunu yazıtın

içinde anılan tanrının adının kullanılış şekline göre yorumlamaktadır. Bilindiği gibi Mithra ismi bölgesel bir takım kullanılış farklılıklarıyla karşımıza çıkmaktadır. Bu yazıtta geçtiği şekli (çekimsiz “Mithra”) sonraki yıllarda Hellen buluntularında karşımıza çıkan şeklidir. Bu durumu yorumlayan Gordon, bu kullanımın çağdaşlarına

92 İznik 1999, 108.

93 Güran, yazıtı şu şekilde vermektedir:〚— — —〛|〚— — —〛|〚— — —〛|〚— — —〛|〚—

— —〛|〚ὑπάτου τὸ〛 βʹ, π(ατρὸς) π(ατρίδος) [Μ. (?)Αὐρή-]|λιος Σέλευκος ἱε[ρεὺς καὶ] | Πατὴρ διὰ βίου ∆ιὸς [Ἡλί]ου | ἀνεικήτου Μίθρα τὸν [βωµὸν] | {vac.} καθ’ ἃ ὑπέσχετο τῇ πατ[ρίδι]. Güran 2010, 24. 94 Güran 2010, 25. 95 Güran 2010, 26.

göre olan kullanım şekillerinden farklı olarak yöreye özgü olduğuna ve sonrasında da

Yunanca yazılmış yazıtlarda da aynı kullanımın görüldüğüne dikkat çekmiştir96.

3.5.2. Tarsus Sikkeleri

Kilikia Bölgesi’nde Mithra buluntularıyla ilgili olarak bahsedilecek ikinci merkez ise Tarsus şehridir. Şehrin Mithraizm ile olan ilgisine daha önce de değinilmiştir. Burası bazı araştırmacılara ve tarihçilere göre kültün merkezidir. Mithra kültünün kentte bıraktığı kalıntılar ise bir grup sikkeden oluşmaktadır. Bunlardan ilki M.S. 211-217 yıllarına tarihlenmiş ve ön yüzüyle ilgili bilgi verilmemiş, arka yüzünde ise Mithra ve bir geyiği öldürdüğü tasvirin bulunduğu bir örnektir. Tasvirde Mithra geleneksel şekli olan kısa khiton’u ve Frig şapkasıyla boğa kurban sahnesine benzer şekilde bir duruşla fakat bir dişi geyiği kurban ederken

görülmektedir97. Tarihlendiği dönem (Caracalla dönemi) itibarı ile Arslan, geyik

kurbanının boğanın yerini almış olmasını daha önceki dönemlerde M.Ö. 185-159 yıllarında Pontus kralı olan I. Pharnakes ‘in sikkelerinde tanrının yanında bir geyikle

betimlenmiş olmasına bağlamaktadır98. Buraya ait ikinci sikke ise III. Gordianus’un

hükümdarlığı dönemine tarihlendirilmiştir (M.S. 238-244). Sikkenin ön yüzünde hükümdarın başında ışık çubuklarından oluşan tacıyla ve savaş peleriniyle (paludamentum) görüldüğü büstü, arka yüzünde ise Mithra’nın boğa kurbanı sahnesi

bulunmaktadır99(Fig. 19). Fakat sahnenin bu sikke örneğinde farklılıkları

bulunmaktadır. Tanrı Mithra büyük çoğunlukla taktığı Frig şapkası yerine burada ışın tacıyla görülmektedir. Bu sikke üzerindeki Mithra ayrıca Cumont tarafından Helios- Mithras şeklinde adlandırılmıştır. Bu durum tanrının sikke üzerindeki tasvirinde giymiş olduğu giysilerle ilgilidir. Geleneksel Mithra giysileri daha önce de belirtilmiş

Benzer Belgeler