• Sonuç bulunamadı

1. MEVKUF HADİSİN MERFÛ OLARAK RİVÂYETİ

1.1. Usûl Kitaplarında Konunun Ele Alınışı

Bu mesele klasik hadis usûlü kitaplarında muttasıl-mürsel ve merfû-mevkuf rivâyetlerin teâruzu durumunda hangisinin tercih edileceği ve bu durumun tercih edilmeyen rivâyeti nakleden râvilerin cerh edilmesini gerektirip gerektirmediği bağlamında tartışılmıştır.

130 Sehâvî, Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Abdurrahman b. Muhammed, Fethü’l-mugîs bi-şerhi

Elfiyyeti’l-hadîs, nşr. Abdülkerim b. Abdullah b. Abdurrahman el-Hudayr ve Muhammed b. Abdullah b. Fuheyd Al-i Fuheyd, Riyad: Darü’l-Minhâc, 1436, I, 303.

131 İbn Hacer Askalânî, Ebü’l-Fazl Şihâbüddîn Ahmed b. Alî b. Muhammed, en-Nüket alâ kitâbi İbni’s-

24

Usûl kitaplarında mevkuf hadisin merfû rivâyeti, mürsel hadisin muttasıl rivâyeti ile benzer görüldüğü için mesele daha çok mürselin vaslı üzerinden açıklanmış mevkuf ve merfû olarak rivâyet edilen hadisler için de aynı durumun geçerli olduğu belirtilmiştir. Bu sebeple kaynaklarda mürsel ve muttasıl hadis üzerinden verilen bilgiler de burada kullanılmıştır.

Hatîb el-Bağdâdî el-Kifâye’de öncelikle “Mürsel ve Muttasıl Olarak Rivâyet Edilen Hadislerin Sıhhati ve Bu Hadislerle Amelin Gerekip Gerekmediği”132 başlığı altında konuya değinmektedir. Burada hadis âlimlerinden mürsel-muttasıl teâruzunda hangisinin tercih edileceğine dair dört farklı görüş zikretmektedir. Buna göre hadis âlimlerinin çoğu mürseli, bir kısmı çoğunluğun rivâyetini, bazıları hıfzı daha kuvvetli olanların rivâyetini bir kısmı da adâlet ve zabt şartlarını taşıması şartıyla muttasıl rivâyeti kabul ederler. Hatîb el-Bağdâdî, muttasıl rivâyetin ziyâdetü’s-sika olması sebebiyle kabul edildiğini, sika râvilerin mürsel rivâyetinin muttasıl hadisin sıhhatine zarar vermediğini söylemektedir.133 Daha sonra “Râvinin Bazen Merfû Bazen de Mevkuf Olarak Rivâyet Ettiği Hadisin Hükmü” meselesinde de merfû-mevkuf ihtilafına değinmektedir. Bu bölümde Hatîb el-Bağdâdî aynı sahâbeden bir hadisin hem merfû hem de mevkuf olarak rivâyeti halinde bu ihtilafın sahâbeden kaynaklanan bir durum olabileceğini belirtmektedir. Nitekim sahâbe bir defa merfû olarak rivâyet ettiği bir hadisi başka bir seferinde fetva amacıyla zikredip refʿ etmeyebilir. Böylece hadis aynı sahâbeden hem merfû hem de mevkuf olarak ezberlenir. Hatîb el-Bağdâdî’ye göre bu durum söz konusu hadisin zayıf olmasını gerektirmez. Ayrıca ziyâde bilgi içerdiği için merfûnun tercihi evladır.134

İbnü’s-Salâh (ö. 643/1245) konuyu Ulûmü’l-hadîs’de “Muʻdal” bahsinin sonunda önemli gördüğü bazı bilgileri aktardığı “Tefrîât” başlığı altında ele almaktadır.135 Ayrıca “Sika Râvilerin Ziyâdelerinin Bilgisi ve Hükmü”136 bölümünün sonunda mürsel hadisin

132 Hatîb el-Bağdâdî, Ebû Bekr el-Hatîb Ahmed b. Ali b. Sabit, el-Kifâye fi ma’rifeti usûli ilmi’r-rivâye,

nşr. Mahir Yasin el-Fahl, Riyad: Daru İbni’l-Cevzi, 1432, II, 221.

133 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 225.

134 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 231. Merfû hadislerin mevkuf rivâyetinin sebepleri hakkında detaylı

bilgi için bkz. Sabri Çap, “Hadis İlminde Merfû-Mevkuf İlişkisi” (Doktora Tezi, UÜSBE, 2008), s. 134-161.

135 İbnü’s-Salâh, Ebû Amr Osmân b. Salâhiddîn b. Abdirrahmân eş-Şehrezûrî, Ulûmü’l-hadîs, nşr.

Nureddin Itr, Dımaşk: Dârü’l-Fikr, 1406/1986, s. 71.

25

vasl edilerek rivâyet edilmesinde “ziyâdetü’s-sika” meselesinde olduğu gibi bir muhalefetin bulunduğuna işaret etmektedir.137

İbnü’s-Salâh “Mu‘dal” ve “Ziyâdetü’s-sika” başlıklarında konuya değindiği için onun şerhini veya ihtisarını yapan kendisinden sonraki âlimler İbnü’s-Salâh’a yeni bir açılım getirmemişlerdir. Nevevî et-Takrîb ve’t-teysîr’de138 ve İrşâdü tullâbi’l-

hakaʾik’te139 İbn Kesîr (ö. 774/1372) İhtisaru ʿulûmi’l-hadîs’te,140 Zeynüddin el-Irâkî (ö. 806/1404) et-Takyîd ve’l-îzâh’ta141 ve Zerkeşî (ö. 794/1392) en-Nüket alâ Mukaddimeti İbni’s-Salâh’ta142 aynı başlıklar altında konuyu ele almışlardır.

Zehebî’nin el-Mûkıza isimli eserinde müstakil olarak konumuza değinen bir başlık yoktur. Ancak “el-Muzdarib ve’l Muallel” konusunda Zehebî, sika bir râvinin müsned, mevkuf ya da mürsel rivâyet ettiği bir hadise sika râviler muhalefet ettiğinde tek kişi hata yapabileceği için çoğunluğun görüşünün tercih edileceğini belirtmiştir.143

İbn Receb el-Hanbelî’nin (ö. 795/1393)144 Şerhu ʻİleli’t-Tirmizî isimli eserinde “Ziyâdetü’s-sika” başlığı altında konuya değinilmektedir. Yukarıda zikredilen usûl eserlerinde genel olarak Hatîb el-Bağdâdî’nin zikrettiği dört görüşün muhaddislere nispetinin benimsendiği görülmektedir. İbn Receb ise bunların mütekaddimîn hadis âlimlerinin görüşü olmadığını söyleyerek Hatîb el-Bağdâdî’yi eleştirmektedir. İbn Receb’in aktardığına göre, Hatîb el-Bağdâdî el-Kifâye’den önce “Temyîzu’l-mezîd fî

muttasıli’l-esânîd” adında bir eser telif etmiştir. Bu eserinde, isnaddaki ziyâdeleri

sahihliğine hükmedilenler, reddine ve kabul edilmemesine hükmedilenler şeklinde ikiye ayırmıştır. Daha sonra Hatîb el-Bağdâdî kelamcıların ve fukahanın görüşlerinden etkilenerek el-Kifâye’de sikanın ziyadesinin mutlak olarak kabul edileceğini

137 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 88.

138 Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref b. Mürî, et-Takrîb ve’t-teysîr li-ehâdîsi’l-beşîri’n-nezîr (s.a),

nşr. Ahmed b. Fâris Sellûm, Riyad: Mektebetü’l-Maârif, 1431/2010, s. 122.

139 Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref b. Mürî, İrşâdü tullâbi’l hakaʾik ilâ maʿrifeti süneni hayri’l-

halâʾik (s.a), nşr. Nureddin Itr, Dımaşk: Dârü’l-Yemâme, 1430/2009, s. 91-92.

140 İbn Kesîr, Ebü’l-Fida İmâdüddîn İsmail b. Ömer, İhtisaru ulûmi’l-hadîs, Kahire: Darü’t-Türas,

1423/2003, s. 45 (Ahmed Muhammed Şakir, el-Baisü’l-hasis ile beraber neşredilmiştir).

141 Irâkî, Ebü’l-Fazl Zeynüddîn Abdürrahim b. Hüseyin, et-Takyîd ve’l-îzâh limâ utlika ve uglika min

Kitâbi İbni’s-Salâh, nşr. Üsame b. Abdullah Hayyat, Beyrut: Darü’l-Beşairi’l-İslamiyye, 1432/2011, I, 444.

142 Zerkeşî, Ebû Abdullah Muhammed b. Cemâleddin Abdullah b. Bahadır, en-Nüket alâ Mukaddimeti

İbni’s-Salâh, nşr. Zeynelâbidîn b. Muhammed b. Belâferîc, Riyad: Edvaü’s-Selef, 1419/1998, II, 58.

143 Zehebî, Ebû Abdullah Şemseddin Muhammed b. Ahmed b. Osman, el-Mûkıza fî ilmi mustalahi’l-

hadîs, nşr. Abdülfettah Ebû Gudde, Beyrut: Mektebü’l-Matbuati’l-İslamiyye, 1425, s. 52.

144 Birçok usûl konusunu içermesi nedeniyle İbn Recebel-Hanbelî’nin Şerhu ʿİleli’t-Tirmizî’deki

26 belirtmiştir.145

İbn Hacer en-Nüket alâ kitâbi İbni’s-Salâh isimli eserinde “Muʻdal” bahsinin “Tefrîât” başlığı altında bu meselenin aslında “Muttasıl-Mürsel ve Merfû-Mevkuf Teâruzu” şeklinde müstakil bir kısım olduğuna işaret etmektedir. Bu yüzden İbnü’s- Salâh’ın “Muallel” hadisin “Tefrîât” kısmında zikretmesinin daha uygun olacağını, aksi taktirde de bu meselenin yerinin “Ziyâdetü’s-sika” başlığının altında olduğunu belirtmektedir.146 İbn Hacer “Ziyâdetü’s-sika” konusunun sonundaki “Faide” başlığı altında muttasıl-mürsel teâruzu ile merfû-mevkuf teâruzu arasında hüküm açısından fark gözetmenin doğru olmayacağını, her ikisininin de râvinin ziyâdesi olarak düşünülmesi gerektiğini belirtmektedir. İbn Hacer’in bu açıklamayı yapmasının sebebi, İbnü’z- Zemlekânî’nin (ö. 727/1327) muttasıl-mürsel teâruzu ile merfû-mevkuf teâruzlarını farklı değerlendirmesidir. Ona göre; muttasıl rivâyet eden de mürsel rivâyet eden de Rasullullah’a (s.a) ait bir sözü aktarmıştır, muttasıl rivâyet sikanın ziyadesidir ve kabul edilir. Ancak aslı mevkuf olan bir rivâyetin refʿ edilmesi, Rasulullah’a (s.a) ait olmayan bir sözün O’na (s.a) nispet edilmesidir. Bu nedenle İbnü’z-Zemlekânî, bu sonuncusunu ziyâde değil illet olarak değerlendirir.147