• Sonuç bulunamadı

2. KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI, İÇERİĞİ VE TARİHSEL SÜREÇ

2.3 Kentsel Dönüşümün Kent Planlamadaki Rolü ve Özellikleri

Planlama, yaşanabilir yerleşme sistemleri için hedeflere ulaşmayı sağlayan önemli bir araçtır. Ancak ülkemizdeki planlama sistemi, yapılaşmayı geriden takip eden, esnek olamayan, uzak erimli, geniş kapsamlı ve katılımın sağlanamadığı bir yapıda olması sebebiyle aynı zamanda kültürel mirasın ve doğal kaynakların yitirilmesinde, donatısız mekansal gelişimde, ilave imar hakları dağıtılmasında yatayda ve düşeyde kontrolsüz yoğunlaşma süreçlerinde ve yasadışı gelişmelerin yasallaştırılmasında bir araç olarak da kullanılabilmektedir. Bu sebepten dolayı geçmişteki geniş kapsamlı klasik planlama anlayışının başarısız deneyimleri sonrasında, stratejik hedefleri belirlenmiş, eylem planlamasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu eylem planlamasının önemli bir ayağını da kentsel dönüşüm yaklaşımları oluşturmaktadır (Koç, 2003). Günümüzde kentsel dönüşüm ile ilgili oluşturulmaya çalışılan yeni yasal ve yönetsel düzenlemelerde ya da dönüşüm konusuyla ilgili gerçekleştirilen bazı tartışma platformlarında ‘kentsel dönüşüm’ konusu kentsel planlama disiplininden farklı, bağımsız bir konu gibi ele alınmaktadır. Ancak kentsel dönüşüm, daha önce de değinildiği gibi kentsel planlamanın dahilinde değerlendirilmesi gereken, planlamanın en önemli uygulama araçlarından biridir. “Kent planlamanın günümüz pratiğinde kentsel dönüşüm, ‘müdahaleci’ bir yaklaşım olarak görülmektedir. Kentsel dönüşüm, bozulan, çözülen, ya da çöken kentsel alanların iyileştirilmesi amacıyla tasarlanmış politika ve eylemlerin aracıdır. Kentsel dönüşümün en önemli özelliklerinden biri, kamu, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve toplum işbirliğine dayalı olarak geliştirilmesidir. Kentsel dönüşüm projelerinde çok aktörlü bir planlama anlayışı izlenilmektedir. Buna paralel olarak ‘ortaklaşa planlama (collaborative planning)’ anlayışının uygulanması, dönüşüm politikalarının başarıya ulaşmalarındaki en önemli etkenlerden biri

olarak görülmektedir” (BİMTAŞ, 2006). “Kentsel dönüşüm süreçlerinde, yerel yönetim, merkezi yönetim, özel ve sivil kuruluşlar ve kitle örgütleri gibi kentsel aktörler sürecin tetikleyicisi ve sürükleyicisi olarak, aktörlerin çevresinde beklentiler, söylemler ve toplumsal eğilimler ile şekillenen ve sürecin işlemesini sağlayan unsurlar olarak etkili olmaktadır. Bu aktörler ve dinamikler, taşıdıkları örgütlülük, potansiyel hareketlilik ve enerji yoğunluğu ile bir başka deyişle kentsel politikada sahip oldukları etkenlik olanaklılığı oranında, kentsel dönüşümde etkili olmaktadır”.*

Dönüşüm sürecinde yerel yönetimlere projeyi tanımlama, kapsamını belirleme, proje için yeni kaynaklar yaratma gibi konularda büyük görevler düşmektedir. Bu görevlerin yanı sıra diğer kurum ve kuruluşlarla eşgüdümlü çalışma da önemli stratejilerden birisidir. Yerel yönetimlere düşen görevlerin yanı sıra özel sektörle ortak olarak yürütülen projelerde çift taraflı olarak ilişkilerin kuvvetli olması ve görev tanımlarının iyi yapılmış olması önemli bir faktördür. Kamu – özel sektör ortaklıklarının dışında yerel halkın projeyi kabullenmesi ve benimsemesi ve sivil toplum örgütlerinin de destekleyici çalışmalarda bulunması, projenin uygulanabilirliği açısından büyük önem teşkil etmektedir.

Göksu (2006) da, planlama pratiği içinde kentsel dönüşüm aracının;

• Yaşam alanları arası fiziki, sosyal ve ekonomik farklılıkların azaltılması, • Yapı yoğunluğunun azaltılması,

• Deprem zarar riskinin azaltılması,

• Kentsel standartların yeniden ele alınması, • İş potansiyellerinin yaratılması,

gibi koşulları sağlanması ve bunları yerine getirebilmenin koşutu olarak ise kentsel toprağın yeniden üretilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu süreçte izlenmesi gereken yaklaşımı ise yine benzer bir bakışla;

• Çok aktörlü ortaklıklar (Kamu-Özel Sektör ve sivil örgütler, yerel topluluklar), • Yukarıdan-aşağı örgütlenme yerine aşağıdan-yukarı örgütlenme anlayışı,

• Proje bazlı ve/veya topluluk bazlı (community based regeneration) programlar ve projeler üretme biçimi, olarak belirtmektedir.

* Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Doktora Programında Prof. Dr. İlhan Tekeli

tarafından yürütülen CRP 602 –'Space Concepts and Organization in the New Age' / 'Yeni Çağda Mekan Kavramları ve Örgütlenme' adlı ders kapsamında, Bahar 2005-2006 döneminde derse katılan doktora derecesi adayları tarafından yapılan çalışmadan alınmıştır.

Özden (2000) çalışmasında, kentsel dönüşüme ilişkin örgütsel şemanın öneminden söz etmiş ve kentsel dönüşüm projelerinin oluşumunda;

• O yerin sakinlerinden oluşan bir komite

• Şehir plancılar, mimarlar, ekonomistler, sosyologlar, ekologlar ve hukukçulardan oluşan bir komite ( Teknik danışman niteliğinde)

• Planların uygulanması ve kontrolü konusunda sorumlulukları olan yerel yönetim temsilcileri

• Merkezi yönetim temsilcileri

• Dernekler, vakıflar, birlikler ve özel şahıslar gibi,

konuya dahil olması gereken aktörlerin bu örgütsel şema içinde hep birlikte yer alması gerektiğini belirtmiştir.

“Geleneksel mekansal planlama araçları çoğu zaman kentsel dönüşümün ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Çünkü kentsel dönüşüm programları mekansal planlamadan daha esnek, yerelin taleplerini göz önünde bulunduran ve ulusal uluslar arası çerçevedeki değişimlere cevap verebilecek nitelikte olmalıdır. Diğer taraftan daha kısa zamanda uygulanmasının getirdiği zorunluluklar nedeniyle genellikle özel sektör yatırımcılarının ve halkın isteklerini de hesaba katmak durumundadır. iyi uygulanan bir programın ardında yatan en önemli unsur, yapılacak olan müdahalelerin yerel yönetimin mekansal planlarıyla bağlantılı olmasıdır. Kentsel dönüşümün bir başka özelliği de, değişen ekonomik, sosyal, çevresel ve politik koşullara göre, kurumsal yapılanmada değişiklikler yapabilen ve aynı zamanda belirli önerilerin hazırlanmasını destekleyecek gerekli kurumsal yapının kurulması ve örgütlenmenin gerçekleştirilmesini sağlayan bir araç olmasıdır. Batı ülkelerinin planlama pratiğine bakıldığında, dönüşüm projeleri çerçevesinde yukarıda bahsedilen değişkenlere göre önemli kurumsal düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerin temelinde kentsel çöküntü alanlarının canlandırılması için yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve toplumla yapılacak ortaklıkların, kentsel canlandırma projelerinin geliştirilmesi ve finansal kaynak sağlanması konularında öncülük etmesi yatmaktadır” (İBB, 2005b). Özet olarak planlama disiplini dahilinde kentsel dönüşüm, kolektif çabayı harekete geçiren ve uygun çözüm alternatiflerinin müzakereci yöntemlerle uzlaştırılmasını sağlayan bir araç olarak görülmektedir.

2.4 Türkiye’nin Planlama Süreci Paralelinde Kentsel Dönüşüm Kavramının Ortaya