• Sonuç bulunamadı

IV. Araştırmanın Kapsamı ve Kaynakları

2. BEKİR TOPALOĞLU’NUN KELAMİ DÜŞÜNCELERİ

2.1. Kelam İlminin Tanımı, Tarihi Ve Kaynakları

2.1.1. Kelamın Tanımı

39

40

Kur'an'ın diğer ismi “kelamullah” yani Allah'ın sözü, konuşması, insana olan hitabıdır. İstilahi anlamında, konusu ve gayesi olmak üzere kelam iki şekilde tanımlanır.

Konusuna göre kelam “Allah'ın zatından, sıfatlarından, nübüvvet ve peygamberliğe ait meselelerden yaratılışın başlangıcı (mabde’) ve ölüm ve sonrası (mead) bakımında yaratılmışların hallerinden İslam esaslarına göre bahseden ilimdir.”122

Bekir Topaloğlu, Kelam Araştırmaları Üzerine Düşünceler adlı eserinde Kelam tanımını şu şekilde yapmaktadır:

“Kelam, İslam dininin iman esaslarını ve davranışlar ile ilgili temel ilkelerini naslardan belirleyen, onları nasların bütünlüğü çerçevesinde temellendirip akli yöntemlerle destekleyen ve karşı fikirleri eleştirip cevaplandıran bir ilimdir.”123

Yapılan bu tanım, önceki tanımlardan farklıdır. Uluhiyyet, nübüvvet ve ahiret konuları (usul-i selase) geliştirilerek iman esasları şeklinde yer almıştır. İman esasları ile birlikte davranışlarla ilgili temel ilkeler de nasslar doğrultusunda belirlenme yoluna gidilmiştir. İnsanların kendi arasındaki münasebetleri, ibadet ve ahlak müeyyideler de kelam konuları arasında yer almıştır. Böylece imanın kemale ermesinde davranış ilkeleri, iman esasları seviyesine çıkartılmıştır. Yapılan tanımdaki davranış ilkelerinden kasıt, dini davranışı yerine getirmek değil, dini ilkelerin dinin bir parçası olduğuna iman etmektir.

Bekir Topaloğlu bu konuyu izah etmek için “kalbin ameli” ifadesine yer verir.124

Kelam ilminin tarihçesine bakıldığı zaman asr-ı saadetten günümüze kadar çeşitli aşamalar geçirmiş ve farklı isimlendirmeler yapılmıştır. Bu isimlendirmeler, Akaid, Usuli’d-din, Tevhid ve sıfat ilmi, Fıkh-ı ekber, kelam olarak sıralanabilir.

Akaid, Usuli’d-Din: Halka ait akide kelimesinin çoğul şeklidir. “düğüm vurmak”

anlamındaki akd kökünden türetilmiş Akide, “gönülden bağlanılan, kesin karar verilen, düğüm atılmış gibi katiyetle inanılan şey” demektir. Akaid kavramının terim anlamı ise, kesin olarak inanma zorunluluğu olan hususlar demektir. Biz buna iman esasları deriz. O halde Akaid ilmi iman esaslarını içeren bir ilimdir.125

Tevhid İlmi: Tevhit sözlükte bir şeyin bir olduğu ve eşsizliğini kabullenmek anlamına gelir. Terim anlamı ise, Allah’ın zatı ve sıfatları yönünden birliğini ve iman esaslarını Selef akidesi halkası içinde konu edinilen ilimdir.126

122 Mevlüt Özler, “Kelam Tarihi”, Kelam El Kitabı, (19-40), Grafiker Yayınları, Ankara, 2015, s.21.

123 Topaloğlu, Kelam Araştırmaları Üzerine Düşünceler, s.5.

124 Topaloğlu, Kelam Araştırmaları Üzerine Düşünceler, s.5-8.

125 Topaloğlu ve Çelebi, , s.21-22.

126 Topaloğlu ve Çelebi, s.322.

41

Hicri 1. yüzyıldan itibaren İslam dünyasında bidat kabul edilen bir takım itikadi mezhepler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde en çok üzerinde tartışılan konular mürtekib-i Kebire Sıfat-ı ilahiyye ve kaderdir. Bu konuların tümü akaidin ilahiyat kısmı ile ilgilidir.

Mezheplerin kimisi Allah'ın sıfatlarını O’nun zatına nispet ederek teşbihe düşüyor.

Mu’tezile O’nu tenzih ederek sıfatlarını nefyediyor, Cebriyye mezhebi insanın fiilerini gerçekleştirirken hiçbir şekilde iradesinin olmadığını ifade ediyor, Kaderiyye ve Mu’tezile mezhepleri de insanın kendi fiillerinin yaratıcısı olduğunu kabul ediyordu. Hicretin 2. ve 3.yüzyıllarda bu tartışmalara o devrin Ehl-i Sünnet âlimlerinin verdikleri cevaplardan meydana gelen risalelere “tevhid risaleleri” ve oluşan bu ilme de tevhid ya da tevhid ve sıfat ilmi denilmiştir.127

Hülasa tevhid ilmi, selefi metot ile İslam akaidini konu edinen bir ilimdir. Selefiyye teslim olmaya dayanan bir iman metodudur Kur'an'da ve hadislerde itikadi naslar olduğu gibi kabul edilir ve inanılır, hiçbir şekilde akıl ile tevil edilmez. Tevhid ve sıfat ilmi başlangıç itibariyle Allah'ın birliğinden ve sıfatlarından bahsederken daha sonraları nübüvvet ve ahiret konularını da içine almıştır.128

Fıkh-ı Ekber: İtikadi esasları konu edinen ilimlere İslam ilimlerinin tedvini sırasında “Akaid, Tevhid ilmi, usulü-d-din, ilmü’z-zat” gibi isimler verilmiştir. İmam-ı Azam Ebu Hanife “Fıkhü’l-Ekber” eseri dinin asli konularından bahseder.129

İmam-ı Azam Ebu Hanife fıkhı “ ebedi saadete ulaşmak için nefsin aleyhine ve lehine olan her şeyi bilmesidir şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımın içine akaid, ahlak ve fıkıh konuları da dâhildir. Ebu Hanife itikadi konularla ilgili kısma Fıkh-ı Ekber adını layık görmüştür. İmam-ı Azam aklı ön planda tutan bir âlim oluşu nedeniyle bu eser selefiyye ile kelamcılar arasında bir köprü niteliği taşımaktadır.130

Bu isimlendirme Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebu Hanife tarafından verilmiştir. Bu sahada yazdığı eserine Fıkhu'l-Ekber (en büyük fıkıh) demiştir. İtikat sahasında elde edilen bilgi ameli sahada elde edilen bilgiler üstündür. İtikat alandaki bilgi asıldır. Sahih ve sağlam bir inanç olmaksızın kabul edilebilir bir amelden bahsetmek doğru olmaz.131

127 Sa’deddin et-Taftazânî, Kelam İlmi ve İslam Akaidi Şerhu’l Akaid, Süleyman Uludağ (Çev.), Dergâh Yayınları, İstanbul, 2016, s.80; Topaloğlu, Kelam İlmine Giriş, s.48.

128 Topaloğlu, Kelam İlmine Giriş, s.48-49.

129 Topaloğlu ve Çelebi, s.95.

130 Topaloğlu, Kelam İlmine Giriş, s.49.

131 Taftazânî, s.80; ayrıca bknz. Ebu Hanife, Mustafa Öz (Çev.), İmam-ı Azam’ın Beş Eseri, MÜİFAV Yayınları, İstanbul, 2015, s.53-63.

42

Kelam İlmi: Kelam ilminin kurucusu, Hasan Basri’den ayrılarak yeni bir ilim halkası oluşturan Vâsıl b. Ata ve O’nun kurduğu mezhep olan Mu’tezile olarak kabul edilir.132 Akaid konularında uygulanan metod, kelam metodu ve sonrasında da kelam ilmi olarak anılmaya başlamıştır. Ehl-i sünnet kelamı, ehl-i bidat kelamının ortaya çıkmasından iki asır sonra kurulmuştur. Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Mâtürîdî es-Semerkandi (ö.333/944) ve Ebü’l-Hasen Ali b. İsmail b. Ebi Bişr İshak b. Sâlim el-Eş’ari el-Basri (ö.324/935) Ehl-i sünnet kelamının öncüleri olarak kabul edilmektedir.133

2.1.1.1.“Kelam” İsminin Tercih Edilmesinin Nedenleri

Bekir Topaloğlu, “kelam ilmi denilme nedenleri” olarak öncelikle, kelam ilmi ile ilk uğraşanların eserlerinde “el-kelam” kelimesinin sıradan bir kullanım olduğunu ve eserlerinin konu başlıklarında “el-kelam fi” şeklinde giriş yaptıklarını ifade eder. Yine Allah’ın kelam sıfatı en çok tartışılan konu olmuştur. “Kur’an mahlûktur.” demedikleri için insanlar ölmüş ve birçok insan baskılara maruz kalmıştır. Mantık felsefi konular için giriş niteliğinde ve felsefe alanında söz söyleme noktasında kişiyi güçlü kılıyorsa, kelam ilmi de İslami ilimler sahasında söz etme ve ispat etme açısından insanı muktedir kılar. Kelam ilmi nünakaşa için en uygun ilimdir. Bu nedenle de kelama fazlaca ihtiyaç duyulduğu için bu adı almıştır.134

Benzer Belgeler