• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR VE YORUMLAR

4.2. Rusya’da Doğu Bilimiyle İlişkili Kavramlar ve Kuruluşlar

4.2.9. Kazan’daki Kuruluşlar

4.2.9.2. Kazan Üniversitesi (1804)

1804’te kurulan Kazan Üniversitesi, Rusya’daki 12 imparatorluk üniversitesinden biridir. Üniversite bunlar arasında Rusya’da Türk dillerinin öğretilmesi açısından bakıldığında ayrı bir öneme sahiptir. Üniversite kurulmadan önce de gimnazyumda (1811’e kadar) 1769’dan itibaren Tatar Türkçesi öğretiliyordu.

Gimnazyum ve sonrasında kurulan üniversitenin bir süre birlikte faaliyetine devam ettiği göz önüne alınırsa Tatar Türkçesi Rus üniversitelerinde öğretilen ilk Doğu dili de olur (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 9). Üniversitede, Doğu dillerinin öğretilmesi 22 Ekim 1854 tarihli buyrukla sonlandırılır, ödenekler ve ders malzemelerinin Petersburg Üniversitesi Doğu Fakültesine aktarılması istenir. Yine aynı buyrukta Tatarca derslerinin yalnızca gimnazyumda devam etmesi emredilir.

Kazan Üniversitesinde 1807’de Arapça ve Farsça öğretimi başlar. Müstakil bir Doğu bölümü ise 1828’de iki farklı şube hâlinde kurulur: Arap-Fars ve Türk-Tatar.

1833’te Avrupa’nın ilk Moğol dili ve edebiyatı bölümü kurulurken 1837’de ise Mançucanın da öğretildiği Çin dili ve edebiyatı açılır. Sonraki süreçte 1841’de Sanskritçe, 1842’de de Ermeni dili ve edebiyatı öğretilmeye başlanır. Böylelikle 10

118

kadar dilin öğretildiği ve bu dillerin halklarının araştırıldığı Kazan Üniversitesi, 1800’lerin ilk yarısında Rusya’da emsali olmayan bir Doğu araştırmaları merkezi durumundadır (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 9-10).

Üniversitedeki ilk Türkçe derslerini veren İbrahim Halfin’dir [1778-1829]. İbrahim Halfin’in dedesi Kazan Öğretmen Gimnazyumunun öğretmeni Sait Halfin’dir. Dede Halfin, 1775’te iki ciltlik Rusça-Tatarca sözlük, 1778’de ise Azbuka tatarskogo yazıka adıyla Tatar elifbası hazırlar (Moskova Üniversitesi matbaası). Torun Halfin, 1812’den itibaren üniversite kadrosuna geçse de gimnazyumda da ders vermeyi sürdürür.

Halfin’in 1828’de kurulan Türk-Tatar dili ve edebiyatı bölümünün başına geçmesi planlanır ancak onun 1829’daki ölümü üzerine bölüm, Kâzım Beye bırakılır. Bu ismin Arap-Fars dilleri bölümüne aktarılmasıyla da yerine öğrencisi İ. N. Berezin geçer.

Berezin’in vazifesi Doğu bölümünün Petersburg Üniversitesine aktarılmasına kadar sürer. Kısaca belirtmek gerekirse Kazan ve Petersburg gibi önemli merkezlerde çalışan Berezin, Rus Doğu biliminin önde gelen isimlerinden biridir ve Türkçenin yanı sıra Farsça uzmanıdır da [Grammatika persidskago yazıka, Kazan 1853]. Berezin’in çalışmalarıyla ilgili Samoyloviç’in kapsamlı sayılabilecek bir yazısı vardır.

Bölümde Kâzım Bey Türk-Tatar dilini günlük ihtiyaçlar için öğretmeyi sürdürürken Muhamet-Galey Mahmudov da hat öğretir. Bu hocaların yanında Arap dili uzmanları Hristian Martin Frrähn ve Frants Erdman Türklük bilimine katkı sağlar (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 10-11).

Zakiyev ve Tumaşeva’ya göre 1854’te Doğu bölümünün Petersburg üniversitesine aktarılmasıyla Kazan’daki Türklük biliminin ilk dönemi sona erer. Doğu dillerinin öğretilmesi bir müddet durur ancak muhtemelen Kazan’ın Türk coğrafyasında bir merkez olması, farklı Türk boylarına yakınlığı ve devletin dil bilen elemanlara olan ihtiyacı gibi etkenlerle 1861-1862’de Arap ve Türk-Tatar bölümleri yeniden açılır.

Bölümlerin ilk hocaları da İ. N. Holmogov ve N. İ. İlminskiy olur.

N. İlminskiy hem Kazan üniversitesinin hem de Türklük biliminin önemli isimlerinden biri olur. Dil bilgini olmanın yanında ilahiyatçı da olan İlminskiy bu dönemde, misyonerlik faaliyetleri için günlük Tatar Türkçesinin önemini kavrayarak bu doğrultuda çalışmalar yapar. 1872’de kendisinin Kazan öğretmen kursuna müdür tayin edilmesiyle, üniversitedeki Türk dili öğretimi durur (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 13-14).

119

1800’lerin sonunda, Kazan maarif dairesinde Tatar, Başkurt ve Kırgız okullarının müfettişliğini yapan V. V. Radloff üniversitedeki çalışmaların belli bir yöne temayül kazanmasında etkili olur. Onun yönlendirmeleriyle üniversitenin hocalarından Boduen de Kurtene, V. A. Bogoroditskiy ve N. V. Kruşevskiy dil araştırmalarında karşılaştırmalı-tarihî metodu benimser. Radloff ayrıca Boduen de Kurtene’nin kursunda karşılaştırmalı-tarihî dil bilimi dersi de verir (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 14-15).

Üniversitedeki Türk dillerinin öğretilmesi, 1893-1894’te N. F. Katanov’un gelişiyle yeniden başlar. Petersburg üniversitesinde Arap-Fars ve Türk dilleri bölümünden mezun olan Katanov, Radloff’un öğrencileri arasında yer alır. Katanov için Kazan coğrafi açıdan saha araştırmaları yapmaya imkân tanır. Katanov’un buradaki meslek hayatı Sibirya ve Türkistan’a yapılan araştırma seyahatleriyle verimli neticeler verir (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 15). Katanov’un Arap, Fars ve Türk dillerindeki bilgi birikimine bu seyahatlerinde derlediği malzemeler de eklenince üniversitede yalnızca Türk dilleri üzerine değil, Türk halklarının tarihi ve etnografyasına dair dersler de verir.

Katanov’un 1894-99’daki Sibirya ve Ufa araştırma seyahatlerinden elde ettiği malzemeler üniversitenin dergisinde neşredilir (Uçyonıye zapiski).

Katanov’un gerek Tatar Türkçesi (Materialıy k izuçeniyu kazansko-tatarskogo nareçiya) ve gerekse de Sibirya’daki Türk lehçeleri üzerine (Opıt issledovaniya uryanhayskogo yazıka) çalışmaları Kazan’daki Türklük bilimi araştırmalarını Rusya’daki geri kalan yerlerindekinden ayırır. Zakiyev ve Tumaşeva bu bağlamda, Rusya’nın farklı yerlerindeki araştırmaların daha çok Türkiye Türkçesine, Kazan’daki çalışmalarınsa Tatar Türkçesi ve Sibirya lehçelerine odaklandığını belirtir. Bu ayrıcalıklı niteliği Kazan üniversitesinin coğrafi konumuyla kazandığını ekler (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 16).

Üniversitedeki Türklük bilimi araştırmalarının 3. dönemi olarak Zakiyev ve Tumaşeva 1922-1944 yıllarını gösterir. Bu dönemin en belirgin özelliği ise Vasiliy Alekseyeviç Bogoroditskiy’in ses bilgisi alanındaki uygulamalı araştırmalarıdır.

Bogoroditskiy’in ses bilgisi deney odası Rusya’da da bir ilktir. Böylece 1920’lerle Kazan üniversitesinde Tatar Türkçesinin ses bilgisi deney odasında araştırmalara konu olur. Yine onun Vvedeniye v tatarskoye yazıkoznaniye ve svyazi s drugimi tyurkskimi yazıkami [=Sair Türk dilleriyle ile ilişkisi bağlamında Tatar dil bilimine giriş] ve Etyudıy po

tyurko-120

tatarskomu yazıkoznaniyu [=Türk-Tatar dil bilimi etütleri] adlı eserleri özelde Tatar lehçesi ve genelde de Türk dili araştırmalarına yapılmış değerli katkılar olarak değerlendirilir (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 17).

Bogoroditskiy’in meslek hayatındaki yönelişlerden birisi de Rus ve Tatar dillerinin karşılaştırmalı öğretilmesidir. Obşiy kurs russkoy grammatiki [=Genel Rus dil bilgisi] ve Vvedeniye v tatarskoye yazıkoznaniye [=Tatar dil bilimine giriş] adlı eserleri bu alandaki çalışmalarını ihtiva eder (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 17). Üniversitede Bogoroditskiy’den başka Tatarcanın öğretilmesi çalışmalarına katkıları olan bir başka isim de M. H. Kurbangaliyev’dir.

Üniversitedeki Tatar dili bölümünün 1928-40 yıllarındaki başkanlığını M. H.

Kurbangaliyev yapar. Kurbangaliyev’in meslek hayatında Tatar dilinin öğretilmesine yönelik çalışmalar büyük yer tutar. Bu çerçevede Ruslar için Tatar dili ders kitapları hazırlar. Bir de 1931’de R. Gazizov’la çıkardığı Opıt sistematiçeskoy grammatiki tatarskogo yazıka s sravnenii s grammatikoy russkogo yazıka [=Rus dil bilgisiyle mukayeseli olarak sistemli Tatarca dil bilgisi teşebbüsü] adlı eserde Rus ve Tatar dillerinin karşılaştırmalı bir biçimde öğretilmesini esas alır (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 18).

Zakiyev ve Tumaşeva Kazan Üniversitesindeki 4. dönemin II. Dünya Savaşı’nın son senesiyle başladığını belirtir. Bu dönemden itibaren bölümdeki bir dizi değişiklikle Tatar dili ve edebiyatını öğretecek uzmanlar yetiştirilmeye başlanır. Dönemin bir başka bariz özelliğiyse Tatarcanın matematik dil bilimi çalışmalarına konu olmasıdır. Böylece Tatarca öbür Türk lehçeleri arasında bu türden bir araştırma sahasında incelenen ilk lehçe olur (Zakiyev ve Tumaşeva, 1964, s. 17).

Kazan Üniversitesi bulunduğu coğrafya itibarıyla Tatarcanın yanında Başkurt Türkçesi araştırmalarında da öne çıkan merkezlerden biridir. Bu konudaki “İzuçeniya başkirskogo yazıka v kazanskom universitete” [=Kazan Ü’de Başkurtça araştırmaları] adlı makalesinde T. M. Garipov 1812’de üniversitenin basımevinden çıkan “Kuz-Kurpyaç”

hikâyesinin ilk Başkurtça yayın olduğunu belirtir. Sonraki tarihli Mirza Kâzım Beyin

[Obşaya grammatika turetsko-tatarskogo yazıka, 1839 ve 1846] ile Martinian İvanov’un [Tatarskaya grammatika, 1842] dil bilgisi kitapları, ayrıca İ. N. Berezin’in Reserches sur les dialects musulmans [1848] adlı kitabında Tatarca işlenirken yer yer Başkurtçaya da değinilmektedir. Belli başlı ilk Başkurtça yayınlarsa Kazan’daki misyonerlik faaliyetleriyle doğrudan ilişkilidir. 1902’de V. V. Katarinskiy’ce Başkurtça yayımlanır.

121

Bunun haricinde Başkurtça ilk okuma kitapları ve Rusça-Başkurtça, Başkurtça-Rusça küçük sözlükler de hazırlanır. 1898 ve 1899’da Katanov’un Ufa’daki lehçe üzerine saha araştırmalarının malzemeleri üniversitenin Uçyonıye zapiski dergisinde çıkar (Garipov, 1964, s. 22-23). Garipov’a göre Başkurt Türkçesi araştırmalarının asıl başlangıcı Ekim Devrimi’nden sonra V. A. Bogoroditskiy’in çalışmalarıyla gerçekleşir.

Bogoroditskiy’in Başkurt ve Tatar lehçelerini öbür Türk lehçeleriyle ses bilgisi yönüyle karşılaştırdığı 1927 tarihli şu çalışması bir mihenk taşıdır: Zakonıy singarmonizma v tyurkskih yazıkah [=Türk dillerinde kalınlık-incelik uyumu]. Garipov, deney sonuçlarıyla zenginleştirilmiş bu çalışmadan sonra Başkurt dil bilimcilerin bu alandaki Tatar meslektaşlarından geride kaldığını ekler. Başkurt Türkçesi üzerine çalışmalarıyla öne çıkan bir başka Tatar dil bilimci V. N. Hangildin’dir. Bu isim, 1920’lerden itibaren Başkurtçanın biçim bilgisi ve kelime teşkili üzerine bir dizi makale kaleme alır (Garipov, 1964, s. 23).

Kazan Üniversitesi Tatar ve Başkurtçanın yanında Altay Türkçesi üzerine çalışmalarıyla da öne çıkmaktadır.