• Sonuç bulunamadı

1. Toplumsal Hareketlerin Kavramsal ve Kuramsal Çerçevesi

1.4. Toplumsal Hareket Teorileri

1.4.2. Çağdaş Yaklaşımlar: Kaynak Mobilizasyonu Teorisi ve Yeni Toplumsal

1.4.2.1. Kaynak Mobilizasyonu Teorisi

1960'lı yılların medeni haklar hareketi, öğrenci hareketleri ve kadın hareketleri, klasik modellerden kaynak seferberliği yaklaşımına geçişte kritik bir öneme sahip olmuştur. Nitekim bu hareketler toplumsal hareketler üzerine çalışanların dikkatini hızlıca üzerlerine çekecek kadar sarsıcı bir etkiye sahip olmuşlardır. Toplumsal hareketlere dair Kuzey Amerika yaklaşımları olarak da nitelendirilebilecek kaynak mobilizasyonu teorisi, toplumsal hareketlerin, açıkça tanımlanabilir siyasî konuları ele almak ve bunları etkilemek için mevcut ekonomik, politik ve iletişim kaynaklarını harekete geçirdiğini belirtir. Bu görüşe göre toplumsal hareketler, devlet ya da onun temsilcileri ile çatışma içerisinde olduğundan, toplumsal değişimi sağlamak ve reform talep etmek üzere kaynakları seferber eder. Rasyonel hedeflerle organize olmuş toplumsal hareketler, açık politik ve toplumsal hedeflere sahip olarak tasvir edilir.87 Bu bağlamda toplumsal hareketlerin geleneksel analizine bir tepki olarak çıkmış olduğunu söyleyebileceğimiz kaynak mobilizasyonu yaklaşımı, toplumsal hareketlere katılımı mantıksız ve rasyonel olmayan bir davranış olarak görmeyi reddetmiştir. Nitekim 1990’lı yıllarda görülen hareketlere dair incelemelerinde hareket katılımcılarının tamamıyla marjinalize ve yabancılaşmış olmadıklarını gösteren bulgulara erişmişlerdir.88

1950’lerden itibaren kendini göstermeye başlayan hareketlerin klasik toplumsal hareketlerden ayrıldığını ve onların temelleri üzerinde yükseldiğini açıklama girişimi olarak da kabul edebileceğimiz toplumsal hareketlere dair kaynak mobilizasyonu teorisi, bu yeni hareketlerin, profesyonel liderlik, ücretli personel, gayri-resmi üyelik, hareket dışında kalanların bağışladığı kaynaklar ve hareketi temsil eden ancak üyelerin katılımı gerektirmeyen eylemler ile karakterize edilen profesyonel toplumsal hareketler olduğunu kabul eder. Bu bağlamda kaynak mobilizasyonu teorisi merkezi ve resmi olarak

86 OFFE, Claus; “Yeni Sosyal Hareketler: Kurumsal Politikanın Sınırlarının Zorlanması”, Çev.: Kenan Çayır, Sosyal Hareketler Teorik Açılımlar, Haz.: Kenan Çayır, Kaknüs Yayınları, İstanbul-1999, s.72-75.

87 WIENCLAW, Ruth, A.-HOWSON, Alexandra; “Major Social Movements”, Sociology Reference Guide Theories of Social Movements, The Editors of Salem Press, Pasadena California Hackensack, New Jersey, Salem Press, 2011, s.36.

88 FLYNN, Simone I.; “Resource Mobilization Theory”, Sociology Reference Guide Theories of Social Movements, The Editors of Salem Press, Pasadena California Hackensack, New Jersey, Salem Press, 2011, s.116-117.

34 yapılandırılmış toplumsal hareketlerin, merkezi olmayan ve gayri-resmi toplumsal hareketlerden daha etkili bir şekilde kaynakları harekete geçirerek değişim hedeflerine ve başarıya ulaşacağını kabul eder. Ayrıca toplumsal hareketlerin başarısında izlenen grup stratejisinin ve siyasî iklimin önemli ölçüde etkili olduğu varsayılır.89 Açık sistem yaklaşımı olarak da adlandırılan bu perspektif, toplumsal hareketlerin siyasî ortamdan bağımsız olarak sabit aşamalardan geçtiği düşünen geleneksel toplumsal hareket yaklaşımlarının kapalı sistem yaklaşımından farklıdır. Kaynak mobilizasyonu teorisyenleri, toplumsal hareketlerin sonuçlarının stratejik seçimlerden, seçkinlerin konum ve eylemlerinden, etkili örgütlerin desteğinden ve yönetim koalisyon ve rejimlerinden etkilendiğine inanmaktadır.90 Teori, toplumsal hareketlerin karakterini ve başarısını analiz etmek için, bir grubun mevcut kaynakları ve grup üyelerinin sosyo-politik ağlardaki konumu gibi yapısal faktörleri inceler. Başarılı toplumsal hareketlerin, kaynakların başarılı bir şekilde harekete geçirilmesi ve üyeler için siyasî ve ekonomik fırsatların geliştirilmesi yoluyla ortaya çıktığını iddia eder.91 Teori, toplumsal hareket faaliyetinin toplumdaki yetersiz koşullara verilen rasyonel bir cevap olduğunu varsaymakla birlikte yetersiz koşulların ve hoşnutsuzluğun sürekliliğine rağmen insanların her zaman protesto davranışı göstermediklerini de ileri sürer. Kaynak mobilizasyonu teorisyenlerine göre koşullar ve onunla ilgili hoşnutsuzluklar insanların toplumsal hareketlere katılımını açıklamakta bir başına yetersiz kalır. Bu bağlamda hayati önem taşıyan şeyin kaynak seferberliği için toplumsal hareket liderlerinin göstermiş olduğu çabalardır. Özellikle zamanın, paranın ve nüfusun enerjisini hareket geçirmek üzere gösterdikleri çabalar katılımcıları etkili politik bir eyleme yönlendirebilir.92

Görece yakın zamanda formüle edilmiş olan kaynak mobilizasyonu teorisinin, toplumsal hareketlerin ve kolektif eylemin analizinde merkezi bir konum işgal ederek klasik yaklaşıma meydan okuyan modeller ürettiği görülmektedir. Klasik yaklaşımlarda olduğu gibi bu modellerde de vurgular ve açıklamalar farklı olmakla birlikte, hareket davranışı ve kurumsallaşmış davranış arasında fark olmadığı, hareket katılımcıları ve eylemlerinin rasyonel olduğu, hareket mobilizasyonunun bir altyapı vasıtasıyla mümkün

89 FLYNN, Simone I.; a.g.m., s.112-113.

90 FLYNN, Simone I.; a.g.m., s.115-116.

91 KLANDERMANS, Bert; “Mobilization and Participation: Social-Psychological Expansions of Resource Mobilization Theory”, American Sociological Review, Vol.9, No.5, 1984, s.583-600.

92 BARKAN, Steven E.; a.g.e., s.886-887.

35 olabildiği, hareketlerin sonuçlarının katılımcıların stratejik seçimlerinin ürünü olduğu ve seçkin grupların destek veya baskılarının hareketlerin sonuçları üzerinde etkili olduğu gibi merkezi mesajlar tüm kaynak mobilizasyonu modellerindeki ortak paydalar olarak belirlenebilir.93 Yine de Klasik modellere meydan okuyan kaynak mobilizasyonu yaklaşımlarını temel olarak rasyonel eylem, örgütsel-girişimci ve siyasî süreç yaklaşımları şeklinde üç ana tipte inceleyebilmek mümkündür.

Bu yaklaşım kolektif eylemi kişisel fayda terimleriyle açıklayan John Stuart Mill, Adam Smith ve Jeremy Bentham’ın fikirleri tarafından formüle edildiği söylenebilir.

Hareket ve protesto aktivitelerinin irrasyonel dürtüler tarafından motive edildiği fikrinin tersine rasyonel eylem yaklaşımı, hareket katılımının faydacı, maliyet-fayda hesaplamaları tarafından yönlendirildiğini ileri sürmektedir. Rasyonel eylem yaklaşımı, hareketleri ve kolektif eylemi, diğer araçlarla verimli bir şekilde başarılamayan hedefler peşinde koşan bireylerin yaptığı rasyonel seçimlerden kaynaklanan sonuçlar olarak açıklar. Akılcı eylemciler, hareketlerin sistemin çökmesi, göreceli yoksun bırakma, mantıksız motivasyonlardan ve şikayetlerin seviyelerinden kaynaklandığı gibi fikirleri reddederler. Bunun yerine hareketlerin meydana gelişini, çıkarlarını gerçekleştirme istediğinde olan bireyler ve grupların hareket etkinliklerine katılmalarıyla açıklarlar.94 Bu noktada kaynak seferberliği teorisinin, sert sosyal koşulların önemini ve toplumsal hareket faaliyetinin yükselişinde hoşnutsuzluğun rolünü hafife aldığı ve toplumsal hareket aktörlerini soğuk, hesaplanmış ve duygusal olmayan kimseler olarak tasvir ederek duyguların önemini ihmal ettiği söylenebilir. Nitekim toplumsal hareketlerin aktörleri aynı anda hem duygusal hem de mantıklı olabilirler.95 Ayrıca bir hareketin oluşumunun, katılımcılarının, dinamiklerinin ve sonuçlarının, hedefleri peşinde koşan bireylerin rasyonel tercihleri bağlamında anlaşılabileceğini düşünen rasyonel eylem yaklaşımlarının bireysel çıkarlarla tutarlı olmayan olayları açıklamada yetersiz kalacağı söylenebilir.96

Bu bağlamda John D. McCarthy ve Mayer N. Zald’a göre toplumsal hareketler, toplumsal yapının ve/veya bir toplumun ödül dağıtımının bazı unsurlarının değiştirilmesi için tercihleri temsil eden bir nüfusun görüş ve inançlar dizisine tekabül eder. Bu anlayışta

93 MORRIS, Aldon-HERRING, Cedric; a.g.e., s.27.

94 MORRIS, Aldon-HERRING, Cedric; a.g.e., s.27-28.

95 BARKAN, Steven E.; a.g.e., s.887.

96 MORRIS, Aldon-HERRING, Cedric; a.g.e., s.32.

36 toplumsal hareketler toplumsal değişime yönelik tercih yapıları olarak ele alınmaktadır.97 Kaynak mobilizasyonu yaklaşımında merkezi bir odak haline gelmiş McCarthy ve Zald’ın örgütsel-girişimci yaklaşımı, esasen modern Amerikan hareketlerini açıklamaya yönelmiş olduğu için önemli bir izleyici kitlesine sahip olmuş ve hareketleri, fonlar, girişimci liderlik ve profesyonel hareket organizasyonlarına güvenen varlıklı orta sınıfa dayalı hareketler olarak kavramsallaştırır.98 Ona göre ciddi objektif yoksunlukları ve talepleri olan değişim yanlıları kolektif eylem için hayati önem taşıyan kaynakların temini ve kontrolü noktasında yetersiz olduklarından, toplumsal hareket grupları üyelerine teşvikler sunabilmek ve seferberlik problemlerini çözebilmek için ezilen grupların dışından zengin bireyler ve kuruluşlara ihtiyaç duyarlar. Bu fikri zeminden hareketle McCarthy-Zald geçmişin büyük klasik toplumsal hareketlerinin paralı üyelik, insan gücü ve liderlik ile hareket seferberliğini çözebildiğini ancak modern hareketlerin mevcut şartlarda ihtiyaç duyduğu maddi desteği dışardan yani büyük kaynak havuzlarını kontrollerinde bulunduranların desteğini sağlayarak hareket seferberliğini ve hareketin sürdürülebilirliğini sağlayabildiğini belirtir.99 Ayrıca yeterli güç ve kaynak verildiğinde şikâyet ve hoşnutsuzlukların girişimciler ya da kuruluşlar tarafından tanımlanıp yaratılabileceğine ve bu sebeple manipüle edilebileceğine de dikkat çekerler. McCarthy ve Zald hareketlerin arkasına aldığı merkezlere odaklanarak bu hususun hareketlerin başarı ya da başarısızlığında etkili olduğunu belirtir. Buna göre seçilen destek tabanı, toplanabilir kaynakların miktarı, öncelikler ve hedeflerin sıralaması, kullanılabilir taktiklerin dağılımı ve hareketlerin otoriteyle ya da diğer partilerle olan ilişkisini belirleyeceğinden önemli stratejik bir görev olarak kabul edilir.100 McCarthy ve Zald’ın bu yenilikçi fikirleri modern hareketlerin alabileceği formlara dikkat çekmesi bakımından önem arz eder.

Siyasî süreç modelinin savunucuları arasında ise Charles Tilly, William Gamson ve Anthony Oberschall bulunur. Tilly, Obserchall ve Gamson’a göre hareketlerin incelenmesi siyasî süreçlerin ve onun ürettiği kolektif eylemin çalışılması anlamına gelir.

Dolayısıyla kolektif eylem bağımlı değişken olarak ele alınır. Süregiden politik

97 McCARTY, John D.-MAYER, N. Zald; "Resource Mobilization and Social Movements: A Partial Theory”, The American Journal of Sociology, Vol. 82, No.6, The University of Chicago Press, 1977, s.1217-1218.

98 MORRIS, Aldon-HERRING, Cedric; a.g.e., s.32.

99 McCARTY, John D.-MAYER, N. Zald; a.g.m., s.1221, 1226.

100 MORRIS, Aldon-HERRING, Cedric; a.g.e., s.28, 31.

37 mücadelelere odaklanan siyasî süreç teorisyenleri odak noktalarını bireylerden ziyade hareket gruplarının dışlanmış çıkarlarına çevirmişlerdir. Direnişçiler ile otoriteler arasındaki politik çatışmaya odaklanan yaklaşım, moda çılgınlıkları ve panikler gibi formların, savaşlar, devrimler ve siyasî hareketlerden farklı olgular olduğunu savunur.101 Nitekim Tilly toplumsal hareketleri çatışma ekseninde gerçekleşen siyasal bir zemine oturtmakta ve hareketlerin ortaya çıkışını, dışlanmış ve marjinal grupların politik sahneye giriş mücadelesi olarak ele almaktadır.102

Hareket gruplarının seferberlik süreçleri ile mevcut yapılar ve kaynaklar arasındaki bağlantıyı analiz eden siyasî süreç yaklaşımı, önceden var olan toplumsal yapıya iyi entegre olmuş kişilerin kolektif eylemin ilk katılımcılarının çoğunu oluşturduğunu öngörür. Daha önce var olan sosyal organizasyon ve seferberlik süreci bir araya geldiğinde kolektif eylemi üretirler. Hareket grupları tarafından kolektif eylem için koşulların uygun olmadığı durumlarda yani yüksek düzeyde baskı ve düşük güç söz konusu olduğu durumlarda, kolektif eylemin maliyeti yükselecek ve meydan okuyanların örgütlenmesini bozacaktır. Kolektif eylemi mümkün kılan önemli kaynaklar dondurulduğunda ise hareketsizlik meydana gelebilir.103 Dolayısıyla bu teori toplumsal hareketlerin ortaya çıkışı ya da gelişmesinde politik fırsatların önemine işaret eder.

Özellikle daha önce baskıcı olan bir hükümetin daha demokratik hale geldiği durumlarda veya ekonomik ya da bir dış kriz sonucunda hükümetlerin zayıfladığı zamanlarda, toplumsal hareketlerin ortaya çıkışı, yayılması ve başarıya ulaşması daha olası bir hal alır.

Bu tür siyasî fırsatlar mevcut olduğunda, hoşnutsuz kişiler siyasî harekete geçtikleri takdirde başarı şansını daha fazla algılamakta ve bu tür bir etkinliğe katılma noktasında daha kararlı olabilmektedirler. Bireylerin mağduriyetlerini gidermek için topluca hareket edip etmeyeceklerine dair kararı, bunun için siyasî fırsatın olup olmadığı şartına bağlayan siyasî fırsat teorisyenleri politik fırsat perspektifi ile toplumsal hareketlerin demokratik yönetimlerde otoriter yönetimlere oranla daha yaygın olduğunu savunurlar.104

Kaynak mobilizasyonu teorisi 1960'lardan 1980'lere kadar toplumsal hareket teorisine egemen olsa da eleştirmenler teorinin dar politik ve ekonomik odaklılığına

101 MORRIS, Aldon-HERRING, Cedric; a.g.e., s.39-40.

102 TILLY, Charles; Toplumsal Hareketler 1768-2004, Çev.: Orhan Düz, Babil Yayınları, İstanbul-2008, s.29-34.

103 MORRIS, Aldon-HERRING, Cedric; a.g.e., s.41, 43.

104 BARKAN, Steven E.; a.g.e., s.887.

38 ilişkin önemli eleştiriler getirmiştir. Örneğin, kaynak mobilizasyon teorisi neredeyse tamamen merkezileştirilmiş toplumsal hareket organizasyonlarına odaklanır ve ademi merkeziyetçi toplumsal hareket organizasyonlarını yok sayar. Ayrıca kaynak mobilizasyonu teorisi, toplumsal hareketlerin eylem, karakter ve sonuçlarında kolektif bir kimliğin önemini ortadan kaldırır ve bireylerin toplumsal hareketlere katılma ve bu hareketlere katılma motivasyonunu açıklamada yetersiz kalır. Bu bağlamda kaynak mobilizasyonu teorisinin büyük ölçekli analizlere odaklanması bireysel motivasyon, kişilik dönüşümü ve kültürel değişimin mikro düzeydeki süreçlerinin göz ardı edilmesine sebep olabileceği söylenebilir. Ayrıca kaynak mobilizasyonu teorisi toplumsal hareketleri kurumsal değişim hareketleri olarak ele alır ve toplumsal hareketleri, toplumsal yapıyı veya güç ve kaynak dağılımını değiştirmeye yönelik bir niyetle sınırlar ve onları kurumsal eylemlerin bir uzantısı olarak kabul eder. Toplumsal hareketlere dair böyle bir yaklaşım bir bakıma kendi kendini sınırlayarak örneğin kişisel dönüşüm hareketlerini açıklamada yetersiz kalır.105

105 FLYNN, Simone I.; a.g.m., s.120.

39 Tablo 1.1. Klasik ve Kaynak Mobilizasyonu Yaklaşımlarının

İdeal Tiplerini Karakterize Eden Merkezi Özellikler.106

1. Hareketler nadir, alışılmadık bir fenomen olarak mı tartışılıyor?

Evet Hayır

2. Hareketlerin sebepleri nelerdir? Krizler, arızalar, hızlı değişmeler.

Meşru olarak ulaşılamaz çıkarlar.

3. Hareket davranışı geleneksel davranıştan farklı mıdır?

Evet oldukça farklı. Hareket davranışı, olağandışı durumlarda ortaya çıkan bilişsel tanımlarla yönlendirilen davranıştır.

Hayır oldukça benzer.

Hareket davranışı kurumsal ve örgütsel faktörlerin yönlendirdiği davranıştır.

4. Katılımcıların doğası nedir? Katılımcılar psikolojik gerilimler altında yabancılaşmış ve irrasyonel kimselerdir.

Organizasyonlar ve toplulukların iyi entegre olmuş, rasyonel üyeleridir.

5. İnsanlar niçin hareketlere katılır? Stres veya hayal kırıklığını hafifletmek ve yeni bir toplumsal düzen oluşturmak için.

Grup ya da bireysel çıkarlar için.

6. Hareketler nasıl büyür ve yayılır? Bulaşma, dairesel reaksiyon, difüzyon ve ortaya çıkan normlar yoluyla.

Seferberlik, ağlar, kaynakların birikimi ve taktiklerin stratejik kullanımı ile.

7. Organizasyonlar toplumsal hareketlerde ne rol oynar?

Merkezi değildirler.

Faaliyetlerin başlangıç aşamalarından sonra gelir.

Kazanımlar için merkezi öneme sahiptir.

Hareketlerin öncesinde ve hareket esnasında vardırlar.

8. Strateji ve kaynaklara dikkat eder mi?

Oldukça sınırlı. Evet, hipotez için bunlar merkezi önemdedir.

9. Hareket aktivitelerinin sonuçları için açıklamaları nelerdir?

Öngörülemez sonuçlar. Amaçların, organizasyonların, stratejilerin, baskı, güç ve fırsatların durumuna göre sonuçlar.

106 MORRIS, Aldon-HERRING, Cedric; a.g.e., s.58.

40

Benzer Belgeler