• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: KAYIP VE YAS

1.3. KAYIP SONRASI SEYİRLER

1.3.1. Kayıp Sonrası Farklı Seyirlerin İncelendiği Araştırma Bulguları

Kayıp Sonrası seyirlerin incelenmesinde sıklıkla Uzamış Yas Bozukluğu ile eştanı oranı yüksek olan Depresyon ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu belirtileri kullanılmıştır.

Araştırmalarda sıklıkla incelenen belirtilerden hareketle çeşitli örüntülere sahip katılımcı kümeleri tespit edildiği ve bu kümelere ilişkin risk faktörlerinin çalışıldığı gözlenmiştir.

Bu kısımda ardışık biçimde literatürde öne çıkan araştırmalar aktarılmaktadır.

Göçmenlerde TSSB ve UYB belirtilerinin taranması ile yapılan bir çalışmada dayanıklı, TSSB, UYB ve TSSB/UYB birleşik grupların elde edilmesiyle araştırmacılar bu grupların farklılaştıkları faktörleri incelemişlerdir (Nickerson, Liddell, Maccallum, Steel, Silove ve Bryant, 2014). Buna göre, her 3 grupta da dayanıklı gruptan daha yüksek düzeyde depresif belirtiler tespit edilmiştir. İlaveten, her üç grubun dayanıklı gruptan daha çeşitli travmatik yaşantıya maruz kaldıklarına ve sosyal destek sistemini yitirmek veya adaptasyon ile ilgili güçlükler yaşama sıklığının dayanıklı gruptan daha fazla olduğuna dikkat çekilmektedir.

Araştırmacılar, dayanıklı, TSSB, UYB ağırlıklı ve yüksek rahatsızlık olmak üzere UYB ve TSSB belirtilerinden hareketle saptadıkları 4 grup ile risk faktörlerini incelediklerinde, TSSB grubunda daha düşük düzeyde algılanan sosyal destek tespit edildiğini bildirmişlerdir (Heeke, Stammel, Heinrich ve Knaevelsrud, 2017). Dahası, dayanıklı grup ile yüksek rahatsızlık grubunu kıyasladıklarında, yüksek rahatsızlık grubunda olmanın kadın olmakla, yakın akraba kaybıyla, kaza ve saldırı içerikli travmatik olay deneyimiyle ve algılanan sosyal desteğin düşüklüğüyle ilişkili olduğunu öne sürmüşlerdir.

UYB ve TSSB belirtilerinin incelenmesiyle elde edilen düşük belirti, UYB ve TSSB/UYB gruplarının incelendiği bir çalışmanın sonuçlarına göre, hiçbir demografik veya kayba ilişkin değişken anlamlı düzeyde ilişkili bulunmazken UYB ve TSSB/UYB gruplarında yer almanın belirleyicisi olarak yalnızca kendiliğe ilişkin olumsuz değerlendirmeler tespit edilmiştir (Maccallum ve Bryant, 2019). Araştırmacılar, bulguların kayıp sonrası süreçlerde bilişsel faktörleri inceleyen literatür ile tutarlı olmakla birlikte UYB ile TSSB’nin bir arada bulunmasına ilişkin önemli bir kavrayışa işaret ettiğini vurgulamaktadırlar. Bir diğer deyişle, kendiyle ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunma eğilimi yüksek olan ve kayıp yaşayan kişilerin TSSB ile UYB belirtilerini bir arada yaşama olasılıklarının yüksek olması özellikle tedavi süreçlerine ilişkin önemli bir müdahale alanına işaret etmektedir.

Yakın tarihli bir çalışmanın sonuçlarına göre araştırmacılar UYB ve TSSB belirtilerinden hareketle 5 farklı grup tespit etmişler, ancak UYB’nin kayıp içeren afet yaşantısının ardından özgün bir sonuç olduğunu vurgulayarak afetten sağ kurtulanların UYB’ye ilişkin değerlendirilmeleri gerektiğini vurgulamaktadırlar (Eisma, Lenferink, Chow, Chan ve Li, 2019). Tespit edilen UYB grubuna ilişkin risk faktörlerinin kadın olmak, eş veya çocuk kaybı yaşamak, fiziksel olarak yaralanmak ve(ya) bulunamayan bir aile bireyine sahip olmak olduğunu öne sürmektedirler.

Yakınını kaza, cinayet veya intihara bağlı kaybetmiş kişilerle, uzamış yas ile depresyon belirtilerinin incelenmesiyle elde edilen çalışmanın sonuçlarına göre dayanıklı, UYB ve UYB/depresyon birleşik grupları tespit edilmiştir (Boelen ve ark., 2016). Bu gruplarda yer almanın belirleyici faktörleri incelendiğinde ise bilişler, yaş, eğitim ve kaybın üzerinden geçen sürenin ön plana çıktığı görülmüştür. Spesifik olarak, dayanıklı grupta yer almak kaybın üzerinden geçen sürenin fazlalığı ve yaşın genç olması ile ilişkili, UYB grubunda yer almak kişinin kendi yasına ilişkin olumsuz bilişleri ile ilişkili ve UYB/depresyon birleşik grupta yer almak ise kişinin kendine, hayata ve yasına ilişkin olumsuz bilişleri ile düşük eğitim seviyesi ile ilişkili bulunmuştur (Boelen ve ark., 2016).

UYB grubu için tek risk faktörünün kişinin kendi yasına ilişkin olumsuz bilişler olması doğal olmayan sebeplere bağlı kayıplarda yas müdahalelerinin planlanması açısından oldukça işlevsel olabileceği öne sürülmüştür.

Uzamış yas, depresyon ve TSSB belirtilerinin bir arada incelendiği bir başka çalışmada, dayanıklı, UYB ve birleşik olmak üzere üç grup tespit edilmiş; dayanıklı grup ile psikopatolojinin gözlendiği diğer iki grup arasında ise gerçekdışılık hissi dışında herhangi başka bir değişkenin farklılaştığı gözlenmemiştir (Lenferink ve ark., 2017).

Araştırmacılar, dayanıklı grupta düşük sıklıkta bildirilen gerçek dışılık hissinin olayın doğası (uçak kazası) ile ilgili olabileceğini, yakınlarından arda kalanları teslim alarak cenaze töreni ve ritüellerini gerçekleştirme süreçlerini kayıp yakınlarının farklı zamanlarda deneyimledikleri için bunun kayıp sonrası sürece bir yansıması olabileceğini öne sürmüşlerdir.

Yakın zamanda, uzamış yas, depresyon ve TSSB belirtilerinin farklı bir yaklaşımla incelendiği bir başka çalışmada, her psikopatoloji için belirti kümeleri ayrı ayrı çalışılmış ve bu şekilde depresyon ve UYB için hafif, iyileşen ve kronik, UYB için ise hafif ve kronik şeklinde gruplar elde edilmiştir (Lenferink ve ark., 2020). Bu grupların neye göre oluştuğu incelendiğinde elde edilen faktörler eğitim, profesyonel destek ve kaybedilen kişiyle yakınlık olarak bildirilmektedir. Buna göre, tüm psikopatolojiler için düşük eğitim seviyesi kronik bir seyre işaret ederken, TSSB için kayıp sonrası ilk 11 ayda profesyonel destek alınmasına kronik grupta daha sıklıkla rastlanmış, UYB için ise kaybedilen kişi ile daha yakın ilişkili olmanın kronik UYB’ye özgü bir faktör olduğu öne sürülmüştür.

Kaybın ilk birkaç ayında ve altıncı ayında olmak üzere iki ölçümün alındığı güncel çalışmalarında Boelen ve Lenferink (2019) UYB, TSSB ve depresyon belirtilerini inceleyerek düşük belirti grubu, UYB’nin baskın olduğu grup ve yüksek belirti grubu olmak üzere 3 ayrı belirti grubu tespit etmişlerdir. Bu grupların hangi faktörlere göre ayrıştıkları incelendiğinde ise araştırmacılar, kadın olmanın, genç olmanın, daha yakın zamanda kayıp, partner veya çocuk kaybı, doğal sebeplere bağlı olmayan kayıp, uyumsuz/adaptif olmayan bilişler ve kaçınma davranışlarını tespit etmişlerdir.

Psikolojik travmaya yönelik tedavi arayışında olan kişilerle yapılan bir araştırmaya göre, UYB, TSSB ve depresyon belirtileri incelenmiş ve belirgin belirtinin olmadığı grup, TSSB/depresyon grubu, TSSB/UYB grubu, TSSB/UYB/depresyon grubu olmak üzere 4 grup tespit edilmiştir (Djelantik ve ark., 2019). UYB açısından önemli olduğu öne sürülen iki faktör ise doğal olmayan/ vahşet içeren kayıp ve yakın akrabalık/yakınlık olarak bildirilmiştir.

UYB, TSSB ve depresyon belirtilerinin çalışıldığı bir başka araştırmada, dayanıklı, UYB ve UYB/TSSB olmak üzere 3 grup tespit edilmiş, bu grupların ayrışmalarında etkili olan faktörler incelendiğinde ise düşük eğitim ve partner veya çocuk kaybının her iki belirti grubu (UYB ve UYB/TSSB) için risk faktörü olduğu öne sürülmektedir (Djelantik ve ark., 2017). Yalnızca UYB/TSSB grubu için ise kaybın doğasının vahşet içermesi/ doğal bir sebebe bağlı olmayan ölüm olmasının belirleyici bir risk faktörü olduğu belirtilmektedir.

Güncel bir araştırmada, Uzamış Yas Bozukluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Majör Depresif Bozukluk ve Genellenmiş Anksiyete Bozukluğu eştanısına ilişkin cinayete bağlı yakın kaybı yaşamış ve tedavi arayışındaki yetişkinlerle çalışılmıştır (Soydas ve ark., 2021). Elde edilen bulgulara göre üç alt grup belirlenmiştir. Bu gruplar, ortalama rahatsızlık (UYB, TSSB ve GAB) ve düşük depresyon, yüksek rahatsızlık ve ortalama depresyon ile yüksek rahatsızlık ve yüksek depresyon gruplarıdır. Araştırmacılar, kadın olmanın ve geçmiş stres kaynaklarının fazlalığının tüm sınıflar arasında sistematik yordayıcılar olarak elde edildiklerini aktarmaktadır.

Eş kaybı yaşamış 857 kişi ile yürütülmüş yakın tarihli boylamsal bir araştırmanın bulgularına göre Uzamış Yas Bozukluğuna ilişkin 4 farklı seyir gösteren sınıf elde edilmiştir (Lundorff, Bonanno, Johannsen ve O’Connnor, 2020). Bu sınıflar, dayanıklı (64.4%), hafif belirti (20.4%), iyileşen (8.4%) ve uzamış yas (6.8%) olarak adlandırılmıştır. Dahası, cinsiyet, düşük iyimserlik ve düşük ruhsal sağlık yordayıcılar olarak elde edilirken araştırmacılar, erkeklerin yas sürecinin başında daha şiddetli belirtiler gösterdiklerini ancak zamanla bu belirtilerin azaldığını bildirirken kadınlar için belirti düzeyinin zaman içerisinde artma eğiliminde olduğunu aktarmaktadırlar (Lundorff ve ark., 2020).

Batılı olmayan kültürlerde yürütülmüş güncel çalışmalara bakıldığında, Kokou-Kpolou ve arkadaşları (2021) dayanıklı (20.6%), uzamış yas (44.7%) ve uzamış yas /depresyon (34.7%) şeklinde üç grup elde ettiklerini ve sınıf üyeliklerinin yordayıcıları olarak süregiden bağlar, maneviyat, yaş, kaybın üzerinden geçen zaman ve kaybedilen kişi ile ilişkiyi bildirmektedirler. Dahası araştırmacılar süregiden bağların en güçlü yordayıcı olduğunu ve yas çalışmaları yürütürken kültürel farkların dikkate alınmasının önemini vurgulamışlardır. Benzer biçimde ancak bu kez Bali kültüründe kayıp yakınları ile (kaybın üzerinden geçen ortalama süre 16 ay) yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre Uzamış Yas Bozukluğu yaygınlığı 0%, Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaygınlığı 1%

ve depresyon yaygınlığı ise 2% olarak saptanmıştır (Djelantik, Aryani, Boelen, Lesmana ve Kleber, 2021). Araştırmacılar, yas sürecinde kültürün koruyucu bir işlevi olabileceğini öne sürmektedirler.