• Sonuç bulunamadı

Karın İstikrarlı Hale Getirilmesi (Income Smoothing)

II. FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONU VE YÖNTEMLERİ

II.3. Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri

II.3.2. Karın İstikrarlı Hale Getirilmesi (Income Smoothing)

Sadan, 1981:2).

Karın istikrarlı hale getirilmesi, raporlanan kar akımlarının algılanan baz bir seviyeye nazaran değişkenliğinin, suni (muhasebe) veya işlemsel (transactional) değişkenlerin manipüle edilmesi suretiyle azaltılması için yönetim tarafından kullanılan bir araç olarak tanımlanabilir (Koch, 1981:574).

Karın istikrarlı hale getirilmesi, belirli muhasebe araçları kullanmak suretiyle kar değişkenliğinin azaltılması yönünde, yönetimin kasti ve gönüllü eylemleridir (Ashari, Koh, Tan ve Wong, 1994).

Karın istikrarlı hale getirilmesi, uzun dönemde karı artırmadan, kamuya açıklanan kar akımını daha az değişken yapmak amacıyla, karın zaman profilini veya kar açıklamalarını manipüle etme sürecidir (Fudenberg ve Tirole, 1995).

Karın istikrarlı hale getirilmesine yönelik kar manipülasyonunun amacı, şirket karının istikrarlı bir şekilde büyüyen bir trend oluşturmasını sağlamaktır.

Bu tür bir kar manipülasyonunun gerçekleştirilebilmesi için şirketin bazı dönemlerde yüksek tutarda kar etmesi gerekmektedir. Böylece karın yüksek olduğu bu dönem ya da dönemlerde yüksek tutarlarda karşılık ayırmak ve bu karşılıkları gerektiği dönem ya da dönemlerde gelir olarak kaydetmek suretiyle arzulanan dönemlerde kar edilmesi ya da karın yükseltilmesi

mümkün olabilecektir. Dolayısıyla bu tür kar manipülasyonunda temel amaç, kar varyansını, kardaki değişimi azaltmaktır (Stolowy ve Breton, 2000).

Karın istikrarlı hale getirilmesine yönelik araştırmalar, piyasa katılımcılarının istikrarlı kar akımı ile yönlendirilebileceği düşüncesinden hareket etmektedirler. Bu düşünce tarzı bir taraftan tesadüfi gözlemlere, diğer taraftan riskin ölçülmesi metoduna dayanmaktadır. Bilindiği üzere, karın varyansı kardaki riski ölçmektedir. Düşük bir kar varyansı o şirketin kar riskinin düşük olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla karın varyansını azalttığınızda, piyasanın şirketin riskine ilişkin izlenimini, algılamasını da değiştirmiş oluyorsunuz (Stolowy ve Breton, 2000).

Yöneticiler tarafından, bilinçli olarak karın istikrarlı hale getirildiği tezi ilk kez Hepworth (1953) tarafından ileri sürülmüş, Gordon (1964) da bu tezi geliştirilmiştir.

Hepworth ve Gordon’a göre, Şirket yöneticilerinin muhasebe standartlarını uygularken, bu standartlar içindeki seçimlerinde belirleyici ölçüt (kriter), yöneticilerin menfaat ve refahlarının maksimize edilmesidir.

Yöneticilerin menfaatlerini ise;

• İşlerinin güvenliği-iş güvencesi,

• Gelirlerinin büyüme oranı ve

• Şirketin büyüklüğünün-hacminin artış oranı artırır.

Şirket yöneticilerinin belirtilen bu amaçlarının gerçekleşebilmesi, kısmen şirketin performansı ile şirket ortaklarının tatmin edilmesine bağlıdır.

Bir şirketin ortaklarının tatmin edilebilmesi, dolayısıyla şirket yöneticilerinin amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için şirketin karının artış oranı (hisse senedinin ortalama getiri oranı) ve karın istikrarlı olması çok büyük bir önem arz etmektedir. Olay böyle ortaya konduğu zaman yöneticiler açısından bu durumu, kendi yetkileri dahilinde, diğer bir ifade ile muhasebe standartlarının elverdiği ölçüde; i. Kamuya açıklanan karı istikrarlı hale getirmek ve ii. Karın büyüme oranını istikrarlı hale getirmek amaçları takip etmektedir (Stolowy ve Breton, 2000:12).

Beidleman (1973) makalesinde; diğer koşullar sabit kalmak kaydıyla karın istikrarlı hale getirilmesi yatırımcılar için gelecekteki gelirlere ve kar payı ödemelerine ilişkin belirsizliği azalttığı, dolayısıyla yatırımcılar açısından karını istikrarlı hale getiren şirkete yatırım yapmayı daha az riskli ve daha cazip yatırım haline getirdiği sürece, teorik açıdan dışa yönelik raporlama anlamında savunulabilir bir amaçtır demektedir. Hatta Beidleman daha da ileri giderek, şirketin dönemsel kar dalgalanmalarını azalttığı ve şirketin hisselerinin beklenen getirileri ile pazar portföyü getirisi arasındaki korelasyonu azalttığı gerekçeleriyle karın istikrarlı hale getirilmesi uygulamalarını teorik olarak desteklemektedir (Imhoff, 1975).

Beidleman’ın bu varsayımı öncelikle, faaliyeti dönemsellik arzeden (dolayısıyla karı değişken olan) bir şirketin getirisinin (hisse senedi fiyat

hareketlerinin), karını istikrarlı hale getiren bir şirkete göre, pazar portföyü ile daha güçlü bir ilişkiye, korelasyona sahip olduğu kabulüne dayanmaktadır.

Böyle bir kabulün geçerli olması için herhangi bir neden ya da ampirik bir bulgu yoktur. Bundan daha önemlisi, karını istikrarlı hale getiren bir şirketin hisselerine yapılan yatırım ile bu şirketin kamuya açıkladığı kar ve pazar portföyü arasında neden bir ilişkinin olması gerektiği de açık değildir (Imhoff, 1975:118).

Öncelikle karın istikrarlı hale getirilmesi uygulamalarını savunmak için atıfta bulunulan pazar modeli (market model), bir nakit akımı modelidir ve bu modeldeki değişkenler şirket tarafından kamuya açıklanan kar ile ifade edilmemektedir ve ifade edilebilir de değildir. Kar manipülasyonu sonuçta şirketin net karını etkileyen muhasebe rakamlarının manipüle edilmesi olduğuna göre, bir şirkete ait kamuya açıklanmış istikrarlı hale getirilen karın, o şirketin hisse senedine yapılan yatırımın getirisi ve pazar portföyünün getirisi ile nasıl bir ilişkisi olduğu açık değildir. Dolayısıyla, karın istikrarlı hale getirilmesi şirket hisse senedinin değeri üzerinde olumlu bir etki yaratmaktadır iddiası ya da görüşü temelsizdir, dayanaksızdır (Imhoff, 1975:119).

Diğer taraftan, karın istikrarlı hale getirilmesi tipik olarak karın manipüle edilmesini akla getirmektedir. Manipüle edilmiş karın kamuya açıklanması, ne doğru bir (sound) açıklamadır, ne de gelirler ile o gelirlerin elde edilebilmesi için katlanılan giderlerin karşılaştırılması suretiyle karın

belirlenmesi gerektiğine ilişkin temel muhasebe kuralına uygundur. Bu nedenle karın istikrarlı hale getirilmesi muhasebe–finans yazınındaki bütün akademisyenler tarafından eleştirilirken, Beidleman karın istikrarlı hale getirilmesini; ileride düzeltilecek olan bazı gelir tablosu kalemlerinde ihtiyari küçük bazı düzeltmeler yapılması {bunlar küçük düzeltmeler değil, önemli yani sonuç üzerinde etkili boyutta rakamlardır-Imhoff} şirketi olumsuz etkilemeyecektir diye savunmaktadır. Bu savunmaya göre, eğer ilerideki dönemlerde etkileri düzeltilecekse, cari dönemde bazı gelir tablosu kalemlerinin manipüle edilmesi ve gelecek dönemlerde de diğer gelir tablosu kalemlerinin manipüle edilmesi ve bu durumun böyle sürdürülmesi uzun dönemde zararlı bir etki yaratmayacaktır. Ancak öyle görünmektedir ki, karın istikrarlı hale getirilmesi amacıyla kamuya açıklanan karı yüksek göstermek için bir kaç yıl peş peşe finansal tablo kalemlerinde manipülasyon yapılması, ilgili şirketi ve bunun paydaşlarını olumsuz sonuçlarla karşılaştırır. Belki de böyle bir durumun uygulamada gerçekleşmesi de mümkün değildir (Imhoff, 1975).

Kar yönetimi uygulamasına eleştiri getiren bazı akademisyenlerin, kamuya açıklanan karın istikrarlı hale getirilmesi konusunda herhangi bir çekinceleri (rezervleri) bulunmamaktadır. Karın istikrarlı hale getirilmesi uygulaması da kar yönetiminin bir diğer yöntemidir. Bu kişilerin karı istikrarlı hale getirme konusundaki istekleri, yüksek kar açıklama konusundaki isteklerini çok aşmaktadır. Bunlara ilişkin bir örnek, şirketlerin genellikle kabul ettikleri gelir vergisi karşılıklarıdır (income tax allocation) ki, bu hem

karı azaltmakta, hem de karın istikrarlı hale getirilmesini sağlamaktadır.

Yapılan bir araştırmaya göre, muhasebe standartlarını belirleme sürecine katılımı istenen kişilerden FASB (Financial Accounting Standarts Board-ABD’deki Finansal Muhasebe Standartları Kurulu)’ye gelen önerilerin % 95’i üç kategoriye ayrıldığında, bunlar; herhangi bir değişiklik yapmayın, çok hızlı hareket etmeyin ve karın çok dalgalanmasına müsaade etmeyin şeklindedir (Rosenfield, 2000).

Yazılım şirketleri, pazar payını korumak için ürünlerini devamlı bir şekilde geliştirmek (upgrade etmek) durumundadır. Yazılım şirketleri bir ürün sattıklarında genellikle bu ürünle birlikte, bu ürünün izleyen varsayalım ki 3 yıl içinde geliştirilecek yeni versiyonlarını da müşterilerine peşin olarak satmaktadırlar. Müşteriler de bu ürünlerin bedelini, henüz ürün geliştirilmeden ya da geliştirilme süreci tamamlanmadan (product up-front) peşin olarak ödemektedirler. Müşteri böylece aldığı yazılım ürününün kullanımı açısından bir devamlılık sağlamak yanında, yeni versiyonu çıkacağı tarihteki fiyatının daha altında bir bedelle, bugün satın almış da olmaktadır. Bu gibi durumlarda yazılım şirketleri, henüz geliştirmedikleri, üretmedikleri ürünler için yaptıkları bu tahsilatları gelecek dönemlere ilişkin gelirler olarak kaydederken, bir kısmını da ürün geliştirme sürecine bağlı olarak cari dönemlerde gelir olarak kaydetmektedirler. Ertelenen bu gelirler, şirketlerin tercihine bağlı olarak karın istikrarlı hale getirilmesi için kullanılabileceği gibi, yeni versiyonun maliyeti tam olarak ortaya çıktığı dönemde gelir olarak da kaydedilebilir. Dolayısıyla ürün geliştirme gelirlerinin ne kadarının erteleneceği her üç aylık dönemde

değişebilmektedir. Bu durumda şirket yöneticileri her üç aylık dönemde ne kadar ertelenmiş gelir kaydı yapılacağını belirlemek, dolayısıyla bir tahminde, seçimde bulunmak durumunda kalmaktadırlar. Bu durumda yöneticiler karın iyi olduğu dönemlerde daha çok ertelenmiş gelir kaydedebilir, karın düşük olduğu dönemlerde ise daha düşük ertelenmiş gelir kaydedebilirler.

Dolayısıyla, bu üründen elde edilen gelirin kaydedilmesi konusunda karar verme durumları yöneticileri karlarını istikrarlı bir şekilde sürdürmeye, dolayısıyla karı istikrarlı hale getirmeye yönlendirebilir. Bu durumda SEC’nin kar yönetimi konusundaki tanımlaması çerçevesinde;

• Yönetimin yaptığı bu uygulama karın istikrarlı hale getirilmesi, dolayısıyla kar yönetimi olarak değerlendirilebilir. Bu durumda şirket yönetimi, muhasebe standartlarına uygun davrandıklarını, çünkü standartların kendilerine bu gibi durumlarda bir karar verme hakkı tanıdığını iddia edebilirler. Bu durumda nasıl bir karar vereceğiz?

• Yöneticilerin niyeti önemli ise ve eğer yöneticilerin bu gelirlerin kaydedilmesi sırasında daha önceden belirlenmiş, döneme ilişkin kar hedefleri doğrultusunda hareket ettikleri söylenebiliyorsa bu durumda bir kar yönetimi söz konusu olabilir mi?

• Eğer öyleyse ve elimizde farklı büyüme ve kar hedefleri olan birden çok şirket varsa bu durumda ne yapacağız? Çünkü bu şirketlerden bazılarının yaptıklarını kar yönetimi, diğerlerinin yaptıklarını ise normal uygulama olarak kabul etmek durumunda kalacağız.

• Diğer taraftan, eğer finansal raporlama şeffaf ise ve her şirket sözkonusu gelirin ne kadarının ertelendiğini dipnotlarında açıklıyorsa,

dolayısıyla yatırımcılar karın istikrarlı hale getirildiği (kanısında değilse) bilgisine sahipse bu durumda hala bu uygulama için sorunlu mu diyeceğiz?

Dolayısıyla bu gibi durumlarda, yöneticilerin muhasebe standartları sınırları içinde karar verme hakları olduğu durumlarda, kar yönetimine ilişkin ölçü konusu oldukça sıkıntılı görünmektedir. Belki bunun çözümü, yöneticilerden yaptıkları tahmin ve değerlendirmeleri ayrıntılı bir şekilde belgeleyerek bunu kamuya açıklamalarını şart koşmak olabilir. Tabi bu durumda şirket yöneticilerinin tahminlerini şirketlerinin içinde bulunduğu ekonomik koşullar çerçevesinde aldığını söylemek zor olacaktır (Dechow ve Skinner, 2000).

Dolayısıyla, bu tanım güçlüğü bizi akademik araştırmalarda gerçek kar yönetimi uygulamaları konusunda çok az bulguya ulaşmak durumunda bırakmaktadır. SEC’nin ortaya koyduğu olaylar ise gerçekte muhasebe standartlarının sınırlarını aşan ve suiistimal, hile şeklinde gerçekleşen olaylardır. Bütün bu tartışmalar göstermektedir ki, karın istikrarlı hale getirilmesi uygulaması ile kar yönetimi yapıldığı şeklinde şirketler ve yöneticiler için bir sonuca varmak oldukça güçtür (Dechow ve Skinner, 2000).

Karın istikrarlı hale getirilmesi esas itibariyle üç şekilde sözkonusu olmaktadır. Bunlardan ikisi şirket yöneticileri tarafından bilinçli olarak gerçekleştirilen (designed smoothing) işlemler sonucu ortaya çıkmaktadır.

Bunlardan ilki, muhasebe işlemleri ile gerçekleştirilirken (Artificial-Accounting Smoothing), diğeri yatırım, üretim ve satış gibi ekonomik veya faaliyete ilişkin kararlarla (Real Smoothing-Transactional or Economic Smoothing) gerçekleştirilmektedir. Üçüncü yöntem ise, şirketin gelir yaratma süreci sonucunda (Naturally Smooth) kendiliğinden gerçekleşmektedir.

Suni olarak karın istikrarlı hale getirilmesinde, esas itibariyle muhasebenin değerleme ve gelir ya da giderlerin kaydedilme zamanlamasına ilişkin uygulamalarından yararlanılmaktadır. Bu kapsamda, karın yüksek olduğu yıllarda daha fazla karşılık ayrılması, amortismanda azalan bakiyeler yöntemine geçilmesi gibi uygulamalar söz konusu olmaktadır.

Yönetimin şirketin faaliyetleri ile ilgili ekonomik olayları kontrol etmeye yönelik eylemleri, projelerin seçimi ve operasyonel kararların zamanlamasına ilişkin olup, şirketin üretim ve/veya yatırım kararlarını yıl sonunda, yıl boyunca o zamana kadar nasıl performans gösterdiği bilgisine dayalı olarak değiştirmesi suretiyle gerçekleşmektedir. Bu bağlamda karın istikrarlı hale getirilmesini teminen bazı gelirlerin izleyen döneme aktarılması ya da bazı harcamaların dönem sonuna doğru hızlandırılması gibi faaliyete ilişkin karar ve uygulamalar gündeme gelmektedir.

Karın istikrarlı hale getirilmesi yöntemlerinin belirlenmesi önemli bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Literatürde bazı araştırmacılar bunun

üzerinde durmuş ve kendi konseptlerini ortaya koymuşlardır. Örneğin, Albrecht ve Richardson (1990), gelirin düzleştirilmesi yöntemlerini ayırt etmeye ilk çalışan araştırmacının Imhoff (1977) olduğunu, Imhoff’un karın yöneticilerin muhasebe işlemlerine ilişkin yaptıkları uygulamalar ile mi yoksa bazı doğal ekonomik olaylar sonucu mu istikrarlı hale getirildiğini ayırt etmeye çalıştığını belirtmektedirler. Bu kapsamda Imhoff’a (1977) göre, kar bir anlamda satışa bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla eğer kardaki istikrarlı trend satışlarda da görülüyorsa, bu durumda ortaya çıkan karın gerçek anlamda şirket faaliyetlerinin doğal sonucu olduğunu (natural smooth) kabul etmek gerekir (Stolowy ve Breton, 2000).

Karın istikrarlı hale getirilmesi yöntemlerini ayırt etmeye yönelik bir diğer önemli çalışma Wang ve Williams (1994) tarafından yapılmıştır. Wang ve Williams bu konuda birbirinden çok az farklı iki yöntem kullanmışlardır.

Bunlardan ilkine göre eğer bir şirketin kar trendi, aynı dönemdeki nakit akım trendi ile paralellik arzediyorsa (şirketin faaliyetlerinden sağladığı nakit akımındaki dalgalanma % 50’den daha az ise) bu durumda karın istikrarlı hale getirilmesinde suni (accounting smoothing) yöntem değil, faaliyetlere ilişkin gerçek ekonomik kararlar (real smoothing) etkili olmuştur. İkinci yöntemde ise, eğer şirketin faaliyetlerinden sağladığı nakit akımı ile tahakkuklardaki aşırı dalgalanmaya (nakit akımında önemli ölçüde bir artış kamuya açıklanırken, tahakkuklarda önemli bir düşüş açıklanması veya tersi) rağmen, karında bir istikrar sözkonusu ise, bu durumda şirketin karı istikrarlı hale getirmek üzere, muhasebe işlemlerine başvurduğu kabul edilmektedir.

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere, literatürde karın istikrarlı hale getirilmesi yöntemleri arasındaki ayırım çabaları, bazen muhasebe yöntemleri ile faaliyete ilişkin karar ve işlemler arasında, bazen de muhasebe işlemleri ile kendiliğinden oluşan istikrar durumu arasında yapılmaktadır.

Gerçek hayatta karın istikrarlı hale getirilmesine ilişkin yöntemleri birbirinden ayırmak oldukça güçtür ve her üç yöntem de çoğu zaman birbiri ile bağlantılı olarak karşımıza çıkmaktadır (Stolowy ve Breton, 2000).

Yukarıda yapılan açıklamalardan görüleceği üzere akademik literatürde karın istikrarlı hale getirilmesi uygulamalarının, gerek karın manipüle edilmesi sonucunu doğuran bir finansal bilgi manipülasyonu olup olmadığı, gerekse bunun ilgili kamu kurumlarının denetimi ile ortaya çıkarılan uygulamaları dışında akademik çalışma ile tespit edilmesi yöntemi açısından bir konsensüs bulunmamaktadır. Çalışmanın izleyen bölümlerinde finansal bilgi manipülasyonu uygulamalarının ortaya çıkarılmasına yönelik model ve araştırmalar hakkında ayrıntılı bilgi verilecek ve Türkiye’deki finansal bilgi manipülasyonu uygulamaları ile ilgili bir ampirik çalışma yapılacaktır. Bununla birlikte, özellikle karın istikrarlı hale getirilmesi uygulamalarının, finansal bilgi manipülasyonu olup olmadığı açısından her bir olay bazında özellikle yöneticilerin somut, kanıtlanabilen niyetleri çerçevesinde bir değerlendirme yapmak yararlı görülmektedir. Zira, herhangi bir şirketin yıllar itibariyle istikrarlı bir kar trendi yakalaması, şirketin faaliyetlerinin doğal bir sonucu da olabilir.

Karın istikrarlı hale getirilmesi uygulamalarında, istikrarlı hale getirilmesine çalışılan kar kavramı çalışmalara göre farklılık arz etmektedir.

Bu kapsamda net kar, net faaliyet karı, vergi öncesi kar, hisse başına kar veya hisse başına kar payı gibi kavramların çalışmalarda dikkate alındığı görülmektedir.

Sonuç olarak, karın istikrarlı hale getirilmesi uygulamaları da, bir finansal bilgi manipülasyonu yöntemidir. Zira bu uygulamalarda da, şirketin gerçek finansal durum ve faaliyet sonuçları değil, karın istikrarlı bir trend sürdürdüğü, dolayısıyla şirketin karlılığına ilişkin riskin az olduğu izlenimi yaratmak amacıyla, çeşitli şekillerde manipüle edilmiş (kendiliğinden istikrarlı hale gelmiş kar trendi hariç) kar ya da karın türevleri kamuya açıklanmakta, dolayısıyla şirketlerin finansal performansları hakkında ilgililer ya da finansal bilgi kullanıcıları yanıltılmaktadır.

II.3.3. Yaratıcı Muhasebe Uygulamaları