• Sonuç bulunamadı

3. KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN MEVZUATTA YERİ VE SEÇİLMİŞ

3.8.2 Kanun’un zayıf yönleri ve fiziksel mekana yönelik barındırdığı tehditler

Rezerv yapı alanı, riskli alan ve riskli yapı tanımlarını yapan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında, planlama sürecine ilişin olarak öne çıkan en büyük eksiklik, üst ölçekli bir plan zorunluluğu getirmemesi olarak belirmektedir. Özellikle, İlçe Belediyeleri sınırları içinde, birden fazla alanın belirlenmesi durumunda, söz konusu durum çevre bölgeler ile birlikte tüm ilçeyi etkileyecek nitelikte olmaktadır.

Rezerv Yapı Alanı altında belirlenen yeni yerleşim alanlarının kimlikleri, yoğunlukları, bölgeye getireceği ek ulaşım yükü gibi farklı dinamiklerin yanında riskli alanların yoğunluğunun azaltılması ile ortaya çıkacak alanların ne şekilde işlevlendirileceği parçacıl çözümlere bırakılmış durumdadır.

Riskli Alan olarak belirlenen bölgeler içerisinde zemin açısından riski taşıyan alanlar ve üzerinde riskli yapıları barındıran alt bölgelere müdahale edilecektir. Bu durum da riskli alanlar içerisinde nüfusun desantralize edilmesi ve boş alanların oluşturulması anlamına gelmektedir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun incelendiğinde ortaya çıkan boş alanların nasıl ve ne şekilde değerlendirileceğine dair bir ibare bulunmamaktadır (Şekil 2.2).

25

Şekil 2.2 Rezerv yapı ve riski alanlarda üst ölçekli planların gerekliliği (Dükkancı 2013)

Aşağıda verilen şekilde gösterilen 1, 2, 3, 4 ve 5 numaralı bölgeler, riskli alanlar içerisinde yapılaşmadan arındırılmış bölgeleri göstermektedir. Bu aşamada söz konusu bölgelerin ne tür donatı işlevine sahip olacağı çevresi ile ilişkilendirilmeden belirlenmektedir. Diğer yandan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun öncesinde boş alan olarak seçilen ve rezerv yapı alanı olarak belirlenen bölgelerde, ek bir nüfus artışı söz konusu olmaktadır. Verilen yoğunluk değerleri ile alana yerleşecek olan nüfusun donatı ve ulaşım gibi birtakım ihtiyaçları ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, ek nüfusun getireceği trafik yükünün ne şekilde karşılanacağı ya da donatı ihtiyacının nasıl çözüleceği belirsizlik içerisindedir (Şekil 2.3).

Şekil 2.3 Üst ölçekli planlama yaklaşımı ile ele alınacak alanlar (Dükkancı 2013)

26

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un uygulama işlemleri başlıklı 6’ncı maddesinin 6’ncı fıkrasında; “Bakanlık, riskli alanlardaki ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya yetkilidir” ibaresi yer almaktadır.

Söz konusu ibare ile rezerv yapı alanı ve riskli alanlar içerisinde yapılacak planlarda, herhangi bir standart ya da ölçüt aranmayacağı belirtilmektedir.

Kanun’un 3’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasının, (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan;

“Bakanlığın talebi üzerine; 28/12/1960 tarihli ve 189 sayılı Millî Savunma Bakanlığı İskân İhtiyaçları İçin Sarfiyat İcrası ve Bu Bakanlıkça Kullanılan Gayrimenkullerden Lüzumu Kalmayanların Satılmasına Salâhiyet Verilmesi Hakkında Kanun ve 18/12/1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanun’u kapsamında bulunan yerler de dâhil olmak üzere, riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında olup Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan; (i) kamu idarelerine tahsisli olanlar, ilgili kamu idaresinin görüşü alınarak, 189 Sayılı Kanun ve 2565 Sayılı Kanun uygulamaları kapsamında bulunan yerler için Millî Savunma Bakanlığı’nın uygun görüşü alınarak, Maliye Bakanlığı’nın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ve (ii) kamu idarelerine tahsisli olmayanlar, ilgili kamu idaresinin görüşü alınarak Maliye Bakanlığı tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına tahsis edilecek veya Bakanlığın talebi üzerine TOKİ’ye ve İdareye bedelsiz olarak devredilebilecektir.

Buna ilave olarak kentsel mekânlar içerisinde yer alan boş ve açık alanlar da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın tasarrufuna bırakılmıştır. 6306 Sayılı Kanun’un, afet riski bağlamında çıkarıldığı düşünüldüğünde, kentsel mekânlar içerisinde bulunan boş alanların herhangi afet riski sonrasında toplanma alanı olarak düşünülmesi ve bu yönde planlanması gerekmektedir (Şekil 2.4).

27

Şekil 2.4 Afet riski bağlamında kentsel açık alanların önemi (Dükkancı 2013)

Kentsel mekânlar içerisinde bulunan açık alanlarda, mülkiyetin ve kullanım hakkının el değiştirerek yapılaşma izni verilmesi, ileriki süreçte geri döndürülemez problemlere yol açacaktır. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un geleceğe yönelik içerdiği önemli tehdit unsurları bulunmaktadır. Tüm bu unsurlar bir arada değerlendirildiğinde, söz konusu yasal düzenlemenin afet riski adı altında yanlış uygulamalara altlık oluşturabileceği görülmektedir. Kanun’da, birçok ibare ucu açık bırakılmış, yetkilerin ise; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın elinde olduğu belirtilmiştir.

6306 S a yılı Kanun içerisinde eksik yönlerden önce dikkati çeken nokta, fiziksel mekâna bulunduğu müdahaleler ile oluşturabileceği tehdit unsurlarıdır. Günümüze kadar olan süreçte imara yönelik tüm iş ve işlemleri yönlendiren yasal düzenlemelerin yok sayılması, sağlıklı kentsel mekânların ve yaşam alanlarının planlanma adına belirlenen standartların yok sayılması, planlama sistematiğinin ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Söz konusu Kanun içinde yetki alanlarına ilişkin kullanılan ibareler ile kamusal alanlar dâhil, tüm alanların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkisi altında değerlendirilebilir bir konuma getirilmiştir. Bunun yanında uygulama bütünlüğü ibaresi ile rant olgusunun tehdidi ortaya çıkmaktadır (Şekil 2.5).

28

Şekil 2.5 6306 Sayılı Kanun’a göre yetkiler

Dünya örneklerine bakıldığında afet kapsamlı olsun olmasın, tüm uygulamalarda yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının etkin bir şekilde görev aldığı görülmektedir.

Böylece katılım boyutu sağlanmış olmakta ve projelerin başarı oranı yükselmektedir.

Bununla birlikte 6306 Sayılı Kanun ile sivil toplum kuruluşlarının hiçbir şekilde sürece dâhil olamayacakları açıktır. Bunun yanında, kentsel dönüşüm sürecine yerel yönetimlerin dâhil olabilmesi için, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetki vermesi gerekmektedir. 6306 Sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin 12’nci fıkrasında yer alan

“Bakanlık, bu Kanun’da belirtilen iş ve işlemlere ilişkin olarak TOKİ’ye veya İdareye yetki devrine ve bu iş ve işlemlerden hangilerinin TOKİ veya İdare tarafından yapılacağını belirlemeye yetkilidir” ibaresi ile yerel yönetimlere verilecek yetkiler Bakanlığın inisiyatifine bırakılmıştır. Diğer bir ifade ile belirtmek gerekirse, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı uygun gördüğü herhangi bir ilçede, bir bölgeyi rezerv yapı alanı ya da riskli alan olarak ilan edebilecek ve bu alanlardaki her türlü uygulamayı kendi başına yürütebilecektir.

3.9 5393 Sayılı Kanun ile 6306 Sayılı Kanun’un Uygulamalarının Karşılaştırılması Çalışma kapsamında 5393 sayılı Belediye Kanun’a istinaden yapılan kentsel dönüşüm uygulamaları ile 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında uygulanan kentsel dönüşüm uygulamaları; Ankara İli, Altındağ İlçesi,

29

Gültepe II. Etap çalışması temel alınarak irdelenmiş olup, elde edilen sonuçlar aşağıda konularına göre sıralanmıştır:

Benzer Belgeler