• Sonuç bulunamadı

3. ABSÜRT TÜRK TİYATROSUNDA KARAKTER ANALİZİ

3.3. Adalet Ağaoğlu’nun Absürt Oyunlarında Karakter İncelemesi

3.3.1. Bir Kahramanın Ölümü

Bir Kahramanın Ölümü tek perdelik bir oyundur. Oyunun I. Erkek ve II. Erkek adlı iki oyun kişisi bulunmaktadır. Eş giyimli bu iki erkek, seyirci/okuyucu için farklı iki kişilermiş gibi başlasa da I. Erkek’in kendini ikileştirmesi şeklinde devam etmektedir. Seyirci/okuyucu I. Erkek ile II. Erkek arasındaki konuşmaları takip ederken I. Erkek’in bilinçaltı konuşmalarını takip ediyor izlenimine kapılabilir.

Oyun bir odanın içinde kendini ölümüne hazırlayan bir kahramanın yaşadığı gelgitleri anlatır. Odanın içindeki birbirine benzer, eş giyimli, kırklı yaşlarında olan bu erkeklerden I. Erkek ayakta durmakta diğeri ise yerde yatar. Başlangıçta II.

Erkek’in öldüğü zannedilse de kendisi yerden kalkar. Seyirci/okuyucu bunun bir ölüm provası olduğunu anlar. Konuşmaların ilerlemesiyle bu kişilerin bir halk kahramanı oldukları ve halkın istediği üzerine kendilerini öldürmeleri gerektiği anlaşılır. Onları kahraman yapan halksa ve ölmelerini istiyorsa ölmelilerdir.

II. Erkek: Ee, başka bütün kapıların kapandığı bir yerde, seni kahraman yapan halk, kendine onun dilediği biçimde son vermeni isteyebilir senden. Seni kahraman yaptığı için, senden her şeyi isteyebilir. Sen de kahraman olduğun için, bu istediği olduğu gibi yerine getirmek zorundasın.98

Kahramanlaştırılan I. Erkek’in halk sadece ölmesi gerektiğine değil nasıl ölmesi gerektiğine de karar vermektedir. Ölüme giderken üstünde pijama olmamalıdır, beyaz gömlek giymelidir ve bir kahramana yakışır şekilde ölmelidir. Ölümü sessiz sedasız, kimsenin olmadığı bir yerde olamaz, halkın önünde kendini bıçaklayarak öldürmelidir. Ayrıca ölümü kendi elinden olup hemen sonuçlanmalı, acı çekmemelidir. İki erkeğin bu konu hakkındaki konuşmalarından oyunun toplumsal boyutu da yansıtılmış olur. Oyun her ne kadar bireysel konularla yürütülüyor olsa da bu konuşmalar toplum-kahraman ilişkisini gözler önüne serer. Bu açıdan bireyin iç hesaplaşması şeklinde başlayan oyun giderek toplumsal konulara da yönelmiştir. Bu yüzden oyun iki boyutlu olarak düşünülebilir. Toplumsal boyutta, toplumun bir kahramana neden ihtiyaç duyduğu ve neden bir kahraman yarattığı sorgulanmıştır.

Bu sorgulama oyun için ana başlık olarak ele alınmamış, birey üzerinden işlenmiştir.

Bu durum da oyunun ana boyutu olan bireyin korkuları, yalnızlığı ve yitikliği üzerinden verilmiştir.

98 Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 1996), 274. Bunda sonra bu kitaptan yapılan alıntılar sayfa numarası ile gösterilmiştir.

"Oyun toplumsal boyutu ile kahramanın işlevini sorgular: Kahraman neden gereklidir, toplum kahramandan neden büyük özveriler bekler, kahraman kendini nasıl kanıtlayabilir, gibi sorular sorulur. Oyunun bireysel boyutunda ise kahraman durumundaki kişinin korkuları, yalnızlığı, inançlarını yitirmesi sergilenmiştir. Alt anlam katındaki, öz ile biçim, görünüşle asal gerçek arasındaki çelişki düşündürücüdür. Bir iç hesaplaşma olarak başlayan ve iki erkek arasında gelişen oyun giderek toplum-kahraman ilişkisine uzanmış, oradan da daha genel bir gerçeğe, biçimsel beklentilerle özde var olanın uyuşmazlığına dikkati çekmiştir." (s.10)

Bu boyutlar kahramanın varoluş sancısını ortaya koyar. I. Erkek toplumun ona biçtiği kahramanlık rolünden çıkmamak için çırpınırken bir yandan da korkularının, yalnızlığının ve yaşadığı şeylerin anlamsızlığının içinde hapsolmuştur. I. Erkek var olma çabası içerisinde kendini ikileştirmeye gitmiştir. II. Erkek onun bilinçaltı olup gün yüzüne çıkmıştır.

Kahraman olarak nitelendirilen I. Erkek’in kahramanlaştırıldığı belirgin bir olay yoktur. Yazar herhangi bir olayı öne çıkarmak yerine kahramanın iç dünyasını öne çıkarmış ve bu sayede I. Erkek’in herhangi bir kahraman olmasının kapısını açmıştır.

Kahraman toplumdan biri, kendini topluma ait hisseden bir olmaktan ziyade topluma yabancılaşmış, kendini oraya ait hissetmeyen biri olmuştur. Kahramanın kendisini anlamasını dilediği tek bir kişi vardır ve bu kişi de ona inanmaz. Bunların sonucunda kahraman yoğun bir yalnızlık hisseder. Yalnızlaşmanın, toplumun kahramanı olmasına rağmen ona yabancılaşmış olmanın, en yakınındakilerle dahi iletişim kuramamanın sonucunda absürt bir kahraman ortaya konmuştur.

Halkın kahramanlaştırmak için seçtiği kişi halkın içinden biridir. Ancak halk onu zamanla efsaneleştirir ve kölesi haline getirir. Halk göklere çıkardığı kahramanını sistemin işlemesi uğruna feda eder.

"Halk hem çıkışsız kaldığı için kendilerini kurtaracak bir kurtarıcı aramaktadır, hem de bu kurtarıcının kendi istedikleri gibi davranmasını öngörmektedir. Yaratılan kahraman artık kendi doğruları ve benliği ile hareket edememekte, halkın kendisini nasıl görmek istiyorsa öyle davranmaya mecbur bırakılmaktadır. Halk, kahraman ilan ettiği kişiyi insan olma boyutundan çıkarmakta ve insansı zaaflar gösterdiği zaman ise onu kahraman olma konumundan çıkartmaktadır. Çünkü halk kendine kahraman olarak seçtiği kişinin omuzlarına bütün sorumluluğu bırakarak kendi ağırlıklarını tek bir kişiye yüklemekte ve kahramana madalyalar, ödüller vererek ve onu efsaneleştirerek ona taşıttığı yükün bedelini ödemektedirler."99

Adalet Ağaoğlu bir kahramanın hikayesinden ziyade bireyin iç dünyasını anlatır.

Yazarın absürt tiyatrosu olarak isimlendirilen Bir Kahramanın Ölümü adlı bu oyunu kahramanlık hikayesini barındıran epik bir anlatıma sahip değildir. Dahil edildiği absürt tiyatroya has ilkeler çerçevesinde yalnızlık, yabancılaşma ve varoluş

99 Süheyla Mukaddes Schwenk, "Adalet Ağaoğlu’nun Oyunlarında Toplumsal Eleştiri (Yüksek Lisans, Haliç Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009), 72.

sorgusunu anlatır. Kahramanlaştırılan I. Erkek halk önünde bir kurtarıcı olduğu kadar kendi korkuları içinde hapsolmuş bir bireydir. Oyun I. Erkek’in kahramanlığı üzerinden değil, varoluşunu sorgulaması üzerinden ilerler. Adalet Ağaoğlu oyununda absürt tiyatroya has kısılmışlık hissini hem oyun kişisiyle hem de mekan ve dekorla vermiştir. Ertan Örgen’in mekan tasviri ile ilgili yapığı yorum dikkate değerdir:

"Bir Kahramanın Ölümü’nde kentin ışıklarını gören, üç duvarı da seçme tablolarla, kazanılmış ödüller ve kitaplarla dolu, içki dolabı, plak dolabı yazı masası dekoruyla bir oda bütün mekanı teşkil eder. Eşya, bohemi ve oyunda vurgulandığı üzere Fransız kültürünü yansıtmak amacıyladır. Mekanın kentin ışıklarını gören manzarası, halkın önünde olmaya ve bu yüksekliğin yapay bedelini ödemeye vurgudur."100

Tek bir odada geçen oyun, I. Erkek’in toplum tarafından kıstırılmışlığını da ortaya koyar. Ölmeyi bekleyen I. Erkek, bu bekleyiş sırasında bir aydına/kahramana yakışır biçimde Fransız müziği dinlemeli, ölürken pijamayla değil beyaz gömleğiyle ölmeli, ölümü acı çekmeden bir seferde bıçakla olmalıdır. Toplumun ona çizdiği sınırlar çerçevesinde var olmaya çalışan oyun kişisi kendi kozasında da korkuları ve bu korkuların kimsenin tarafından anlaşılmaması ile yaşamalıdır.

II ERKEK: (Pencerenin önüne gider.) Pijamayla hiç olmazdı. Dedim ya; bir kahraman üstünde pijamayla ölmez.

I ERKEK: Hadi canım! Özür arama!..

II ERKEK: Bu sabah, şafakla pencerenin önüne çıkılacak. Elde de bir bıçak olacak…

I ERKEK: (Dinlemek istemez. Hemen keser.) Suç yalnız pantolonda mıydı bu kez?

II ERKEK: (Hep dışarı bakarak) hiçbir şey kuralına uygun değildi ki. Elde bir bıçak olacak. Şuraya çıkacak. Aşağıda halk. Görmeleri gerek. Ölümün gözlerinin önünde olması gerek… Bir kez bu, kaçınılmaz bir biçimde gerekli, değil mi? ondan sonra bıçak bir vuruşta… (s.273-274)

Anlamsız düzenin kurbanı/kahramanı I. Erkek’tir. Oyun onu kahraman olarak yansıtsa da I.Erkek aynı zamanda bir kurbandır. Düzenin işlemesi için halk tarafından önce kahraman ilan edilen sonrasında yine düzen uğruna kurban edilen kişidir. Adalet Ağaoğlu işleyeceği konuyu absürt tiyatro biçimde ele almış ve bu tiyatro akımına has özelliklerde oyun kişisi oluşturulmuştur. Herkesi ben kurtardım havasında olması gereken bir kahraman bu oyunda iç dünyasına kapanmış, korkularıyla yüzleşemeyen, kurtardığı söylenen topluma yabancılaşmış, yalnızlığıyla

100 Ertan Örgen, Baskı ve Kaçış Problemi Adalet Ağaoğlu’nun Oyunları (Konya: Palet Yayınları, 2010), 123.

bir başına kalmış bireydir. Yazar oyun kişisini kabuğunda yaşayan bir absürt karakter olarak ortaya koymuştur.