• Sonuç bulunamadı

1. KİŞİNİN MADDİ ŞAHSİYETİYLE İLGİLİ TASARRUFLARI

1.3. İstenilmeyen Müdahaleler

1.3.3. Kürtaj

41

her türü haramdır. Dövme yaptırmış ancak sonradan bu yaptığına tevbe etmiş kişinin bu dövmeyi -mümkünse- gidermesi gerekmektedir. Sağlık sorunu veya fıtrata muğayir anormal bir durumu düzeltme dışında kalan estetik ameliyatların yaptırılması ulema tarafından caiz görülmemiştir.

42

Aşağıdaki haritada, günümüzde kürtajın yasal ya da yasak olduğu ülkeler gösterilmiştir.165

Şekil 1: Dünyada kürtaj ile ilgili hukuki durum.

Mor: Kürtaj yasal hak

Kırmızı: Ana ve çocuk için tehlike varsa yasal Yeşil : Yasak

Sarı : Tecavüz, ensest dışında yasak

Kürtaj yaptırmanın caizliğine İslâm tarihinin hiçbir döneminde fetva verilmemiştir.

Çünkü anne karnındaki cenin yaşam hakkını anne-babasından değil Yaratıcısından (c.c.) almıştır. Ancak bu fiili yapanın/yaptıranın cezasının ne olacağı hususu belirli dönemlerde tartışma konusu olmuştur. İslâm’da, kürtajdaki müeyyidenin tartışma mevzusu olmasındaki sebep anne karnındaki ceninin ruh üflenmiş, canlı bir varlık olup olmamasıdır. Anne karnındaki cenini belli bir zamana kadar ruh verilmemiş olarak görüp onun canlılığına hükmetmeyenler onun alınmasında diyetin gerekliliğine hükmetmişlerdir. Ancak tıbbın gelişmesiyle anne karnındaki bebeğin daha ilk zamanlarda canlı bir varlık haline geldiği ortaya konmuştur. Günümüz çağdaş fakihlerinden Hayreddin Karaman, özellikle İmam

165 Kadının Vücut Bütünlüğü Üzerine Hukuki ve Tıbbi Yaklaşım (Panel), İstanbul Barosu Yayınları, Aralık 2013, s. 38.

43

Gazali’nin de bu fikirde olduğunu söyleyerek, annenin hamile kalmasıyla artık rahimdeki bebeğin öldürülemeyeceğini, aksi halde bunun katl hükmünde olduğunu beyan eder. Bunu da aşağıdaki iki âyete dayandırır:

“Bunun için İsrailoğullarına şöyle yazdık: "Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur…”166

“O, sizi bir tek nefisten, babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların rahminde kararlaşmakta olarak yaratandır…”167

Karaman’a göre Mâide Sûresi, 32’de katli yasaklayan ifadedeki “nefs” ile En’âm Sûresi, 98’deki anne karnında bekletilen “nefs” aynı şeydir. Öyleyse katlin haramlığı ona da teşmil edilir. Hatta ölmüş bir insanın -tıbbî ve hukukî zorunluluklar istisna olmak kaydıyla- bedeni ve organları üzerinde başkasının tasarruf yetkisinin olmaması, böyle bir müdahaleye cevaz verilmemiş olması; ondan daha üstün bir varlık mesabesinde olan anne karnındaki ceninin alınmasının da haramlığını gerektirir.168 Din İşleri Yüksek Kurulu da bu yönde fetva vermiş ve bir insanın hayat hakkına ana rahmine düşmesiyle sahip olduğunu vurgulamıştır. Bu fetvaya göre anne hayatını tehlikeye sokmayan bir cenin hiçbir surette kürtaj vb. yollarla alınamaz.169

Bir dönem Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı görevini de üstlenen Mehmet Görmez, 2012 yılında düzenlenen İl Müftüleri Toplantısı’nda kürtaj konusunun; insanın, hayatın, dinin, bilimin, ahlâkın, hukukun, vicdanın kesiştiği ender konulardan biri olduğunu ifade ederek kürtajın zorunluluk halleri dışında caiz görülemeyeceğine vurgu yapmıştır. Ona göre cenin üzerinde annenin bir tasarruf yetkisi olmadığı için cenin kürtaj ile alınamaz.

(…) Bilim adamları, biyologlar, embriyologlar, jinekologlar, genetik uzmanları, bize anne rahminde döllenme ile birlikte biyolojik bir bireyin, bir insanın oluştuğunu kesin, bilimsel verilere dayanarak söyledikleri müddetçe sadece Diyanet değil, sadece Müslüman ilim adamları değil, bütün ilahi dinler, bütün ahlâkî sistemler

166 Mâide Sûresi, 5/32.

167 En’am Sûresi, 6/98.

168 Hayreddin Karaman, “Kürtaj”, Laik Düzende Dini Yaşamak-2, İz Yayıncılık, İstanbul, 2001, 2. Baskı, http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/laikduzen/2/0048.htm (Erişim: 03.10.2015).

169 Din İşleri Yüksek Kurulu Fetvaları, Diyanet İşleri Başkanlığı, İstanbul, 2019, s. 518.

44

ve bütün tabii hukuk sistemleri, bu biyolojik varlığın bir insan olduğunu ve meşru bir mazeret olmadıkça, bu masum, günahsız, savunmasız varlığın tıpkı doğmuş, dünyaya gelmiş, yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkına sahip olduğunu, bu varlığın da yaşama hakkının dokunulmaz olduğunu söylemeye devam edeceklerdir.

Aynı şekilde bilim adamları, biyologlar, embriyologlar, jinekologlar, genetik uzmanları bize kesin, bilimsel verilere dayanarak döllenmiş yumurta hücresinin anneden bağımsız bir insan olduğunu, her ikisinin de iki ayrı genetik sisteme sahip olduğunu, her ikisinin de iki ayrı kalbi, iki ayrı kan dolaşımı sistemi olduğunu, anneye bağlılığın sadece beslenme, oksijen ve vücut gücüyle olduğunu söyledikleri müddetçe sadece Diyanet ve Müslüman din bilginleri değil, bütün ilahi dinler, bütün ahlâkî sistemler, kürtajın bir insan yaşamına son vermek olduğunu, anne rahminde varlığını tamamlamış insanoğlunun yaşam hakkının da dokunulmaz olduğunu haykırmaya devam edecektir.170

Kürtaj yaptırmadaki ruhsatlar üzerinde ihtilaflar olmasına karşın günümüz çağdaş fıkıh anlayışında ekseriyetle şu iki gerekçeden dolayı ceninin aldırılmasına cevaz verilmiştir: Tecavüz ve anne sağlığının tehlikeye girmesi.

Zorla tecavüz neticesinde hamile kalan kadının cenini aldırması özellikle Bosna savaşı sırasında tartışma konusu olmuştur. O dönemde Sırpların saldırısına maruz kalmış Müslüman kadınların tecavüz ile hamile bırakılmasından dolayı kürtaj yapıp yapamayacağı hususu Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'na sorulmuş ve kurul bir üyenin muhalefet şerhiyle şu kararı vermiştir:

Bütün dünyaca bilindiği üzere savaş hâli devam eden Bosna-Hersek’te on binlerce Müslüman kadın ve kız, Sırplar tarafından zorla tecavüz edilerek hamile bırakılmıştır. Bir taraftan kundaktaki çocuklar hunharca katledilirken diğer taraftan tecavüz edilen bu kadın ve kızların düşük yapma süresi geçinceye kadar esir kamplarında tutulmak suretiyle bu çocukları doğurmalarının sağlanmasına çalışılmıştır.

Bu iğrenç muamele, Müslümanların aile yuvalarını yıkmak, nesillerini bozmak, maneviyatlarını çökerterek savaşma güçlerini yok etmek ve doğacak bu çocuklarla Müslüman toplumda huzursuzluğu devam ettirerek onları yurtlarından göçe zorlamak, böylece Bosna-Hersek'te Müslüman unsuru ortadan kaldırılmak üzere bir savaş silahı olarak kullanılmıştır. Nitekim tecavüze uğrayan Müslüman kadın ve kızlardan düşmanının alçakça tecavüzünün mahsulünü rahminde taşımak gibi bir zillete katlanamadıkları için canlarına kıyanlar olmuştur. Bu durumun ileride daha vahim olaylara sebep olacağında ve toplumda ekonomik, sosyal ve psikolojik yıkımlar tevlit edeceğinde şüphe yoktur. Çünkü doğacak olan bu çocuklar göz önünde bulunduğu sürece namus ve iffetini her şeyin üstünde tutan Müslüman bir ortamda bu iğrenç olayların unutulması ve böylesine bir zillete katlanılması mümkün değildir. Bu şekilde zorla hamile bırakılmış olan Müslüman kadın ve kızların, dıştan bir müdahale ile rahimlerinin tahliyesinin dinen caiz olup olmadığı hususu, kurulumuzca, İslâm fakihlerinin konu ile ilgili görüşleri de dikkate alınarak incelenmiştir. Bilindiği üzere İslâm dini insana ve insan hayatına büyük değer vermiştir. Hayatın ve neslin korunması bütün ilahî dinlerin başlıca hedefleri arasında yer almıştır. Bu itibarla, he ne şekilde

170 “Diyanet'ten kürtaj açıklaması” https://www.sabah.com.tr/gundem/2012/06/04/diyanetten-kurtaj-aciklamasi (Erişim: 13.06.2018)

45

olursa olsun ana rahminde meydana gelen bir canlının kesin ve meşru bir mazeret olmadıkça dıştan bir müdahale ile (düşürme, aldırma, kürtaj gibi yollarla) yaşama imkânının yok edilmesi cinâyet sayılmıştır. Ancak söz konusu olaya, İslâm'ın izzeti ve İslâm toplumunun bu bölgede varlığını devam ettirmesi veya yok olması açısından da bakılması gerekmektedir. Olayı bu yönü ile değerlendiren kurulumuz, annenin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokmamak şartı ile zorla tecavüz sonucu gebe bırakılan Müslüman kadın ve kızların, kendi iradelerine bağlı olarak ilaç veya tıbbi müdahale yolu ile rahimlerinin tahliyesine cevaz verilebileceği kanaatine varmıştır.171

Anne sağlığının tehlikeye girmesi durumunda, işinin ehli bir tabip tarafından ceninin düşürülmesinde zaruret görülmüşse bu taktirde kürtaj yaptırmak caiz olur.

Elmalılı’ya göre zaruret durumlarında ceninin düşürülme süresi en fazla yüz yirmi gündür.

Bu süre sonrasında her halükârda cenin düşürülemez. Ceninin düşmesine zaruret olmaksızın sebebiyet veren kişi onun babası, annesi veya sair varislerinden biri ise ceninin mirasından mahrum kalır.172

Netice olarak denilebilir ki insanın yaşamasının temini, varoluşunun muhafazası demektir. Tüm varoluşun manası insanda mündemiçtir. Çünkü insan, Allah'ın ve anlamı olan her şeyin değerinin kendisinde belirginleştiği parlak bir aynadır.173 Peygamberimizin

“Allah, Adem’i kendi suretinde yarattı.”174 sözünde de anlaşıldığı gibi insan Yüce Yaratıcının varlığının en iyi tecelligâhıdır. Bu yönüyle insan, Allah’ın kudret ve azametinin kendisi üzerinden anlam bulduğu yegâne varlıktır. Cenâb-ı Hakk’ın varlığı onunla bilinir (ma’rifetullah). Bu nedenle insanın yaşaması/yaşatılması, ef’al-i mükellefinin birinci şartıdır. Bir insan, velev ki anne dahi olsa hayatı bizatihi Allah tarafından bahşedilen rahimdeki bir ceninin/canlının hayatını sonlandırma hakkına sahip değildir. Ayrıca kürtaj İslâm’ın insan neslinin korunmasına verdiği önemle de çelişmektedir. Kur’an ve Sünnetle sabittir ki kişi açlık ve fakirlik korkusuyla dahi olsa kendi nesline zarar verme hakkına sahip değildir.175

171 Diyanet Aylık Dergi, Din İşleri Yüksek Kurulu Kararı, “Bosna Hersek’te Kürtaj Meselesi,” Aralık, 1994, s. 30.

172 Elmalılı M. Hamdi Yazır, Alfabetik İslâm Hukuku ve Fıkıh Istılahları Kamusu, Eser Neşriyat, İstanbul, 1997, Cilt 1, s. 230, 231.

173 Sadık Kılıç, “Kur’ân ve Sünnette Hayat Hakkı ve Özel Hayatın Gizliliği”, Kur’ân ve Sünnete Göre Temel İnsan Hakları, Ensar Neşriyat, İstanbul, 21-22 Aralık 2013, s. 358.

174 Buhari, İstizan 1; Müslim, Bir 115.

175 Bkz. İsrâ Sûresi, 17/31; Buhari, Tefsir, Bakara 3, Furkan 3, Edeb 20.

46