• Sonuç bulunamadı

Etnik gruplar literatür içerisinde çok farklı tanımlarla ortaya konulmasına karşın yukarıda da ifade ettiğimiz üzere temelde belli kültürel öğeler üzerine uzlaşmış topluluklara işaret etmektedir. Bu noktada karşımıza çıkan kültürel öğelere dair bakış açımızı ne şekilde belirleyeceğimiz ve bu öğelerin etnisite içerisindeki konumunu ne şekilde ele alacağımızdır. Etnik grupları tanımlarken, biyolojik olarak kendi varlığını sürdürebilen, açık bir şekilde ortak bazı temel kültürel değerlere sahip olan, karşılıklı etkileşim ve iletişimin olduğu bir alan yaratan, kendisi ve diğer etnik gruplara ait bireyler tarafından bir etnik gruba aidiyetle tanımlanan insanlardan oluşan toplumsal kategori (Barth, 2001a:13) ifadesi kapsayıcı bir içerik sunmaktadır. Ancak bu noktada kültürün verili ve sürekli olarak kabul edilmesi öncelikli olarak kültürün kendi yapısı gereği değişime açık olmasından kaynaklanmak üzere eksik bir bakış açısını ortaya çıkarmaktadır. Zira kültürel öğelerin önüne geçilmez bir şekilde sürekli olması halinde değişmeyen ve dönüşmeyen bir yapıya işaret etmesi söz konusu olacaktır.

Fredrik Barth bu noktada etnisiteye bakış açımızın kültürel öğelerin kendisinin varlığından çok etnik grubu devamına hizmet etmesi adına, grubun sınırlarını ne şekilde çizdiği hangi mekanizmalarla grup içi aidiyeti yeniden pekiştirdiği üzerine

26

odaklanması gerektiğini ifade eder (Barth, 2001a). Bu noktada Barth’ın ifadesi önemlidir çünkü etnik grubun bir grup olarak varlığının, devamlılığının ve aidiyetinin temeli Weber’in ifadesiyle güç ve statüye ulaşmak bir başka bakış açısı ile kendi çıkarlarını koruma güdüsü olarak ortaya çıkar. Eriksen bir başka grupla karşılaşmadan ve kendi varlığını devam ettirmeye yönelik bir güdü taşımadan kültürel öğelerin belirleyiciliğini savunmanın “tek elle alkış tutmaya çalışmak” gibi bi eylem olduğunu ve ortaya bir sonuç çıkarmayacağını ifade eder (Eriksen, 2012:410). Etnisite bu anlamda kendisini başkalarıyla kurduğu temaslar üzerinden keşfeden ve ötekiyle arasına sınır çizerek kendi varlığını tanımlayan bir gruba işaret etmektedir. Bu sınırlar daha önce de ifade ettiğimiz üzere temelde kültürel öğelerden oluşmaktadır ancak bu öğeler koşullara ve etkileşimin biçimine göre şekil değiştirmekte, dinamik bir hal almaktadır. Barth, çalışmasında bu yolla müzakere edilen ve yeniden tasarlanabilen hatta zaman zaman etnik aidiyetler arasında geçişlere imkan tanıyan bir sosyal süreç şeklinde etnisiteyi tanımlamakta dolayısıyla kültürel öğelerin belirleyiciliğinden ziyade bu müzakere sürecine ne şekilde etki ettiğine odaklanmaktadır (Barth, 2001a: 16-21). Bu doğrultuda etnik grubun varlığı ve sınırları kültürel tarihi ile sınırlı değildir ancak içinde bulunduğu koşullarda hangi kültürel öğeler üzerinden kendini tanımladığı içerisinde bulunduğu devamlılığına ilişkin en önemli argümanlardan birisi konumundadır.

Bu devamlılığın koşulları yalnızca belli kültürel öğelerintanımlanması ya da üzerlerinden sınır çizilmesine ilişkin değil aynı zamanda ekonomik, siyasi bir dizi sınırı da kapsayabilir. Zaman zaman kültürel öğeler politik bir sınıra dönüşebilir ya da ekonomik koşullar kendi içerisinde bir kültürel sınır çizebilir (Fenton, 2001:31- 38). Örnek verecek olursak herhangi bir iş kolunda çalışmak bir etnisitenin belirleyici özellikleri arasında olabilir ya da etnisiteye aidiyet o iş koluna girişin bir parçası haline gelebilir. Dolyısıyla Etnisitenin sınırları ve bir bağlama oturması için uzun süreli kadim kültürel öğelerin pekişmiş bir durumsallığı değil, öğelere dinamik bir aidiyetin varlığı daha büyük önem taşımaktadır.

Bu duruma milliyetçilik ile etnisite arasındaki ilişkiyi ele alacağımız bir sonraki başlıkta değinecek olmakla beraber Smith’in etnisitenin (kendisinin tanımıyla ethnienin) varlığının tanımlanabilmesi için gereklilik olarak ortaya koymuş

27

olduğu başlıklara değinmek yerinde olacaktır. Yukarıda ortaya koymuş olduğumuz veriler antropolojik ve sosyolojik olarak etnisitenin konumunu-toplumsal bir öğe olarak bileşenlerini tanımlamaya yöneliktir ancak Smith yapmış olduğu etnisite tanımında tarihsel süreç içerisindeki bileşenlerini koruyarak kendisine sınırlar çizen ve bu yapılar üzerinden “biz bilinçlilik” ile kendini ortaya koyan bir toplumsal yapıya işaret etmiştir (Smith, 2002). Bu anlamda çalışmamız içerisinde Barth’ın etnisiteyi toplumsal etkileşim süreçleri çerçevesinde ele aldığı dinamik anlayışı kabul etmekle beraber Smith’in etnisiteyi kavramsallaştırırken ortaya koymuş olduğu değişkenlerin bizim çalışmamız açısında Barth’ın “müzakere edilebilir” olarak tanımladığı sınırlarla büyük ölçüde örtüşmektedir. Smith etnisitenin (ethnie) varlığından söz edilebilmesi için kendisini üzerinden tanımladığı kolektif bir isimin, ortak bir tarihin, ortak bir soy mitinin, özel ortak kültürün, belli bir teritorya ile özdeşleşmenin ve topluluk içi dayanışma duygusunun gerekliliğine işaret etmektedir (Smith, 2002:47-55). Yine Smith’e göre bu altı unsurun tümü birden aynı oranda ve aynı güçte yer almayabilir ancak grubun üyeleri toplumsal etkileşim süreci içerisinde diğer kategorileri yaratabilir ya da oluşturabilirler.

Bu kategoriler tümden bir tarihsel iletime değil daha çok bu kategorilerin içeriğine dair inanca dayanmaktadır. Bizim çalışmamız açısından tartışılması kapsam dışında kalmakla beraber Barth ile Smith’in sınırların kalıcılığı konusunda farklı görüşlere sahip olduğunu belirtmek gerekir. Barth için sınırlar daha geçirgen ve görünmez iken, Smith etnisitenin bir etnik çekirdeği olduğunu ve bunun tarihsel süreç içerisinde süreklilik göstererek taşındığını ifade eder (Smith, 1998).

Etnisite geniş bir çalışma alanı içerisinde farklı şekillerde ve bağlamlarda tanımlanabilmektedir bu nedenle kavramın kesin sınırlarını çizmek oldukça güçtür. Bizim çalışmamız kapsamında milliyetçiliğe kaynaklık eden unsurlardan biri olması, milliyetçiliğin anlam boyutunu yaratan öğelerden biri olması ve yukarıda ifade ettiğimiz üzere grubun sınırlarını çizen ve devamlılığını sağlayan bir toplumsal yapı olması nedeniyle önem taşımaktadır. Smith’e göre de etnisite (ethnie) günümüz modern uluslarının kökenini oluşturan bir yapıdır ancak bu yapının ekonomik bir birlik/birleşik işbölümü ve ortak yasal haklar etrafında çerçevelenmiş bir ortak yönetime sahip olma gibi özellikleri eksiklik taşır (Smith, 2002:57). Dolayısıyla

28

etnik grubun bu tür yönetimsel talepleri veya birliktelik talepleri ortaya çıkmaya başladığında bu grup için milliyetçiliğin varlığından bahsetmek mümkün olacaktır (Fenton, 2003:52; Say,2013:158-159). Bu doğrultuda etnisite ve milliyetçilik arasındaki ilişkiye, milliyetçilik aracılığı ile etnisitenin ne şekilde harekete geçirildiğine, milliyetçiliğin temel argümanlarının oluşturulması sürecinde etnisite içerisinden devşirilen argümanları ele almak gerekmektedir.