• Sonuç bulunamadı

D. Liberal Hükümetlerarasıcılık ve Ortaklık Anlaşmaları

2. Japonya’nın Kriz Sürecinde Güney Kore’ye Yönelik Politikası

93

fiyatlarının düşmesi sebebiyle ticaret haddi kötüleşmiş ve firmaların karlılığı azalmıştır. Özellikle kredi alarak büyük yatırımlar yapan büyük firmaların kar-zarar durumu kötüye giderek firmalar iflas durumuna düşmüştür.131

94

etmiştir. Öte yandan Japonya’da büyük sigorta firmasının iflası ile Japon bankaları Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank for International Settlements-BIS)’nın belirlediği kendi sermaye oranına uymak için Güney Kore’ye verdikleri kredileri geri almak istemiştir. Güney Doğu Asya krizin hızlı biçimde yayılmaya başlaması da Japon bankalarının kredisini geri çekmesine neden olmuş olabilir. Bu şekilde ani bir sermaye çıkışı Güney Kore bankaları için kontrol edilemeyen bir durum oluşturmuştur. Güney Kore Hükümeti, 1997 yılının Ağustos ayında bankaların dış borçlarına ödeme garantisi verse bile aslında kendisi de bu borçları ödeme yeteneğini kaybetmeye başlamıştır. Bu durum krizi tetiklemiştir. Dönemin Güney Kore Maliye Bakanı Kang Kung-Sik’e göre Japonya, Güney Kore’de döviz krizinin ortaya çıkmaması için işbirliği yapılmasına olumlu yaklaşmıştır. Japonya’nın bu işbirliği, Japon maliye bakanlığının Japon bankalarına Güney Kore’den borcunu geri almaması için yönetimsel tüzük hazırlaması şeklinde gerçekleşmiştir.

Lee Jung-Whan 1997 yılındaki döviz krizinde Güney Kore hükümetlerinin en önemli kaynak olarak Japonya’yı gördüğünü ancak Güney Kore yetkililerinin Japonya’nın kötüleşen ekonomik durumunu tam kavrayamadıklarını vurgulamıştır. 1997’ye gelindiğinde Asya ülkelerinde kriz belirtileri artmış ve Japon bankaları Asya ülkelerine borç vermeyi oldukça azaltmaya çalışmıştır. Güney Kore ise Japon finans kurumlarının 1997 yılının ilk çeyreğinde Güney Kore’de 12 bankadan geri çektiği para miktarı 4 milyar 700 milyon Dolar’ı bulduğu görülmüştür. 1997 yılının Kasım ayında Güney Kore Hükümeti Japon Hükümeti’ne Japon finansal kurumların Güney Kore finansal kurumlarına yönelik olarak borç vadesini uzatmalarını talep etmiştir ancak Japon Hükümeti Japonya’nın iç finansal şartlarının zor durumda olduğunu sebep göstererek bu talebi reddetmiştir. Gerçekten 1997 yılında Japonyanın iki

95

finansal kurumu iflas ettiğinden Japonya da finansal kriz olasılığına karşı büyük bir endişeye kapılmıştır.

Güney Kore ve Japonya’da ekonomi politikasına karar verilmesi ve bu kararların uygulanmasında devlet stratejik bir konumdadır. Özel sektör devletin stratejik planına göre üretim ve yatırım yapmaktadır. Bu yönüyle iki ülke büyük benzerlik göstermektedir. Ancak politika uygulanmasında bu iki ülke arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Güney Kore’de devlet özel sektörü kontrol ederek ekonomik gelişme sağlamış ve özel sektör üzerinde denetim gücü 1997 yılına yani krize kadar devam etmiştir. Buna karşın Japonya’da İkinci Dünya Savaşı sonrası devlet ile özel sektörün ilişkisi devletin özel sektörü kontrol etmesinden daha çok işbirliği niteliği taşımaktadır. Finansal alanda da Güney Kore maliye bakanlığının bankaların kredi vermesinde güçlü bir denetim yetkisi bulunmaktadır, ancak Japon maliye bakanlığı finansal kurumların haksız rekabetini kontrol etse de finansal kurumların kredi vermesini kontrol etmemiştir. 133

Chang, Park ve Yoo da 1997 krizinin sebeplerini ararken Güney Kore Hükümeti’nin sanayi politikalarına dikkat çekmektedir. Onlara göre, hükümet, aşırı yatırım ve ahbap-çavuş kapitalizmi nedeniyle krize zemin hazırlamıştır. Yanlış yatırım politikasına örnek olarak Samsung verilebilir. Başka bir sektöre yönlendirmek yerine halihazırda gelişmiş olan otomobil piyasasına Samsung’un girmesine lisans verilmesi yatırım konusundaki koordinasyon eksikliği olarak değerlendirilmiştir.134

133 Ayrıntılı bilgi için bkz: 이정환, 1997 년외환위기와일본, 동서연구제 28 권 4 호(Lee Jung-Hwan, Korea’s Financial Crisis in 1997 and Japan, East and West Study, Vol: 28-4, 2016. s.35-57).

134 Ha-Joon Chang, Hong-Jae Park, Chul Gyue Yoo. “Interpreting the Korean crisis: financial

liberalisation, industrial policy and corporate governance”, Cambridge Journal of Economics, Vol: 22, 1998, s.739.

96

Yukarda anlatıldığı gibi Güney Kore’de döviz krizinin ortaya çıkmasında Güney Kore ekonomisinin kötüleşmesinde dış çevresel sebepler önemli bir rol oynamıştır.

Bölgesel olarak Japonya’nın uzun durgunluğu, Çin’in yükselişi, Asya bölgesinde sanayi yapısının benzerlik göstermesi ve yoğun rekabet gibi Doğu Asya ekonomisinin yapısal problemleri ile birlikte küresel olarak küreselleşme ve Neoliberalizmin yayılması nedeniyle açılım baskısı ve spekülasyon sermayesinin artışı gibi etkenler Doğu Asya ekonomilerini olası bir döviz krizin ortaya çıkması karşısında korunmasız durumda bırakmıştır. Güney Doğu Asya’da ortaya çıkan döviz krizi Güney Kore’ye bulaştığından, Güney Kore krizinin sadece Güney Kore’nin oluşturduğu iç ekonomik sebeplerle ortaya çıktığı söylenemeyecek olsa da Güney Kore Hükümeti’nin politika başarısızlığının da krizde önemli bir rolü olduğu görülebilir.

Güney Kore Hükümeti’nin en bariz politika başarısızlığı döviz politikasındadır.

1990’lı yılların ortasından krizin ortaya çıktığı zamana kadar Güney Kore Hükümeti’nin döviz politikası, para birimi Won’un değerinin istikrarlı olmasına odaklanmıştır. Hükümet, cari işlem açığının sürekli artmasına karşın bunu çözmek için Won’un değerini düşürmek için çaba göstermek yerine, sermaye girişinin artışı ile problemi çözmeye çalışmıştır.1993 yılında 2 milyar Dolar fazlalık veren cari işlemler hesabı, 1994 yılında 4 milyar 500 milyon Dolar açık vermiş ve bu miktar 1995 yılında 9 milyar 800 milyon Dolar’a yükselmiştir. Won’un değerinin yüksek olmasından dolayı lüks malların ithalatı artmış ve 1987 yılındaki demokratikleşmeden sonra yıllık ortalama yüzde 9,1 hızlı maaş artışı Güney Kore’nin yurtdışı rekabet gücüne zarar vermiştir.

97

Güney Kore’nin OECD’ye üye olmasının kesinleştiği 1996 yılında cari işlemler hesabında, Japon firmalarının neden olduğu Yen’in değer düşmesine bağlı olarak 23 milyar 700 milyon Dolar açık oluşmuştur. Bu rakamla Güney Kore cari açıkta ABD’den sonra ikinci sıraya yükselmiş ve o zaman bu cari açık oranı Güney Kore gayrisafi milli hasılasının yüzde 4,5’ine kadar yükselmiştir. Cari işlem açığının devamlı artmasına rağmen 1997 yılının Temmuz ayına kadar 1 Amerika Doları 890 Won iken Won’un değeri döviz kriziyle beraber 1997 yılının Aralık ayında 1 Amerikan Doları 1965 Won olacak kadar düşmüştür.135 Bunun gibi bir uygulama o zaman rekabet içinde olduğu Japonya’nın para birimi Yen’in değerinin çok düşmesi ve Çin’in Yuan’da develuasyon yapması ile Güney Kore bu ülkelerden politika olarak farklılaşmıştır. O zaman Güney Kore Hükümeti’nin kişi başı milli gelirin 10.000 Dolar’a varması hedefini siyasal bir hedef olarak belirlemiş olması nedeniyle136 para biriminin değerinin düşmesinden endişe etmiştir.137

Güney Kore’nin döviz krizi, denetim işlevinde iyileşme olmadan sermaye pazarına açılınması ile ortaya çıkan denetim politikasının başarısızlığı ile de açıklanabilir.

Güney Kore’de 1990’lı yılların ortasında sermaye pazarının açılım politikası ile firmaların yatırım denetimini yumuşatması beraber uygulanmıştır. İki politika birleşince beklenmeyen bir olumsuz etki ortaya çıkarmıştır. Firmaların büyük

135 Ayrıntılı bilgi için bkz: 이태호, 한국경제신문 2019.1.18

기사외환위기불러올강달러쓰나미외면–정치권은대선이먼저였다(Lee Tea-Ho, Döviz Krizi Getirebilecek Güçlü Dolar Akıntısına Göz Yummak – Siyaset Camiasında Cumhurbaşkanın Seçimi Daha Önemliydi, Kore Ekonomi Gazatesi, 18.01.2019).

136 1997 yılındaki Güney Kore’nin ekonomik kriz döneminde Cumhurbaşkan Ekonomi Basdanışmanı olan Kim In-Ho, hükümetin önemli bir başarısı olarak gösterilen kişi başı milli gelirin 10000 Dolar seviyesini korumak için döviz rezervlerinin kullanıldığı iddiasının asılsız bir hikaye olduğunu söyleyerek bunu şiddetle inkar etmiştir. Ayrıntılı bilgi içn bkz: 김인호, 월간조선 2001 년 10 월호외환위기는끝나지않았다– 열가지오해에답한다(Kim In-Ho, Döviz Krizi Bitmedi – On Yanlış Anlamaya Cevap, Aylık Choseon Dergisi, s. 304-305, Ekim 2001).

137삼성경제연구소, 한국경제 20 년의재조명 – 1987 년체제와외환위기를중심으로(1987 Yılı Sistemi ve Döviz Krizi Odaklı olarak Güney Kore Ekonomisinin 20 Yılının Tekrar

Aydınlatılması,a.g.e., s. 153-156).

98

yatırımları sayesinde ithalatın artması ile cari işlem açığı durumu devam etmiştir.

Sermaye serbestleşmesi ile firmaların yatırım için gereken parayı finansal kurumlar aracılığıyla veya direkt yurtdışından getirmesi mümkün olduğundan dış borçları artmıştır. Güney Kore Hükümeti 1990’lı yılların ortasında OECD’ye üye olmayı kendisine hedef olarak koyduğundan aktif şekilde sermaye serbestleşme politikası uygulamıştır.138

1997 yılında krizin başlamasından önce Güney Kore Hükümeti’nin ekonomi sorumluları Güney Kore ekonomisindeki yapısal eksikliği temelde iyileştirmek için sistemi düzeltmeye çaba göstermişlerdir. Özellikle finansal reform planını hem iktidar partisi hem de muhalefet partisi kabul etmiş ancak cumhurbaşkanlığı seçiminin biraz öncesinde gerçekleşen onay sürecinde seçimin az farkla sonuçlanacağı tahmin edildiginden ve bu reform sayesinde finansal kurumların sendikasından oy alınamayacağı endişesiyle meclisten onay çıkmamıştır.139

Özet olarak Güney Kore’de 1997 yılında meydana gelen döviz krizi Doğu Asya bölgesinde rekabet yoğunlaşması ve döviz istikrarsızlığı, uluslararası finansal serbestleşme ve spekülasyon sermayesinin yayılması gibi dış sebeplerin etkisi ile başlamıştır. Bu etkilerle birlikte ortaya çıkan kriz, öncelikle döviz krizi durumunun oluşmasıyla ve bunun riskinin doğru bir şekilde fark edilmeyerek katı döviz koruma politikasının ve uygun olmayan iş uzmanlığı politikasının uygulanması, hızlı sermaye serbestleşmesinin gerçekleştirilmesi için gereken denetimin başarısızlığı gibi devam eden politika başarısızlıklarının sonucudur. Bir başka deyişle, döviz krizi

138Ibid., s.157-160.

139김인호, 월간조선 2001 년 10 월호(Kim, Döviz Krizi Bitmedi – On Yanlış Anlamaya Cevap, a.g.e., s. 306-307).

99

ekonomik sistemin topyekun başarısızlığı değil dışarıda gelişen durum ile içerideki ekonomi politikalarının uygulamasındaki başarısızlığın birleşerek ortaya çıkardığı bir durumdur.140