• Sonuç bulunamadı

IKfNCi KISIM : Kalb'in ahvalini bildiren, muamele ilmi'dir

Belgede ihyau 'ULOmI'D-DIN TERCUMESi (sayfa 58-63)

Kalb'in

mahmud

[ogulenj halleri: Sabr, §iikr, havf [korku], reca [limit], riza, ztihd [diinya ile alakasmi kesme], takva, kanaat,

comcrt-lik ile biitun nimetleri Allah'dan bilip

ona

baglanmak, iyilik, husn-i zan, guzel ahlak, iyi gegim, dogruluk ve ihlas halleridir.

Bu

hallerin

hudud

ve hakikatlerini, bunlara sahib

olmamn

sebeblerini, semere ve alametlerini bilmekle, zayiflayanlan takviye edip kaybolanlari iadeye, yarayan ilim, ahiret ilmidir.

Kalb'in

meamum

halleri : Fakirlikten korkmak, kaderine kiismek,

gill [hainlik], liikd [kin], based, gi§s [yaramazhk], benlik ve ovulme

istegi, diinyahk igin

uzun ya§ama

arzusu, kibir, riya, unf [liizumsuz hiddet], bugz

u

adavet, lama', cimrilik, ragbet, bezah [buyuklenmek]

,

e§er ve batar [son derece ne§'e ve kibir], zenginlere saygi gosterip yok-sullar ile eglenmek, iahr, hcyla ve tenafiis [kendini begenmek,

bsn-lik],

mubahat

[varligiyfe ogiinmek], hakki kabdl etniemek, luzCtmsuz seyler ile ugrasmak, gok konu§ma.yi sevmek, gosteris, i?in siislenmek, miidahene, ucub, kendi noksanlarim gormeyip ba§kalannda kusur aramak, ahiret du§iincesi ve Allah

korkusunu

gonliinden gikarmak,

§ahsi igin intikam giiderken

hak

ve hakikate aiding etmemek,

husu-met

besledigi kimseye dost gdrunmek, Allah'm azabindan korkmar mak, ameline guvenmek, mekr, hiyanet ve hud'a, tiil-i emel, kasvet ve fezazet [merhametsiz ve kati yiirekli olmak], varhkta sevinmek, yoklukta iizulmek, insanlar. ile iinsiyet edip yalmzlikta

mahzun

ol-EtKi Abdurrahman esSulemi, Ebu Hureyte'den, «Erbain>de.

60 IHYAU ULOMt'D'-DIN

Cilt: 1

RUB'UX - iBADAT

mak,

ccfa [haksizlik], tig [kisa gorii§luIukJ, acelecilik^ hayasizlik ve merhametsizlik halleridir. i§te bu saydiklanmiz ve benzerleri, fena-lik

tohumunu

ekip kotii amel mahsuliinu yeti§tiren, kalbin

mezmum

hasletlerindendir.

Bunlann

mukaabili iyi huylar olup Allah'a kulluk ve yakmligin kaynagidirlar.

Bu

kotii

huylarm

mahiyet ve hududlanni, sebeb ve alametlerini.

ve «tedavi garelerini bilmek, ahiret ilmidir. Ahiret ulemasina gore bunlan

ogrenmek

her miikellefe farz-i ayn'dir. Zahiri amellere riayet etmiyen, fakihlerin fetvasi geregince padi§ahlann kihciyle helak ola-caklari gibi ahiret limine kiymet vermiyenler de kiyamet giinti miilkiin gergck sahibi, Allahu Teala'nin kahr

u

galebesiyle helak ola-caklardir.

Fakihlerin farz-i

ayn

dedikleri,

dunya

i§lerini tanzinr icindir.

Bizim farz-i

ayn

dedigimiz ahireti diizeltmek igindir.

Herhangi bir fakih'e

bu

anlattiklanmizdan birini, mesela tevek-kuTden, ihlasdan veya riyadan

kaginma

garelerinden sorsan durur ve cevap veremez. Halbuki

bunlan

da bilmek farz-i

ayn

olup ihmal edil-.

mesi ahirette helaki mucibtlr.

Eger fakih'e, li'an [yanf bir koca kansimn, zina ettigini iddia edip §ahid bulamadigi ve

kadm da

inkar ettigi vakit

kan

koca arasin-daki lanetle§me hukmu]'dan, zihar [erkek §ehvet hissiyle ailesini an-nesine benzetirse

buna

terettup eden hukiim]'dan, sebk [miisabaka]'-den,

remy

[atisj gibi seylerden sorsan, cildler dolusu cevaplar verir ki

b'mur boyunca hig biri lazim olmaz; olsa da her yerde

onu

bilen bu-lunur. Geceli giindiizlu bu gibi §eyleri

okumak,

ezberlemek ve

okut-makla

ugra§ir dui-ur da miihim olan kisimlan ihmal eder. Kendisine bu yaptigm dogru degil denilse, hayir

bu

farz-i kifaye olan ilimlerden-dir der;

hem

kendisini

hem

de ba§kalarim sa§irtmi§ olur.

Akli ba§inda olan

hemen

anlar ki, bu fakihin gayesi farz-i kifa-yedeki emrin geregini yerine getirmek olsa, evvela farz-i ayn'i ifa eder.

Belki kendi yaptiklarindan

daha muhim

olan farz-i kifayeleri one

alirdi. Nice memleketler var ki tabibleri hala zimuii [gayr-i muslimj'-lerdendir. Halbuki fikhin tib ile alakali hususlarinda

bunlann

§ahid-likleri

makbul

degildir.

Buna ragmen

musliimanlardan kimse bununla meggul olmaz. Fikih ilminde ve bilhassa hilafiyyat ve cedel ile

ugra§ir-lar. Memleket

bu

gibi vak'alara fetva veren fakihler ile dolu.

Ne

olaydi bileydim, nasil olur da din fakihieri bir

coklanmn

bil-dikleri farzri kifaye ile ugra§ir durur da, hig ele

ahnmiyan

farz-i ki-fayeleri ihmal ederler?

Bunun

sebebi ancak, tib ilmi ile, vakiflar mii-tevelliligini almanin, vasi olmanin, yetim mail yeme'nin, kadiligi ye

1 inci K1TAB

2 nci BAB

AHlRET tLMiNtN KISIMLARI 61 hakimligi iltizamin, emsaline ustiinlugun ve hasimlan ilzam'm kolay olamiyacagidir. Yaziklar olsun, fena alimlerin gertjegi gizlemeleriyle din ilmi mahvoldu. Yardirhcimiz ancak Allahu Teala'dir.

Rahmani

kizdmp, §eytani gulduren

bu aldanmadan korunmak

igin O'na sigi-ninz.

Zahir alimlerinden vera' sahipleri

[haramdan

cekinenleri], batin alimlerinin ve basiret sahiplerinin ustunliigunu itiraf ederler.

Imam

§a,fii (R.A.),

§cyban-i Rai'nin

bntinde, mektebe giden bir cocuk gibi diz joker ve yapacagi isjleri kendisinden sorardj.

Kendisine «Senin gibi bir zat boyle bir bedevi'den bilgi alir mi?». diye soruldugunda : «Bu

adam

bizim bilmedigimizi bilir.» cevabini verirdi.

Ahmed

b. ITanbel Ue

Yahya

b. Main, Ma'riif-i Kerhi'ye ba§ vu-rur,

ondan

sorarlardi. Nasil sormasmlar ki : Aleyhi's-sslatii ve's-selam Efendimiz hazretlerine : «Kur'an ve siinnette bulmadigimz bir vak'a

ile kars.ila§tigimizda ne

yapahm?n

diye sormalan tizerine

:

«Onu

salih kinisclcrdcu sorun ve onlann istisarcsinc arz cdin.n (69 a) buyurmu§tur.

Bu

sebebden denildi ki: Zahiri ilimlerde alim olanlar mulkiin ve yeryuzuniin susti, batin alimleri ise, gbklerin ve

gbrunmcyen

ale-min

[melekutiin] ziynetidirler. Ciincyd-i Bagdad! diyor ki :

«Hocam

Seriyytissakati,

yanmdan

aynldigim. vakit kimlerle

oturdugumu bana

sordu.

Ben

de : oMutmsibi ile otururumw dedim. Seriyy: nEvet

onun-la otur,

onun

edeb ve ilminden al fakaL kelam hakkindaki sozlerinc bakma,

onu

kelamcilara havale et» demi^Lir. Sonra yoniimu dbniince

§6yle dedigini

duydum

:

«AUah

seni once hadisde (ve diger ilimlerde) alim ve sonra sufi kilsm, evvela sufi sonra alim yapmasin.n

Bu

sozti

ile, hadis ilmini okuduktan sonra tasavvuf ile

ugra§anm

felah bula-cagma, ilimsiz tasavvuf a giren kimsenin helak olacagina i^aret . et-mi5tir.»

Eger. ilmin tasnifinde, bu

meyanda

kelam ile lelsefcyi ve

bunla-nn

da

makbul

veya

mezmum

olus.Ianni nicin

aciklamadm

diye so-rarsan: Bilmi§ ol ki, kelam ilminin icine aldigi faydah deliller, Kur'an

ile hadis'de mevcuttur. Bunlarin disinda kalanlar, ya ycrilen cekiy tirmelerdir, ki ileride aciklanacagi gibi bunlar bid'at'tir veya musa-gabe, mezhepler

arasmda

yekdigerini nakzeden,

aktarma

laflar ve kaba gurultulerden ibaretiir. Bunlarin gogu da tab'-i sclim'in

aevme-(60a) Tabcrani Ibn Abbas'dan.

€2 JHYAU 'ULUMi'D - DiN

Cilt : 1

EUB'U'L -iBADAT

digi, kulaklann

duymak

istemedigi hezeyanlardir. Diger bir kismi da din ile alakasi

olmayan

seylerdir. Halbuki Sahabe ve Tabi'in devrinde

bunlann

hig biri yoktu. Bunlar ile

ugra§mak tamamen

bid'at'tir.

La

kin sjmdi hukiim degisti. Qunkii Kur'an ve hadis'in iktiza ettigi hu-kumlerden alikoyan bid'ad'ler gogaldi.

Bu

gibi eserler yazip §upheler uyandiran cemaatler turedi.

Bunun

igin kagimlmasi gereken bu ya-saga, zaruri bir hiikum ile ruhsat verildi.

Hatta haddini

a§mamak

§artiyle, insanlan sa§irtmaya kalki§an bid'adcileri

Uzam

edebilecek kadar

kej&m

ilmi ogrenmek, farz-i

kifa-yeden olan ilimler arasina girmigtir.

Bunun

derecesini, in§allah gele-cek babda aciklayacagiz.

Felsefeye gelince : Felsefe miistakil bir ilim olmayip dort ciiz'den

meydana

gelmi§tir.

Birincisi: Hendesc ve hisab'dir.

Bu

ilimlerden,

yalmz

ifrata

ka-garak, bunlar ile

mezmtim

ilimlere gecenler men'edilir. Qtinku,

bu

ilimler ile ugrasanlann bazilan bunlardan bid'adiere sapmi§lardir.

Bu

sebeble, itikaadi zayif olanlan bu ilimlerden korumak, irmak

kena-nnda

dola§an gocugu suya

du§mekten

korumak, veya eskileri icin de

makbul olmamakla

beraber, islamiyete yeni intisab edenleri kafirler-ile ihtilatlan

korumak

gibidir.

Ikincisi : Mantik'tir.

Bu

ilimde delil ile ta'riften ve

bunlann

§art-lai'indan bahsedilir ki, bunlar da,

kelam

ilmi icmdedir.

C^uncusii : Ilahiyat'tir. Allahu Teala'mn zat ve sifatlanndan bahseder ki, kelam ilmi icindedir. Qunkii felasife

bu

hususda, baska

bir ilim ile kelamcilardan ayrilrms. degildir. Belki aynhklari bazisi kiifru ve bazisi bid'ati

mucib

olan mezheplerindedir. Nitekim i'tizal [mu'tezilecilik] ba§h ba§ina bir ilim olmadigi,

mensublan

yine kelam-cilardan oldugu halde batil mezhepleriyle aynldiklan gibi felsefeciler

de kelamcilardan boyle aynlmi§tir.

Dordunciisii : Tabi'iyyal [Fizikj'tir.

Bunlann

bazisi, gergek din ve §eri'at

manasina uymayan

cahilane sjeylerdir. ilim degildirler ki,

il-min

kisimlarmdan sayilsmlar. Diger bazilan da

maddenin

husfisiyet, evsaf ve degi^ikliklerinden bahseder ki, bir nevi tababete benzer, iju

kadar farkla ki, tabib hastalik ve sagligi bakimindan insan bedenine bakar. Tabi'atgilar ise, degi§ikligi ve hareketi bakimindan butiin

ci-simlere bakar. Fakat tababet, fizik'ten ustiindiir. Qiinku tababete ihtiyac zaruri, fizik'e ise zaruri degildir.

i§te yaptigimiz su agiklamadan anla§ildi ki bid'atcilerin,

avami

aldatmasindan

avamin

kalbini

korumak

igin

kelam

ilmi de farz-i kifa-ye olan ilimlerden olmu§tur.

Demek

ki,

kelam

ilminin dogu§u bid'at-lerin ihdasi sebebiyledir. Nitekim Arablann

zulum

ve haydutlugu

se-1 inci KtTAB

2 nci BAB

AHIRET ILMlKiN KISIMLAHI 63 bebiyle hacc yolunda hacilann muhafiz bulundurmalari gibi. Eger Arablar bu girkin

huylarmdan

vaz ge^seler, hacilann muhafiz

bulun-durmalanna

Itiztim kalmazdi.

Bunun

gibi bid'at sahipleri de bo§

sbzle-rinden vaz gecselerdi Sahabeler (R.A.) devrindekinden fazlasma, yani Kur'an ve hadis dururken

kelam

ilmine ihtiyag olmazdi.

Kelamci bilmelidlr ki, dindeki yeri hac yolundaki muhafizlik gi-bidir. Eger bu muhafiz yalniz koruyuculukla kalir, hac yoluna gir-mezse, hacilardan sayilamiyacagi gibi, kelamci da yalniz mtin&zara ve mtidafaa ile kalip ahiret yoluna girmedikge ve kalbini dtizeltme-dikce asla din alimleri safinda yer alamaz.

Kelamci'mn

dindeki yeri,

avam

tabakasimn da ortak olduklan inan^tan ba§ka bir sey degildir.

Bu

ise, dilin ve kalb'in zahir amellerindendir.

Avam

tabakasindan ayrilmasi ancak mticadele,

muhafaza

san'atiyledir. Fakat Allahu Te-ala'nm zat, sifat ve ef'aliyle, miikasefe ilminde acikladigimiz bilgiler

kelam ilmi vasitasiyle elde edilemez. Belki

kelam

ilminin bunlara perde ve mani'

olmasmdan

korkulur.

Bu

ilimlere sahib olmak, Allahu Teala'nin, hidayete

mukaddime

kildigi miicahede lie miimkundtir.

Nltekim ayet-i celilede soyle buyurulmustur :

o

nBizim

ugrumuzda

miicahede edenlere, gelince, elbette biz onlara yollaninizi gosteririz ve giibhesiz Allah, muhsinlerle beraberdir.n (29 -Ankebtit : 69)

Eger :

«Bu

iz&hatm ile,

avam'm

akidesini bid'atcilerin suphele-rinden koruyan kelamcilan, hacilann mallarim

Arab yagmacilann-dan

koruyan muhafizlann seviyesine, fakihleri de

mazlumu

zalimden koruyan p&disahlar

kaanunu

muhatizliginin-derecesine indirdin.

Bu

iki rtitbe de din ilmine nisbetle cok dustik rutbelerdir. Halbuki bu timmetin tin almi§ faziletli alimleri, fakihler ve kel&mcilardir. Allahu Teal& katinda en degerli yaratiklar da bunlardir. Dinl ilimlere nisbetle

?ok dtisuk olan

bu

derekeye onlari dtigurmek dogru olur

mu?»

dersen:

Bilmis. ol ki! Hakikati insanlarda arayan, dalalet golunde sa§inr.

Eger hakikat yolcusu isen Hakk'i bil ki, ehlini bileshi. Eger yalniz insanlar arasinda tin alan fazilet derecelerine bakar ve bununla kifa-yet edersen, Sahabeyi ve onlarm ustun mevki'lerini

unutma. Bu

andi-gimiz kimseler de onlarm ustunltigunde reybirligine varmi§

muttefik-tirler.

O

Sahabeler ki, derecelerine degil, ayak tozlarma bile eri§ilmez.

Boyle iken

bunlarm

faziteti

kelam

ve fikh ile degil, belki ahiret

yolu-nu

gosteren ilimleriyledir. Resullerin Efendisi yiice

Peygamberi-64 1HYAU 'ULUMt'D - DlN ~ Cill: 1

RUITUX - 1BADAT

mizin de §ehadet ettigi gibi, Hz.

Ebu

Bekir (R.A.)'in fazileti fazla

na-maz

kilmasi, fazla oruc tutmasi, cok rivayet edip cok fetva vermesi, veya kelamcihgi ile degil, ancak kalbine yerle§tirilen bir sirr iledir.

Sen de

bu

sirri ara. Ciinku dcger lagiyan kiymetli cevher budur.

Goru-niis.e aldanarak tafsili

uzur

olan bazi sebebler ile insanlann saygi gbs-, terdigi kimselere bo§ ver.

Peygamber

Erendimiz (S.A.) aralarmdan ay-nldigi, Allahu Teala'yi bilen binlerce Sahabe'yi (Allah onlardan razi olsun) bgmu§tur. Halbuki onlardan ancak bir tanesi

kelam

san'aiini bilmi§ ve

hemen

on kiisurdan ba§kasi fetva bile vermemi§tir.

Abdullah

b.

Oraer

hazretleri de bunlardan birisidir. Ken-disinden fetva isteyene "insanlann scvk

u

idaresini uhdesine alan pa-di§aha git ve

bunu

da

onun boynuna

gccir» derdi. Boyle demekle,

fet-va i§inin vali ve sultanlara ait olduguna i§aret etmi§tir.

Belgede ihyau 'ULOmI'D-DIN TERCUMESi (sayfa 58-63)