• Sonuç bulunamadı

II.Selim Dönemi ve Öncesi Kaptanların Durumu

Belgede 1574 Tunus seferi organizasyonu (sayfa 70-74)

I.Süleyman karada ve denizde batılı düşmanlarına karşı mücadele ederken diğer taraftan da devletin refah seviyesini artırmakta idi. Zaten kendisine babası I.Selim tarafından zengin bir hazine bırakılmış idi. Osmanlı hazinesi ise onun yapacağı girişimlerin temel kaynağı olacaktı. I.Süleyman denizlerdeki aciliyetin de farkında idi. Birleşen düşman karşısında kaptanlara, denizcilere, gemilere ve tersanelere yatırım yapması dönem şartları içerisinde ihtiyaç listesinin en üst sırasında yer almaktaydı.

XVI.yy’a damgasını vuran Türk denizcilerinin önemli bir kısmı XV.yy’da yetişti. Ömrü yetenler yeni yüzyılda da faaliyetlerine devam ettiler, yetmeyenler ise bayrağı kendisinden daha ileri taşıyacak yeni denizciler yetiştirdiler. İşte bu denizcilerden biri de Kemal Reis idi. Onun doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte XV.yy’ın ilk yarısında doğduğu tahmin edilmektedir. Gençliğinde korsanlık yaparak yavaş yavaş Akdeniz’de ismini duyurmaya başladı. Çok geçmeden Kemal Reis’in hristiyanlara karşı kazandığı başarılar, Osmanlı idaresinin dikkatinden kaçmadı. Donanmada faydalı işler yapabileceği düşünülüp, II.Bayezid zamanında Osmanlı hizmetine çağrıldı. Yanına yeğeni

Piri Reis’i de alarak Kuzey Afrika, Avrupa ve çeşitli Akdeniz adalarında başarılar kazandı.116

Kemal Reis’i kendinden önceki Türk denizcilerinden ayıran çeşitli özellikleri vardı. Geniş ve kapsamlı kaptanlık bilgisinin yanında tersane ve gemi inşasından da anlıyordu. Bu bilgilerinin üstüne tecrübesini ekleyen Kemal Reis yeniden düzenlediği tersanelerde Göke isimli gemiyi yaptırdı. Bir taraftan kaptanlık vazifesine devam ederken diğer taraftan tersaneler ve gemilerde olduğu gibi Osmanlı denizciliğinde de yeni düzenlemeler yaptı. Bunun dışında Kemal Reis dönem siyasetine hakim bir kişilikti. Avrupa’daki müslüman ve yahudileri zor durumdan kurtarıp, onları İspanya’dan Osmanlı topraklarına taşıdı. Onun bu girişimleri çok geçmeden etkisini gösterdi. Akdeniz ve çevresinde kazandığı mücadeleler Türk denizciliğinin hızlı yükselişine ortam hazırladı. Rodos ile mücadele yıllarının ardından 1511 yılında vefat etti.

XVI.yy’ın başında Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan yaklaşık 200 yıl geçmiş ancak denizcilik ve buna dair bilgiler hakkında geniş çaplı bir eser ortaya konulamamış idi. Dönemin en önde gelen devletlerinden olan Osmanlıların bu ihtiyacı Piri Reis’e kadar fark edilmemiş, edildi ise de çözüm getirilmemiş idi.

Piri Reis 1465 yılında Karamanda dünyaya geldi. Tam adı ise Ahmed Muhyiddin Piri’dir. 1480’li yıllarda amcası Kemal Reis’in yanında Venedik, İspanya ve hristiyan korsanlar gibi birçok rakibi ile savaştı.117 Savaşırken aynı zamanda Kemal Reis ile birlikte Akdeniz’i ve çevresindeki bölgeleri dolaştı. Böylece Akdeniz coğrafyasına dair çeşitli bilgiler edindi. Bu bilgilere karşılaştığı kaptanlardan aldığı haritaları da ekleyen Piri Reis, ilki 1513 ikincisi 1526 yılında olmak üzere iki dünya haritası çizdi. 1521 yılında Kitab-ı Bahriyeyi yazdı, ancak yeni eklenen bölüm ve düzeltmelerle 1526 yılında I.Süleyman’a takdim edildi.118 1533 yılında hazırladığı eserler ve donanmadaki başarısından dolayı Mısır kaptanlığına getirildi. Burada Portekizlilere karşı yapılan savaşta donanmayı terk ederek, hazine ile birlikte geri çekildi. Piri Reis’in bu hareketi başarısızlık olarak algılanıp 1533 yılında idam edildi. Hiç şüphesiz o geride Türk ve dünya tarihine yön verecek bilgileri Osmanlı Devleti’ne bırakarak öldü.

116 Mütercimler, E., a.g.e., s.20-21.

117 Kurt, Y. (2014). “Piri Reis”, Uluslararası Piri Reis Sempozyumu, (haz. Yılmaz Kurt, Ertan Ünlü), Ankara, s.3-5

118 Burada önemli bir nokta da şudur ki; Kitab-ı Bahriye’de yer alan içeriğin tamamı Piri Reis tarafından tecrübe edilmemiş, haritaların ve kılavuzların önemli bir kısmı başka kaynaklardan elde edilmiştir.

XVI.yy’ın ilk yarısında Barbaros Hayreddin Paşa gibi ünlü denizcilerin Osmanlı donanmasına katılması, Türk denizciliği tarihinde yeni bir süreci başlattı. Doğu ve Batı Akdeniz’de gerçekleşen yoğun mücadelelerde bu döneme kadar kesin sonuç alınamamış idi.119 Ancak Akdeniz ve çevresindeki müslüman denizciler zaman zaman yaptıkları ani baskınlarla rakiplerine kısmi zararlar vermekteydiler.120 Esasen bu dönemde müslümanlara karşı Avrupa devletleri çoktan cephe almış idi. Kimi zaman İspanya kimi zaman da Papalık ve Venedik öncülüğünde çevrelenmiş idiler. Onların böylesine geniş çaplı bir organizasyonla hareket etmesi, Türk denizcilerinin hareket alanını kısıtladı. Böylece küçük gruplar halindeki Türk ve müslüman denizcileri ortadan kaldırmak daha kolay olacaktı. Tüm bu gelişmeler karşısında I.Süleyman’ın çözüm üretmesi ve bunu gerçekleştirmesi gecikmedi. Hayreddin Paşa gerçek ismi ile Hızır Reis öncülüğünde küçük gruplar halindeki Türk denizcilerini bir araya getirtti. Böylece birleşik hristiyan kuvvetlerine karşı büyük bir kuvvet meydana getirildi. Avrupa tarafından beklenen durumun aksine gelişen olaylar Akdeniz’deki siyasi dengeyi Türkler lehine bozdu.

II.Selim tahta çıktığında kaptan-ı deryalık makamında Piyale Paşa vardı. 1510’lu yıllarda doğan Piyale Paşa esasen Hırvat asıllı bir devşirme idi.121 Sarayda çeşitli kademelerde görev aldıktan sonra 1553 yılında donanmanın başına atandı. I.Süleyman’ın isteği üzerine Turgut Reis ile birlikte Fransa’ya yardım etti. İspanya kıyılarına baskınlar yapıp ganimet elde etti. Ayrıca bu baskınlarla Avrupalı denizcilerin gücünü de zayıflattı. 1557 yılında Turgut Reis ile birlikte Tunus üzerine hareket etti.122 Burada Cerbe adasının ve Bizerte’nin ele geçirilmesinde önemli bir rol oynadı. Burada kazandığı başarının ardından Akdeniz’in batı kıyılarında kontrol yeniden Türklerin eline geçmiş oldu. Piyale Paşa 1565 yılında Malta kuşatmasına katıldı, ancak Osmanlı donanması burada başarı kaydedemedi. Bir yıl sonra Sakız adasının yanında Akdeniz’de irili ufaklı birçok adayı Osmanlı topraklarına kattı. 1568 yılında kaptan-ı deryalık görevinden alınsa da denizciliğe devam etti. 1571’de Kıbrıs’ın fethinde Osmanlı donanmasında yer aldı.

1568 yılında Piyale Paşa’nın görevden alınmasının ardından kaptan-ı deryalığa Müezzinzade Ali Paşa getirildi. Ali Paşa’nın nerede ve kaç yılında doğduğu

119 Çoruh, H., Ertaş, M.Y., Köse, M.Z. (2011). Osmanlı Dönemi Akdeniz Dünyası. İstanbul: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s.19-24.

120 Sancar, E., a.g.e., s.150-159.

121 Sancar, E., a.g.e., s.173-174.

bilinmemektedir. Babası müezzin olduğu için Müezzinzade olarak tanındı. Sarayda çeşitli görevlerde başarı sağladıktan sonra yeniçeri ağası oldu. İlginç bir şekilde kara kuvvetlerinin başından alınıp deniz kuvvetlerinin başına getirildi. Komutası altındaki Osmanlı donanmasıyla beraber 1571 yılında İnebahtı üzerine harekete geçti. Burada başarı elde etmenin mümkün olmadığını söyleyen Cafer Paşa, Uluç Ali Reis ve Hasan Paşa’nın uyarılarına aldırış etmeden Osmanlı donanmasını savaşa sürükledi. Burada yoğun saldırı altında kalan Türk gemilerinin tamamına yakını yok edildi. Müezzinzade Ali Paşa’da savaş alanında hayatını kaybetti. Savaşta onunla birlikte dönemin önemli denizcileri de Osmanlı donanmasının kayıpları arasında yer aldı. Savaştan sadece kendi idaresindeki gemiler ile birlikte geri çekilen Uluç Ali Reis kurtuldu.

1571 yılında Osmanlı kaptan-ı deryasının savaş alanında ölmesinin ardından bu göreve donanmanın 30 gemilik bir kısmını savaş alanından kurtaran Uluç Ali Reis getirildi. Uluç Ali Reis diğer bir ismiyle Kılıç Ali Reis, 1500 yılında İtalya’da hristiyan olarak dünyaya geldi. Müslüman korsanların Avrupa kıyılarına yaptığı bir baskında esir olarak ele geçirildi. Daha sonra Uluç Ali Reis müslüman oldu ve böylece özgürlüğüne kavuştu. Müslüman denizcilerin arasına katılarak onlar ile birlikte hareket etti. 1550’li yıllara gelmeden dönemin ünlü denizcilerinden Turgut Reis ile tanıştı ve onunla beraber hristiyan denizcilere karşı mücadele etti. Onun yanında tecrübe kazanarak denizlerdeki konumunu güçlendirdi. Turgut Reis tarafından 1551 yılında İstanbul tersanesine getirildi. Burada Osmanlı donanmasına katılarak Reis olarak görevlendirildi. 1565 yılında Turgut Reis’in Malta kuşatması sırasında savaş alanında hayatını kaybetmesi üzerine Trablusgarp Beylerbeyiliğine getirildi. Burada Osmanlı idari birimleri arasında görev alması ve Akdeniz kıyılarında Osmanlı Devleti’ni iyi bir şekilde temsil etmesi, İstanbul merkezli Osmanlı sultanının dikkatinden kaçmadı. Uluç Ali Reis’in günden güne artan başarıları, onun 1568’de Cezayir Beylerbeyisi olmasını sağladı. Kuzey Afrika savunmasında hristiyanlara göz açtırmayan Uluç Ali Reis buradaki başarılarının dışında, Avrupa kıyılarına da ani baskınlar yaparak müslümanların menfaatlerini korudu. 1571 yılında kaptan-ı derya Müezzinzade Ali Paşa ile birlikte İnebahtı Savaşı’nda yer aldı. Osmanlı kuvvetlerin mağlup olurken, donanmanın adeta yıkıma uğradığı bu savaşta üstün kaptanlık becerisini kullanarak kendi idaresine bağlı gemileri ve denizcileri başarılı bir geri çekilme ile kurtardı.

Uluç Ali Reis’in, Müezzinzade Ali Paşa’nın ardından kaptan-ı derya olduğu sıralarda bir kıyas yapmak gerekirse, Osmanlı donanması küçük denizci beylikleri kadar

daralmış idi. İnebahtı’da kaybedilen gemi ve denizcilerin yokluğu, birleşik hristiyan kuvvetleri ile yoğun mücadelenin yaşandığı Kuzey Afrika kıyılarında hissedilmeye başladı. Osmanlı sahillerinin tehlike altına girmesi, hristiyan denizcilerin Akdeniz’de denetimi ele alma çabası ve deniz ticaretinin durma noktasına gelmesi Uluç Ali Reis’in bir an önce çözmesi gereken acil sorunlardı. Osmanlı donanmasının denizlerdeki eksikliği bu sorunların hepsinin birleştiği nokta idi.

Belgede 1574 Tunus seferi organizasyonu (sayfa 70-74)