• Sonuç bulunamadı

31

32

İlk dönem fıkıh usulü eserlerinin önemli bir kısmı, fürû meselelerde mezhebin delillerini açıklayıp, kendi mezheblerini savunmaya çalışmışlardır. Bir mezhebin fürû meselelerini temellendiren ve kaynaklardan elde edilişini açıklayan fıkıh usulü kitaplarının yöntemi, (Hanefî) fukaha metodu diye isimlendirilmiştir. Bu yöntem en fazla yayıldığı ilmî muhit dikkate alındığında, bazı usulcüler tarafından Hanefî metodu diye de ifade edilmiştir. Aynı gaye ile yazılan fakat kelâm ilkeleriyle ilgisi kurularak yazılan eserlerin yöntemi ise, mütekellimîn metodu diye adlandırılmıştır. Bu yöntem de aynı zaman da Şâfiî metodu olarak anılmıştır.138 Fukaha metodu esas alınarak yazılan eserlerde fıkhî misaller çok fazla iken mütekellimîn metodu esas alınarak yazılan eserlerde fıkhî meseleler, sadece misal verme kabilindendir. Fukaha metodunun mu?, yoksa mütekellimin metodunun mu? daha faydalı olduğu konusu ise tarih boyunca tartışılmıştır.139

XIII. yüzyıldan itibaren, fıkıh usulünde felsefe ve mantık dilini kullanma eğilimi yaygınlık kazanmıştır. Bu dönemde fukaha ile mütekellimîn metodu birleştirilerek, karma (memzûc) metot şeklinde usul eserleri yazılmıştır.

1.1. FUKAHA METODU

Fukaha metodu, belirli bir fıkıh mezhebine sıkıca bağlanarak fürû hükümlerle alâkalı bir şekilde fıkıh usulünü incelemektedir. Ayrıca kaideleri belirleme hususunda fukaha metodunda, tümevarıma140 ağırlık verilmektedir. Bu yöntem en çok Hanefîler tarafından kullanılmış ve bu mezheple özdeşleştirilmiştir.141

Hanefî imamları bütüncül olarak fıkıh usulü kuralları yerine, çok fazla sayıda fürû meselelere dair çözümlemeler bırakmışlardır. Ancak bu örnekler arasında, bazı usul kurallarını da zikretmişlerdir. Bu nedenle, hanefiyye veya fukaha metodu denilen bu fıkıh usulünün özelliği; mezhebin kurucu usulcülerinin ictihad ederken izlediği

138 Köksal, Dönmez, a.g.m. , C. 42, s. 202-203.

139 Hacı Yunus Apaydın, İslam Hukukunda Deliller ve Yorum Metodolojisi (el-Müstaṣfâ Çevirisi), Kayseri: 1994, s.7; Muhammed Ebu Zehra, İslam Hukuku Metodolojisi, çev. Abdulkadir Şener, Ankara: 1973, ss. 24–26.

140 Tek tek olgulardan genel önermelere geçmek için izlenen düşünme yoludur. Diğer bir deyişle özelden genele, tikelden tümele ulaşmaktır. Örneğin: İnsan canlıdır ve beslenir. Hayvan canlıdır ve beslenir. Bitki canlıdır ve beslenir. O hâlde tüm canlılar beslenir.

141 Köksal, Dönmez, a.g.m. , C. 42, s. 203.

33

kuralların tespit edilmesi ve mezhepteki fürûa ait görüşlere münasip bir usulün oluşturulması şeklindedir.142

Hanefî fakihleri sonraki dönemlerde, bu çözümlemeleri çok dikkatli bir şekilde incelemişlerdir. Birbirine benzeyen olayların içindeki ortak noktayı ve mezhep imamlarının görüşünü üzerine inşa ettiği ilkeyi bulmaya gayret göstermişlerdir.

Dolayısıyla ilk müctehidlerden rivayet edilen görüşlerin irtibatlandırılmasını ve bunların savunulmasını başarmışlardır. Ayrıca aynı ilkeleri kullanarak yeni meselelere çözüm üretmişler ve mezhep içindeki bütünlüğü sağlamışlardır. Nitekim fürû‘, Hanefî mezhebinde usulü belirleyici olması sebebiyle çok büyük öneme sahiptir. Hanefî fukahası da fürû‘ ile usul eserleri arasında bir ihtilaf gördüklerinde, fürûa ait eserleri öncelemişlerdir. Ancak fürûun Hanefî fıkhında bir önceliğinin bulunması, zaman zaman bazı olumsuz sonuçları da meydana getirmiştir. Çünkü sadece fürûu esas alarak hüküm çıkarma ve fürûu rivayet etme faaliyetleri sebebiyle, ileriki dönemlerde katı ve keskin kuralcılığa dönüşen meseleler vâki olmuştur.143

Bununla birlikte bu yöntem Hanefî fıkhına, değişen şartlara göre her olayı keskin ve katı kuralcılıkla değil, durumu kendi içerisinde çözme imkânını da kazandırmıştır. Hanefîler, fer‘î çözümlerden hareketle asıllara yönelmişler ve re’y, genel hukuk mantıklarında belirleyici bir rol oynamıştır. Kelâmcılar ise tam tersine, asıllardan fer‘î çözümlere yönelmişler ve lafızlardan hüküm istinbâtına, büyük önem vermiştirler.144

Fukaha metodunun daha iyi anlaşılması için, metodun oluşumunun ve tarihçesinin bilinmesinin büyük önemi vardır. Bu nedenle burada fukaha metodunun oluşumu, eserleri ve tarihçesi incelenecektir.

İtikâdî ve fıkhî mezheplerin büyük çoğunluğu, kurucularının isimleriyle adlandırılmaktadır. Fukaha fıkhı da, Kûfe merkezli olarak Irak bölgesinde hicrî ilk iki yüzyılda başlamıştır. Bu fıkıh usulünün meydana gelmesinde, büyük etkiye sahip olan Ebû Hanîfe’ye atfen Hanefî metodu diye de isimlendirildiği olmuştur.

Hanefîlerden günümüze ulaşan fukaha metoduna örnek ilk çalışma, Kerhî’nin er-Risâle fi’l-uṣûl adlı eseri olarak zikredilmektedir. Ancak bu kitap, bazı genel

142 Ali Bardakoğlu, “Hanefî Mezhebi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Ankara: TDV Yayınları, 1997, C. 16, s. 12.

143 a.g.e. , C. 16, s. 12.

144 a.g.e. , C. 16, s. 12.

34

kaidelerden bahseden bir risâledir. Dolayısıyla Hanefî usulünün ilk geniş kapsamlı örneği, Cessâs’a ait el-Fuṣûl fi’l-uṣûl adlı eserdir. Bu eser, fukaha metodunun meydana gelmesini sağlayan metinlerden biridir. Debûsî’ye ait Taḳvîmü’l-edille’de, Hanefî fıkıh usulünde çok mühim bir yere sahiptir. İlk defa şer‘î fiil, hissî fiil ayırımını terimleştiren, ehliyet bahsini usul ilmine dâhil eden Debûsî’dir. Ayrıca bu eser edâ ehliyeti, vücûb ehliyeti ayırımını ortaya koymakta ve lafızların dörtlü taksimini sistemleştirmektedir.

Debûsî aynı zamanda, mezhepler arası mukayeseli hukuk (hilâf) ilminin kurucularından sayılmaktadır.145

Bu eserleri, Serahsî’nin el-Uṣûl’ü ile Fahrülislâm el-Pezdevî’nin Kenzü’l-vüṣûl’ü takip etmektedir. Bu iki eser daha sonraları, Hanefî usulünün temel kaynakları haline gelmiştir. Bu eserler arasında, ciddi benzerlikler de bulunmaktadır.146

1.2. MÜTEKELLİMÎN METODU

Mütekellimîn metodunda kelâm ilkeleriyle, usul konuları arasında bir alâka oluşturma maksadı öne çıkmakta ve mütekellimîn metodunda tümdengelim147 yöntemine ağırlık verilmektedir. Mütekellimîn usulü eserlerin kaleme alınmasındaki amaçlardan bir tanesi de, kelâm kaideleriyle bağlantısı bulunan fıkıh usulü kurallarının gözden geçirilmesidir. Ayrıca fıkıh usulü eserlerinin mezheplere bağlı kalınarak yazılması, karşıt görüşleri dışlama amaçlı değildir.148

İslâm hukukunda günümüze ulaşabilen ilk mütekellimîn metodu eseri, Şâfiî’ye ait olan er-Risâle’dir. Genel olarak Şâfiî’lerin takip ettiği mütekellimîn metodunda, usul kuralları mevcut deliller ve mantıkî muhakeme içinde oluşturulmuştur. Yani mezhepteki fıkhî görüşlerden, bağımsız bir şekilde hareket edilmektedir. Bir bakıma usul kuralları, fürûa hâkim olup ona yön vermektedir. Sonraki dönemlerde Kādî Abdülcebbâr ve Bâkıllânî, kelâmla fıkıh usulünü uyumlu bir hale getirmeye çalışmıştır. Gazzâlî’de bu

145 Köksal, Dönmez, a.g.m. , C. 42, s. 203.

146 Bardakoğlu, a.g.m. , C. 16, s. 12.

147 Tümdengelim; genel ilkelerden hareket ederek, tek tek olaylar hakkında bir yargıya ulaşma yoludur.

Kısaca, genelden özele ve genelden genele uzanan düşünme biçimine tümdengelim denilir. Yani genelden, özeli çıkarsayan akıl yürütme biçimi, tümdengelimdir.

148 Köksal, Dönmez, a.g.m. , C. 42, s. 204.

35

düşünceyi pekiştirerek şer‘î bilimlerin en üst mertebesinin kelâm olduğunu, diğer bilimlerin kelâmın ancak cüz’ü olabileceğini ifade etmiştir.149

Mütekellimîn âlimlerinden Bâkıllânî’ye ait et-Taḳrîb ve’l-irşâd adlı eser, Cüveynî tarafından kendisinin et-Telḫîṣ fî uṣûli’l-fıḳh adlı kitabında ihtisar edilmiştir.

Cüveynî’nin el-Burhân fî uṣûli’l-fıḳh adlı usul eseri de, mütekellimîn metodunun en güzel örneklerindendir. El-Menḫûl, Gazzâlî’nin hocası el-Cüveynî’nin ders için yazdığı notlardan yararlanarak hazırladığı bir eserdir. Gazzâlî, Debûsî’nin Taḳvîmü’l-edille’sini ve Eş‘arî âlimlerin eserleriyle birlikte Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’nin el-Muʿtemed’ini de incelemiştir. Diğer Hanefî usulcülerin çalışmalarını da araştıran Gazzâlî, el-Müstaṣfâ’yı kaleme alırken bütün bu bilgi ve birikimden yararlanmıştır. Mütekellimîn usulüyle yazılan dört kaynak eser ise şunlardır;

Ebü’l-Hüseyin Basrî’nin Muʿtemed’i, Kādî Abdülcebbâr’ın ʿUmed’i, el-Cüveynî’nin el-Burhân’ı ve Gazzâlî’nin el-Müstaṣfâ’sıdır. Mütekellimîn metodunun en güzel örneklerinden olan el-Müstaṣfâ, kelâm-fıkıh usulü ilişkisiyle ve İslâmî ilimler hiyerarşisiyle büyük bir çığır açmıştır. Kitabın girişindeki ifadeler, mantıkın özetlenmesi ve mantıkla nazarî ilimler arasında bağlantının kurulması, esere ayrı bir ehemmiyet kazandırmıştır. Ayrıca fıkıh usulünü, dörtlü bir tasnif ile ele alışıyla sonraki dönemde yazılan eserler üzerinde çok büyük bir iz bırakmıştır. Eż-Żarûrî fî uṣûli’l-fıḳh adlı eserinde İbn Rüşd el-Hafîd, el-Müstaṣfâ’yı örnek almış ve bir nevi eseri özetlemiştir. Bunun yanında İbn Rüşd esere, orijinal katkı ve düşünceler de eklemiştir.150

1.3. KARMA (MEMZÛC) METOT

Özellikle XIII. asırdan itibaren kelâm ilminin felsefîleşmesiyle birlikte, giderek felsefî ve mantıkî kavramlar fıkıh usulü eserlerinde fazlaca yer almaya başlamıştır.

İslâm felsefesinde gelişen mantık ilminin dili, fıkıh usulünde yazım dilini oluşturur hale gelmiştir.

Bu tarz yazımın genel olarak özellikleri, usulün incelediği meseleleri amelî sonuçlardan bağımsız şekilde ele almak ve önceki dönemlerde karşılaşılmamış çeşitli meselelere odaklanmaktır. Fıkıh usulünün bu dönemde işlevi, fıkhın felsefesini yazım tarzıyla birlikte yapma şeklinde değişiklik göstermiştir. Dolayısıyla fıkıh usulünü bir

149 Gazzâlî, el-Müstaṣfâ, C. I, s. 18, 20.

150 Köksal, Dönmez, a.g.m. , C. 42, s. 204.

36

mezhebin sözcüsü olmaktan çıkarıp, bütün şer‘î ilimler için ortak bir yöntem amaçlandığı söylenebilir. Bu dönemde Fukaha ve Mütekellimîn metotlarını, birleştirmek amacıyla bazı eserler yazılmıştır. Karma yöntem denilen bu eserlere, İbnü’l-Hümâm’ın et-Taḥrîr’i ile İbnü’s-Sââtî’nin Bedîʿu’n-niẓâm’ı örnek gösterilebilir.151

Tâceddin es-Sübkî’nin, çok sayıda usul kitabınını özetleyerek telif ettiği Cemʿu’l-cevâmiʿ, bu dönemin eserlerindendir. Ayrıca Bedreddin ez-Zerkeşî’nin, tüm fıkıh usulü meselelerini bir arada toplamak amacıyla yazdığı el-Baḥrü’l-muḥîṭ’i de, zikredilmesi gereken eserlerdendir. XIX. yüzyıldan itibaren başlayan yenilikçi ve modernist hareketlerde, Şevkânî’nin büyük bir etkisi olmuştur. Şevkânî’nin İrşâdü’l-fuḥûl adlı eseri, belirli bir mezhebi savunmadan karşılaştırmalı bir şekilde yazılan usul eserlerdendir.

Müteahhirîn döneminin âlimlerinden Büyük Ali Haydar Efendi’ye ait Usûl-i Fıkıh Dersleri adlı eseri de, klasik Hanefî eserlerindeki içeriği Türkçe’ye aktarmıştır.

Seyyid Bey’de Usûl-i Fıkıh Dersleri ve Medhal ile kelâm ilmi ile fıkıh usulü arasında üst seviyede bir irtibat kurmuştur.

2. DEBÛSÎ VE GAZZÂLÎ’NİN ŞER‘Î HÜKÜMLERİN DELİLLERİNE