• Sonuç bulunamadı

V, 234

An-asıl münşâ-i erbâb-hüner olan Tokat kasabasından olup sinn ü sâli henüz bâliğ-i nisâb-ı şebâb olmazdan akdem Arabî ve Farisî ve Türkî iş'ârı ve m ünşe’at u âsârı makbûl-i udebâ-yı zemân olduğundan gayri tarîkat-i aliyye-i mevlevîyeye intisâbı olmağla Tokat şeyhi hıdmetinde sikke-pûş bir nev-civân iken şeyhü’l-vüzerâ Hekimoğlu Ali Paşa-yı merhûm Trabzondan üçüncü def'a sadâret-uzmâya m ed’uvven gelir iken Tokat’a uğradıkta kasîde ve tarih sunup Ali Paşa dahi kadrini ârif olmağla izn-i şeyh ile dairelerine alıp Âsitâneye götürmüşler idi. Lâkin cevelân-ı tab'aları iktizası üzere bir vadide sâbir-kadem ve bir sûretle hem-dem olmayıp âlüfte mizac ve lâübâlî-meşreb olmasıyla tarîk-i hâcegân-ı hümâyuna idhâl olunmuş iken o makûle kayyudât-ı sûrîye kendüye pâ-bend-i ta ’alluk olamayup gâh dîvân kaleminde evân- güzar olur ve gâh dîvân küttaplarıyla taşralarda keşd ü güzâr eder idi. Evâil-i hâlinde mey ü mahbuba meyil ve evâhirinde tarikat-i aliye bereketiyle salah-ı hâle nâil olduğu

hâlde ber-vech-i sâbık bu hilâlde kayyudât-ı dinivîyeden bîl-külliye dâmen-keş-i uzlet ve iş bu 1206 senesi rebiyyülahiri hulûlunda âzim-civar-ı gufrân ve rahmet olmuştur.

Havaî tarzında hezliyyâtını gören yârân u garâib sergüzeştini işiten ihvân-ı sâde-dilân merhûmun ne ayarda olduğun fehm ü idrak edemeyip “harâbâtı görenler her biri bir hâletin söyler” fehvâsınca herkes hakkında bildiği kadar söyler idi. Halbuki merhum âyine-i tabi'-i sâf ve sîne-i bî-kînesi küdurât-ı kayd-ı nâmusdan pâk u şeffaf olmağın bazı hüzâlleri etrafdan alıp Kânî Efendi şu kafiyede bir beyit veya bir mısra buldum kafiyede tenük nasıl tahmîs ü tazmîn etmeli diyerek tahyîc-i tab' etmeleriyle hezele dair bazı iş'ar söylediklerinden hezelliyâtı sair-i âsârdan çoktur. Lâkin Arabî ve Farisî (235)ve Türkî nazir-i na't-ı şerîfleri ve vâridât-ı evliyâtullâha nice nazâir ve tahmisleri ve nice eş'ar-ı pâkizeleri vardır ki erbâbı indinde makbuldür ve m ünşe’âtı eş'arına galibdir deyü Edib tarihinde muharrerdir.

Merhumun vefatına şu'râ-yı asrın ser-imdâdından meşhur Vehbi Efendi’nin söylediği tarihdir.

Gitti gevher idi gûyâ o m u 'ârif Kânî

24.(Peykî) Hasan Efendi

V, 235

Peykî Hasan48 Efendi’nin birkaç def'a defterdâr ve vezir kethüdalığıyla nâm-dâr olup memdûhü’l-etvâr ve sahâ’ vü kerâmetle şehr-tiş'ar ve birkaç def'a müzâyaka-i

48i^ K H ü s n ü ) yanlış y a zılm ış olup doğrusu û - * (H a s a n ) dır.

maliyeden dolayı erkân-ı devlet dû-çâr-ı acz ü hayret oldukları halde bazı eshâm icadetmek gibi ihtira'ât ve tasarrufât ile idare-i umûr-ı defteriye muvafık olduğundan umûr-ı maliyede mahareti müsellem sigar u kibâr idi ancak gayet hadîdü’l-mizac bir zât olduğundan kendisini sevenler olduğu gibi kadh ü zemmini iltizam eden bir hayli kimseler dahi bulunduğuna mebnî kadh ü medhi hakkında müverrihlerin kelâmları ihtilaf üzere bulunmuştur. 1201 tarihinde üçüncü def'a defterdar iken azliyle yerine Ahmed Nazif Efendi defterdar oldukda akdemce tekayüdiye ve sadaka-i şâhâne olmak üzere bazı zu'efâya tevcih olunmuş olan maâşlar mahzâ hasar-ı mîrîdir deyü bu bahâne ile Hasan Efendi’nin defterdarlığında vukubulan tevcihâtın bir kıta defterini tertib ü refi'lerini telhis ile hatt-ı hümâyun-keşîde ettirip şunun bunun yanında dahi kendisini kadh ü zemm etmekte olduğunu Hasan Efendi istima' edicek ol asırda Nazif Efendiyi kimesne lisânına almağla cesaret edemez iken sahib-i tercüme-i me’lûf olduğu tavr-ı lâübâli üzere hemen kapıya vurûd ve kethüdâ-yı sadr-ı âlî Hayri Efendi’nin odasına su'ûd birle Reisülküttap Bekir Paşa-zâde Ataullah Bey Efendi dahi hâzır olduğu halde Latif Efendi hakkında duhân-ı şikayeti bâz u bey49 bana ne ta'n u şütûm ağaz ederek bu oğlan nice bir bizim peşimize düşüp mahzâ icrâ-yı nefsâniyet içün bizleri itham garziyle müddet-i defterimizde vukubulan tevcihât-ı makulemizi izâat-ı mîrîdir deyü ref' ve böyle şân-ı saltanata mahal-i harekete tasaddî birle vesile-yi inkisâr ve bedduâ olduğu yetişmeyübde hakkımızda zebân-ı ta'n u teşnî’yi dırâz ederek olmayacak kelimât-ı fazîhaya ictirâ edermiş. Zaman-ı defterimizde ne kadar tevcihât vukubuldu ise cümlesinin hüsn ü kubhu yek yek mâlumumuz olup devlete hıyânet midir yoksa ber- mûceb sadâkat cümleten lâzım-ı şân-ı saltanar olan tevcihât-ı cüzziye ile (236)taraf-ı saltanara duâ aldırmak ve arz-ı devlete sıyânet etmek ile tahsil-i ubûd etmedir, nîk ü bed

4 9

-yi J J i

bizler cevabını vermekte âciz değiliz o an zuhûrumuzdan bu âna gelince elimizden geldiği kadar hulûs-ı taviyyet ü istikamet ile bu din ü devlete eylediğimiz hıdmet ile mübâhî ve müftehir ve mâzallahu-teâlâ bir vecihle hıyânet ü sû-i hareketimiz vuku'bulduğu âmme-i âlemiyâna rûşen ve bâhir iken ânın gibi ağzında şîr-i mâderî kokan bir çocuk böyle iki de bir de icrâ-yı garaz-fâsidi ile aleyhimize düşmek ne demektir. Fî mâ b a'd bizden elini çeksin alîmullah-ı bî-nefis rikâb-ı hümâyun sarılup söylemedik söz komam ve kendisini alemlere rüsvâ ve bed-nâm eylerim deyü ateş-mahz oldukda çünki N azif Efendi ol asrın en mukabbil ve müteneffizlerinden mukarreb ve manzûr-ı pâdişâhî olmasıyla aleyhinde söz söylemekte muhâtara vü melhûz olduğu misüllü Hasan Efendi dahi ricâl-i devletin makbul ve müteheyyizlerinden vacibü’r- reâyâ bir zât olduğundan Kethüdâ Bey ile Reis Efendi mevkî-i müşkilde bulunup azîm-i telâş ederek hâşâ sizin gibi zât-ı âlî kadri böyle olmayacak hâlât-ı gayr-i sahihâ ile tekdir ü ithâm kaydına düşeler. Siz cümlemizin peder-i mânevisisiniz j J*l j VI JSjjj

sözleridir deyü güc hâl ile ateş-i tehevvür azabını teskin edebilmişler ve nihayet hoş imdi mani değil yine kendisi bilir biz lazım olanı beyân ettik mütenebbih oldu ne güzel-i vâlâ ben yine işimi bilirim diyerek kalkıp hanesine gitmiş ve ba'dehû bir ay zarfında tevkiî50 ve çend-mâh mürûrunda kethüdâ-yı sadr-ı âlî olmuş idi. M u ’ahharen ordu-yı hümâyunda dahi mühim ve mutenâ-yı m e’muriyet ve mansıblarda istihdam olunarak Cezâirli Hasan Paşa’nın sadâretinde yine kethüdâ-yı sadr-ı âlî olup ancak Hasan Paşa’nın Dersaadetce garez ve nefsâniyete mahmûl olan bazı hâlâtı Hasan Efendi’nin ihtârıyla zuhûra geliyor deyü bâ-irâde-i seniyye kethüdâlıkdan azl olunmuş idi. Ândan sonra dahi bazı hudemât-ı mühimmede bulunup ordu-yı hümâyundan

5 0 <

T evkii ya da T evki ci; Padişah buyruklarına nişan işaretini yapan m e m u r yani tuğra-keştir.

Dersaadet’e vurûdundan birkaç gün mürûrunda nâ-mizâc olarak işbu iki yüz altı senesi rebiyyülâhirinde tayy-i defter-zende-gânî eylemişdir. Biz yine sadede gelelim.

Benzer Belgeler