• Sonuç bulunamadı

1. ARAP ALFABESİNİN DOĞUŞU VE HAT SANATI TARİHİ

1.3. İslâmî Hattın Gelişmesi

Hat sanatı sadece kitaplarda, levhalarda, fermanlarda kullanılmamış; mimarînin tamamlayıcısı olduğu kadar, pek çok farklı eşya yapımında kullanılan maden, ahşap, çini veya dokuma gibi sanat eserlerine de anlamlı bir şekilde yansımıştır14. Ancak araştırmamızın konusunu teşkil eden ve mimarî alanda kullanılan hüsn-i hat genellikle mermer üzerine işlenmiştir.

İlk dönemlerde bilenlerin az olmasına karşılık, öğrenme ve öğretme araçlarının süratle geliştirildiği Arap yazısı, zamanla, Kur’ân-ı Kerîm’in hatasız ve lisanın da hatasız yazılmasını sağlayacak şekilde donatılmıştır. Bu alfabede seslileri temsil eden harfler veya işaretler erken dönemde görülmemektedir. Arapçanın gereği olarak, sessiz harflerin kendi söylenişinde vermesi gereken kısa sesleri verebilmesi için önce renkli noktalar, bunların yerine -yaklaşık bir asır sonra- hususi işaretler (hareke) oluşturulmuştur. Yine şekil itibarıyla birbirine benzeyen ve harekelerle okunan harflerin sesini farklı yerlerde (üst, alt) ve adette (1, 2 veya 3) konulan noktalarla (önceleri bunlar

13 M. Şinasi Acar, Türk Hat Sanatı, Antik A. Ş. Kültür Yayınları, İstanbul, 1999, s. 19.

da kısa mail çizgiler halindeydi) tespit usûlü (rakş) geliştirilmiştir. Hatta zaman ilerledikçe, muhtemel yanlışlıkları önleyebilmek amacıyla, noktalı harflerin, aynı şekle sahip noktalı olanlardan kolayca ayırt edilmesi için de "noktasız (mühmel) harf işaretleri” kullanılmıştır. Başlama tarihlerine dair hâlâ muhtelif görüşler ileri sürülmekle beraber, Hicret'i takip eden iki asır zarfında gittikçe gelişme gösteren bu ıslah hareketleri daha ziyade Arap filolojisini ilgilendirmektedir. Ancak, gerek noktalar, gerek hareke ve noktasız harf işaretleri, hattın sanat oluşunda müzeyyen yapılarıyla büyük rol oynamıştır. Yine Arap alfabesinin gereği sıkça kullanılan 'elif-lam' harf-i tarifi de yazının güzelliğinde daimî bir denge unsuru olmuştur15.

Şimali Arap yazısı, muhtelif devirlerde en fazla kullanıldığı bölgeye nispetle, Anbârî, Hîrî; H i c a z ’ a gelişiyle Mekkî ve Hicret’ten sonra da Medenî (bu son ikisi için topluca Hicazî) isimleriyle gelişmiştir. İslâm medeniyetinin kitaplaştırılan ilk metni olan Kur’ân-ı Kerîm, işte bu Hicazî yazıyla rak (parşömen) üzerine siyah mürekkeple, harfleri noktasız ve harekesiz yazılmıştır ki böyle ilk örneklerde sonradan kazanılacak olan sanatsal ağırlığı aramak boşunadır16.

Hüsn-i hat sanatının kaynağı olarak Arap alfabesinin çeşitliliği ve harflerin morfolojisi, beraberinde yazıya bir estetik kazandırmaktadır. Arap elifbasındaki 28 harf, temel şekillerinin yanı sıra harflerin başta, ortada ve sondaki kullanımlarına bağlı olarak 40’ın çok üzerinde farklı formda yazılabilmektedir. Aynı harfin birden fazla şekilde yazılabilmesi, yazıyı meydana getiren çizgilerin monotonlaşmasını önleyip çizgiye hareket kattığı gibi, istenildiği takdirde klasik satır nizamından farklı bir şekilde; yazıda kompozisyon (istif) yapma imkânı da sağlamaktadır.

Hat sanatının tarihini Kur’an-ı Kerîm’in kaleme alınış zamanına kadar götürebiliriz. Hat sanatı içerisinde bugün kullandığımız ölçüler, o dönemde henüz keşfedilmemiş olsa da okunabilir bir yazı icra etme çabasıyla yazılan kutsal metinler, gerek içerikleri gerekse günlük yazışmalardan farklı bir gayretle yazılmaları nedeniyle görece sanatsal nitelik taşımaktadır.

Yazının güzel olmasının önemi ile ilgili ilk vahiy kâtiplerinden ve dolayısıyla ilk hattatlardan olan Hz Ali’nin şu sözü dikkat çekicidir;

15 M. Bedreddin Yazır, a.g.e., s. 60.

“Yazının güzelliği, elin dili ve düşüncenin zarafetidir”17

Bugün kullandığımız ölçülerin ve artık kullanılmayan kûfî yazının, Emevîler devrinde (M.S. 661-750) ortaya çıktığı bilinmektedir. Bu dönemde ekonomik ve toplumsal seviyenin yükselmesiyle sanatsal alanda da büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Emeviler devrinde gelişen şehir imarı, Kur’an ve edebî kitap istinsahı da artmış, Kur’an-ı Kerîm’in çoğaltKur’an-ılmasKur’an-ı için uğraşan kâtipler çalKur’an-ıştKur’an-ırKur’an-ılmKur’an-ıştKur’an-ır. Özellikle İbn-i Mukle hem Emevî halifesi hem de bir hattat olarak yazıya büyük önem vermiş, yazının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Yine Emevîler devrinin en büyük hattatlarından olan ve ilk celi (iri) yazı hattatı olarak kabul edilen Halid, Mescid-i Nebevî’nin kıble duvarına Şems Suresinden Kur’an’ın sonuna kadar altınla ilk abidevî yazı yazan hattattır18.

Emevîler devrinde hat sanatına genel olarak bakıldığında celi, sülüs, tumar ve sülüseyn olmak üzere dört çeşit yazı kullanıldığını görmekteyiz. Abbasîler devrine gelindiğinde Irakî adı verilen bir yazı türünün geliştirildiğini ve Kufî hattının yavaş yavaş önemini kaybedip XII. asırda da Arap yarımadasında artık kullanılmadığını görüyoruz. XII. asırdan sonra kufî hattı Kuzey Afrika, Endülüs ve Mağrib’de yuvarlaklaşarak (Fotoğraf: 5) İran’da ve doğusunda meşrık kûfisi ve mağribî adıyla aklâm-ı sitte’nin yayılmasına kadar kullanılmıştır19.

17 Turan Koç, İslâm Estetiği, İsam Yayınları, İstanbul, 2014, s.154.

18 Muhiddin Serin, Hat Sanatımız, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 1982, s.39. Ayrıca konu ile ilgili daha geniş bilgi için bkz. Arthur Upnam Pope, A Survey of Persian Art, Vol. 2, p. 1710.

Fotoğraf 5: Savaş Çevik’e ait kufi hattı. (Fotoğraf: Çetintaş, 2017.).

Kûfî yazının özellikle Endülüs’te ve Mağrib’te Mağribî ismiyle kullanıldığı ve İslâm coğrafyasının tümünden ziyade yalnız bu bölgelere has bir yazı türü olduğu bilinmektedir20. Nitekim bu yazının kûfînin köşeli özellikleriyle, neshin yuvarlak biçimleri arasında bir geçiş olarak karakterize edildiği de görülmektedir21. Mushaf’ın korunmasında, ilmin yayılmasında en etken unsurun kitâbet yani yazı olduğu tesbit edilmiştir. Yazının gelişmesinde ve yayılmasında en büyük pay sahipleri özellikle halife, sultan, emir ve vezir gibi devlet ricâlinin desteklediği kâtibler, verrâklar ve nessâhlâr ön plana çıkmaktadır22. Birçok Mushaf, tefsir ve fıkıh kitabı ve dînî eserlerin Arap yazısının Mağrib’e intikalinde ilk durak yeri olan Kayravân’da kûfî hatla normal mürekkeple, bazen de renkli deriler üzerine altın mürekkeple yazıldığı müşahede edilmiştir23.

20 Uğur Derman, Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler, İstanbul, 2002, s. 5.

21 Abdulkadir Yılmaz, “Endülüs ve Mağrib’te Kufi Hattının Tarihi Gelişimi”, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Erzurum 2012, sy. 29, s. 121-139.

22 Abdulkadir Yılmaz, “Endülüs ve Mağrib Hattatları”, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Erzurum 2013, sy. 30, s. 159-190.

Fotoğraf 6: VIII. yüzyıla tarihlenen kufi hatla yazılmış bir Mushaf sayfası. http://cudl.lib.cam.ac.uk/view/MS-OR-00770/6 (17.14.2016.).

BİRİNCİ BÖLÜM

KÛFÎ YAZI, AKLÂM-I SİTTE VE SELÇUKLU SÜLÜSÜ

İslâm’ın kabulünden önce abidevî amaçla kullanılan yazı türü ma’kılî yazıdır. Ancak bu yazı türü, kalemle yazılarak değil; nakış aletleriyle çizerek ve hakk edilerek uygulanmıştır. İslâm’ın kabulünden bir süre sonrasına kadar da bu yazı türü kullanılmaya devam edilmiştir. Ancak kalem ile yazılmadığından gerçek yazılar arasında sayılmayıp, mecazî yazılardan kabul edilmiştir ve estetik hususiyetleri de ancak resmedilmeleri bakımından değerlendirilmektedir. Kalın ve ince ma’kılî olmak üzere başlıca iki türü bulunmaktadır24.

Benzer Belgeler