• Sonuç bulunamadı

İrec, Tûr, Selm, Sührâb, Rûyîn-ten

GİRİŞ Çalışmanın Amacı

6. Yegânoğlu Ulvî- Bursavî

2.1.3. Osmanlı Haricinde Devlet Adamları

2.1.8.12. İrec, Tûr, Selm, Sührâb, Rûyîn-ten

İrec; İrân’ın pişdâdiyân sülalesinden Feridûn’un oğludur. Feridûn; ülkesini oğulları Selm, Tûr ve İreç’e paylaştırır. Selm ve Tûr’un kardeşlerini öldürmesi üzerine İreç’in oğlu Minuçehr, tahta çıkarak Selm ve Tûr’u öldürür (Levend, 1984: 158).

Memduhun övgüsünde zikredilen İrec ve Tûr; İrân ve Tûrân’a hükmetmeleri ile konu edilir (K.17/20). Dünyanın geçiciliği anlatılırken İran’ın büyük hükümdarları arasında adları anılır:

Kanı Dârâ vü Efrîdûn u Dârâb

Ya Selm ü İrec ü Tûr u ya Sührâb (H 1b, M. 2/23)

Şehnâme’de gücü ve yiğitliğiyle anılan Sührâb, babası Rüstem’in bilmeden öldürdüğü oğludur (Zavotçu, 2006: 480). Beyitlerde memduhun gücünün üstünlüğü anlatılırken kıyas unsuru yapılır (K.8/33). Babası Rüstem’le telmih edildiği bir beyitte Sührâb’ın hançeri teşbih edilir (K.24/3).

151

Keyâniyân sülalesinden Güştasb’ın oğlu olan İsfendiyâr’ın lakabı “Rûyîn-ten”dir (Levend, 1984: 160). Bir beyitte Sührâb’la birlikte memduhun kudretinin anlatılmasında konu edilir. Memduhun kahrının ateşinin Rûyînten’i su gibi eriteceği, kılıcının suyunun ise Sührâb’ı korku ateşine düşüreceği ifade edilir:

Âbveş âteş-i kahrunla erir Rûyîn-ten

Âb-ı tîgunla düşer âteş-i havfa Sührâb (H 29a, K. 6/33)

2.1.8.13. İskender

İskender, Yunan kralı Büyük İskender ile peygamber olduğu varsayılan Zülkarneyn’in birbirine karıştırılmasıyla ortaya çıkmış efsânevî hükümdârdır (Şişman ve Kuzubaş, 2007:157).

İskender-Saltanat

Divan’da doğu ve batıya hükmetmesiyle zikredilen İskender (M.11/33), memduh için teşbih unsuru yapılır. Memduh; adaletle, itibarla, yiğitlikle, hükmetmekle, kahramanlığıyla İskender olarak düşünülür (K.8/25). Dârâ ile anıldığı bir beyitte muhabbet mülküne şâh olan âşığın İskender’in saltanatının gösterişiyle ilgilenmediği belirtir:

Muhabbet şehrine şâhum ki vardur hayli dârâtum

Aceb mi eylesem İskender ü Dârâya istiğnâ (H90b, G. 3/2)

İskender-Ayna

İskender’in beyitlerde sıklıkla zikredildiği hususlardan biri ayna unsurudur. İskender, denizdeki gemileri görebilmek için yüksekçe bir yere ayna yaptırır. Rivâyetlere göre bu ayna ile gemiler, bir aylık yoldan görülürmüş (Tökel, 2000 :202-203). Beyitlerde genellikle Cem’in kadehiyle birlikte zikredilir. Şarap kadehi, İskender’in aynası ve Cem’in kadehine benzer (K.11/2; G.112/2). Âşık, gözüne âlemi gösteren ayna olarak kadehi tercih ettiğini, İskender’in aynasını istemediğini dile getirir:

Câm-ı mey âyîne-i âlem-nümâdur çeşmüme

Ben ne mirât-ı Sikenderde ne câm-ı Cemdeyin (H 177a, G. 450/4)

İskender’in aynası, gönül için teşbih unsuru olur (G.147/3). Bir yapının güneş şeklindeki işlemeleri ile kıyaslanır ve İskender’in aynasının ona eş değerde olmadığı

152

ifade edilir (K.24/16). Güneş, ışığını ayna gibi yansıtmasıyla İskender’e teşbih edilir (K.26/23).

İskender-Âb-ı Hayât

İskender; Hızır’la zulûmât ülkesine giderek “âb-ı hayât”ı aramış. Hızır suyu içmiş olmasına rağmen İskender içememiştir (Tökel, a.g.e: 191). Bu hadisenin telmih edildiği beyitte İskender, sevgilinin dudağını arayan âşıklar için kullanılır (G.146/2). Hızır’la birlikte karanlıklar ülkesine yaptıkları âb-ı hayât seyahati ile zikredilir. Ölümsüzlük suyunu arayan İskender için bile ölüm, kaçınılmazdır:

Gerek Hızr ol gerek İskender ölümün çün mukarrerdür

Çeküp zulmet belâsın çeşme-i hayvânı neylersin (H 173b, G. 433/3)

İskender’in Ye’cüc kavmi (Bkz. İlgili Madde) için bir sedd yaptırması kıssasına telmih yapılır (G.81/4; G.544/4).

2.1.8.14. Kahramân

İran’ın Pişdadiyan sülalesine mensup hükümdarlarından Tahmuras’ın oğludur. Meşhur bir pehlivandır (Levend, 1984: 156).

Memduhun övgüsünde Kahramân, kıyas yapılarak konu edilir (K.8/33; K.10/14). Bir beyitte güç ve kuvvet sembolü olaması dolayısıyla kılıçla birlikte ele alınır (G.423/8). Kahramân, büyük bir pehlivandır. Sevgili, gönülleri yıkmasıyla Kahramân olarak tasavvur edilir:

Kahr ile küşt-gîr-i dili ol civân basar

Bir Kahramân durur ki niçe pehlevân basar (H 231a, G. 176/1)

Sevgilinin gözleri öldürücü etkisi ile Kahraman olarak telakki edilir (G.253/1; G.327/1; G.601/5).

2.1.8.15. Kârûn

Hz. Musa’nın kavminden olan Kârûn, Allah’ın ona verdiği hazinelerin çokluğuyla kibirlenmiş ve sonunda Hz. Musa’nın duasıyla malıyla birlikte yere geçmiştir (Aydemir, 2000: 277-280).

153

Beyitlerde Kârûn; malıyla gururlanması, yerle bir olması ile ele alınır. Dünya malına minneti olmadığını belirten şair, Kârûn’a ve hazineye istekli olmadığını belirtir (G.553/4). Hz. İsa’nın tecridi ile birlikte zikredildiği bir beyitte Kârûn’un, malıyla yere geçmesi hadisesi telmih edilir (G.283/4). Şair, mal ve mülküyle gururlananları alçak olarak nitelendirir. Minnetinin Allah’a olduğu, Kârûn’un eline bakmayacağını belirtir:

Mağrûr-ı mâl-ı devlet olan dûna bakmazın

Şükrüm Hudâyadur kef-i Kârûn’a bakmazın (H 85a, Msm. 36/2)

2.1.8.16. Kayser

Kayser, eski Roma ve Bizans imparatorlarına verilen addır (Pala, 1995: 318). Memduhun övgüsünde Kayser, diğer büyük hükümdarlarla birlikte küçümsenerek konu edilir:

Bu eyvân u bu dîvân u bu ayş u nûşını görse

Olur Efrâsiyâb u Kayser ü Cemşîd ü Cem çâker (H 32b, K. 8/34)

2.1.8.17. Kaytafâ

İskender zamanında yaşamış Mağrib ülkesinin kadın padişahıdır. İskender tarafından denizden akıttırılan sularla Kaytafâ’nın ülkesi harap ettirilmiştir (Şişman ve Kuzubaş, 2012: 159).

Bir beyitte ülkesinin deniz suları altında kalması ile telmih edilir. Şair, ülkeye benzettiği vücudunun yok olmasını Kaytafâ’nın ülkesinin ortadan kalkmasına benzetir:

Vücûdum mülki oldı pâdişâhum fakr ile ma‘dûm

Sanasun Kaytafâ mülki harâb idüp yakar deryâ (H 41b, K. 15/32)

2.1.8.18. Keyhüsrev

Keyhüsrev; Keykâvus’un torunudur ve iktidar, ihtişam, kudret, saltanat sembolü şahsiyetlerden biridir (Tökel, 2000: 209-220).

Keyhüsrev, bir beyitte “câm” ile söz konusu edilir (M.7/7). Bazı beyitlerde sultan anlamıyla kullanılır (G.74/5). Aşk mülkünün Keyhüsrev’i olmak isteyen âşığın; başındaki yaranın pamuğu da keyânî tâcı olarak tasavvur edilir:

N’ola Keyhüsrev olsam mülk-i aşka ey lebi Şîrîn

154

2.1.8.19. Keykâvus

Keykâvus, Keykubâd’ın oğlu ve on ikinci İran padişahıdır (Tökel, 2000: 221). Memduhun üstünlüğünün anlatıldığı bir beyitte zikredilen Keykâvus, memduhun sünnet eğlencesinde aş-pez/aşçı olarak görev yapacak derecede ifade edilir:

Âş-pezlikler idüp matbahına Keykâvûs

Şerbetün kâsesinün hidmetin itsün Fagfûr (H 43b, K. 17/8)

2.1.8.20. Keykubâd

Keykubâd, Keyâniyân tahtına oturarak hükümdarlığını ilan eden bir şahsiyettir (Tökel, 2000: 227). Şair, sevileni överken Keykubâd’ı onun yanındaki kullardan biri olarak zikreder (G.140/3). Keykubâd ve Keyhüsrev, bir beyitte “tâc” unsuru ile birlikte zikredilir. Bu şahıslar devletiyle anılır:

Eserdür hâke bak her lâle bir tâc-ı Keyânîden

Ne sandun devletin Keyhüsrevün yâ Keykubâdun ne (H 212b, G. 610/5)