H
er varolanın, onu başka varolanlardan ayıran ve mahiyetini belirleyen özel işlevi ile gaye sebebinin bulunduğu temel kabulünden yola çıkan İbn Rüşd'e göre, insanı öteki canlılardan ayınp imtiyazlı bir ko
numa yükselten de ona özgü "akıl gücü" dür. Filozofun kendi deyimi ile
" insan, zatı (cisimli varlığı) ile değil, ancak zatıyla birlikte bulunan akıl sebebiyle insandır ve varlık a lanındaki her şeyden daha degerlidir. " Akıl ise "varolan lar arasındaki düzen ve tertibi düşünüp kavramanın (idrak) ötesinde bir şey olmayıp",
onun, biri nazari/teorik, diğeri ameli/pratik şeklinde iki işlevi bulunmaktadır.61 Dolayısıyla insanın varlık gayesi, akıl gücünü kullanarak nazari ve ameli yetkirıliğe ulaşmaktır.62 Bunun ise tesadüfen yahut kendiliğinden gerçekleşecek bir durum değil, tam tersine bir "zihniyet" ve "yöntem" sorunu olduğu açıktır. İbn Rüşd'e göre insa
nın varlık gayesini gerçekleştirmesini sağlayacak olan "zihniyet" in (para
digma) kurucu ilkeleri şöylece sıralanabilir:
a. Herhangi bir konuda bilgi edinmek isteyen ve zihinsel bir faaliyete yönelen kişi, bunu yaparken yalnızca "gerçeğe ulaşma amacı"nı
( talebü'l-hakk)
gütmelidir.63b. Hiçbir engel ve mazeret, gerçeğe ulaşma çabası içinde olan kimse
yi yolundan alıkoymamalı, o daima görev ve sorumluk bilinci ile gerçeğin peşinde koşmalıdır.64
. . .
61 Tehatüt: Tehdfütü't-Tehdfüt (tlık. Silleyman Dünya), Kahire 1980, il, 560-561; es-Se
mıi'u't-tabi'i: Telhfsü's-Semıi'u't-tabf'f, s. 151-152, 159; Telhfsü'n-Nefs: Telhisü Kitıi
bi'n-Nefs (tlık. A. Fuad el-Ehvani), Kahire 1950, s. 60.
62 el-Keşf' el-Keş/ an menıihici'l-edille fi akıiidi'l-mille (thk. Mahmud Kasım), Kahire 1964, s. 24 ı .
63 Tehıifüt, 1, 416, il, 547.
64 Faslü'l-makıil: Faslü'l-makıil fi mıi beyne'l-hikmeti ve'ş-şerf'ati mine'l-ittisıil (Türk
çe çevirisi ile birlikte nşr. Bekir Karlığa) İstanbul 1992, s. 68.
___..2.6 l b n R ii ş d F e l s e f e s i
c. İnsanlığın gerçeğe ulaşmak adına felsefe ve bilim alanında ortaya koymuş bulunduğu yöntem, tecrübe ve bilgi birikimi asla göz ardı edilmemelidir. 65
d. Gerçeği bulma yolunda yöntem, tecrübe ve görüşlerinden yararla
nılabilecek kimselerin sahip oldukları inançlar ile mensup oldukta
n din, mezhep ve toplum, hiçbir şekilde gerçeğin önüne geçirilme
melidir. 66
e. Karşılaşılan hiçbir fikir ve düşünce körü körüne kabul edilmemeli, tam tersine "eleştirici" ve "seçici" davranılmalıdır.67
f. Her şeye rağmen insan aklının kavrayıp çözüme kavuşturmada ye
tersiz kaldığı metafizik sorunlar konusunda son söz "vahy"e bıra
kılmalı; ancak, uzmanlık şartını haiz olanların güçleri nispetinde yorum yapma hak ve sorumlulukları da teslim edilmelidir.
g. Özellikle metafizik sorunlara ilişkin hiçbir yorum, kesin doğru ola
rak değil, başkalarına oranla daha tutarlı ve başarılı yorum şeklin
de telakki edilmeli; daha tutarlı ve daha güvenilir başka yorumların ortaya konulmasının da her zaman için mümkün olduğu asla unu
tulmamalıdır. 68
h. Herhangi bir araştırma yapılırken izlenebilecek en doğru ve yararlı yöntem, doğrudan doğruya "sorun"u ele alıp inceleyerek, çözüme yönelik "tez"in ortaya konulmasıdır.
i. "Sorun"un çözümüne ilişkin olarak ileri sürülmüş olan herhangi bir görüşten yola çıkılarak yeni bir çözüm yahut yorum arayışına gidil
mesi halinde, hareket noktası olarak alınan o görüş (antitez), -san
ki kendisinin savunduğu görüşmüşçesine- bütün dayanak ve ge
rekçeleri ile birlikte, son derece tarafsız ve önyargısız bir yaklaşım
la ortaya konulmalı69; ilk bakışta gerçek dışı gibi görünen bu görüş karşısında, onu ileri sürenin bakış açışı ve gerekçeleri doğrultusun
da bu durumu ortadan kaldıracak sağlam ve tutarlı öncüller bul
maya çalışılmalı, konu tekrar tekrar gözden geçirilmelidir.7°
Böylece ilimde bağnazlığa ve dogmatizme yer olmadığını, ilim zihni
yetinin tarafsız, objektif, her tür düşünce ve görüş karşısında saygılı,
da-65 A.g.e., s. 70-71; Tehô.füt, 1, 224.
66 Faslü'l-malcal, s. 68-69.
67 A.g.e., s. 69, 71-72; Tehô.füt, il, 546-547.
68 A.g.e., 1, 383-384, 415; il, 649, 758, 791-792.
69 A.g.e., 1, 224, 373.
70 A.g.e., I, 347-348.
i l i m Z i h n i y e t i v e Y ö n t e m i l k e l e r i 21_
ima ihtiyatlı bir tavn şart koştuğunu belirten İbn Rüşd, gerçeğe ulaşma yolunda -yanılmış bile olsa- ortaya koyduğu yöntem, tecrübe, bilgi ve görüşlerden yararlanılan herkese şükran duyulması gerektiğini söyleye
rek, bir ilim adamında bulunması gereken "hak ve kadirbilirlik" vasfının altını çizmiştir.
İbn Rüşd, gerçeğe ulaşmak kadar, onun diğer insarılarla paylaşılma
sının da büyük önem taşıdığı ve bunun da bir yöntem işi olduğu kana
atindedir. Filozofa göre, herhangi bir konuda karşısındakini aydırılat
mak isteyen kişi, öncelikle muhatabının zeka, bilgi ve kültür düzeyi ile bu düzeyin gerektirdiği söylemi iyi ve doğru bir şekilde belirlemelidir;
aksi halde istenilen neticenin alınması mümkün değildir. Bu husus, özellikle nazari ilimlerin ilgi alanına giren konular söz konusu olduğun
da daha bir önem kazanır. Çünkü nazari konular, özellikle de metafizik meseleler sıradan insarılar için adeta rüya gibidir. Dolayısıyla bu tür so
yut problemlerle arıların gerektirdiği söylemlerin, ancak bu gibi husus
ları kavrayacak zeka ve bilgi düzeyine sahip olarılar için bir arılam ifade edeceğini belirten filozofumuz, bunu şöyle bir örnekle açıklamaya çalı
şır: Sözgelimi, sıradan bir kimseye, çıplak gözle bakıldığında pabuç bü
yüklüğünde gözüken Güneş'in yerküreden yaklaşık yüz yetmiş kere da
ha büyük olduğu söylendiğinde, o, bunun imkansız olduğunu söyle
mekle kalmaz aynı zamanda bunu söyleyen kişinin rüya gördüğünü dü
şünür. İbn Rüşd, buradan hareketle, soyut ve teorik bilgileri kavraya
bilecek bir zihin gücüne doğuştan sahip bulunarılar için dahi, işin başın
da, doyurucu olan ve kesinlik ifade eden deliller bulmanın güçlüğüne dikkat çekerek, gerçeğin elde edilmesi kadar başkalarına aktarılmasının da bir yöntem ve sabır işi olduğunu belirtmektedir.71
Bu gibi incelikleri gözardı ederek, herkesi ilgilendirmeyen sorurılar ile bunlara ilişkin yorumların, uluorta tartışılmasının çoğu insan için fayda
dan çok zarar getireceğini savunan İbn Rüşd, bu hatayı işlediklerini dü
şündüğü kelamcıları ve özellikle Gazzfili'yi eleştirirken bile yukarıda sıra
lanan ilke ve ölçüleri daima gözetmiş 72; aynca diğer çalışmalarında da aynı duyarlılığı daima göstermiştir.73 Nitekim o, Aristo'nun eserlerine yazdığı orta ve büyük şerhlerde onun görüşlerini kendi anladığı ve
istedi-. istedi-. istedi-. istedi-. istedi-. istedi-.
7 1A.g.e.,1, 345-346.
72 Sözgelimi bkz., Tehıifüt, 1, 150- 151, 249, 348-349, 402, 4 12-413, 415; il, 520, 614-615, 651, 732, 735, 828, 854, 874; ayr. bkz., Sanoğlu, H., "lbn Rüşd'ün Bakışıyla Gazzali ve Felsefe", llmiAraştırmalar, İstanbul 1996, sy. 3, s. 87- 100.
73 Nitekim De Boer da aynı hususa işaret eder (bkz., De Boer, T.J., ls/am'da Felsefe Ta
rihi (çev. Yaşar Kutluay), Ankara 1960, s. 133).
_21 l b n R O ş d F e l s e f e s i
ği gibi değil. Aristo doktrininin temel ilkelerini belirledikten sonra, bu il
keler doğrultusunda açıklamaya çalışmıştır. Cevami' olarak anılan eser
lerinde ise, bu kitapların hemen girişinde açıkça belirttiği gibi, Aris
to'nun görüşlerinden "burhani" bulduklarını kendi yorumlarını da kata
rak ortaya koymuştur.74 Aynı şekilde
Tehdfütü't-Tehdfüfün
başında yer alan" bu kitabın amacı , Ebu Hamid'in Tehdfütü'l-felasife adlı kitabında ileri sürdüğü görüşlerin doğruluk ve doyuruculuk derecesini göstermek ve bunların büyük bir kısmının kesinlik ve doğruluk derecesinden uzak ol
dugunu ortaya koymaktır''75
şeklindeki ifade, İbn Rüşd'ün, kendisinin belirleyip benimsediği ilim zihniyeti ve yöntem ilkelerine olan bağlılığını açıkça gösterir niteliktedir.Filozofumuzun Fizika'ya yazdığı büyük şerh ile
Telhisu Kitabi'l-Kı
yds'ta, Aristo'nun ilmi ve felsefi kişiliğiyle ilgili olarak şu ifadeler yer al
maktadır:
"Aristo mantık, fizik ve metafiziği kurdu ve geliştirdi. Bunları o kurdu di
yorum, çünkü bu ilimler üzerine ondan önce yazılmış olan eserler bah
sedilmeğe bile değmez ve onun yazdıklarının yanında çok sönük kal
maktadır. Bunları tamamlamıştır diyorum, çünkü ondan sonra günü
müze gelinceye kadar, yani on beş asırdır hiç kimse onun yazdıklarına ne bir ilave yapabilmiş, ne de onlarda önemli bir hata bulabilmiştir."76
"Bu adamın (Aristo) durumu ne kadar ilginç, insan fıtratından ne ka
dar farklı! Öyle ki adeta ilahi inayet onu, biz insan topluluğuna, insan türünde en son yetkinliğin somut bir örneği olarak ortaya çıkarmıştır.
Bundan dolayı eskiler ona 'el-ilahi' adını verirlerdi."77
tık bakışta bir insan hakkında söylenemeyecek ölçüde aşın övgüler içeren bu sözler her ne kadar onun, Aristo'yu "aşılamaz bir otorite" ola
rak gördüğü şeklinde yorumlanmaya müsait görünüyorsa da, kanaati
mizce, İbn Rüşd'ün ilim zihniyeti ve yöntem ilkeleri ile birlikte değer
lendirildiğinde, bu ifadelerin Aristo hakkında ortaya konulan "kadirbi
lirlik" ve "hakşinaslık" tavrının ötesinde herhangi bir anlam taşımadığı açıkça görülecektir .
Maschler), Chicago 1969, s. 29.
77
Telhisu Kitdbi'l-Kıyds (thk. C. Cihami, Telhisu Mantıki Aristo, 1-III, Beynıt 1982 içinde), s. 213.