• Sonuç bulunamadı

3.2. Küresel İklim Değişikliği, Dünyada ve Türkiye’de Olası Etkileri

3.2.2. İklim Değişikliğinin Olası Ekonomik Etkileri

1990’larda iklim değişikliğinin önemli boyutlara varmasıyla, enerji-ekonomi- çevre birlikte analiz edilmeye çalışılmıştır. 1990’lardan itibaren, 3E (Energy, Economy, Environment) şeklindeki bu yaklaşım, İklim değişikliklerindeki bazı kısıtlamalar ve düzenlemelerle birlikte dünya genelinde ele alınarak türlü modeller, yaklaşımlar ile zorunlulukları meydana getirmiştir. Rio ile Kyoto’da organize edilen toplantılar, atmosfere verilen emisyon ve çevre kirliliğine ilişkin bu düzenlemeler ve zorunluluklar arasındadır (Çoban ve Kılınç, 2015: 199). Aşağıda Tablo 3’te görüldüğü gibi dünyadaki yenilenebilir enerji tüketiminin hangi kaynaklardan ne kadar tüketildiği milyon ton petrol eşdeğeri cinsinden gösterilmiştir.

Tablo 3:Dünya Yenilenebilir Enerji Tüketimi (MTEP)

Enerji Kaynakları 1990 1995 2000 2005 2010 2015 2017

Güneş Enerjisi 0,1 0,1 0,3 1,0 7,7 58,8 100,2

Rüzgâr Enerjisi 0,8 1,9 7,1 23,6 77,3 188,2 254,0

Jeo, Biyokütle ve diğer 23,5 32,9 41,9 57,6 85,5 121,8 132,6

Toplam Yenilenebilir Enerji

Tüketimi

27,3 35,0 49,3 82,1 170,5 368,8 486,8

Kaynak: BP, 2018

Tablo 3’te dünya üzerinde alternatif enerji kullanımı 1990’da 27,3 MTEP iken zamanla büyük ölçüde yükselerek 2017’de 486,8 MTEP seviyesine çıkmıştır. 1990’da 0,1 MTEP olan güneş enerjisi kullanımının 2005’e kadar büyük bir yükselme olmadı. 2015’ten sonra önemli derecede yükselmeler görüldüğü ve 2017 yılında 100,2 MTEP düzeyine çıkmıştır. Rüzgâr enerji kullanımı 1990’da 0,8 MTEP iken 2017’de ortalama %200 yükselerek 2017’da 254,0 MTEP düzeyine çıkmıştır.

Aşağıda Tablo 4’te 1990’dan 2017 yılına kadar dünyadaki bölge ve ülkelerin yaratmış olduğu karbon emisyon miktarının milyon ton cinsinden gösterimi verilmiştir.

59

Tablo 4:Dünyadaki Bölgelerden ve Ülkelerden Kaynaklanan Karbon Emisyonu (Milyon Ton)

1990 1995 2000 2005 2010 2015 2017 ABD 4953,0 5205,4 5726,8 5863,7 5508,2 5214,4 5087,6 Kuzey Amerika 5668,2 5961,3 6606,1 6821,8 6476,3 6201,6 6121,0 Güney &Orta Amerika 658,9 793,9 905,2 1004,1 1187,3 1358,9 1309,8 Almanya 1003,1 884,3 849,4 822,1 779,8 753,5 763,8 Türkiye 136,4 161,2 206,4 225,2 278,5 346,7 410,8 Rusya 2234,6 1617,8 1453,3 1466,6 1489,8 1495,4 1525,3 Avrupa 4690,1 4372,4 4452,8 4664,0 4406,9 4027,4 4152,1 Avrasya 3578,5 2388,1 2135,0 2193,2 2231,7 2195,0 2213,3 Orta Doğu 682,2 921,2 1063,8 1374,9 1745,8 2030,6 2112,2 Afrika 647,0 694,7 763,6 913,8 1078,5 1167,6 1204,9 Çin 2325,9 3028,8 3349,6 6077,9 8104,9 9163,2 9232,5 Hindistan 603,2 774,4 962,4 1204,5 1661,7 2146,3 2344,2 Japonya 1091,3 1180,2 1218,2 1276,7 1182,4 1196,8 1176,6

Asya & Pasifik 5370,1 6765,6 7696,0 11161,1 13947,5 15870,4 16330,4

Dünya Toplamı 21295,3 21897,6 23622,9 28133,2 31074,2 32851,9 33443,9

Kaynak: BP Statistical Review of World Energy: 2018

Tablo 4’e göre, karbondioksit emisyonlarına neden olan ülkeler arasındaki gelişmişlik seviyesinde büyük farklar bulunmaktadır. İlk sırada Çin yer alırken ABD ikinci sırada izlemektedir. Başka yönden bakacak olursak, Hindistan, Rusya, Japonya ve gelişmiş Batı Avrupa ülkeleri ABD ile Çin kadar olmasa da görece yüksek karbon emisyonu salgıladığı gözlenmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerden kaynaklanan karbon emisyonunun son zamanlarda büyük ölçüde yükseldiği söylenebilir. Bu durumun sebebi endüstriye dayanan üretimin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru kayması yönünde büyük bir etkisi olduğu söylenebilir. Ayrıca 1990’da Türkiye’de enerji piyasasından kaynaklanan karbon emisyonu 136,4 milyon ton iken zamanla yükselerek 2017’de 410,8 milyon ton düzeyine çıkmıştır. 1990 yılında 21295,5 milyon ton olan Dünya karbon emisyonu yükselerek 2017’de 33443,9 milyon tona çıkmıştır.

Düşük gelirli gelişmemiş Afrika ülkeleri ile Asya ülkelerinin karbon emisyonlarına bakıldığında iklim değişikliğinden en az sorumlu ülkeler olduğu söylenebilir. Ancak, iklim değişikliğinden kaynaklanan ekonomik zararların en çok bu

60

ülkelere yansıdığı, sonraki dönemlerde tekrar en fazla bu ülkelerin zarar göreceği Dünya Bankası ile Birleşmiş Milletlerin çalışmalarında görülmektedir. Bu durum, iklim değişikliğine sebep olan ülkelerle iklim değişikliğinden olumsuz etkilenen ülkeler arasındaki çıkar çatışmasını ortaya çıkartmaktadır. Çünkü iklim değişikliğine sebep olan Batı Avrupa ülkeleri, gelişmekte olan ülkelerle az gelişmiş ülkelerden sorumluluk almasını isterken kendileri sorumluluktan kaçınmaktadır.

Günümüzde endüstri çalışmalarında ihtiyaç duyulan enerjinin sağlanmasında tüketilen kömür, petrol gibi maliyeti düşük ve bol miktarda bulunmaktadır. Dünya’da kömür kaynaklarının yaklaşık 200 yıldan fazla bir zamanda talebi giderecek seviyede olacağı düşünülmektedir. Ancak kömür, en çok karbondioksit emisyonuna yol açan yenilenemeyen enerjidir. Diğer taraftan petrol kaynaklarında net bir düşme görülürken daha çok kaynağı bulunan doğalgaz talebinin yükseleceği düşünülmektedir (Yalçın, 2010: 192).

Türkiye, 2030 yılı için sera gazı emisyonlarında %21’in altında bir azaltım hedefi ortaya koymuştur. Bu hedef Türkiye’nin 1990 yılı düzeylerine kıyasla %512 yükselmesi veya 2012 yılı düzeylerine kıyasla %162 yükseleceği tahmin edilmektedir. Bu hedefin yeterli olmadığı düşünülmektedir. Türkiye’nin mevcut politikalarının önerdiği azaltmaların ve enerji piyasasıyla ilgili sorumluluklarını yerine getirdiği zaman, hedeflerinin neredeyse tamamına ulaşacaktır. 2030’da Türkiye’de emisyon azaltmında en büyük katkıyı hidroelektrik potansiyelinin tamamını kullanmasına bağlıdır (Climate-Transperency, 2016: 4). Ancak Uzmanlar, bu hedefler Türkiye’nin emisyon azaltımı konusunda gerçekçi hedefleri yansıtmadığı hatta Paris'te "artıştan azaltım" hedefinde bulunan Türkiye'nin aslında 2030'da sera gazı emisyonunu 2015'teki seviyenin iki katından fazla bir düzeye çıkarmış olacağını düşünülmektedir. Çünkü Türkiye'nin son yıllarda kömüre dayalı yatırımlarını artırması ve kömürün içerdiği yüksek karbon nedeniyle sera gazı salınımını artırması bu hedefin gerçekleşmeyeceğini göstermiştir.

Aşağıda Şekil 25’te görüldüğü gibi Türkiye'de kişi başına düşen karbondioksit miktarı gösterilmiştir.

61

Kaynak: IEA Enerji Atlası (2019).

Şekil 25:Türkiye'de Kişi Başına Düşen karbondioksit Miktarı (kg).

Şekil 25’te görüldüğü üzere karbondioksit emisyon miktarının 1973-2020 yılına doğru yükseldiği gözlenmiştir. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde karbondioksit emisyon miktarının daha fazla arttığı görülmüştür.

Türkiye’nin 1990-2017 dönemlerinde toplam sera gazı emisyon dağılımının hangi bileşiklerden meydana geldiği Şekil 26’de gösterilmiştir. Bu dönemde enerji talebinde ortaya çıkan artış sera gazlarında karbondioksit emisyonundaki bileşiklerin payını da arttırmıştır. Karbondioksit emisyon miktarı 2017 yılına kadar artarken, miktarı karbondioksit kadar olmasa da etkisi ve kalıcılığı karbondioksitten daha fazla olan metan gazı 2017 yılına kadar azalmıştır. Diğer yandan azot dioksit ve flor gazları kayda değer olmasa da 2017 yılına kadar artış göstermiştir.

Kaynak: TÜİK

62

Türkiye’nin 1990-2017 dönemlerinde toplam sera gazı emisyonu ve emisyonların sektörlere göre dağılımı Şekil 27’de gösterilmektedir. Yakıtların yanmasından kaynaklanan sera gazı emisyonlarında en büyük oranıyla enerji sanayisinde tüketilen yenilenemeyen kaynaklardan oluşan emisyonlardır. Endüstriyel işlemler ile ürün kullanımı çok azda olsa artış gösterirken, tarımsal faaliyetlerin yüzdelik değerinde bir artma olduğu ve atıklarda ise azalma olduğu söylenebilinir. Ayrıca Türkiye her yıl artan karbon emisyonunu gelecekte hedeflediği seviyenin altında görmek istiyorsak fosil yakıt kaynaklarının kullanım miktarını azaltmayı, enerji verimliliğini yaygınlaştırmayı, temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım miktarını yükseltmeyi ve iklim değişikliği politikalarını kalkınma politikalarıyla entegre etmeyi hedeflemelidir.

Kaynak: TÜİK

Şekil 27:Türkiye’nin Sektörler Açısından Toplam Sera Gazı Emisyon Dağılımı (%)