• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM YÖNETİM VE YARGI

2-1 Antakya’nın İdarî Taksimatı ve Şehir Yönetimi

Osmanlı Devleti’nin idarî taksimatı incelendiğinde, bunun kendisinden önce kurulmuş diğer Türk devletlerinden izler taşıdığı görülür. Eyalet-Sancak şeklinde karşımıza çıkan klasik Osmanlı idarî yapısında ilk sırayı alan eyaletlerin oluşturulmasında en başta güdülen amaç ise bunların iktisadî yönden kendi kendine yeterli olmasıdır. Her eyalet, devlet için üzerine düşen görevleri yerine getirmek zorunluluğundadır. Bu nedenle idarî taksimatın bilinmesi, iktisadî ve askerî durumun aydınlatılmasını sağladığı gibi, devletin idarî taksimatta nasıl bir ölçü kullandığını da gösterecek ve mühim bilgiler edinmemizi sağlayacaktır.

Klasik Osmanlı idarî sisteminde eyalet ve merkezlerin merkezi olan şehirler, aynı zamanda idarî bir merkez olma özelliğine de sahiptiler. Ülke yönetiminde, eyaletlerde ve sancaklarda görev yapan kimseler, aynı zamanda şehir idaresinden de birinci derecede sorumlu idiler. Bu sebeple Osmanlı idarî yapısında meydana gelen değişimler, doğrudan şehir idaresine de tesir etmiştir.

Osmanlı düzeninde, yerel yönetim birimlerinin çağdaş anlayışa benzer nitelikte ortaya çıktıkları dönem, Tanzimat dönemidir. Bunun öncesinde kent merkezlerinde belediye hizmetlerini üstlenen kurumlar olmakla birlikte, bölgeden

bölgeye zaman içinde farklılıklar gösteren bu kuruluşları yerel yönetim birimleri olarak nitelemek gerekir179.

Kaza, başlangıçta adlî bir birim olmanın yanı sıra, kadıya yüklenen kimi görevlerin idareyle doğrudan ilgili olmasından ötürü “adli-idarî” bir birim olarak nitelendirilmiştir. Yine adlî bir alt birim olan nahiyenin de idarî birim olarak değerlendirildiği görülmektedir.

Özellikle XVII. yüzyılın ikinci yarısında vezir rütbesi almış yani beylerbeyi ya da vali olmaya hak kazanmış olanların sayılarındaki artışa karşılık, eyalet sayısını artırma olanağının bulunmayışı önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Hükümet bu gibi kimselere ünvanlarına uygun görev veremeyince, dolaylı yollardan soruna çözüm aramış, bazı sancakları bağlı oldukları eyaletlerden ayırarak böylelerine geçim kaynağı olarak verir olmuştur. Daha önceleri kadılık için başvurulmuş bulunan bu yönteminin, yönetimde de yürürlüğe girmesi, merkezi otoritenin ülke çapında silinmesine yol açmıştır. Kendilerine “arpalık” olarak sancak gelirleri verilen üst düzeydeki kimseler, buralara gidip yönetimi doğrudan doğruya üzerlerine alma yerine, genellikle merkezde oturup, geliri ve idaresi kendilerine verilen küçük bölgenin yönetimini vekilleri eliyle yürütmeyi uygun görmüşlerdir. Önceleri

“mütesellim”, “kaim-makam”, daha sonra da “mütesellim” diye adlandırılan vekiller, çoğunlukla o bölgenin sivrilmiş ailelerine mensup kişilerdi180.

Tanzimat’ın ilan edildiği sıralarda valiler atandıkları eyalet merkezinde otururlardı. Antakya, Halep’e bağlı sancaklardan biri olduğu için yeni bir vali atandığında, vali ilk iş olarak “buyruldu” ile şehrin naip, mütesellim ve diğer ileri

179 Musa Çadırcı, “Osmanlı Döneminde Yerel Meclisler”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Ank., Eylül 1993, c.2, s.5.

180 Musa Çadırcı, “Tanzimat’ın İlanı Sıralarında Türkiye’de Yönetim (1826-1839)”, Belleten, Ank., 1988, c.LI, sa: 201, s.1216.

gelenlerine göreve padişahın isteği ve fermanı ile atandıklarını bildirirlerdi. Bu buyruldunun sureti, mahkemede şehir ileri gelenlerinin huzurunda okunmakta ve sicile kaydedilmekte idi. Örneğin;1216 (1801) yılında Halep Valisi İbrahim Paşa’dır.

Bu tarihten öncede kendisinin bu görevde bulunduğu bu tarihte kendisine Halep valiliğinin ibka edildiği ve bölgesine giderek idareyi alması, halkı koruyup gözetmesi, halka zulmedenleri ve ülkeye zarar verenleri defetmesi istenmiştir181.

Tanzimat’ın uygulanmasıyla birlikte yapılan idarî düzenlemede, köyden sonra ikinci birim olarak “kaza” ünitesi oluşturulmuştur. Köyler Osmanlı Devleti’nde en küçük yönetim birimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu birimde idarî görevlerin yerine getirilmesinde dönemlere göre farklılıklar gözlenmektedir. Halk burada bulunan ve “kethüda” denen yöneticileri aracılığı ile temsil edilmektedir. İmamlar, kethüdalarla birlikte yönetimde söz hakkına sahipdirler. A’yânların ortaya çıkmasıyla birlikte kethüdanın yerinin artık a’yânlar almıştır182.

XIX. yüzyılın başlarında 28 Zilhicce 1216 ve 1 Muharrem 1218 (1.05.1802- 23.04.1803) tarihli iki belgede Antakya’nın “Has”olarak Halep valisine verilmiş olduğu görülmektedir. Halep valisi, voyvodası aracılığı ile Antakya’yı idare etmektedir183.

Tazminat’a kadar, sancakta idarî görevler bir “voyvoda” tarafından yürütülmekteyken, Tanzimat’ın ilanından sonra 1840 yılı Mart ayından itibaren

“iltizam usulü” ve buna paralel olarak “mütesellimlik” kurumu da kalktı. Bunun yerine, tüm vergilerin doğrudan doğruya devlet hazinesi adına tahsil edilmesini sağlamak üzere bizzat padişah tarafından müstakil memur statüsüne sahip ve

181 A. Ş. S., Defter No:X, Belge No:19.

182 Çadırcı, “a.g.m”, s.5.

183 A.Ş.S., Defter No: X, Belge No:38-101.

“muhassıl” (muhassıl-ı emval) ünvanı taşıyan maaşlı bir memur, asayişi sağlamak üzere birde “Umur-u Zaptiye Memuru” atandı184.

Tanzimat’tan sonra yapılan idarî düzenlemeye göre Uzeyr Livası (Uzeyr ve Kınık), Payas Kazası ve Beylan Livası (Beylan ve Bakras, İskenderun Nahiyesi, Arsuz Nahiyesi) Adana eyaletine; Antakya Livası (Şeyhü’l-hadid, Kuseyr, Karamurd, Süveydiye, Altunözü, Cebel-i Akra-Ordu-), Halep eyaletine bağlıydı185.

XIX. yüzyılda Antakya yargı açısından bakıldığında “Merkez Antakya Kazası” ve ona bağlı Süveydiye, Cebel-i Akra, Kuseyr ve Altınözü Nahiyesi ile bunlara bağlı köy ve mezralardan oluşmaktaydı186.

15 Şaban 1217’de (11.12.1802) bir fermanla “Ayn-el Tel” derbent kasabasının ismi “Beylan” olarak değiştirildi ve Defter-i Hakani’ye bu ad ile kaydedildi187.

Halep eyaletine bağlı bir kaza188 olarak görülen Antakya Kazası Halep Beylerbeyliği tarafından atanan “Voyvoda” ve “Mütesellim”ler tarafından idare edilmiştir( 1823-27). Voyvoda ve mütesellimler hem idareci hem de maliyeci gibi görev yapmaktaydılar189.

Antakya, Halep eyaletine bağlı olarak idare edilmiş bir sancaktır. Halep valisine bağlı olarak pek çok idareci bölgede görev yapmıştır. XIX. yüzyılda Antakya’da; Mütesellim, Kaymakam, Voyvoda, Kethüda, Kale görevlileri, İhtisab Nazırı, Defter Nazırı, Mukayyid, Jurnal Katibi, Ayan, Muhtar, Zaptiye müdürü, Mahalle İmamları, Tahsildar, Esnaf Yöneticileri ve bir çok memur görev yapmaktadır.

184 Musa Çadırcı, “Türkiye’de Kaza Yönetimi, Belleten, Ank., 1989, c.LII, sa.206, s.237-240.

185 Tekin, a.g.e., s.100.

186 A.Ş.S.,Defter No:18, Belge No:158.

187 Salname-i Vilayet-i Halep, Def’a 29, H.1318; Def’a 30, H.1320, s.248.

188 A.Ş.S., Defter No:18, Belge No:56-81-131-132.

189 Özdemir, “a.g.m.”, s.120-123.

Halep eyaletinde 1800-1850 yılları arasında görev yapmış valileri tespit etmiş olmakla beraber burada sadece bunların isimlerini zikretmekle yetineceğiz.

Atanma Yılı Vali Adı

1215 (1800) İbrahim Paşa

23 Safer 1220 (1805) Alaaddin Paşa

4 şevval 1220 (1805) Hafız Veliyüddin Paşa

1221 (1806) Melek Ahmed Paşa zade Osman Paşa

1223 (1808) Yusuf Ziya Paşa

1224 (1809) Serveri Mehmed Paşa

1225 (1810) Osman Paşa

1227 (1812) Mehmed Ragıp Paşa

17 Muharrem 1228 (1813) Cabbâr-zâde Mehmed Celaleddin Paşa

1231 (1815) Ahmed Paşa

1233-1235 (1817-19) Hurşid Ahmed Paşa

1237 (1821) Mustafa Paşa

1239 (1823) Mehmed Behram Paşa

26 Ca. 1239 (1823) Mehmed Salih Paşa

1241 (1825) Haydar Paşa

1242 (1826) Hakkı Paşa

1242 (1826) Vahit Paşa

1242 (1826 ) Sirozi Yusuf Paşa

1243 (1827) Mehmed Emin Rauf Paşa

1244 (1828) İbrahim Paşa

1244 (1828) Behram Paşa

1244 (1828) Ali Paşa

1247(1831) Mehmed Paşa

1250 (1834) Reşid Mehmed Paşa

1253 (1837) Mehmed Ali Paşa

1256 (1841) Menlikli Mustafa Efendi

1257 (1841) Es’ad Paşa

1260 (1844) Vezir Mehmed Vecihi Paşa

1261 (1845) Vezir Osman Paşa

8 receb 1262 (1845) Vezir Mustafa Mahzar Paşa 13 ramazan 1264 (1847) Halil Kamil Paşa

10 Şaban 1265 (1848) Zarifi Mustafa Paşa

3 muharrem 1267 (1850) Londra eski sefiri Mehmed Paşa

2-1-1 Mütesellimin Atanması ve Görevleri

Mütesellimlik, XVI. yüzyılın sonlarından Tanzimat dönemine kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda mevcudiyetini devam ettirmiş olan bir müessesedir. Mütesellim, aslında beylerbeyinin ve sancak beyinin vekili olan kişidir190.

Elde edilmiş olan belgelerden anşaldığı üzere XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren vali, bazen de sancak beyleri görevleri başına gidinceye kadar kendilerine vekaleten, atandıkları bölgenin idaresini geçici bir süre için adamlarından birisine vermektedirler, bu vekillere “mütesellim” adı veriliyordu.

Özellikle 1627’den sonra yüksek yönetim kadrolarında görev alması gerekenlerin sayıları oldukça artmış, bunlara rütbelerine uygun görevler bulma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Vali olmaları gerekirken boş eyalet bulunmamasından ötürü kendilerine görev verilmeyen bir çok bey ve paşalara bazı sancakların idarî gelirleri “arpalık”191 olarak verilmiştir. Çoğu zaman rütbeleri ile uygun olmayan bu görevlere kendileri gitmemişler, adamlarından birisini buraya yerlerine göndermişlerdir. Bu adamları sancağın hem malî hem de idarî işlerini yürütüyorlar, karşılık olarak da gelirin bir kısmını kendilerine ayırıyorlardı ya da belirli bir parayı peşin olarak asıl mutasarrıfa ödedikten sonra sancağın gelirlerini kendi adlarına topluyorlardı. XVIII. yüzyıldan itibaren belgelerde bunlara “mütesellim”

denilmiştir192.

190Yücel Özkaya; “XVIII yüzyılda Mütesellimlik Müessesesi”, D.T.C.F.Dergisi, Ank.,1977, sa:28, s.369.

191 Arpalık, asıl maaşa ek olarak (Atının arpa parası karşılığı) yüksek rütbeli devlet görevlilerine (Vali, Vezir, Kadılara) bir bölge gelirinin bırakılması.

192 Çadırcı, a.g.e., s. 277-278.

XVIII. yüzyıldan itibaren mütesellimlik görevini elde eden yerli ailelerin bu görevin kendilerine kazandırmış olduğu salahiyetler sebebiyle edindikleri servet sonucunda çok fazla kuvvetlenmiş oldukları görülür193.

Antakya’da, 1820-1830 yıllarında yönetici olarak “mütesellim” adı verilen kişi bulunmaktadır. Askerî ve malî konularda yetkili olan mütesellim, bu amaçla 50-60 civarında mutemet adam istihdam ediyordu. Bu özelliğinden dolayı Antakya Sancağı, “mukataa sancak” özelliği gösteriyordu. Mütesellimin görev ve yetkilerinin mahiyetini anlamak için sicillerde pek çok kayda rastlamak mümkündür194.

Sancak sınırları içinde bulunan ve hazineye gelir getiren bütün kaynakların işletilmesi, denetimi ve en önemlisi vergilerin dağıtım ve toplanması, güvenliğin sağlanması, gerektiğinde asker yazılması gibi halkı doğrudan ilgilendiren hizmetlerin yürütülmesi onlara bırakılmıştı. Yöneticilerin görevlerini iyi yapmaları yasa gereği olduğundan bunlarla ilgili kayıtlar pek yoktur195.

Antakya’ya atanan mütesellimler göreve başladıklarında şehrin ileri gelenlerini toplamak suretiyle istişare ederlerdi. Bu görüşmelerde naip, müftü ve ileri gelenler toplantıya çağrılarak kaza ve nahiyelerde yaşayan halkın huzuru ve asayişi için yapılması gerekenler belirlenirdi196.

1824 yılında bu göreve Hacı Hüseyin Ağa atanmıştır. Görevini başarı ile yapması hasebiyle, 1825’de ikinci kez bu göreve getirilmiştir. 1826 yılında Ahmed

193 Özkaya, “a.g.m”., s.371.

194 Mütesellimlikle ilgili diğer belgeler; A. Ş.S., Defter No:ı, Belge No:35; Defter no:XVIII, belge no:6-18-54-76-84-125-126-127-128-147-154-168-172-173-214-233; Defter no: XX, belge no: 5-8-14- 17-23-25-28-29-38-42-46-48-50-56-60-74-81-85-96-101-111-113-114-115-118-119/b-120-122-126-131-132-133-134-148-149-154-158-161-162-164-165.

195 Çadırcı, a.g.e., s.25.

196 A. Ş. S., Defter No:XVIII, Belge No:6; A. Ş. S., Defter No:XX, Belge No:8.

Ağa’nın mütesellim olarak atandığını; fakat aynı yıl içerisinde başka bir göreve atanması nedeniyle yerine Ali Bey’in197 atandığını görmekteyiz.

1239-1243 (1823-1827) yılları arasında Antakya’da mütesellim olduğu zikredilenler; Civelek Hacı Bekir, Osman Bey, Seyyid Ahmed Ağa, Hacı Hüseyin Ağa, Ahmed Ağa, Ali Bey198, İbrahim Ağa, Hacı Hüseyin Ağa, El-hac Hasan, Ali Ağa, Ali Yaver Bey ve İbrahim Ağa199’dır. 1829’da Hacı Hüseyin Ağa mütesellim olarak görülmektedir200.

Mütesellimlerin atanmaları ile ilgili belgeleri incelediğimiz vakit bazı mütesellimlerin görevden alınmış olduklarına şahadet etmekteyiz. Bunlardan örnekler vermek suretiyle konuyu pekiştirmek mümkündür. Hicri 25 Zi’l-hicce 1239 (21.08.1824) tarihli buyrulduda ve 9 Cemaziye’l-evvel sene 1242 (9.12.1826) tarihli buyrulduda201 görüleceği üzere mütesellim Seyyid Ahmed Ağa’nın eski mütesellim İsmail Bey ile yapmış oldukları işbirliği, halkın giderek artan şikayetleri ve mütesellime karşı nefretleri üzerine bu durumun tespit edildiği, Halep valiliğininde gönderdiği buyruldu ile Seyyid Ahmed Ağa’nın görevine son vererek yerine

197 A.Ş.S., Defter No:XVIII, Belge No:18-147-168-233.

198 XVIII. numaralı A. Ş. S defterinde yer alan 6-18-54-76-84-125-126-127-128-147-154-168-172-173-214-233 numaralı belgelerde isimler geçmektedir.

199 XX numaralı A. Ş. S Defterinde yer alan 5-8-14-17-23-25-28-29-38-42-46-48-50-56-60-74-81-85- 96-101-111-113-114-115-118-165-119/b-120-122-126-131-132-133-134-148-149-154-158-161-162-164 numaralı belgerde mütesellimlerin isimleri geçmektedir.

200 BOA, HAT, D.N.444, G.N.22258/C.

201 “ Şeriat şiar Antakya naibi faziletlü efendi zide fazlûhu ve mefahiru’l-emâcid ve’l-âyân sabıka kethüdamız olup bu defa tarafımızdan Antakya’ya mütesellim nasb ve tayin olunan izzetlü Ali Beğ ….

kazanızda bundan akdem mütesellim olan İzzetlü Ahmed Ağa’nın âher me’muriyete nakli içün nâşi kazanıza mustakimu’l-etvâr bir mütesellim nasb ve tayin olunması lazım gelmekle mumaileyh Ali Beğ evsaf-i mezkûre ile mevsuf umûr-ı şettası ve fukara yürür olduğundan kazanıza mütesellim nasb ve tayin olunması…201 kararlaştırılmıştır. Başka bir göreve atanmış olan Ahmed Ağa’nın yerine Kethüda Ali Beğ atanmıştır. Yine aynı defterde yer alan bir belgede, “…bundan akdem Antakya’ya mütesellim nasb ve tayin olunan Seyyid Ahmed Ağa’nın mütesellim-i sâbık İsmail Beğ ve adamlarıyla akd-i muahede eder gibi tavr-ı asanesi ve muamele-i sairesinden dolayı ahali müteneffir olduğu siz ki muhatabun-i mûmâ-ileyh siz serdar olan mahzar gün maruzâtın mefhumu ve hasbe’l-me’muriyet ol tarafta bulunan adamlarımızın buna dair arzuhalleri ali-i malumum ve ahaliden emn ve’l-ihtimam ve asayiş matlubum olduğundan ahlak-i hasene ve etvâr-i müstahsinesi indimiz … mütesellim ve a’yân olarak müstahdem olan Karahisar sahibi hanedan-ı silahdarımız kıdvetü’l-emâcid ve’l-ayân izzetlü Osman Ağa “zide mecdûhû” mütesellim nasb ve tayin olunmağla…”. A.Ş.S., Defter No:XVIII, Belge No:6.

Karahisar-ı Sahib’e, Osman Ağa’yı atamış olduğu anlaşılmaktadır. Devamında da mütesellimden halkı şer’i şerif ve kanunların belirttiği şekilde adaletle yönetilmesi istenmiştir.

İncelediğimiz dönemde Antakya’da görev yapmış mütesellimleri şu şekilde listeleyebiliriz:

1- Hacı Hüseyin Ağa, 2- Ahmed,

3- Ali Bey,

4- Civelek Hacı Bekir, 5- Osman Bey,

6- Seyyid Ahmed Ağa, 7- Hacı Hüseyin Ağa, 8- Ahmed Ağa, Ali Bey, 9- İbrahim Ağa,

10- Hacı Hüseyin Ağa, 11- El-hac Hasan, 12- Ali Ağa, 13- Ali Yaver Bey, 14- İbrahim Ağa, 15-Hacı Hüseyin Ağa.

2-1-2 Kaymakam

İncelediğimiz dönemin ilk yarısında valilerin emirlerine verilmiş sancaklara mütesellim atamış olduklarını ifade etmiştik. Daha önceleri bunlara “Kaymakam” adı

verilmekteydi. Kaymakam adı, 1842’de yapılacak düzenlemelerin ardından sancak yöneticilerine denecektir.

Tanzimat öncesi sancak yöneticisi olan mütesellimlik kurumunun görevlerini üstlenen kaymakamlık, günümüze dek aynı isimle varlığını korumuş bulunmaktadır.

Kaymakamlar, doğrudan Dahiliye Nezareti’ne bağlı olup, atanma ve diğer özlük işleri burada yapılırdı. Ancak valilere karşı sorumlulukları olup, bağımsız olarak önemli kararlar alıp yürütme yetkileri sınırlı idi.202

Elde ettiğimiz belgelerde203 Haleb valisine vekaleten Antakya kaymakamının, Halep valisi tarafından atandığını görmekteyiz. Herhangi bir sıkıntı olmaz ise valilerin hizmet ettiği sürede kaymakam değişikliği görülmemektedir. Fakat yeni atanan valilerin diğer idarecilerle birlikte kaymakam değişimine de gittikleri görülmektedir.

Antakya sicillerinde kaymakam olarak nitelendirilmiş isimlere tesadüf etmekteyiz. İsmail Ağa, Ali Paşa, El-fakir Mustafa ve El-fakir İsmail204’in isimleri kaymakam olarak zikredilmektedir. Bu kaymakamlar vali gelinceye kadar yerine vekillik etmekte idiler. Bunlar ilk şekilde ifade ettiğimiz gibi mütesellim şeklinde geçici olarak vali tarafından atanmışlardır.

1846 yılında kaymakam olarak Ahmet ismi zikredilmektedir205. 1850’ye kadar Antakya kaymakamı görülen Kamil Paşa206 yeni atanan Halep Valisi Mehmed Paşa tarafından azledilmiş yerine 25 Muharrem 1267 (30.11.1850)’de Bilecik eski

202 Çadırcı, a.g.e., s. 236.

203 BOA, A. AMD., Dosya No:25, Vesika No:3, 6/1/1267 (1850), A.Ş.S., Defter No: XXVI, Belge No: 478-483.

204 I.Numaralı A.Ş.S. defterinde 35-176-181-188-194-195-196-199-200-201-204 numaralı belgelerde geçmektedir.

205 A.Ş.S., Defter No: XXVI, Belge No: 110.

206 Antakya kaymakamı Kamil Efendi kötü idaresinden dolayı azledilerek yerine Bilecik eski Kaymakamı 2.500 kuruş maaşla, kendisinden kefil alınarak ve yemin ettirilerek tayin edilmiştir. BOA, A. AMD., Dosya No:25, Vesika No:3, 6/1/1267 (1850).

kaymakamı İzzet Bey atanmıştır207. Bu fermanın devamında Halep valisi, Antakya naibi, müftüsü ve diğer ileri gelenlerine gönderdiği buyruldu ile İzzet Bey’e itaat edilmesi ve görevinde yardımcı olunmasını istemiştir208.

3-1-3 Voyvoda

İncelediğimiz dönemde, elde ettiğimiz kaynakları irdelediğimizde, voyvodaların vekil olarak görev yapmış olduklarını görmekteyiz.

Tanzimat öncesi en küçük yönetim birimi olarak “voyvodalıklar”ı göstermek pek de yanlış değildir. Gerçi yönetim bölümleri arasında eyalet ve sancaktan sonra voyvodalık diye bir birim söz konusu değildir. Başlangıçta “has” denilen gelir bölgelerinin yönetimini sahibi adına üstlenen kimseye “voyvoda” deniliyordu. XVII.

yüzyıldan itibaren hükümetin para sıkıntısı çekmesi, geliri fazla küçük bölgelerin doğrudan doğruya hazineye bağlanarak yönetilmesine yol açmıştı. II. Mahmut döneminde bir çok kasaba, köy ve hatta şehir voyvodalıkla idare edilmekteydi.

Hazinenin yanı sıra vali ve mutasarrıflarda, gelirleri kendilerine bırakılan sancaktan küçük yerlere voyvoda göndermekteydiler. Bunlar genelde o yöreyi iyi bilen ayanlık yapmış kişiler arasından seçilirlerdi. Buyruldu ile mütesellim ve kadıya kimin voyvoda atandığını bildiren valiler, bunlara müdahale edilmemesini özellikle istemekteydiler. Ayrıca bazen, bölge ileri gelenleri aralarında yaptıkların istişarelerle kimi voyvoda görmek istediklerini valiye bildirmekteydiler209.

1708-11 yıllarına ait sicil defterinde bulduğumuz belgelerde isimleri zikredilmiş voyvodalardan bazıları şunlardır. Mustafa Ağa b. Mehmed Ağa, Ahmed,

207 A.Ş.S., Defter No: XXVI, Belge No: 478.

208 A.Ş.S., Defter No: XXVI, Belge No: 483.

209 Çadırcı, “a.g.m.”, , s.1232-1233.

Mustafa Ağa, Mehmed Ağa, Mehmed Efendi, Hasan Efendi b. Voyvoda, Süleyman Ağa, Hüseyin Çavuş, Hasan Ağa, Mutsu Ağa b. Hacı Mehmed Ağa210.

Halep Mütesellimi Mir Mehmed tarafından gönderilmiş olan tezkerede, Halep eyaletinin İbrahim Paşa’nın uhdesinde bırakılmış olduğu, Voyvoda Ali Ağa’nın iş bilir, tecrübeli ve reayanın hatırını gözetir çalışmaları olduğu için görevine devam etmesi kararlaştırılmıştır211. 1216-1219 (1801-1804) yılları arasında Antakya’da iki voyvoda görülmektedir. Bunlar Ebubekir Ağa212 ve Ali Ağa213dır. 1230’da (1814) ise Hacı Ebubekir Ağa Voyvoda olarak zikredilmektedir.214

Atamaları ve görevleri bakımından voyvodaları da mütesellimler gibi iki grupta toplayabiliriz. Birincisi vali ve mutasarrıfların kendi adlarına görevlendirdikleri voyvodalardır. İkincisi ise, geliri doğrudan hazineye bağlanmış yerlere hazine yöneticilerince atananlardır. Valiler daha çok kendilerine geliri bırakılan yörenin ileri gelenleri arasında buyruldu ile voyvoda seçip atıyorlardı.

Özellikle ayanlık yapmış veya yapmakta olanlar arasından voyvodalığa getirilenlerin sayısı oldukça fazladır. Bazen de vali ve mutasarrıflar kendi kapı halkından birini bu göreve getiriyorlardı. Öte yandan bölgenin ileri gelenleri ile, kadıların da voyvoda seçtirmek istedikleri kimseleri valilere benimsettikleri de olurdu215.

Hükümet merkezindeki hazinelere bağlı yerlere ise her yıl mart ayı başında voyvodalar atanıyordu. Bunların görev süreleri genel olarak bütün atamalarda uyulan kurala uygun olarak bir tam yıl olarak belirlenmişti. Ancak çoğu zaman buna

210 I. Numaralı A. Ş. S. defterinde yer alan13-35-70-75-79-89-120-123-126-145-158-172-176-177-184-188-191-199-222 numaralı belgelerde zikredilmiş isimler görülmektedir.

211 A. Ş. S., Defter No:X, Belge No:20.

212 X. Numaralı A. Ş. S. defterinde yer alan, 14-15-25-37-38-40-77-121-135-149-179-198 numaralı belgelerde bahsedilen isimler görülmektedir. 128. belgede Civelek Bekir olarak belirtilmiştir.

213 A. Ş. S., Defter No:X, Belge No:20-65-71-180-195-221.

214 BOA, HAT, DN.522, GN.25499.

215 Çadırcı, a.g.e., s.29.

uyulmuyordu. Birkaç yıl görevde kalanlar görüldüğü gibi sık sık yer değiştirenlerde görülmektedir216.

Kent ve kasabanın güvenliğini sağlamak, istendiğinde asker toplayarak sefere katılmakla yükümlü idiler. Kısacası sancakta mütesellimin yaptığı işi kendilerine verilen geliri yüksek sınırları dar bölgede voyvodalar yerine getirmekte idiler.

Bunların yönetimine bırakılan yerlere vali ve mütesellimler müdahale etmezlerdi.

Sancak dahilinde diye vergi isteyemezlerdi. Fakat bu kuralın çoğu yerde işlemediği de görülmüştür. Diğer yöneticiler gibi voyvodaların da halkla ilişkileri iyi değildi.

Vergi toplama, asker yazma ve benzeri işlerden ötürü halkla sık sık karşı karşıya gelen voyvodalar olaylara neden oluyorlardı. Kendileri, çocukları ve yakınları için zorla para alanlar olduğu gibi devlet hazinesine ödemeleri gereken vergi ve diğer gelirleri zimmetlerine geçirenler bulunmaktaydı217.

Antakya’da görev yapan voyvodalar, aynı zamanda tahsildar hüviyetleri ile karşımıza çıkmaktadırlar. Sicillerden elde ettiğimiz bilgilerde, XVIII. yüzyılın başlarında Antakya’da Abdurrahman Ağa b. Merkum Osman Ağa ve El-hac Veli Ağa’nın muhassıl olarak isimlerinin zikredildiğini görmekteyiz. Süleyman Ağa, Ebubekir Efendi, Halil Ağa, Şaban, Osman Ağa, Mustafa Ağa ve Mehmed tahsildar olarak belirtilmektedir218.

Halep Muhassıllığı’nın, Antakya kadısına yazmış olduğu divan tezkeresi ile Antakya’ya tahsildar ataması yapılmıştır. 1802-1805 yılları arasında Antakya voyvodası olarak geçen Ali Ağa’nın aynı zamanda Antakya tahsildarı olduğu ve

216 A.g.e., s.30.

217 A.g.e., s.30.

218 A. Ş.S., Defter No:I, Belge No:70-76-79-80-81-97-145-172-199-213-214-216-248.

kendisine verilen tezkere ile Antakya, Kusayr ve Şuğur kazalarında bulunan köylerin mukatta ve maktualarının tahsili ile görevlendirildiği görülmektedir219.

3-1-4 Yeniçeri Serdarı, Kale Dizdarı, Kale Kethüdası, Kale Erleri İncelediğimiz dönemle ilgili elde etmiş olduğumuz belgelerde, Antakya’da yeniçeri serdarının atamasının Halep Dergah-ı âli yeniçerileri ağası tarafından yaptığı görülmektedir. Serdarların görev süreleri ise bir yıl olup tekrar atanabilmeleri mümkündü220.

Sicillerde Antakya’da görev yapmış serdarlar zikredilmektedir. 1708-1711 yıllarında Hasan Ağa, Hasan Ağa b. Hacı Halil, Mehmed Ağa, Hasan Ağa221nın isimleri bu görevde zikredilmektedir.

1 M. 1217 (04.05.1802)’de Antakya serdarının ref’ olduğu ve yerine Ser-Turna Ali Ağa’nın atandığı görülmektedir. Kendisine, burada bulunan askerlerin zabt u rabt altına alması, eşkiyayı def etmesi, halkın rahatı için çalışması tembihlenmiştir.

Ayrıca kazada misafir bulunan yeniçeri, cebeci, topçu, top arabacı, acemi oğlanları ve kul oğllarının da onun denetimine bırakıldığı bildirilmiştir. 1218 ve 1219’da222(1803-1804) tekrar Ali Ağa’nın bu göreve atandığı görülmektedir.

1823 yılında Antakya’da ismi zikredilmemiş olsa da bir “Yeniçeri Serdarı”

bulunmaktadır. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması üzerine yeniçerilik namı ve buna bağlı olarak zağarcılık, turnacılık payesi ile taşralarda bulunan

219 A. Ş. S., Defter No:X, Belge No:43-45-46-100-101-102-158-159-202-203-222-223.

220 A. Ş. S., Defter No:X, Belge No: 57-89-175.

221 I. Numaralı A.Ş.S. defterinde yer alan, 28-51-56-70-108-76-79-101-114-174-231 numaralı belgelerde geçmektedir.

222 A. Ş. S.,Defter No:X, Belge No:57-89-175.

Yeniçeri Zabitliği, Serdarlık unvanları, Yeniçeri yoldaşlığı tabiri ve nişanları kaldırılmış ve yasaklanmıştır.223

Şehrin kalın surları beş tepe üzerine oturtulmuştur. Kalenin yarısı aşağı düzde, batı yakasında Asi ırmağının kenarına kadar olan alçak yerde yapılmış, yarısı yüksek tepelerdedir. Duvarlar doğu yönünde, sanki göğe baş çekmiş dağlardan ibarettir. Mil hesabıyla 12 mildir ki, çepeçevre 48 bin adım tutar. (İstanbul kalesi 47 bin adımdır). Duvarlarının yüzü 87 bina arşını tutar. Salına salına yürüyüşle 12 saatte dolaşılabilir. Uzunlukta İstanbul Kalesi’nden ve Bağdat Kalesi’nden sonra, Kahire, Şam, Halep kalelerinden önce gelir. (Çelebi, Antakya Kalesi’nin duvarlarının ve kulelerinin yüksekliğini başka hiçbir yerde görmediğini kaydettikten sonra, doğu tarafında dağlar üzerinde duvarlarının boyunun seksen zira-i mülki (arşın), Asi ırmağı kıyısındaki duvarların genişliğinin 20 zira’ kadar olup, alçak ve yalınkat olduğunu belirtir) Halep ve Şam kapılarından yukarı çıkıncaya kadar kat kat yükselen burç ve duvarlar görünür224.

Osmanlı Devleti’nde Kale; Dizdar, Kethüda ve Kale erlerinden oluşan bir teşkilatla yönetiliyordu.

“Kale Dizdarı”, kale ile ilgili bütün meselelerin sorumlusu ve kalede bulunan erlerin kumandanı idi. Ekseriye Kapıkulu askerleri arasından seçilmekte olup, görev süreleri ile ilgili bir sınırlama söz konusu değildir. Belgeler ışığında Kale dizdarlığının babadan oğula geçtiği söylenebilir.

Kale Dizdarları görevli bulundukları yerlerde mutasarrıf veya valilerin emrinde bir görevli olup, şehirdeki asayişin sağlanması hususunda bunların yardımcıları konumunda idiler. Kale Dizdarları görevlerini yerine getirirken vali

223 A. Ş. S.,Defter No: XVIII, Belge No:6-153.

224 Tekin, a.g.e., s.49-50.

veya mütesellimlere karşı sorumlu idiler. Onların verdiği emirleri yerine getirmekle mükelleftiler. Aynı zamanda şehrin yetkili görevlilerinden olup sözlerine itimat edilirdi.

Kale Kethüdası ise miri malları ve kale hizmetleri hususunda Kale Dizdarının yardımcısı durumunda idi. Kalede dirlik ve düzenin sağlanmasının yanı sıra verilen emirlerin yerine getirilmesi ve uygulanmasında Kale Dizdarlarına yardım etmekteydiler.

Kale Erleri ise Kale Dizdarı ve Kale Kethüdası emrinde bulunmakla birlikte görev yaptıkları yere beratla tayin olmakta idiler. Görevleri karşılığında kendilerine tımar tevcih edilir ve Dizdar veya Kethüdanın arzı ile atanırlardı. Kale erleri topçu, cebeci, tüfenk endaz, sipahi, zenberekçi, kuloğlu ve yeniçeri gibi değişik askeri sınıflara mensuptular.

Kale erleri mensup oldukları askeri sınıf içerisinde derece yükseltmekte olup, uygunsuz harekette bulunanların rütbeleri indirilirdi.

Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra bunların yerine getirdikleri görevlerde Redif ve Mansûre teşkilatlarına devredilmiştir. Kale Erleri ise 1831’e kadar görevlerini sürdürmüşler ve bu tarihten itibaren görevlerini mütesellim kapı halkına devretmişlerdir225.

Şehrin korunmasına yönelik kalede; kurşunlu fişek (10 sandık 650 kıyye), kurşunsuz fişek (34 sandık 1840 kıyye), eski barut (2 sandık 90 kıyye), Kopuz (185), barutlu salkım (67), barutsuz salkım (12), hartuçlu gülle (141), boş varil (12), boş sandık (52), çakmak taşı (1,5 sandık) ve sâde gülle(16) bulunmaktadır226. 21 rebiülevvel 1266’da (04.02.1850) Debbağhanedeki mescide bulunan mühimmat ise;

225 Yılmazçelik, a.g.e., s.206-207.

226 A.Ş.S., Defter No: XXVI, Belge No: 334, 1266 (1850)

Benzer Belgeler