• Sonuç bulunamadı

ANADOLU’DA YAŞAYAN KEÇECİLİK SANATI

2.1. GELENEĞİN USTALARI

2.1.7. İdris Çoban

Atölyesi

Şekil 32. İdris Çoban atölyesinde sepkiyle yün yayarken. Balıkesir.

Şekil 33. İdris Çoban atölyesinin dıştan görünüşü. Balıkesir.

Saha araştırması yapılan diğer merkezlerdeki atölyelerden farklı olarak Balıkesir’de keçe atölyelerinde “çukur tezgâh” kullanılmaktadır. Çukur tezgâh atölyenin zemininde açılan yaklaşık 1.00 m. derinliğinde 50-60 cm. genişliğinde altı kişinin sırt sırta vererek çalışabileceği yerdir. Çukur tezgâh kullanılmadığı zaman üzeri ahşap kapak ile kapatılır. Çoban; “Keçe yapmak için çukura inince diğer keçeciler gibi eğilmeyiz. Ayakta çalıştığımız için belimiz ağrımaz. Keçeye daha çok yükleniriz ve işimizi daha rahat çalışırız.” diyerek çukur tezgâhın faydalarını anlatmaktadır. Sadece Balıkesir’deki keçe atölyelerinde görülen çukur tezgâh, gelenek açısından oldukça dikkat çekicidir. Keçenin tepme ve pişirme işlemlerinde beden gücüne olan ihtiyaç ustaların zorlanmasına neden olmaktadır.

Çukur tezgâhlar bu noktada diğer atölyelerde görülen yerde veya masa üzerinde yapılan tepme ve pişirme işlemlerine oranla, bedeninin daha rahat konumda çalışmasına ve çalışanların daha az yorulmalarına sebep olmaktadır.

Keçe yapımında kullanılan araçlardan birisi olan hasırla ilgili olarak Çoban;

“Eskiden sazlardan örülen hasır kalıp içinde yünü teperdik. Şimdilerde naylon hasırları kullanıyoruz. Hasırı babam zamanında malzemesini Simav’dan alarak kendimiz örerdik. Sulak alanlar azalınca hasır için saz da kalmadı. Bizler de teknolojinin gelişmesiyle makinelerde seri olarak üretilen, istediğimiz ebatta ve ucuza temin ettiğimiz naylon hasırları kullanmaya başladık.” Bu anlatımdan, geçmişte hasır kalıpların doğal bitki liflerinden üretildiği anlaşılmaktadır. Hasır kalıplar geçmişte elde örülerek üretilen ve piyasada satılan hasır kalıplardan farklıdır. Bu fark, keçe için yapılan kalıplarda atkı ve çözgüde dayanıklılığı arttırmak için kalın ve kopmayan ipler kullanılmasıdır. Oysa diğer hasırlarda atkı ve çözgüler tamamen saz bitkisi kullanılarak üretilmektedir. Her ne kadar tabii bir malzemeden üretilse de, kullanımda bitki liflerinin su ve sabun ile temas etmesi nedeniyle kısa zamanda kopma ve çözülmeler olmakta, kalıbın iş sonunda hemen kurutulmadığı takdirde çürümektedir. Makinelerde üretilen naylon hasır kalıpların zahmetli ve uzun uğraşlarla yapılan hasır kalıplara göre ucuz ve kullanışlı olması, hazır olarak satın alınması nedeniyle kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır.

Şekil 34. İdris Çoban atölyede çukur tezgâhta çalışırken. Balıkesir.

Çoban keçe yapımı için uygun yün temini konusunda, Balıkesir’de yünün sürü sahiplerinden alındığını ve bu yörede bulunan yünlerin çok kaliteli olduğuna değinerek keçeleşme için buralarda yetişen Merinos Kıvırcık cinsi koyunların yünlerini kullandığını, yünleri iyi tanıdığını ve sadece Merinos ve kuzu yününden keçe olmadığını belirtmiştir. Kendisinin keçe yapımında kullandığı yün karışımını ise şöyle açıklamaktadır; “Kepenek yapılırken içerisine 300gr. normal yün 750’şer gramdan 1.5 kg. yapağıyla kuzu yünü karıştırdığında kısa olan yün hem uslanır, hem de daha randımanlı olur. Keçe yüzeyi daha düzgün ve dokusu yumuşak olur.

15 Ağustos’tan itibaren koyunlardan kırkılan yünleri satın alırız. Koyunlar yılda iki defa kırkılır. İlk kırkım Nisan-Mayıs aylarında olur, bu yüne “yapağı” deriz, bize yaramaz. Hayvanın üstünde kışı geçirdiği için keçe yapmaya uygun değildir.

Ağustos-Eylül aylarında yapılan ikinci kırkım keçe için uygundur. Eskiden su boldu, dereler bol akardı, sürüler derelere götürülüp kırkılmadan önce suya sokulup pisliklerinden arındırılırdı. Bir gün bekletilip kuruduktan sonra, temiz bir yerde çobanlar tarafından kırkılırdı. Artık sular azaldı. Nereye götürüp yıkayacaklar koyunu? Zaten yün para etmiyor, bir de kırkımcıya para verecek.

Cebinden çok para çıkacak, köylü de artık kırkmıyor. Yılda bir defa Ağustos-Eylül aylarında kırkılıyor. Bu yüzden iyi yün bulmak zor oluyor. Toplayıcının insafına kalıyoruz. Eskiden Balıkesir’de Yün Borsası vardı ve yün boldu. Şimdi almaya gidiyorsun, yün gelmiyor. Gelse de 5-10 kilo geliyor. 1968-1969 yıllarında dedemle pazara çıkıp yün almaya gittiğimiz zamanları hatırlarım. Bir kilo yün bir gram altın fiyatına eşitti. Bugünlerde temizlenmiş yünün kilosu 3 TL, kirli yünün kilosu 1-2 TL. civarındadır. İlk etapta yünü çiğ olarak alıyoruz. O yünleri yıkayıp kurutuyoruz. Ondan sonra ayıklıyoruz, İçerisindeki çeri çöpü pıtrağını alıyoruz.

Sonra tarakta taratıp kullanıma hazır hale getiriyoruz.” anlatımıyla, yünün zaman içinde değişen değerinden ve yün teminindeki güçlüklerden söz etmektedir.

Eskiden birçok alanda kullanılması nedeniyle değerli olan yün, teknolojinin gelişmesiyle yeni üretilen elyaf çeşitleri ile kullanım alanının daraldığı ve talebin buna bağlı olarak azaldığı görülmektedir. Bu durumda keçelik kaliteli yün bulmak zorlaşmaktadır. Gözlem yapılan atölyelerden sadece Yalvaç’ta keçelik yün satılmaktadır.

Gelenek Ürünleri

Çoban atölyesinde kepenek, yelek, taban keçesi, askeri çizme, sanayi keçesi, ayakkabı keçesi üretmiş. Son yıllarda ise, sipariş üzerine kepenek ve atlar için ter keçesi üretmektedir. Yeni ürünler üretmek için ise; “Ne kalfam ne de zamanım var. Ancak gelen siparişlere yetişebiliyorum. Daha önceleri kepenek talebini Erzurum, Erzincan, Muş ve Diyarbakır’dan alırdık. Erzurum’a yılda en az bin tane, Muş’a, Diyarbakır’a altı yüz, yedi yüz tane kepenek yapar gönderirdik.

Gaziantep’e ise ince keçelerden semer keçesi yapardık. Doğu ve Güneydoğuda terör olunca hayvancılık azaldı. Bu da bizim işlerimizi engelledi. Şu sıralar hayvancılığa verilen önemle tekrar kepenek siparişinde artışla birlikte işlerimiz de fazlalaştı.” Geleneksel keçe ürünlerin kullanımının hayvancılıkla bağlantılı olması nedeniyle, talepler daha çok hayvancılığın sürdürüldüğü bölgelerden gelmekte ve atölyelerin ayakta kalmasında etkili olmaktadır. Özellikle değişime kapalı olan ustaların atölyeleri bu durumdan olumlu etkilenmektedir.

Şekil 35. İdris Çoban tarafından üretilmiş bir kepenek. Balıkesir.

Çoban kepenek yaparken, üzerine kaç kilogram yün kullandığını ve kepeneğin boy ölçüsünü rakamla belirtmekte ve kepeneğin ön ve arkasının karışmaması için ön kısmına küçük motifler yerleştirmektedir. Geçmişte kepeneklerin üzerine babasının ad ve soyadının baş harflerini koyduklarını ifade etmiştir. Kepenek yapımında yünün doğal renklerini kullanmaktadır. Çoban; ”Ben babamdan işimi öğrenip hiç bozmadan devam ettirdim. Yaptığımız ürünlerdeki yünleri tek tek elimizde ayıklıyoruz. Üzerinde en ufak pıtrak, pislik bulunmaz. Keçeye güve çabuk gelir. Pişkin değilse kepenek bir yağmurda kendini bırakır. Pişkin olan en az üç sene dayanır. Ben sabahtan akşama çalışarak iki günde iki kepenek yaparım. Bizim burada bir laf vardır. ”Dışı yaldız içi baldız” iyi yünü dışarıya, kötü yünü içeriye yayarsın. Katkılı malı köylü anlamaz. Ancak ben babamdan gördüğüm gibi kalitemi hiç düşürmedim.” sözleriyle keçecilikte hile yapmadan dürüstçe çalışmanın önemi ve kuşaklar arasında sürdürülmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bu sözlerle keçeciler arasında zaman zaman hile yapıldığı ve bunun da üretimde ucuz ve kalitesiz yünlerin yapılacak ürünün iç kısmına gizlenmesi ve görünür kısmına ise kaliteli yünler kullanılarak daha çok kazanç sağlamaktadır. Bu uygulama keçeciler arasında bilinen bir hile yoludur.

Çoban atölyesinde 1970’li yıllarda aldığı tepme makinesi ile çalışmaktadır.

Makinesi ile ilgili olarak; “Tepme makinesi yokken işimiz zordu. Makine ile birlikte daha fazla iş yapma imkânı doğdu. Bunu elle yapmaya kalkarsınız bu kadar işi çıkartamazsınız.” İfadeleriyle, tepme makinesinin Keçecilikteki önemini vurgulamaktadır.

Şekil 36: İdris Çoban ürettiği kepenekle atölyesinde. Balıkesir.

Çoban, yaptığı ürünler üzerinde babasından gördüğü motif ve desenlerde hiçbir değişiklik yapmadan aynen koruyarak devam ettirmektedir. Bu motiflerin isimleri ise; baklava, çarkıfelek, beş göbek, muska olarak adlandırılmaktadır. Yörede renk olarak çeşitlilik bulunmamaktadır. Yünün doğal rengi olan beyaz, siyah ve kahverengi dışında mavi, yeşil, turuncu ve kırmızı en çok tercih edilen renklerdir.

Ter keçeleri siparişe göre beyaz, kırmızı, turuncu ve yeşil renklerde yapılmaktadır. Ter keçelerinin tepme ve pişirme işlemi bittikten sonra kimyasal boya ile boyanmaktadır. Çoban ter keçesinde renk belirlemede jokey veya at sahiplerinin atlarına yakışacak olan rengi sipariş ettiklerini belirtmiştir. Bölgede kepenek ve ter keçesi dışında sanayi keçeleri de yapılmaktadır.

Balıkesir yöresinde sanayi keçeleri için kullanılan tutkal ise diğer yörelerde kullanılmamaktadır. Çoban bu konuda; “Sanayi keçesine tutkal sürüyoruz.

Bildiğimiz ağaç tutkalını sulandırıp keçenin üzerine serper sonra da makineye veririz. Makinede onu tekrar dövdürürüz. Tutkal keçenin içerisine girip sertleştiğinden yıkansa dahi sertliği gitmez. Bu keçeleri İzmir’de BMC ve Bursa’da Tofaş Otomobil Fabrikalarına yapardım. Keçeler özellikle ses yalıtımı için eski araçların tamir ve bakımında araba tavanlarında ve koltuk altlarında kullanılırdı.

Trenlerde kullanılması için de keçe yaptım. Ancak uzun süredir talep olmadığından yapmıyorum. Gelen kepenek ve ter keçesi siparişlerini ancak karşılayabiliyorum.” Usta talebe göre geleneksel keçe ürünlerin yanı sıra sanayi sektörünün ihtiyacı olan keçe ürünleri de üretmektedir.

Geleneksel keçe sanatı bu bölgede genellikle babadan oğula aktarılarak sürdürülmektedir. Çoban’ın atölyesinde çalışan bir usta bulunmaktadır. Çırak ve kalfası yoktur. Yünün yıkanıp temizlenmesinde ise eşi yardımcı olmaktadır.

Sanatını devam ettirecek oğlu yoktur. Çoban eskiden geleneksel ürünlerin dışına çıkarak gelen talebe göre sanayi için yağ keçesi, motor keçesi ve ses yalıtımı için düz keçeler üretmekteyken sipariş olmadığı için sadece kepenek ve ter keçeleri yapmaktadır. Sanayi sektöründe araçlarda kullanılan keçeler günümüzde “pres keçesi” olarak tabir edilen, yüksek tonajlı makinelerde sıkıştırılarak seri üretimi yapılan keçelerden kullanılmaktadır. Yaklaşık on beş yıldır yer yaygısı yapmadığını belirten Çoban’ın halen kepenek ve ter keçesi üretmektedir.

Balıkesir yöresinde bulunan keçe atölyelerinden her birinde belli ürünlere ağırlık verilerek üretim yapılmaktadır. (Çoban-2012)

Şekil 37: İsmail Balaban. Kula.

2.1.8. İsmail Balaban Özel Yaşamı

1956 yılında Kula’da doğmuştur. İlkokul mezunu olup evlidir. Keçecilik dede ve baba mesleğidir.

Meslek Yaşamı

İsmail Balaban keçecilik sanatını babası Mustafa Balaban’dan öğrenmiştir.

Mesleğinin tozundan, kirinden ve zorluğundan dertlenerek; “Oğluma bu sanatı öğretmedim. Tozlu topraklı yünler ile uğraşmaktan, Astım hastası oldum. İki seneye kadar atölyeyi kapatacağım. Benden sonra ailede bu işi devam ettirecek kimse yoktur.” sözleriyle üç kuşaktan beri sürdürdükleri aile mesleğini sağlık ve ekonomik nedenlerden dolayı sonlandıracağını belirtmektedir. Keçecilikle ilgili olarak; “Geçmişte keçecilik sanatı Kula’da çok geçerli bir meslekti. İşlerimiz çok iyiydi. Günümüzde ise karnımızı zor doyuruyoruz.” demektedir. Bu sözlerden diğer ustaların benzer değerlendirmeleri gibi geleneksel Keçecilik sanatının kazanç açısından rağbet görmediği anlaşılmaktadır.

Atölyesi

Şekil 38: İsmail Balaban atölyesinin dıştan görünüşü. Kula.

İsmail Balaban ve Ahmet Sandallı birlikte çalıştırdıkları keçe atölyesi tek katlı, yüksek tavanlı kentin ticari merkezinde konumludur. Eski ve büyük bir mekân olan atölyede tepme makinesi ve yün tarama makinesi bulunmaktadır.

Şekil 39: İsmail Balaban atölyesinde keçelik yünler.

Şekil 40: İsmail Balaban atölyede çalışırken. Kula.

Gelenek Ürünleri

Geçmişte atölyede yer yaygısı, kepenek, ter keçesi ve hayvan semerleri için keçe yapılırken, günümüzde bu ürünlerden hiç birisi yapılmamaktadır. Sadece ayakkabı keçesi üretildiği gözlenmiştir. Atölyede sipariş geldiğinde, sadece Kula atölyelerinde üretildiği belirtilen keçeden kuş yuvaları, kepenek ve yer yaygısı yapılmaktadır. İhtiyaçları olan keçelik yünlerini civar köylerden toplamaktadırlar.

Eskiden Kula’da halı için yünler boyanırken kazana keçelik yünler de atılır ve aynı anda kök boya ile boyanırmış. Zamanla halıcılığın azalması ve halı iplerinin dışarıdan temin edilmesi nedeniyle bu uygulamadan vazgeçilmiş ve keçelik yünlerin kimyasal boya ile boyandığı ifade edilmiştir. Kula’da üretilen keçe ürünlerde kırmızı, mavi, sarı, pembe ve koyunun doğal rengi olan siyah, beyaz ve kahverengi tercih edilmekte olup, yünler kimyasal boya ile renklendirilmektedir. İsmail Balaban, dede ve baba mesleği olan keçecilik sanatının hastalığına sebep olduğu düşüncesi ile oğlunun keçecilik sanatı ile uğraşmasını istememiştir. Keçe atölyesinin devamını sağlayacak çırak veya kalfa yetiştirmemiştir. Yakın zamanda atölyesini kapatacağını, bu işin çok zor ve zahmetli olduğunu belirtmektedir. Ustanın Keçecilik sanatında değişimi sağlayamaması ve sektörde süren olumsuzluklar karşısında ayakta durmakta zorluk çekmesi nedeniyle atölyesini kapatmak istemektedir. (Balaban-2012)

Şekil 41: İsmail Balaban Atölyesi. Kula.

Şekil 42: İsmail Nalçı. Bademli

Şekil 43: Taner Ergin. Bademli.