• Sonuç bulunamadı

İŞE İADE DAVASINDA USUL

Belgede İşe iade davası ve sonuçları (sayfa 102-106)

D. DAVANIN KONUSUZ KALMASI

X. İŞE İADE DAVASINDA USUL

İş K. m. 20 uyarınca, iş sözleşmesi sebep gösterilmeden veya geçerli bir sebep olmadan feshedilen işçi, fesih bildiriminin kendisine tebliği tarihinden itibaren bir aylık süre içinde iş mahkemesine dava açmak zorundadır.

İş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanmaktadır. İşe iade davalarında ise seri yargılama usulüne göre davanın görülmesi öngörülmüştür. Bu davalarda seri yargılama usulünün öngörülmesinin amacı yargılamanın bir an önce sona erdirilmesidir. Davalı işveren dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde davaya cevap vermelidir. Replik ve düplik süreleri beşer gündür. Taraflar delil ve belgelerini dilekçelerine eklemelidirler. Mahkeme de duruşmayı en yakın güne koyar.

İşe iade davası seri yargılama usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin verdiği karar kesin değildir. Yargıtay, kararın temyizi halinde bir ay içinde kesin olarak karar verir. Bu süreler direktif niteliğinde olup, süre geçse de mahkeme ve Yargıtay incelemeyi devam ettirip en kısa sürede davayı sonuçlandıracaktır.

İşe iade davası her ne kadar seri yargılama usulüne tabi olup, seri yargılama usulü, işe iade davalarının bir an önce sona erdirilebilmesi için gerekli olsa da,

221 9.HD, 26.01.2004, 2003/23173E, 2004/1205K (Bilgili, s.215); 9.HD, 23.10.2003, 2003/15149E, 2003/17572K (Bilgili, s.216)

uygulamada davalar kısa sürede sonuçlanamamaktadır. Zira, seri yargılama usulü sırf adı “seri” olduğu için yargılamaya bir hızlılık getirmemektedir. İşe iade davasının çabuk sonuçlanması için yapılan şey, süreleri kısaltmaktan başka bir şey değildir. Bu da yalnızca aldatıcı olmuş, uygulamada, yargılamaya ciddi bir hız kazandırmamıştır. Çünkü uygulamada gerek işçi veya işçinin vekili, gerekse işveren veya vekili duruşmalarda dilekçelerini zamanında teslim etmediklerinden, tebligatlar da geç yapıldığından, yerel mahkemenin yargılamayı iki aylık sürede bitirmesi mümkün olmamaktadır223.

Her ne kadar bu yönüyle olumsuz bir izlenim vermekteyse de işçinin bir an önce işine kavuşmasını sağlamak, ya da bu mümkün olmasa da en azından tazminatına kavuşarak, ekonomik durumunu daha çabuk düzeltebilmesi açısından seri yargılama usulünün uygulanması olumlu olmuştur.

İş K. m. 20/III uyarınca, işe iade davası seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Seri yargılama usulü asliye hukuk mahkemelerinde uygulanan yazılı yargılama usulünün daha çabuklaştırılmış halidir.

Seri yargılama usulünde süreler daha hızlıdır. Hakim yargılamayı en yakın bir güne erteler ve taraflara delillerini göstermeleri için ancak bir defa süre verilir, iki tarafın muvafakati hali bundan müstesnadır.

İş Kanunu’nda işe iade davalarının 2 ay içinde sonuçlandırılacağı belirlenmiştir. Bu süre iş mahkemesi için öngörülmüş bir süredir ve hak düşürücü nitelikte değildir. Mahkemenin davayı hangi süre içinde sonuçlandıracağını belirleyici niteliktedir. Kural olarak mahkeme o işlemi kanunda gösterilen süre içinde yapmak zorundadır. Ancak dava iki aylık süre içinde sonuçlanmasa da yine verilen karar geçerlidir. Uygulamaya baktığımızda ise seri yargılama usulünün, yazılı usule göre sadece cevap ile replik ve düplik sürelerinde kısalık sağladığı görülmektedir. Zira tebligatlar dahi iki aylık süre içinde tamamlanamamaktadır.

223 Pekcanıtez, Hakan : “Soru – Cevap - Tartışma”, LEGAL İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku 2005 Yılı Toplantısı İş Güvencesi Kurumu ve İşe İade Davaları, 1. Bası, Mayıs 2005, s.196.

XI. İŞE İADE DAVASININ DAVA HARÇ MİKTAR VE ORANLARI

Yargıtay tarafından işe iade davası tespit davası olarak nitelendirildiğinden uygulamada, dava açılırken maktu, karar ve ilam harcı yatırılmaktadır. Harçlar Kanunu 1 sayılı tarife, A, I maddesi uyarınca, dava açılırken maktu başvurma harcı yatırılacaktır ve bu konuda doktrinde tartışma yoktur. Ancak karar ve ilam harcı konusunda tam bir görüş birliği yoktur.

Yargıtay’ın görüşüne göre, işçinin asıl talebi feshin geçersizliği ve işe iadeye ilişkin taleplerdir. İşçinin kararın kesinleşmesinden sonra süresinde başvurmasına rağmen işverence işe iade edilmemesi halinde işçiye ödenecek iş güvencesi tazminatı ve boşta geçen süre ücreti işçinin bu konuda açık talebi olmasa da miktar olarak değil, süre yönünden belirleneceğinden tazminat ve boşta geçen süre ücreti bir tespit niteliğindedir. Bu nedenle Yargıtay karar ve ilam harcının maktu harç olarak alınması gerektiğine karar vermektedir224.

Oysa, mahkemenin işe iadeye karar verip vermeyeceği henüz belli olmadan, talep edilen tazminat miktarı, değerle ifade edilebildiğinden karar ve ilam harcı olarak bu miktar göz önüne alınarak nisbi harç alınmalıdır. Ayrıca, talep olmasa dahi işçinin kararın kesinleşmesine kadar çalışmadığı süre için, en çok dört aya kadar ücret ve diğer haklarının da karara bağlanması gerektiğinden, dört aylık miktar göz önünde bulundurularak karar ve ilam harcı için ayrıca nisbi harç alınmalıdır225.

XII. İŞE İADE DAVASININ TEMYİZ İNCELEMESİ A. GENEL OLARAK

İş mahkemesi tarafından, işe iade davası sonucu verilen karar kesin karar olmayıp, temyiz edilebilir bir karardır. İş mahkemesi tarafından verilen kararın tefhim veya gıyapta hüküm verilmişse tebliğinden itibaren sekiz gün içinde temyiz edilmesi gerekir.

224 Çankaya/Günay/Göktaş, s.201. 225 Özekes, Tebliğ, s. 143.

İş Mahkemeleri K. m. 8 uyarınca, iş mahkemesinin nihai kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz olunacağından, uygulamada, işe iade davasının tarafları, süreyi kaçırmamak için, kararın tefhiminden hemen sonra süre tutum dilekçesi vermektedir. Gerçekten de kanuna bakıldığında, temyiz süresinin tefhimle başlayacağı belirtilmiştir. Bu yüzden taraflar temyiz haklarını kullandıklarını belirtmek için, süre tutum dilekçesi vermektedirler. Ancak doktrinde bunun medeni yargılama hukukuna uygun olmadığı doğrultusunda eleştiri getirilmiştir226. Buna

göre, mahkeme gerekçeli kararını taraflara bildirmeden, taraflar, mahkemenin hangi hukuki ve maddi gerekçe ile karar verdiğini bilemeyecektir. Bu durumda taraflardan, gerekçesini bilmedikleri bir kararı temyiz etmeleri beklenemez. Ancak uygulamada, taraflar süre tutum dilekçesi vererek gerekçesini bilmedikleri bir kararı temyiz etmek isteğinde olduklarını bildirmektedirler. Kaldı ki, Hukuk Genel Kurulu bir kararında, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu sistemi içerisinde süre tutum kurumunun bulunmadığını belirtmiştir227. Bu durumda, taraflarca verilen süre tutum dilekçesinin

hukuki bir dayanağı da kalmamaktadır. Çünkü hukuk yargılamasında süre tutum kurumu yoktur. Ancak, mahkeme tarafından gerekçeli kararı da içerecek şekilde, karar oluşturularak bu şekilde taraflara tefhim edilmişse, bu durumda temyiz süresi işlemeye başlayacaktır. Hatta gerekçeli kararı da içerecek tefhime rağmen yine de süre tutum dilekçesi verilmişse, bu durumda süre tutum dilekçesinin süreyi durdurmada bir etkisi olmayacaktır. Zaten HUMK m. 388’de gerekçeli kararın taşıması gereken hususlar tek tek sayılmıştır. Ayrıca HUMK m. 381’de de kararın tefhiminin en azından 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, hüküm fıkrası açık olmalıdır. Aksi halde HUMK m.381 uyarınca kararın taraflara tebliğ edilmesi gerekmektedir. Gerekçeli karar tebliğ edilmediği takdirde de temyiz süresi başlamamış sayılacaktır228.

226 Özekes, Tebliğ, s. 143.

227 “ …uygulamada müddeti muhafaza olarak adlandırılmış olan müessese de ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla, hukuk yargılamasında, süre tutum müessesi mevcut değildir.” HGK, 01.10.2003, 13- 581/527 (Manisa BD. 2004/4, s.153).

Belgede İşe iade davası ve sonuçları (sayfa 102-106)