• Sonuç bulunamadı

mekanik bir düzene sahip olmayan felsefî düşünce ise her zihnin anlayış yetisiyle paralel olarak tarihi süreç boyunca iniş ve çıkış içerisinde olmuştur. Yani erişilen kaynaklar ve gelişmiş materyaller itibarıyla bugün antik çağlardan ileri düzeyde olmamız, felsefî düşünme ve problem ortaya koyma kapasitesi olarak o dönemlerdeki filozoflardan önde olduğumuz anlamına gelmemektedir.89 Felsefe, gelişimini tamamlayıp bir noktada durarak bitmeyen, sürekli kendini yenileyen ve gerçekleştiren dinamik bir disiplindir. Onun insan zihnini hakikatle, düşünceyi de varlıkla özdeş olduğunu savunan fikri, objektif hakikatin mâhiyetini anlamak için gösterilen her türlü aklî çabanın hakikatle uyum içerisinde yaşama gayesine hizmet ettiğini kabul ederek aklî faaliyetlere ruhanî bir hüviyet de atfetmektedir. Bu durum felsefenin insan varlığının zihinsel ve ruhsal gelişimlerine bir dayanak olduğunu göstermektedir ve böylece felsefe toplumların dönemsel ihtiyaçları neticesinde ortaya konan tüm fikrî akımlar içerisinde kendisine bir yer edinmektedir.90

bilmek ve o bilgiye göre de amel etmektir.96 Hikmet aynı zamanda herhangi bir hükmün esas gayesine de işaret etmektedir. Fazlur Rahman bu minvalde hikmeti hakikat olarak değerlendirir ve tutarlı bir hukuk metodolojisi oluşturmak için de hakikatin bilgisini temel unsur olarak görür.97

Kur’ân’da hikmet kelimesini içeren yüz on beş âyet mevcuttur. Müfessirler Kur’ân’da yer alan hikmet terimini çeşitli şekillerde yorumlamışlardır. Bazıları hikmeti söz ve fiilde isabet, ilim ve amel uygunluğu, doğru bilgi ve faydalı iş gibi anlamlar yükleyerek ifade etmiştir.98

Felsefe kavramının aksine hikmet kavramı İslâm düşüncesinde daha geniş kapsamlı anlamları ihtiva edecek şekilde çeşitli ifadelerle kullanılmıştır. Bunun, kavramın dinî terminolojiyle uyumlu olmasıyla ilgili olduğu düşünülebilir. Bahsedilen ifadelerden biri

“hâlidî hikmet”tir. İbn Miskeveyh’in (ö. 1030), eserine isim olarak kullandığı bu kavram, eşyanın hakikatinin bizim dışımızda sabit ya da ezelî olduğunu ifade etmektedir. Bu bilginin imkânı ise insan için belli akledilebilir ölçüler çerçevesinde mevcuttur. Hâlidî hikmet, hakikatin evrensel, aşkın ve nebevî boyutuna vurgu yapmaktadır. Hakikat, kültürel farklılıklarla çeşitli formlara ve lafızlara bürünse de, onun özü daima aynıdır ve aslolan öze inmeyi başarmaktır.99 İbn Miskeveyh söz konusu eserinde hikmeti, insanın ulaşabileceği en değerli şey olarak belirtir ve hikmet bilgisine ulaşanların aydınlanıp kurtuluşa ereceğini ifade eder.100

Meşrikî hikmet, İbn Sînâ’nın eserlerinde kullandıktan sonra gündeme gelen ve tamamen Doğu kaynaklı bir felsefe kurma ideolojisini ifade eden bir terimdir. İbn Sînâ bu bağlamda Aristoteles’in düşüncelerini sentetik biçimde yeniden yorumlayarak Doğu düşüncesini hareket noktası seçen bir felsefe projesini vurgular. Müslüman Horasan felsefî geleneğine atıfta bulunan Meşrikî hikmet kavramı, İslâm düşüncesinin tarihî birikimini ve geleceğini yansıtan bir isim olarak belirginleşmektedir.101

İbn Sînâ’nın tohumlarını serptiği bu düşünce Şihâbüddîn es-Sühreverdî’nin (ö. 1191) kurduğu felsefî sistemi için bir ilham unsuru olmuştur. Sühreverdî, hakikat arayışında Meşşâî felsefe başta olmak üzere İslâm düşüncesini ve Doğu’nun kadîm medeniyetlerinin öğretilerini

96 Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerh, çev. Ahmed Avni Konuk, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, İstanbul 2017, c. I, s. 101.

97 Fazlur Rahman, İslâmî Yenilenme Makaleler II, çev. Adil Çiftçi, Ankara Okulu Yayınları (5. Baskı), Ankara 2018, s. 103.

98 İlhan Kutluer, “Hikmet”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. XVII, s. 505.

99 İlhan Kutluer, Yitirilmiş Hikmeti Ararken, İz Yayıncılık (4. Baskı), İstanbul 2017, s. 90-91.

100 İbn Miskeveyh, el-Hikmetü’l-Hâlide: Câvîdân-Hırad, thk. Abdurrahman Bedevî, Mektebetü’l-Nahdati’l-Mısriyye, Kahire 1952, s. 285-286.

101 Dimitri Gutas, Avicenna And The Aristotelian Tradition: Introduction to Reading Avicenna’s Philosophical Works, Brill Publishers (2. Baskı), Leiden 2014, s. 139-140.

de mezcederek işrâk felsefesi adında eklektik ve özgün bir felsefe ortaya koymuştur. İşrâkî hikmet, Sühreverdî’nin içinde bulunduğu İran geleneğinin mistisizmi ile felsefe rasyonalizminin bir sentezidir. İşrâkî hikmet hakikatin elde edilmesinde aklın yanında sezgiye de büyük önem verir. Bu bağlamda Allah, varlık ve kozmos gibi metafiziksel düşünceler, nur ve zulmet anlayışı çerçevesinde ifade edilmiştir.102 Sühreverdî hikmet kavramını bir iç aydınlanmayla elde edilen, hakikat ve eşyanın mâhiyetini veren bilgi şeklinde yorumlar.

Hikmete dair kesin bilgiye ancak araştırma sonucu edinilen bilgilerle birlikte ruhânî müşâhede yöntemi kullanılarak ulaşılabilir.103

Hikmete dair İslâm düşüncesinde pek çok eser meydana getirilmiştir. Bunlardan biri de Molla Sadrâ’nın el-Hikmetü’l-Müteâliyefî Esfâri’l-Akliyyeti’l-Erba’a isimli eseridir. Molla Sadrâ (ö. 1640) İbnü’l-Arabî’nin yaklaşımı doğrultusunda irfânî bir hikmet anlayışı ortaya koymuştur. Ona göre hikmet, felsefeyle eşdeğerdir. Varlık hikmete dayanmaktadır ve varlığın bilgisine ulaşmak da hikmeti elde etmektir.104 Molla Sadrâ, söz konusu eserinde hikmeti felsefî bir mâhiyet taşımakla birlikte riyâzet ve mücâhede metoduyla gerçekleşen entelektüel bir çaba olarak tahayyül etmektedir. Gerçeğin bilgisine ruhânî bir yolculuk sonucunda ulaşılacağını kabul eden Molla Sadrâ, bu doğrultuda aklî ve kalbî birlikteliğe büyük önem verir.105

Hikmet aynı zamanda İslâm ahlâk felsefesinde işlenen konuların başında gelmektedir.

Temel erdemler arasında yer alan hikmet, ahlâkın esaslarındandır. İslâm filozofları bu esasları nefsin güçleri ile bağdaştırarak hikmet, şecaat, iffet ve adalet olarak sıralamıştır. İfrat ve tefrit denilen iki aşırı ucun ortasını ifade eden erdem kavramı, nefsin kuvvelerinin akıl tarafından kontrol altına alınmasıyla ortaya çıkmaktadır. Hikmet de bu bağlamda düşünen nefsin dengeli hareket etmesinden meydana gelen bir erdemdir. Hikmet, akıl ve onun işlevleriyle alâkalı bir erdemdir. Düşünmenin mâhiyeti, zekâ becerileri gibi hususlar bu kapsamda değerlendirilir.106

Görüldüğü üzere İslâm düşüncesinde hikmet, felsefî olmasının yanı sıra hem mistik hem de ahlâkî tecrübeleri de içeren kapsamlı bir kavram olarak kabul edilmiştir. Bu doğrultuda İslâm ilim ve fikir mirasını yeniden keşfetme amacıyla yapılan çalışmalarda daha etkin sonuçlara ulaşmak için hikmet, ilim ve felsefe terimleri arasındaki irtibatın sağlıklı bir şekilde kurulması gerekmektedir.107 Felsefe ile hikmeti eş anlamlı olarak kullanan Fazlur

102 Mehmet Alıcı, “Sühreverdî’nin İşrâk Felsefesi ve Kadim İran Dinleri”, Sühreverdî ve İşrâk Felsefesi, ed. M.

Nesim Doru - Kamuran Gökdağ - Yunus Kaplan, Divan Kitap (2.Baskı), İstanbul 2015, s. 53.

103 Alıcı, “Sühreverdî’nin İşrâk Felsefesi ve Kadim İran Dinleri”, s. 84.

104 Vural, İslâm Felsefesi Sözlüğü, s. 265.

105 Alparslan Açıkgenç, “el-Esfârü’l-Erbaa”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. XI, s. 375.

106 Murat Demirkol, “Erdem ve Erdemsizlik”, İslam Ahlak Esasları ve Felsefesi, ed. Murat Demirkol, Bilimsel Araştırma Yayınları, Ankara 2018, s. 181-186.

107 Kutluer, “Hikmet”, s. 510.

Rahman da bireylerin daha iyi yetişip güçlü bir kişiliğe sahip olmaları ve başarıya ulaşmaları için hikmetin ve diğer aklî ilimlerin İslâm ülkelerinde verilen eğitim programlarında yer almasını savunmuştur.108