• Sonuç bulunamadı

1. TEMİZLİK, İBÂDETLER VE NİKÂH KONULARINDAKİ

1.1. TEMİZLİK İLE İLGİLİ İHTİLÂFLAR

1.1.2. Gusül

el-Hidâye’de yer alan gusül bölümündeki ilk konu müsta’mel su meselesiyle ilgilidir. Ve İmâm Muhammed burada farklı bir görüş belirtmiştir.

182 Ebü’l-Velîd Muhammed b. Ahmed b. Ahmed el-Kurtûbî İbn Rüşd, Bidâyetu’l-Muctehid ve Nihâyetü’l Muktesid, Mektebetü’l Asriyye, Beyrut 2008, c. 1, s. 57.

183 Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Tahâre, 28.

184 Mâlik, Tahâre, 46.

34

İmâm Ebû Hanîfe ve İmâm Ebû Yûsuf’a göre müsta’mel su, abdestsizliği veya cünüplüğü gidermiş veya sevap amacı ile insan bedeninde kullanılmış olan su anlamına gelmektedir.185

İmâm Muhammed ise su, sevap amacı ile insan bedeninde kullanılmadığı sürece müsta’mel olmayacağını söylemiştir. Çünkü insandaki günah kirinin suya geçmesiyle su kirlenir. Günah kiri de ancak suyun sevap amacı ile kullanıldığı zaman suya geçeceğini söylemektedir.186 Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf’un aksine İmâm Muhammed’e göre su sadece sevap amacıyla kullanıldığı takdirde müsta’mel sayılacaktır.

Âlimler müsta’mel su denilen abdest veya gusül için kullanılan sularla ilgili farklı görüşlerde bulunmuşlardır. Bu konuda İmâm Ebû Hanîfe ile İmâm Şâfiî aynı görüşte olup onlara göre bu su bir daha herhangi bir necâseti gidermek için kullanılamaz.187 İmâm Mâlik ve tâbîlerinin görüşü ise bu suyun mekrûh olduğu görüşündedirler. Ebû Sevr, İmâm Dâvûd ve tâbîlerinin görüşü ise bu su ile mutlak su arasında herhangi bir farkın olmadığı görüşüdür. İmâm Ebû Yûsuf ise suyun necis olduğunu söylemiştir.188 Hz. Ali ve İbn Abbâs yanında sadece içmesine yetecek kadar su bulunan yolcu birinin teyemmüm etmesi gerektiğini söylemişlerdir. Ve suyu da içmek için saklamalarını söylemişlerdir. Abdestte kullanıldığında suyun niteliği değişmeseydi, yolcunun akan suyu bir kabta biriktirip sonra abdest almasını, biriken suyu da içmek için saklamasını söylerlerdi. Yolculuk esnasında da olsa gusülde kullanılan suyun dökülmesi gereklidir. Aslında yolculuk esnasında su oldukça değerlidir. Bu da gusülde kullanılan suyun niteliğinin değiştiğine dair açık bir delildir.189

el-Hidâye’de yer alan gusül bölümündeki müsta’mel su konusunda yer alan bir mesele de cünüp olan birinin kuyunun dibine düşen bir şeyi çıkartmak için suya atlaması durumunda bu kimsenin cünüplüğünün kalkıp kalkmayacağı ve kuyu suyunun da necis olup olmayacağı meselesidir.

İmâm Ebû Yûsuf, eğer cünüp olan birisi kuyunun dibine düşen bir şeyi çıkartmak amacıyla suya atlarsa, bu kimsenin cünüplüğünün kalkmayacağını ve kuyu suyunun da necis olmayacağını söylemiştir. Çünkü Ebû Yûsuf, cünüplüğün ortadan kalkması için

185 Merginânî, el-Hidâye, c. 1, s. 23.

186 Merginânî, el-Hidâye, c. 1, s. 23.

187Vehbe Zuhayl î, el-Fıkhu’l-İslamî ve Edilletuhu, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1984, c. 1, s. 235.

188 İbn Rüşd, Bidâyetu’l-Muctehid, c. 1, s. 51.

189 Serahsi, Mebsût, c. 1, s. 46.

35

gerekli olan şeyin kişinin suyu üstüne dökmesi gerektiğini söylemiştir. Ona göre kuyunun suyunun da necis olmaması gerekir çünkü bu su, sevap amacıyla kullanılmamış ve kişinin üzerinden cünüplük de kalkmamıştır.190

İmâm Ebû Hanîfe ise kişinin cünüplüğünün kalkmayacağını ve suyun da necis olacağını söylemiştir. Çünkü kişinin bedeninden bir uzuv suya girince o giren uzuv üzerindeki cünüplük kalkacağı için suyun necis olacağını söylemiştir. Necis olan bu su ile kişinin bedeninin geri kalan kısmından cünüplük kalkmadığı için adamın cünüp kalacağını söylemiştir. İmâm Ebû Hanîfe’den bir başka rivâyet ise adamın cünüplüğü kalkacağını çünkü su bedenden ayrılmadıkça ona kullanılmış hükmü verilemez demiştir. Merginânî rivâyetlerin en uygununun da bu son rivâyet olduğunu vurgulamaktadır.191

İmâm Muhammed ise kişinin cünüplüğünün kalkacağını kuyunun suyunun da müstamel olmayacağını söylemiştir. Çünkü sevap kastı ile suya girmemiştir.

Cünüplüğünün giderilmesi için de suyu üstüne dökmesinin gerekli olmadığı görüşünde olduğu için cünüplüğü kalkar demiştir.192

İmâm Mâlik ile İmâm Şâfiî, nasıl ki kesici bir alet herhangi bir şeyi birkaç kez keserse, necâseti giderecek olan suyun da necâseti birkaç kez gidereceğini söylemişlerdir.

İmâm Muhammed kullanmış olan kimse ister abdestli olsun ister abdestsiz olsun necis olmadığını, bununla birlikte onunla bir daha abdest alınamayacağını söylemişlerdir. İmâm Ebû Hanîfe ile İmâm Ebû Yûsuf ise kulanılmış su necistir demelerini şu hadise dayandırmaktadırlar. “Herhangi biriniz durgun suya bevletmesin ve durgun suda cünüplükten gusletmesin” hadisidir.193

Bu örnekte kişinin kuyuya üzrinde cünüplük eseri olan meninin necaseti meriyye olarak olup olmadığı belli değildir. Olması durumuyla olmaması durumunun ayrıntısını müçtehitler belirtmemişlerdir. Kişi üzerinden bir bezle veya sadece o bölgesini yıkarakayak meni necasetini üzerinden gidermiş olabilir. Neticede tüm vücudu etkileyen hades durumu baki kalmaktadır. Dolayısıyla suyun görünen pislik anlamında necis olmasından bahsedilemez. Bahsedilse de büyük suyun miktarına göre bu çok küçük bir miktadır. Hades fıkıh dilinde, abdestsizlik veya cünüplük sebebiyle insanda meydana

190 Merginânî, el-Hidâye, c. 1, s. 23.

191 Merginânî, el-Hidâye, c. 1, s. 23.

192 Merginânî, el-Hidâye, c. 1, s. 23.

193 Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccac b. Müslim el-Kuşeyri Müslim, Tahare, 97.

36

geldiği var sayılan hükmî-manevi kirliliği veya bu kirliliğin sebebini ifade eder. Hades, büyük hades ve küçük hades şeklinde ikiye ayrılır. Gusülle giderilebilen cünüplük (cenâbet), hayız ve nifas gibi hükmî kirlilikler büyük hades, abdestle giderilebilen hükmî kirlilik de küçük hadestir. Buna bağlı olarak gusül büyük hükmî temizlik, abdest de küçük hükmî temizlik adını almıştır.

Buna göre Ebu Yusuf pisliği çıkarmak amacıyla suya dalan cünüp kimsenin suyu necis kılmayacağını ama cünüplükten de çıkmayacağını ifade etmiştir. Ona göre cünüplük ancak dökme su ile giderilebilir. Ebu Hanife ise iki görüşünden birinde su müstağmel olduğundan cünüplükten çıkmayacağını suyun da müstağmel olduğundan bir daha onunla gusül abdesti alınamayacağını ileri sürerken diğer görüşünde suyun bedenden ayrılmadıkça ona kullanılmış su denmeyeceğinden suyun temiz kalacağını, kişinin de cünüplükten çıkacağını ileri sürmüştür. Bu görüşüyle İmam Muhammed’in görüşüne yaklaşmıştır.

İmam Muhammed ise sevap kazanmak yani cünüplüğü giderip temiz hale gelip ibadet edebilecek hale gelmek niyeti olmadığı için suyun kirlenmeyeceğini ama bununla beraber cünüplükten de çıkacağını ifade etmiştir.

Muhtemelen burada İmam Muhammed, genel kural olan hades ve necis bir şeyle karışan suyun kirli ve pis olacağı genel kuralından istihsanen özel kurala dönerek a)Vücutta görünen bir pislik kalmaması, hadesin görünen bir pislik gibi değerlendirilmemesi b) Manen ibadet anlamında hadesi gidermek maksadı ve niyetiyle suya girmediği için suyun da pislenmediğini, c) Netice itibariyle Kitap ve Sünnette sınırları çizilen uzuvların da yıkanması sebebiyle cünüplükten de çıkacağını öngörmüş olmalıdır.

Kısaca bu husus, O’nun burada istihsan fer’î delilini kullandığını gösterir.

Bütün bu rivâyetlerden anlaşılıyor ki müsta’mel su yani daha önce abdest için veya gusül için kullanılmış olan su, bir daha abdest veya gusül için kullanılamaz. Çünkü kullanılmış su daha önceden kullanıldığı için bir daha kullanılmaması gerekir. Yani müsta’mel sular temiz olup temizleyici olmadıkları görüşü daha kabule yakındır. Zaten diğer âlimlerin verdikleri hükümlere bakıldığında da bu suyun temizleyici olmadığı açıktır.

Burada âlimler arasında bir görüş birliği bulunmaktadır denilebilir.

Benzer Belgeler