B. KASİDELERİ İNCELENEN DİVAN ŞAİRLERİ VE KASİDELERİNDEKİ MEMDUHLAR MEMDUHLAR
A. 15 YÜZYIL DİVANLARI METHİYELERİNDE ÖVGÜ KALIP VE KONULARI
II. Memduhların Övülen Nitelikleri
11) Heybeti ve Heybetli Görünüşü
11) Heybeti ve Heybetli Görünüşü
Heybet övgüsünün şairlere göre dağılımı şöyledir: Grafik: 23
Heybet Konulu Övgünün Şairlere Göre Beyit Dağılımları
0 6 2 0 0 2 1 2 1 0 2 3 2 2 Adnî Dâî A. P aşa Ayn î Cem Sul tan Cem âlî Çâke rî Fakî h Mes îhî Mih rî Neca ti Niza mî Şeyhî Vasfî
Hemen her şair heybet konusunda bir veya birden fazla beyit yazmıştır. Liderlik fotoğrafının en etkileyici yönünü oluşturan bu konuda beyit yazmayanlar; sadece bir methiyesi bulunan Adnî, meramını anlatmak için methiye yazan Cem ve fıtratı gereği resmi güzellik üzerine çizen Mihrî Hatun´dur.
Grafik: 24
Heybet Konulu Övgünün Memduhlara Göre Beyit Dağılımları
3 4 0 5 4 0 0 0 0 3 0 0 0 0 0 I. M ehme t Ş. Süle yman Ş. Mus a II. M ehme t II. B ayez îd Ş. Cem Ş. Ahm et Ş. Mah mut Ş. Seli m Mus tafa P aşa Ali P aşa Mah mut P aşa Kasım Paşa Cafe r Çele bi Pir A hmet
Heybet konusunun memduhlara göre dağılımına baktığımızda ise övgünün belli kişilerde toplandığını görüyoruz. Bunlar padişahlar veya yönetime talip olan şehzadelerdir. Bunlardan başka, Koca Mustafa Paşa, bu konuda övülen devlet adamı olarak karşımıza çıkmaktadır.
a) Heybeti
İnsanın fiziki görünüşü anlamındaki heybet her devrin önemli avantajıdır. Kuvvetin belirleyici olduğu bir dönemde fiziki intiba çok önemli olduğu için insanlar bu özelliğe önem vermişler, “heybetli”, “haşmetli” kelimeleriyle gurur okşamışlardır.
Úuvvette şevketin ger eflÀkden yiğindir
èİzz ü şerefte ola bin mertebeyle aúdem (Şeyhi 8/21) 1
Óaşmetüñ bÀrında ãunduú-ı pelengi çerm-i çarò
Úadrün ordusında gerdÿn çetr-i aèlÀdur yine (Necati 24/18) 15
İşte dönem şairleri de efendilerini heybet bakımından tasvir etmişler, onları heybet ve vakarın timsali Hz. Ali ile anmışlardır.
èAlì heybetlüdür ol Şeh ki atı Reşk-i Düldüldür
äıdú ile ãıddìú olupdur èadl ü dÀd içre èÖmer
Ol èAlì heybetlü SulùÀn ibn èOåmÀn devridür (Dai 16/6) 4 Ol èAlì-himmet èÖmer heybet úılıcı úahrı-la
Gösterür èOåmÀn elinde óüccet ü bürhÀn bugün (Dai 5/6) 1 Heybetin bir diğer timsali ise dağlardır.
Kÿh-peykerdür BurÀú-ı bÀd-pÀyı berú-seyr
Seng-sümdür èÿd-demdür hemdemidür müşk-i nÀb (Nizami 3/20) 27 Hz. Ali’yi andıran, dağlardan daha gösterişli olan bu heybetin en etkili olduğu yer düşmanın aklı ve gönlüdür. Onun heybeti düşmanın rahatını kaçırmış, gecesini gündüzüne karıştırmıştır. Artık o, korkusundan titremektedir.
Ehl-i küfr üstine düşer heybet
Úılsa úaãd-ı àazÀ Muóammed-vÀr (Çakeri 5/18) 3 èAdÿ-yı dìne içürdi mehÀbetüñ bir mey
Ki óaşr olınca ola ser-girÀn u yata òumÀr (Vasfi 6/9) 15 Onun heybeti, gücüyle birlikte tüm dünyayı sarmıştır.
Düşürdi heybet-i ÀvÀzı şarú u àarba ãadÀ
Çün aldı baór ile berrden kenÀr-ı fetó ü ôafer (Cemali 4/19) 2
Heybeti ormandaki aslanın bile gönlüne düşmüş ve aslan artık kendi mülkü olan ormanda rahat yatamamaktadır.
Heybetüñden àaybet idüp bìşede yatmazdı şìr
b) Saldığı Korku
Bu heybet ve her yeri fethedecek bir askeri güce sahip olmasından dolayı o, ona ait olmayan herşeyin ve herkesin yüreğine bir korku düşürmüştür.
Güneşin titremesinin sebebi yüreğine düşen kılıç korkusudur ve bu yüzden dünyada geceler ve gündüzler oluşmuştur.
Şöyle úorúutmış yüregin òançerüñ tìz-Àbı kim
Úanda bir ãu görse berg-i bìd-veş ditrer güneş (A. Paşa 20/32) 2 Ditreden òÿrşîd-i tîàı òavfidür her ãubó-dem
Bî-sebeb ãanmañ ki bu eflÀke dÀyim inúılÀb (Mihri 4 /3) 3
Korku denizlere düştüğünde balıklar zırhlanır, sedefin içindeki ateş parçasının yüzü ağararak inci haline dönüşür.
Òavf-ı gürzüñle felekde ışık urundı güneş
Zahm-ı tìrüñle deñizlerde zırıh geydi semek (Necati 12/17) 7
Korkunun en fazla egemen olduğu yer düşmanın kalbidir. Düşman onun kılıcını görse korkusundan imana gelecektir.
Bir yaluñ yüzlü güzeldür úılıcuñ kim görse
Yüzini göricek ìmÀna gelür çoú küffÀr (Mesihi 8/29) 16 Rüstem onunla savaşmaktan kaçmakta,
Bir cihÀngîr-i zamÀndur ol bu gün èÀlemde kim
Rüstem ü ZÀl olsa rezmüne gelüp itmez cidÀl (Mihri 8/13) 11 Efrasiyab korkudan kim olduğunu unutmaktadır.
Ol cihÀn-gîr-i zamÀnuñ görse tîàı lemèÀsın
Úorúusundan kendözüni bilmeye EfrÀsiyÀb (Mihri 4 /15) 3 Düşman ise memleketinde rahat rahat su bile içememektedir.
Çek tìà-i Àb-dÀrı ki úorúuñdan içemez
KÀfir diyÀr-ı küfrde bir òoş-güvÀr Àb (A. Paşa 37/42) 3 Ordusunun çıkardığı sesler düşmanının gözünü korkutmuş,
Òaãm gürzüñ görüben tìàüñe cÀn virdügi bu
Kim ecel irse olur her kişi mÀya mÀyil (Necati 14/28) 2 sancağı, aslanı yerinde titretmiştir.
Rezm içinde deprede çün rÀyetüñ şìrìn ãabÀ
Òavfdan óummÀ dutup lerzÀn ola şìr-i àarìn (A. Paşa 24/43) 3
c) Azap ve Kızgınlığı
Şairin efendisinin hışmından nasibini en fazla alan yine düşmanlardır. Onun bir bakışıyla düşmanının ödü patlar, onun hışmı düşmana sürekli ölüm getirmektedir.
èAdÿ kim serd ü ser-keşdür aña òışm eylemek òoşdur Bilürsin tÀb-ı Àteşdür gülistÀnı zemistÀnuñ (Necati 13/19) 13
Lutfı èaynı dosta Àb-ı óayÀt eyler èaùÀ
Òışmı òavfı düşmene merg-i mecÀfÀ gösterür (Cemali 10/32) 12 Rÿyìn-ten Àteş-i àaøabuñ görse nerm olur
Tìàüñle úan olur dil-i sengìn-i pÿr-ı ZÀl (Vasfi 2 /22) 3 İşidüp aduñı úorúar ãıdar ödi maòÀfetden
ÒuãÿãÀ hışm ile bir kez naôar úılursañ aèdÀya (Dai 21/21) 5
Onun hışmı sadece düşmana değildir. Kıyametin kopacak olması feleğin; güneşin yere inmesi güneşin onun hışmından korkmasındandır.
Meger òışmuñ ezel eflÀke düşdi
Anuñçün tÀ úıyÀmet úaldı lerôÀn (Ayni 21/9) 6 Cevrüñ caóìmi yansa düşer yerlere güneş
Luùfuñ nesìmi esse çıkar göklere àubÀr (Fakih 1/27) 2
O, hışımlı bakışıyla mermeri suya çevirir, hışmının ateşi yüzünden tüm sular kurur. Eğer òışm ile baúsañ kÿh-ı ÚÀfa
Eriye seng-i òÀrÀ ola mÀyiè (Dai 11/25) 4 Ger òÀke ãalsa õerresini òışmuñ Àteşi
Òuşg ola yir yüzinde ne deñlü ki var Àb (A. Paşa 37/39) 3
d) Kahhar oluşu
Şairin efendisi, kahharlık özelliğini genellikle düşman üzerinde göstermektedir. Onun kahrının rüzgarı düşman memleketine ulaşsa, orayı yerle bir edecek, onların kıyameti olacaktır.
BÀd-ı muòÀlif esdüre ger úahruñuñ demi
Baór-ı fenÀya àarú ola keştì-i kün fe kÀn (Mesihi 2/38) 3 Onlara karanlık günler yaşatacak,
KÀfire úahrı anuñ küfr-i øalÀlet ebedì
Mü´mine luùfı anuñ pertev-i ìmÀn diyeyüm (Ayni 27/21) 6 topraklarını kendi okyanusunun bir parçası yapacaktır.
Olsa revÀne ãarãÀr-ı úahruñ èadÿ-yi mülk
Kahrının kılıcı fitneyi ortadan kaldırmış,
Senüñ úahruñ úılur şÀhÀ zamÀne fitnesin sÀkin
Senüñ luùfuñ bile beñzer cihÀn firdevs-i aèlÀya (Dai 21/14) 5 firavun gibi davranan düşmanın oyununu bozarak onu yok etmiştir.
Gerçi firèavn ola düşmenleri kahr etmek için
Yed-i beyøÀdır elin hüccet-i bürhÀn-ı kerem (Şeyhi 11/14) 29 Óükm-i seyÀsetinden baş çekse çerò-i serkeş
Úahrın bozar esÀsın olsa ne denli muókem (Şeyhi 8/18) 1 Úahrı úılıcı zaòmıyıla pÀyimÀl ider
Erlik güninde düşmenüñ başı úafÀsını (Dai 4/8) 1 Òançerüñi úan içmege her diş bileyeni
Úahruñ úatına úoya eyÀ şÀh-ı tüvÀnÀ (Nizami 2/48) 26 O iyiliksever bir kimse olmasaydı onun kahrı tüm semavatı yakar,
EùbÀú-ı ÀsmÀnı úahruñ oda yaúardı
Ger ara yirde luùfuñ olmasa idi óÀ´il (Nizami 6/20) 26 rüzgarıyla cihanı titretir, sallar,
NÀr u òÀkin dÿzaòuñ gülşen ider luùfı ãuyı Ger eserse úahrı yili bìveş ditrer cihÀn (Ayni 22/35) 6 gökyüzü ve güneş simsiyah olurdu.
NÀ-gehÀn irse sipihre nÀr-ı úahruñ õerresi
Gülün kırmızı, yangın renginde olması onun kahrı yelinin gül bahçesine ulaşmasındandır. Onun kahrı istese bahçeleri kurutur, sudan, havadan ateş çıkar.
Gül-zÀra güõer eyler ise ãarãar-ı úahruñ
Áteş ola gül dÿd ola hemvÀre benefşe (Necati 23/34) 7
Semÿm-ı úahrı eseydi riyÀz-ı èÀleme ger
Yanardı Àteş-i gülden seóer seóer jÀle (Mesihi 6/31) 16 Şuèle-i úahruñ eger düşse gülistÀn ãaónına
Áteş-i gülden ùutardı şekl-i òÀkister nesìm (Mesihi10/21) 16 Ger semÿm-ı úahruñ ide ùarf-ı gülşenden güõer
Gül şerÀr olup duòÀn ile ola hem-ser nesìm (Mesihi10/24) 16 Kahrın yeli dokunsa òuşk ola bÀà-ı ravøa
Lutfun nesìmi erse kevser saça cehennem (Şeyhi 8/11) 1 Tìà-i úahruñ úanda kim oynada berú-i sÿz-nÀk
Bir èaõÀb ebrin sürer ki anuñ ecel bÀrÀnıdur (A. Paşa 16/31) 2 Úahrı emr itse çıúar Àb u hevÀdan Àteş
Mihri luùf itse olur Àteş-i Àõer nergis (Dai 10/7) 4 Çünkü cehennem ateşi onun kahrının sadece bir parçasıdır.
Úahruñ odınuñ úıtèasıdur Àteş-i dÿzaò