• Sonuç bulunamadı

IV. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1. HARAC

55 İKİNCİ BÖLÜM

ZIMMÎLERİN SORUMLULUKLARI

Bir yönetim altında yaşayan bireylerin yönetimi altında yaşadıkları egemenliğe karşı sorumlulukları mevcuttur. Yönetimler, vatandaşlardan bu sorumlulukları yerine getirmesini istemektedir. Çünkü, vatandaşlar sorumluluklarını ne kadar iyi yerine getirirse, o kadar da işler düzenli yürütülebilme ihtimali vardır.

İslam toplumunda ister Müslüman, ister gayr-ı müslim olsun bütün vatandaşların yönetime karşı yerine getirmesi gereken bir takım sorumlulukları mevcuttur. Müslüman tebaanın sorumlulukları öşür vermek, askerlik yapmak gibi şeyler olurken İslam toplumunun gayr-ı müslim tebaasının sorumlulukları harac, cizye, gelir vergisi vermek, yöneticilerin belirlediği kıyafetleri giymek ve antlaşmalarda bunlara ek olarak belirlenen şartları yerine getirmektir.

Çalışmamızın bu bölümünde zımmîlerin İslam toplumu yönetimi tarafından hangi sorumluluklarla yükümlü tutulduklarını anlatmaya gayret edeceğiz.

56 kimselere harac konulur. 289 Maverdi’de haracı, “Arazinin mülkiyeti üzerindeki vergidir”290 şeklinde tanımlamaktadır.

Kuranı kerim’de harac, Kehf suresinde “اً دس مهنيبو اننيب لعجت نأ ىلعًاجرخ كل لعجن لهف

“Bizimle onlar arsına bir set yapman için sana bir ücret (harac) verelim mi”291Mü’minun suresinde ise “ريخ كبر جارخف اجرخ مهلأست مأ”“Yoksa sen onlardan bir ücret (harc) mi istiyorsun? Rabbi’nin ücreti (haracı) daha hayırlıdır”. 292şeklinde geçmektedir. Harac kelimesi Kur’an’da bu kullanıma göreücreti ve bir karşılığı ifade etmektedir. Toprak vergisi olarak harac Kuran’da kullanılmamıştır.

Harac, Hz. Ömer döneminde toprak vergisi olarak kullanılmaya başlanmış, sonraki dönemlerde de fıkhî ıstılahta zımmîlerden alınan arazi vergisi olarak kullanımının yanı sıra İslam toplumu yönetiminin bütün gelirlerine verilen isim olmuştur293.

1.1. Harac Vergisinin Tarihi Arka Planı

Özetle aktaracak olursak yukarda da işaret ettiğimiz üzere Hz. Ömer döneminde Irak’ın fethedilmesinden sonra ordu komutanı Sa’d b. Ebi Vakkas ganimetleri askerler arsında paylaştırmıştı. Sahabeden bir grup kişiler ganimetlerin taksim edildiği gibi arazilerin de taksim edilmesini halifeden talep ettiler. Hz. Ömer bu talebi kabul etmedi294 ve onlara “Allah’ın memleketler halkından alıp peygamberine verdiği fey’i, Allah’a, peygambere, hısımlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Bu mallar aranızda zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın295. O fey’

özellikle Allah’ın rızasını gözetip rızasını uman, Allah’a ve Rasul’üne canlarıyla ve mallarıyla yardım ederken yurtlarından çıkarılan, mallarından mahrum bırakılan fakir muhacirlere aittir. Onlar güvenilir kimselerin ta kendileridir296. Onlardan önce Medine’yi yurt ve iman evi edinmiş olanlar kendi yanlarına hicret edenleri

289Serahsî, Mebsût, III, 8.

290Maverdî, Ali b. Muhammed b. Habib Ebi’l- Hasan, Ahkamü’s-Sultaniyye, Thk: Ahmed Abdüsselam, Nşr: Daru’l-Kütübi’l-‘Ilmiyye, Beyrut, ts, 186.

291 18, Kehf, 94.

292 23, Mü’minun, 72.

293 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 23; Fayda, Mustafa, Hz. Ömer Zamanında Gayr-ı Müslimler, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1989, 41; Duman, Ali, İslam HukukuKamu Hukuku Dersleri, Malatya, 2016, 89.

294 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 24.

29559, Haşr, 7.

29659, Haşr, 8.

57 severler. Onlara verilenlerden dolayı kalplerinde her hangi bir ihtiyaç hissi yoktur.

Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile onlara verilmesini tercih ederler. Nefsin mala karşı olan hırsından ve cimriliğinden korunanlar, şüphesiz kurtuluşa eren kimselerdir297. Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bizi ve iman etmekte bizi geçmiş olan din kardeşlerimizi bağışla. İman etmiş olanlar için kalbimizde bir kin ve hoşnutsuzluk bırakma. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen esirgemesi ve rahmeti bol olansın298” ayetlerini okudu.

Hz. Ömer, araziyi paylaştırmasını isteyenlere şöyle dedi: “Müslümanlardan sizlerden sonra gelecek olanlar ne olacak? Onlar, arazilerin ehliyle birlikte taksim edilmiş olduklarını, babalardan oğullara miras olarak geçtiğini, bu şekilde de kendilerinin her şeyden mahrum bırakıldıklarını görecekler. Bu doğru bir görüş değil299”. Abrurrahman b. Avf, doğru görüşün ne olduğunu şu sözleriyle dile getirdi: O halde doğru görüş nedir? Arazi ve sahipleri Allah’ın fatih Müslümanlara ihsan etmiş olduğu fey’ ve ganimetten başka bir şey midir?

Hz. Ömer bu soruya şöyle cevap verdi. İşleyicileriyle birlikte Şam ve Irak arazileri paylaştırılacak olursa, o zaman kaleler ne ile korunur. Gelecek nesillere, yetimlere, dullara Irak ve Şam arazisinden ne kalır300dedi. Hz. Ömer önce muhacirlerle istişare etti. Sahabeden Hz. Ali, Hz. Osman, Talha ve Abdullah b. Ömer, halife ile aynı görüşü benimsediler. Abdurrahman b. Avf ise arazinin fatihlere dağıtılması taraftarıydı301.

Hz. Ömer daha sonra Ensar’ın ileri gelenleriyle istişare etti ve onlara yukarda zikretmiş olduğumuz gerekçelerden dolayı araziyi fatihler arsında paylaştırmak itemediğini söyledi. Ensar’ın ileri gelenleri de Hz. Ömer’in görüşünün doğru olduğunu şu sözleriyle ifade ettiler “Görüş senin görüşündür. Düşündüklerin ve söylediklerin ne kadar güzel. Eğer bu kaleler ve şehirler askerlerle korunmaz, koruyacak olan askere yeterli miktarda masraf yapılmazsa küfür ehli kaybetmiş olduğu topraklarını geri alır” dediler302.

297 59, Haşr, 9.

298 59, Haşr, 10.

299 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 24-25.

300 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 25.

301 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 25.

302 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 25-26.

58 Hz. Ömer arazinin dağıtılmaması görüşünün anlaşılmasından sonra arazi işlerini düzenleyebilecek ve toprağın kaldırabileceği vergiyi tespit edebilecek biri olarak kim var diye araştırdı. Osman b. Huneyf’in bu iş için uygun kimse olduğu hususunda ittifak ettiler ve bu işe görevlendirdiler. Böylece toprağa haraç vergisi konuldu303. Ebu Yusuf’un aktardığı bilgiye göre Hz. Ömer’in ölümünden bir sene önceki Kufe arazisinin vergisi yüz bin dirheme ulaştığı söylenmektedir304.

1.2. Harac Vergisinin Türleri Ve Miktarı 1.2.1. Harac-ı Muvazzafa:

Cürcani, harac-ı muvazzafayı “Toprağa konulmuş belirli ücrettir”305 şeklinde tanımlamaktadır. Osman b. Huney, sevad arazisini ölçtü bir cerib306 üzüm bağı arazisine 10 dirhem, bir cerib hurma arazisine 8 dirhem, şeker kamışı ekilen bir cerib araziye 6 dirhem, buğday ekilen bir cerib araziye 4 dirhem, bir cerip arpa ekilen araziye 2 dirhem harac vergisi koydu307.

Yukarda geçen bilgilerden de anlaşılmaktadır ki, alınan bu vergi toprak sahiplerinin işletmiş oldukları topraklarının vergisidir. Başka bir şekilde ifade edecek olursak; topraklarını işleyen vatandaşlardan işletmiş oldukları topraklar için alınması gereken toprak vergisidir.

Ebu Yusuf’un, Seriy’den naklettiğine göre Hz. Ömer bahçelerin ceribine 10 dirhem, ekilip-ekilmemesine bakılmaksızın sulanan tarlaya 1 dirhem, sadece yağmur suyuyla sulanan hurma bahçesine 1/10, kova veya başka yollarla sulanan tarlalara 1/20 vergi koydu308. Muhammed’e göre ziraat için elverişli su ulaşan arazilerin her ceribinden bir kafiz ve bir dirhem alınır. İsterse senede birkaç defa ekilsin veya sahibi tarafından ekilmemiş olsun309. Her iki durumda da hüküm aynıdır. Üzüm asmalarında

303 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 26.

304 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 26.

305 Cürcani, Ta’rifat, 86.

306 Cerib: 132 litre. Erkal, Mehmet, İslam’ın Erken Döneminde Vergi Hukuku Uygulamaları, İsam, 2009, İstanbul, 222.

307 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 36.

308 Ebu Yusuf, Kitabu’l-Harac, 37.

309Şeybânî, Asl, VII, 539.

59 on dirhem, hurmalıklarda ise her ceribte beş dirhem harac alınır310. Ancak, her hangi bir afet sebebiyle sahibi gelir elde edemezse bu durumlarda bir şey alınmaz311.

1.2.2. Harac-ı mukaseme:

Cürcani, harac-ı mukasameyi “Beşte bir dörtte bir gibi”312olarak tanımlamaktadır.

Toprak ürünlerinden alınan vergidir. Ebu Hanife’ye göre zekatta olduğu gibi harac ödemek için üretilen malın belli bir miktara (nisaba) ulaşması gerekmez313.

Ebu Yusuf’a göre, harac-ı mukasemenin oranları şöyledir. “Sevad bölgesinde nehir ve kaynak sularıyla sulanan buğday, arpa gibi kış ürünlerinden 1/5, hurma, üzüm, bahar sebzesi ve bahçe ürünlerinden 1/3, yaz mevsimine ait ürünlerden ¼”

314vergi alınmasını öngörmektedir.

Ebu Yusuf, çeşitli sebeplerden dolayı harac verenlerin arsında meydana gelebilecek kötü uygulamalardan kaçınılması için harac-ı mukaseme’nin daha uygun olacağı kanaatindedir315. Bu görüşünü şu sözleriyle dile getirmektedir. “Belirli bir miktar belirtilmeksizin harac-ı mukaseme yoluna gitmektir. Bundan başka hazineye daha çok gelir getirecek, vergi mükellefleri arsında meydana gelebilecek haksızlıkları, bir kısım mükelleflerin kendilerine ait olan vergileri başkalarına ödetmelerine daha fazla mani olacak, bazı vali ve amillerin adalete dayanmayan mükaseme ile mükelleflere eziyet etmelerinden daha fazla salim, sultanın rızasını mucip, vergi mükelleflerine haksızlıktan uzak bir yol bulamadım”316.

Görüldüğü üzere harc-ı muvazzafa ve harac-ı mukamesemenin oranları dönemin şartlarına göre belirlenmiştir. Bu sebeple harac vergisi ve oranları ictihadi oğlunu söyleyebiliriz.

Benzer Belgeler