• Sonuç bulunamadı

yapıyı zayıflatarak gücün merkezileşmesini sağlamış ve bu yolla yerleşik, merkeziyetçi bir devletin temeli atılmıştır.

birlikler vasıtasıyla elde tutmalarını sağlamıştır. Çünkü bunların bütün Çin’in stratejik noktalarına yerleştirildiği görülmektedir. 219

Abahay, Sancak Birliklerindeki bu düzenlemenin yanı sıra idarî açıdan da yeni bir teşkilâtlanmaya gitmiş ve devleti idare etmek için Altı Nazırlık adı verilen bir teşkilât kurmuştur. Bunlar Töreler Nazırlığı, Gelir Nazırlığı, Savaş Nazırlığı, Ceza Nazırlığı, İş Nazırlığı ve Sivil İdare Nazırlığıydı. Çin’deki hanedanlardan ilk olarak Sui sülâlesi (581-619) zamanında kurulmuş olan Altı Nazırlık teşkilâtı, çeşitli değişikliklerle Ming hanedanına kadar devam etmiş, Mançular da bu teşkilâtı kendi devletlerinde aynen kurmuşlardı.220 Çin ele geçirildikten sonra da, bu nazırlıkların her birinin uzantılarının eyaletlerde de kurulduğu ve bunların doğrudan doğruya merkezdeki ilgili nazırlığa bağlı oldukları görülmektedir. Dolayısıyla, geleneksel Çin idarî sisteminden gelen Altı Nazırlık teşkilâtı, Sancak Birlikleri teşkilâtına göre daha yerleşik devlete özgü bir yapı göstermekteydi. Devlet teşkilâtında Abahay’ın Sancak Birlikleri sistemini daha geliştirmesi ve getirmiş olduğu Altı Nazırlık teşkilâtı, Mançuların geleneksel boy yapısını Nurhaç devrine göre daha da

219 Ch’ing hanedanı, imparatorluk toprakları içerisinde beş savunma hattı kurmuştu. Bunlar şöyle sıralanabilir: 1. Pekin, Sui-yüen, Ning-hsia ve Liang-chou’dan geçen Çin Seddi Savunma Hattı. 2.

Te-chou, K’ai-feng, Hsi-an’dan geçen Sarı Nehir Savunma Hattı. 3. Chiang-ning, Ching-chou, Ch’eng-tu’dan geçen Yangtse Savunma Hattı. 4. K’ang-chou, Fu-chou, Kuang-chou’dan geçen Güney Doğu Sahil Savunma Hattı. 5. Pekin ve K’ang-chou arasındaki Büyük Kanal Savunma Hattı.

İmparatorluk, Sancak Birliklerinin bir kısmını bu beş hat boyunca yerleştirmiştir. Stratejik hatlar diyebileceğimiz bu beş hat dışında, yine Sancak Birliklerinin yoğun olarak yerleştirildiği bir takım stratejik noktalar da görülmektedir. Bunlar Sheng-ching, Pekin, Chiang-ning, Ch’eng-tu ve İli idi (Lin En-hsien, Ch’ing-ch’ao tsai Hsin-chiang-te Han Hui Ko-li Cheng-tz’u, Taipei, 1988, s. 152). Bu beş noktanın imparatorluk içindeki coğrafî konumlarına bakarak buraların neden stratejik olarak nitelendirildiği anlaşılabilir. Sheng-ching Mançurya’da olup, Mançuların ilk başkenti ve dolayısıyla Mançu ata yurdunun merkezidir. Pekin, bilindiği gibi Ch’ing hanedanının başkentliğini yapmaktaydı.

Chiang-ning, bugünkü Nankin olup, Çin tarihi boyunca güney Çin’de kurulan sülâlelerin başkentliğini yapması bakımından güneyin merkezi sayılabilir. Ch’eng-tu, bugünkü Sse-ch’uan’ın en önemli şehridir. Sse-ch’uan eyaleti, hem birçok milletin bir arada yaşadığı bir yer olması bakımından, hem de Tibet’le komşu olması açısından öneme sahiptir. İli bölgesi ise, Ch’ing hanedanının yükseliş devrinde en büyük rakibi olan Cungarların merkezi idi. Diğer yandan Rusya ve Kazaklar ile komşu olması da İli bölgesinin önemini arttırıyordu.

220 Bai Shouyi (ed.), An Outline History of China, Pekin: Foreign Languages Press, 1982, s. 210, 329.

77

zayıflatmış, gücün merkezileşmesi artmış ve henüz Çin ele geçirilmeden önce bile yerleşik, merkeziyetçi bir devlet artık kurulmuştur.

Böylece Mançurya’yı birleştiren, güney Moğollarıyla ittifak kurmuş olan ve merkeziyetçi bir devlet yapısına sahip bulunan Mançular, hedeflerini gerçekleştirmeye hazır bir hale gelmişlerdir. Abahay 1643’te ölünce, yerine geçen oğlu Fulin zamanında bu hedef gerçekleşmiştir. Bu sırada, Ming hanedanı iyice zayıflamış ve isyanlarla başa çıkamaz bir hale gelmişti. Bu isyancılardan biri 1644’te Pekin’i ele geçirince son Ming imparatoru intihar etmişti. Mançular, Ming görevlilerinden olan Wu San-kui ile iş birliği yaparak, Çin’i isyancılardan temizlemek üzere, Çin Seddi’nin güneyine geçmişler, kısa sürede Pekin’i ve Kuzey Çin’i ele geçirmişlerdir.221

Mançular, Güney Çin’i de yine başta Wu San-kui olmak üzere bir takım eski Ming idarecileri ile işbirliği yaparak elde etmişler ve bunun sonucu olarak buraların yönetiminde bu şahıslardan faydalanma yoluna gitmişlerdir. Hakimiyetlerinin başlangıcı olan bu safhada, burayı doğrudan merkeze bağlamak yerine, kendilerine yararlılıkları dokunmuş olan bu eski Ming görevlilerine geniş yeetkiler vererek buraları vasallık statüsüyle idare etmeyi yeğlemişlerdir. Ancak, 1671’de Wu San-kui ve güneyde bulunan diğer iki idareci Ch’ing’e karşı ayaklanmış ve Çin tarihine San Fan-chih Luan (Üç Vasalın Ayaklanması) olarak geçen bu isyan, ancak 1681’de bastırılabilmiştir. 1683 yılında da Mançular, Çin’in güney kısımlarında denetimlerini

221 Kenneth Scott Latourette, The Chinese Their History and Culture, genişletilmiş 3. baskı, 1963, s.

292. Wu San-kui, Liao-tung’lu olup, Ming hanedanının son imparatoru Ch’ung-chen (1628-1644) devrinde devlet hizmetine girerek, askerî bir görevde bulunmuştu. Görev yaptığı yer, Shan-hai Kuan’dı. Shan-hai Kuan, Çin Seddi’nin bugünkü Hepei eyaletinden geçen kısmı üzerindeki bir kapıydı (Tz’u Yüen, s. 500). Dolayısıyla burası Mançuların Çin’e geldiklerinde kullandıkları yol üzerindeydi ve bu bakımdan stratejik bir öneme sahipti.

78

tamamen kurarak burayı doğrudan doğruya merkeze bağlamışlar ve bu bölgedeki sınırlarını bir önceki sülâle olan Ming hanedanından daha geniş bir alana da ulaştırmışlardır.222

Mançular, Çin’i ele geçirdikten sonra, öncelikle Ming hanedanı zamanından kalmış olan yerel eşrafı kazanıp, yeni hanedanın idarî yapısında bunlardan faydalanmaya çalıştılar. Bunlara yönelik olarak Mançular, kendilerini Çin’i isyandan kurtarmaya gelen, Ming hanedanının hatırasını yaşatan kişiler olarak tanıtmışlardır.

Böylece kendilerini eski hanedanın meşru varisleri statüsüne getirmişler ve bu sayede eski hanedanın görevlilerini kendi saflarına kazanmayı başarmışlardır.

Ch’ing hanedanının, bu bölgeye yönelik siyasetinin önemli bir unsuru devlet görevlileri arasında Mançu ve Moğollarla Çinliler arasında denge kurmaktı. Merkez teşkilâtının en önemli kuruluşu olan Altı Nazırlığın her birinin başında iki kişi bulunurdu. Bunların biri Mançu, diğeri Çinli olurdu. Aynı şekilde bunlarda dört başkan yardımcısı bulunur ve ikisi Mançu, ikisi Çinli olurdu. Taşra teşkilâtında her eyaletin başında bir Vali, bunun üstünde ise iki eyalete bakan bir Genel Vali bulunurdu. Genellikle Valiler Çinli, Genel Valiler de Mançu olurdu. Diğer yandan stratejik noktalara Sancak Birlikleri yerleştirilmişti ve bunların başında da bir Mançu Generali bulunurdu. Valilerin ve Genel Valilerin bir miktar askerî kuvveti olmasına rağmen, bölgede esas güç, Sancak Birliklerinin idaresinden sorumlu olan Mançu Generallerinin elindeydi.223 Görüldüğü gibi, Mançular, Çin Seddi’nin güneyinde çift yapılı ve biri diğerini denetleyen bir görevliler ağı oluşturmuştur. Bu yönetimde

222 Bai Shouyi (ed.), An Outline History of China, s. 378-379.

223 John K. Fairbank – Edwin O. Reischauer, East Asia The Great Tradition, s. 366-368.

79

Çinlilere de yer verilmiş, ancak bunlar daima bir Mançu görevlinin gözetiminde tutulmuştur.

Mançuların Çin’i ele geçirdikten sonra askerî teşkilâtlarına ekledikleri bir yapı ise Çinlilerden oluşturulmuş olan ve Yeşil Sancak Birlikleri veya Yeşil Tugaylar olarak adlandırılan ordu birlikleridir. Bunlar, esasında Ming zamanında kurulmuş olan askerî birliklerin yeniden yapılandırılmasıyla oluşmuştur. Ch’ing hanedanı, tamamıyla Çinli askerlerden meydana gelen bu Yeşil Tugayları küçük birlikler halinde bütün Çin’e dağıtmıştır. Bu birliklerde bulunan asker sayısı, Sancak Birliklerinin askerlerine göre daha fazla olmasına rağmen,224 hanedanın esas vurucu gücünü yine de daha toplu halde bulunmaları sebebiyle Sancak Birlikleri oluşturuyordu. Yeşil Tugaylar ise asayişi sağlamak üzere bir tür yerel Çin polisi görevi görüyordu.

Dolayısıyla Mançuların Çin’i idare etmek için bir yandan geleneksel Çin sisteminde bulunan unsurlardan bazılarını devam ettirdikleri, diğer yandan da bu yapıya Sancak Birlikleri sistemi gibi kendi bünyelerinden çıkmış olan unsurları ekledikleri görülmektedir.

Benzer Belgeler