• Sonuç bulunamadı

Beyan-ı tafsil-i kavanin-i şer’iyye-i müteamile ve kavaid-i rüsum-ı örfiyye-i mütearife ki, mebani-i defatir-i Osmaniyye ve meahız-ı ahkâm-ı Sultaniyyedir. Nuvişte bud bera-yı muceb ki zikrolunur.

1.Resm-i çift, tamam çiftlik üzre kayd olunan raiyyetden otuz üç akçedir. Nim çiftden resim nısf-u zalik. Nim çiftlikden ekall yer tasarruf eden bennakden ki, ekinlü kayd olunmuşdur, resim on iki akçedir. Caba bennakden dokuz akçedir. Ez’af-ı re’ayaya himayet olunmak emr-i müstahsendir.

2.Nesl-i re’ayadan ehl-i kisb olmayan mücerredlerden nesne alınmaz; defterlerde dahi üzerlerine resm kayd olunmamışdır. Amma ehl-i kisb olan mücerredlerden mikdarınca resm alına deyü emr olunmuşdur. Defterde mücerred kayd olunan kimesne teehhül etse, bennak resmi alınur.

3.Ve acaba bennak, ekinlü olsa ekinlü resmi alunur. Ve çift kayd olunmayanlar çifte ve çiftliğe malik olsa, resm-i çift alınur. Bu babda i’tibar, çiftlik mikdarına dayirdir. Çiftlik mikdarından ziyade yer tasarruf eden kimesne ziyadeye nisbet haric ra’iyyet gibi resim verir.

4.Pir olub veyahud fakr ü faka arız olub çifti ve çiftliği elinden giden kimesneden resm-i çift alınmak hayf-ı sarihdir. Hususa ki, elinden giden yeri ma’mül olub rüsum-ı mukayyedeye naks gelmemiş ola.

5.Ve hisar eri, tımarında çift kaydolunan ra’iyyetden kanun üzre resm-i çift alındıkdan sonra resm-i saman ve odun deyü altı akçe ve nim çiftden üç akçe ziyade alınmak kanun-ı mukarrer olub defterde sebt olunmuşdur.

79 TT. 23, s. 1–3; KK. 67, v. 2/a–3/b

6.Sipahiden çiftlik dutan haric re’ayadan resm-i zemin, tamam çiftlikten tamam çift resmi ve nim çiftlikten nısıf resim alınub nısıfdan ekall olan yerlerde, eğer arazi-yi sakiyyeden olub veyahud eyü has yerler olsa ki, her yıl zira’at olunub hasıl verse, iki dönüme bir akçe resm olınur. Ve eğer mütavassıt’ul –hal olsa, üç dönüme bir akçe ve eğer edna olsa dört beş dönüme bir akçe resm alınmak kanun-ı resme mütabıkdır. Zira has yerden yetmiş seksen dönüm ve mütavassıt’ul-hal yerden yüz dönüm ve edna yerden yüz otuz ve yüz elli dönüm yer bir çiftlik i’tibar olunur. Dönüm dahi, hatevat-ı müte’arefe ile kırk hatve yerdir, tulen ve arzen.

7.Resm-i çift ve bennak, levahıkiyle evailde harman akibince alınur imiş. Şimdiki halde mart ayında alınmak kanun-ı mukarrer olmuşdur. Ve rüsum-ı asiyab dahi ol vakitde alınur.

8.Ve ra’iyyetden tekrar öşür, şol kimesneden alınur ki, kendü sipahisinin tımarındaki çiftliği terk edüb varub gayrı yerde zira’at ede. Amma sipahinin tımarında zira’ate kabil yeri olmaduğı takdirce, gayrı yerde zirra’at eden kimesneden tekrar öşür almak hayf-ı na-ma’rüfdur.

9.Ra’iyyet ki yerlü olub müteferrik olsa, göçürüb yerine götürmek kanun-ı kadimdir. Amma on beş yıl bir yerde mütevvattın olan kimesneyi göçürüb getürmek men’olunmuşdur. Hususa ki, bennak ola, her nerede olursa resim verdükden sonra kaldırmak memnü’dur.

10.Ve bir şehirde ra’iyyet neslinden bir kimesne on beş yıl tavattun etse, amma bi-hususihi defter-i re’ayada mukayyed olmasa, anun gibi kimesne ra’iyyet olmayub şehirlüye ilhak olunmak emr olunub kanun olmuşdur.

11.Yörükde ve yerlüde resm-i ganem, iki koyuna bir akçedir. Koyunla kuzu bile sayılmak kanun olmuşdur. Vekoyunı olmayan yörükden resm-i kara on ikidir. Yörüğün koyunu kırılub hiç kalmasa veyahud resm-i ganem resm-i

kara mikdarınca olsa, anların gibilerinden resm-i kara deyu on iki akçe alınur.

12.Eğer yörük bir sipahiden yer dutub ziraat etse, öşür ve salarlık verdükden sonra resm-i boyunduruk deyu on iki akçe verüb ziyade resm vermez. Zira ziyade resim verdiği takdirce, tekrar resim alınub kanun-ı kadime muhalif hayf vaki olur. Bu kaziyye miraren teftiş olunub emr-i padişahî ile muceb-i mezkûr üzre mukarrer kılınmuşdur.

13.Yörük taifesinin rüsumı, evailde lırkılacak alınur imiş. Şimdi abril ayında alınmak kanun üzre mamuldür.

14.Ağıl resmi, her sürüden üç akçe alına gelmüşdir.

15.Hububatdan ki, hinta ve şair ve alef ve gavers ola, öşür ve salarlık alınur cümlesi sekiz müd galleden olub her bir müdde iki buçuk kile olur. Ve baki hububatdan ki, nohut ve mercimek ve bakla gibi ve penbe ve ketan gibi heman öşür alınur, salarlık alınagelmemiştir.

16.Sipahi gallatından anbarına iletübhisar erinin kalaya iletmek, reaya üzerine bid’at-ı ma’rufedir. Amma bir günlük mesafeden ziyade olsa, def’an lil-harec teklif olunmaya deyu emr olunmuştur.

17.Arazi-yi öşriyyeden zira’ate kabil yerler bila mani’ boz kalsa, timara zarar olduğı takdirce ref’-i zarar içün sahibinin elinden alınub gayri kimesneye tapuya vermek örfen tecviz olunur. Amma dağ ve kır yerler olub veyahud su basub her yıl zira’ate kabil olmayub boz kalsa, alub gayri kimesneye vermek memnudur. Zira zürra tarfından taksiratı içün ve harman yeri içün birkaç dönüm yeri boz koyub mera edinmek memnu değildir. Bu hususlar içün tekrar hükm-i padişahî varid olmuşdur.

18.Kadim’üz-zamandan şehirlünün ve ehl-i kuranın davarları örüsi içünolan mer’aların ekilmesi ve korunması ve tapuya verilmesi zarar-ı amm olduğı ecilden, def’ve men’olunmuşdur.

19.Öksüz tapusı, bid’at-ı merdüde-i memnu’adır. Atasının yeri mülk-i mevrüsı gibi i’tibar olmuşdur. Yetimin atasından kalmış yeri ma’mül olmadığı takdirce gayrı kimesneye teslim olunsa, yetim baliğ olıcak taleb etse, gine yetime emr olunur.

20.Avret tasarruf etdüği yeri boz komayub öşrin ve rüsumın eda etse, elinden almak kanuna muhalifdir.

21.Ve bir ra’iyyet müteveffa olub oğlanları kalsa ki ba’z-ı aher bennak kayd olunmuş ola, atalarının yerini iştirakle tasarruf edüb resm-i çift ve resm-i bennak cümlesi arasında iştirakle eda olunmak riayeten lil-adalet emr olunmuşdur.

22.Haric ra’iyyet resm-i tapuyla tasarruf etdüği yerler ba’zı zamanda alınub ra’iyyete verilmeğe emrolunmuş idi. Sonra resm-i tapu mukarrer olub haricle ra’iyyet arasında tercih ve tereccüh men’ olunmuşdur.

23.Bağdan ve bahçeden öşr-i hasıl alınmak kanun-ı şer’a mütabıkdır. Amma re’ayaya tahlis-i öşürde muzayaka olub ref-i muzayaka içün öşür mikdarına bedel tahmin olunub harac i’tibar olunmuşdur. Etraf-ı memallikde bi-haseb’il-hasıl bağ dönümüyle her bir dönümden ba’zı vilayetde on akçe ve ba’zı vileyetde beş akçe ve ba’zı vilayetde üç akçe alını-gelmişdir. Hadayikden ve harimlerden öşürlerine göre kesim alınur. Köhne defterlerde dahi bu i’tibar üzre mukayyed olub şimdi defter-i cedidde gine ol muceb üzre hâsıl akd olunmuşdur.

24.Ra’iyyetden öşr-i asel, bu sancakda sahib-i ra’iyyetüzerine kayd olunmuşdur. Amma öşr-i aselden bedel her bir kovandan bi-haseb’il-hâsıl ba’zı vilayetde iki akçe alınur imiş. Şimdi gine ol muceb üzre kayd olunmuşdur.

25.Resm-i arüsane, cihazlu kızdan altmış akçe ve avretden kırk akçe; fakirelerden nısf-ı resm-i ganiyye ve mutavassıt’ul-halden beyne beynedir. Yerlüde avretin resm-i nikâhında ve resm-i arüsanesinde toprak mu’teberdir. Ve yörükde la-mekân olduğı sebebden atasına tabi’ olmakda bakire ile seyyibe birdir. Ve resm-i nikâh dahi a’lası dinar ve ednası on iki akçedir. Ve mutavassıt’ul hal nakihle menkuha hallerine göre alınur. Ve bir kimesne ki avretin tatlik edüb gine nikâh etse, resm-i nikâh alınur. Amma resm-i gerdek alınmamak örf-i ma’rüfdur.

26.Resm-i mekatib dahi, eimme-i müctehidinden vaki’ olan akval-i mütehalife üzre alınur idi. Sonra yedi akçe tayin olunub resm-i kısmet-i mevaris dahi binde yirmi akçe alınmak üzre mukarrer kılındı.

27.Ve bu sancakda resm-i otlak kaydolunan yerlerden koyun sürüsünden resm-i otlak alınub, kaydolunmayan yerlerde resim alınmaz. Ve bir vilayetden varub bir yerde kışlağı olan koyun sürüsinden mikdarlu mikdarınca resm-i kışlak alınur.

28.Vilayet-i mezburda dutılan vaşak ve kaplan derileri, sancak beğine müte’allıkdır. Meğer kim yaya ve müsellem dutmış ola; anlarun dutdukları sancağı beğlerine müte’allıkdır.

29.Serbest tımarlarda yaya ve müsellem ve yörügan-ı hüdavendigardan gayrı re’aya, dutdukları yaya ve abd-i abık ve kenizek cu’lleri, sahib-i tımarındır. Müddet-i örfiyyeleri tamam oldukdan sonra bazarlarda kadı ma’rifetiyle bey-i men yezbey-id olunub satılan kulın ve carbey-iyenbey-in ve devabbın bahaları ashabı

zahir olunca bir emin katında hıfzolunur. Müddet’i örfiye dahi kulda ve cariyede üç aydır ve devabda bir aydır; bahalusında müddet nısf-ı müddet-i abd-i abıkdır. Re’aya dutdığında i’tibar serbest tımaradır. Serbest olmayan tımarlarda kendü re’ayasiyle gayrın re’ayası dutmasında fark yokdur. Defterde bir hususa tayin olunmaduğı takdirce, mir-livaya veyahud subaşılarına veyahud ma’mül olı-geldüği üzere tasarruf olunur. Kuyûd-ı defter i’tibarda akvadır. Andan sonra ma’mül olduğı i’tibar mer-idir. Ve yaya ve müsellem yörükler dutmaları dahi bu üslub üzere ma’müldür. Amma sancak beğine müte’allık olduğı hususda kendülerin sancağı beğine müte’allıkdır.

30.Serbest tımarlarda cemi’ cerayim-i re’aya sahib-i tımarındır. Serbest olmayan tımarlarda nısf sahibi ra’iyyetin ve nısf-ı aher haricden dahl eden sancak beğinin veyahud subaşılarındır. İkisi bile dahl etdüği yerde her birisi rubu’ tasarruf ederler. Amma bu sancakda ikisi bile dahl eder husus yokdur. Resm-i ğanem ve resm-i arüsiye dahi kaydolunan yerlerden bu tarik üzere dahl ederler.

31.Haramiye ve uğrıya ve kanluya ve sayir hırsuzlara, bi-haseb’il-meratib siyaset eylemek medar-ı nizam-ı memleket ve menat-ı emn-i vilayet olan atlu sancağı beğinindir. Amma bir sebeble şer’an ve örfen affolunsa, bedel-i siyaset akçe almak kanun-ı kadime muhalifdir. Siyaset olunan kimesneden cürm alınmaz. Amma affolunduğı takdirce cürümlemek sahib-i ra’iyyetindir. 32.Cürüm dahi, bi-gayr-ı hak katl-i nefs eden kimesneden a’lasından üç yüz

akçe ve mutavassıt’ul-halden iki yüz ve ednasından yüz akçedir. Ve göz çıkaran kimesneden yüz elli akçe ve baş yarılub kemük çıksa ve diş çıksa ve bıçağla mecruh edüb döşeğe düşerse yüz akçe ve el düşürse nısf-ı cürm-i nefsdir. Ve bunlardan madün şenayi’de ki, ta’zir ve te’dib lazım ola, otuz akçe ve kara berenin cürmi on akçe alınmak örf-i ma’rufdur.

33.Mücrim olan kimesne teftiş olunmadın veyahud üzerine zahir olan şenayi’şer’le ve örfle yerine varmadın sancak beği ve subaşısı ve adamları nesne alub salı vermek memnudur. Kendüler mahall-i töhmet ve adamları mücrim ve müstahakk-ı ikab olur.

34.Ve her mücrim-i müttehemin cerimesi kad-i vilayet katında veya müfettiş huzurunda sabit ve zahir olub ehl-i örfe teslim etmeden dutub siyaset eylemek, hilaf-ı şer’ ve örf te’addidir. Amma mücrim ve müttehem olan kimesne mütemerrid ve mu’annid olub da’vet ile mahkemeye gelmekden imtina’ eylese, beray-ı ta’zir cebr ile billa-tazib mahkemeye getürmek memnu’ değildir. Fil-cümle kaziyye ki, kazayay-ı örfiyyeden kudat-ı vilayet ma’rifetleriyle olub hem ümera-i izam ve muktezay-ı örfe münkad olmak menet-ı tenfiz-i ahkâm-ı hükkam ve şart-ı ri’ayet-i intizam-ı beynel-enamdır. 35.Ve bir tımarda ki, kovan ve koyun ve bağ ve bahçe ve asiyab olmayub

sonra hadis olsa, öşür ve rüsum sahib-i tımara müte’allıkdır.

KK.67’de yer alan ek hükümler ise aşağıdakiler gibidir:

36.Ve bir timarda ki, koyun ve bağ ve bağçe ve âsiyab olmayub sonra hâdis olsa, öşür ve rüsûmı sahib-i timara müteallıktır ve her asiyabda galle takdir olunmuşdur. Sonra galle ref’ olunub ayda beşer akçe alınmak hesabı üzere yılda bir altun alınmak emr olunmuşdur.

37.Ve liva-i mezburun resm-i arûsanesinin ve adet-i ağnamının nısfına sancakbegi dahl ederlermiş. Hala Seferihisar Nahiyesi ile Kızılca Tuzla Nahiyesinden gayri nahiyelerin resm-i arusanesin ve adet-i agnamın müstakil sahib-i raiyyet alınmak emr olunmuşdur.

38.Ve bu sancakda kıbtiyan kürekçilik hizmeti mukabelesinde müslümanından yirmibeşer ve keferesinden otuzar akçe alınmak emr olunmuşdur.

39.Ve liva-i mezbure kesimcileri merhum ve mağfirunleh Sultan Orhan tabe serahunun kullarından olub defatir-i kadimede öşürleri sipahiye timar kayd olunub ve otuz üçer akçe resm-i çiftleri miriye kayd olduğundan gayri kul oldukları içün her birinin hallerine ve kudretlerine göre çiftlikden çiftliğe Bursa müddüyle üçer ve dörder müdden ziyade buğday ve arpa kesim içün kayd olunub badehu Müeyyedzade tahrir eyledükde kesimlerin dahi ziyade edüb resm-i çiftlerin sekizer akçe kayd eylemekle ol uslüb üzere eda ederken iki yıldan berü çekirge müstevli olmağla bu izdiyaddan za’f gelüb hâsıl olmayan terekeden kesim ve öşür ve resm-i çift alınmak hayfdır deyu ilam eyleyüb ve senki Vilayet muharririsin, elinde olan atik ve cedid defterin yirmi bir kıta kuranın mahsulı vech-i meşruh üzerebir yılda iki yüz kırk beş bin seksen iki hâsıl kayd olunub ve defter-i atikde sipahi’ye hâsıl kayd olunan öşürlerin külliyen miriye kayd eyleyüb eğer gallat ise kesimi ref olunub ve her çiftlikden Mihaliç hasları reayası gibi yüz kırkar akçe resim ziyade alınmak ferman olunursa bir yılda defter-i atik yazusundan altmış üçer bin akçe noksanı lazım geldüğin defter edüb i’lam eylemişsin.

40.Ve zikr olan kesimciler bazı südde-i sa’adetime gelüb vech-i meşruh üzere öşürlerin ve her bir çiftlikden yüz kırkar akçe resm-i zemin hüsn-i ihtiyarlarıyla razı oldukların bidürüb husus-ı mezbur sene semanin ve tis’a mi’ete Ramazan’ül mübarek’inin dokuzuncu gününde paye-i serir-i sa’adet-masirime arz olundukda, mezid-i merhametim zuhura getürüb gallatdan olan kesimlerin ref eyleyüb ol mukabelede Mihaliç hasları kesimcileri gibi yenişehir nahiyesi kesimcilerine dahi yüz kırkar akçe resm-i zemin; çiftlik ve hasıl olan tereke ve hububatdan şer’i şerif mucebince ve zimmilerden harac-ı şer’ileri dahi alınub ve bil-cümle hukuk ve rüsûmların defter-i cedid muktezsınca eda eylemek üzere defter-i cedide kayd olundu. Ber muceb-i hükm-i şerif.

ÖZET

Genel olarak bakıldığında, 14. yüzyılda Osmanlı Devletinin hem siyasî hem de ticarî merkezi olan Bursa, Anadolu’nun ehemmiyetli bir ticaret merkezi ve doğu-batı ticareti için ise bir antrepoydu. İstanbul başşehir olduktan sonra bile Bursa, devletin başlıca ticarî merkezlerinden biri olmayı bir asır daha devam ettirebilmişti. Muhakkak ki, Bursa’nın bu mühim ticarî konumu –tabiatıyla- sancağa bağlı nahiyeleri de etkileyecekti.

Osmanlı Devletinin eyalet taksimatında incelenen “üç nahiye” Anadolu Eyaletine bağlı Bursa Kazası dairesinde idiler. İlk tahrir defterlerinde üç nahiyeden biri olan Yarhisar’ın idarî statüsü vilayet, diğer iki yerleşim birimleri ise “nahiye” olarak belirlenmişti. Daha sonraki mufassal defterlerde Yenişehir, Yarhisar ve Göynük istisnasız “nahiye” olarak kaydedilmiştir.

Defterlerde Yenişehir’in mahalle sayısı 1487–1530 çizgisinde üç; 1573’de ise üçü eski ve birisi yeni mahalle olmak üzere dörde çıkmıştı. Yarhisar’da ise: 1487’de üç mahalle; 1530–1574 seyrinde ise dört mahalle kayıtlıdır. Çalışma konusu üç nahiye içinde en fazla nüfusa ve mahalleye sahip olan Göynük’ün, üç tahrirde de (1487–1521–1574), mahalle sayısında herhangi bir değişiklik vuku bulmaksızın- dokuz mahalle olarak kayıtlıdır. Bu sayı 17. yüzyıl ortalarında (1648’de) Göynük’ten geçen Evliya Çelebinin verdiği mahalle sayısıyla hemen hemen örtüşmektedir.

Nahiyelerdeki ortalama nüfus artışının -Göynük haricinde- 16. yüzyılda Akdeniz dünyasında meydana gelen nüfus artış olgusuna parelel olduğu söylenebilir. Ayrıca, bu nahiyelerde mücerred nüfusunun da–ortalama olarak- Akdeniz havzasındaki nüfus artışına yakın olduğu belirtilebilir.

ABSTRACT

In the 14. centruy, Bursa, which is the political and trade center of Ottaman empire, was a very important trade center for the east-west trade, works, after Istanbul became the capital, Bursa was still a trdae center for at least one century. Also, because Bursa was a very important trade one center, this will affect the towns belonging to the sancak.

Three regions which wre seen in the division of provinces of the Ottoman Empire, were in the Bursa districts. In the first “Tahrir Defter”, Yarhisar, one of the three regions, was called as a city, and the other sttlements were called as regions. Later, in the “mufassal defter’s”, Yenişehir, Yarhisar and Göynük were registered as regions. In these notebooks, the number of the quarters of Yenişehir was three in 1487–1530 line, and then increads to four in 1573 line, three of them are old one is new. In Yarhisar, theree quareters in 1487 and four quarters in 1530–1574 line. Göynük, which has the most population and quarters, was ergistered as having 9 regions. This number is similar to the number which Evliya Çelebi called gave. He gave this number as 8 then. As seen, the smallest regien is Yarhisar and the biggest “nefs” is Göynük. All the “nefs” except Göynük was small settlements below average.

In these theree regions, teh avarage increasing population, was under the averege of the increaasing population in the Akdeniz world in the 16. century. In these regions, the number of “mucerred” people was similar to the population increase in the Akdeniz area.

Benzer Belgeler