• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: MERKEZ BANKALARI PARA POLĠTĠKASI UYGULAMALARI

1.4. TAYLOR KURALI

1.4.6. GeniĢletilmiĢ Taylor Kuralı

hala dikkat edilmesi gereken bir husus olabilecektir. Yeni Keynesyen bir yaklaĢımla yapılan çalıĢmanın teorik sonuçlarına göre ise faiz düzleĢtirmesi, ekonominin rasyonel beklentiler dengesini belirsiz kılabilmektedir.

değiĢkenlere tepki vermemesi gerektiğini savunan görüĢler, aslında kur değiĢimlerinin de fiyatlara yansıdığını bu nedenle açık olarak döviz kurlarının hedeflemesinin ve Taylor Kuralında yer almamasının doğru bir yaklaĢım olmadığını ileri sürmektedir.

Mohanty ve Klau (2004), aralarında Türkiye‟nin bulunmadığı yükselen piyasa ekonomilerindeki ülkeler40 için döviz kurları kullanılarak geniĢletilmiĢ Taylor Kuralı ile yaptıkları analizde, para politikasının döviz kurundaki geliĢmelere de anlamlı bir Ģekilde tepki vermekte ve hatta bazı ülkelerde söz konusu tepkinin enflasyon ve üretime verilenden daha fazla olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Yükselen piyasa ekonomilerinde bu sonucun, döviz kurlarından kaynaklanan Ģoklara karĢı hassas olunması ve

“dalgalanan döviz kuru riskinden çekinilmesi (fear of flaoting)” nedeniyle oluĢtuğu da aynı araĢtırmada belirtilmektedir.

Diğer taraftan aralarında Türkiye‟nin de bulunduğu geliĢmekte olan ülke ekonomilerine41 dair yaptıkları incelemede ise Ostry ve diğerleri (2012); para politikasında döviz kurları ile geniĢletilmiĢ Taylor Kuralı kullanılmasını, enflasyon hedeflemesi ve dalgalı kur rejimiyle birlikte düĢünülürse, özellikle geniĢ kur hareketlerine karĢı bir tepkide bulunulmamasına (benign neglect) göre daha anlamlı olduğunu bulmuĢlardır. Burada, para politikası araçları olarak, faizin yanında döviz müdahalelerinin de olduğu varsayılmaktadır.

Aizenman ve diğerleri (2008), 17 geliĢmekte olan ülke için 1989:1-2006:4 dönemini kapsayan incelemede, enflasyon hedeflemesi yapan grupta, para politikasının geniĢletilmiĢ Taylor Kuralı çerçevesinde döviz kurlarına tepki verdiğini göstermiĢtir.

Aghion ve diğerleri (2006), 83 ülke ve 1960-2000 yıllarını kapsayan döneme iliĢkin araĢtırmada; geliĢmekte olan ülkeler için döviz kur rejimi seçiminin orta vadede verimlilik üzerindeki etkisinin olduğunu göstererek Taylor Kuralında merkez bankasının döviz kuru Ģoklarına tepki verdiği bir model kullanmıĢtır.

40 Hindistan, Kore, Filipinler, Tayvan, Tayland, Brezilya, ġili, Meksika, Peru, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Güney Afrika.

41 Türkiye, Endonezya, Polonya, Romanya, Kore, Tayland, ġili, Meksika, Peru, Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Macaristan, Brezilya, Kolombiya.

Kanada, Ġsveç, Avustralya ve Yeni Zelanda Merkez Bankalarının uygulamalarını örnek göstererek Svensson-Ball modeli (Svensson, 1997 ve Ball, 1997) çerçevesinde yaptığı analizde Ball (1999); kapalı ekonomilerde klasik Taylor Kuralının yeterli olduğunu ancak açık ekonomi söz konusu olduğunda, politika kararının döviz kurları kanalıyla da ekonomiyi etkilemesi nedeniyle Taylor Kuralının değiĢtirilmesi ve faiz ve kurlardan oluĢan bir finansal durum endeksinin-FDE politika aracı olarak daha üstün sonuç vereceğini ileri sürmüĢtür.

Taylor Kuralında döviz kurunun yeri Taylor tarafından da değerlendirilmiĢtir. Taylor (2000c) çalıĢmasında, bazı yapılmıĢ ampirik araĢtırma sonuçlarını örnek göstererek yükselen piyasa ekonomileri için küçük ve dıĢa açık olunması durumunda finansal piyasalarının yapısı nedeniyle döviz kurlarının, Taylor Kuralında yer almasının yararlı olabileceğini belirtmiĢ olmakla birlikte Taylor (2001)‟de ise, yine o zamana kadar yapılmıĢ olan çalıĢmaları dayanak göstererek açık bir ekonomi için hem döviz kuruna hem de enflasyona ve üretime direkt tepkide bulunulmasının sadece enflasyon ve üretimin istikrarının hedeflenmesinden daha iyi olmadığını, hatta bazen çok daha kötü sonuçlar verdiğini ileri sürerek kurların para politikası kuralında yer alması görüĢüne katılmadığını belirmiĢtir. Taylor (2001)‟ın döviz kurunun etkisini içeren geniĢletilmiĢ Taylor Kuralının basit olarak ifadesi aĢağıdaki gibidir (Taylor, 2001):

it =  πt + gyt + h0et + h1et-1 (1.37)

Burada it kısa vadeli faiz oranı, πt enflasyon oranı, yt potansiyel GSYĠH oranından sapma ve et ise reel döviz kurudur42. Kapalı bir ekonomide h0 = h1 = 0 olarak alınır ve diğer katsayılar  ˃1 ve g˃0 olduğunda klasik Taylor Kuralı ifade edilmiĢ olur. Açık bir ekonomide h0 <1 ve h1 = -h0 olduğunda döviz kuru değiĢimine, faiz oranı tepki vermesi söz konusudur. Taylor‟a göre zaten kurlar dolaylı olarak faiz oranlarını etkilemektedir ve para kuralında da bu etki içerilmektedir. Bu sonucu sağlayan ise, süregelen durum (inertia) ile birlikte rasyonel beklentilerdir. Taylor‟a göre dolaylı olarak kur etkisinin içerilmesi hatta daha yaralıdır çünkü faiz oranlarında daha az ve yüksek oranlı olmayan dalgalanmalar görülecektir. Taylor, tüm bu analizlerini, daimi

42 e‟nin yükselmesi, ree döviz kurundaki değerlenme anlamına gelmektedir.

olarak sabit kur hedefini ya da bir yönden parasını dolara bağlamamıĢ bir ülke için en iyi sonuç verecek para politikasının; (i) dalgalı kur, (ii) enflasyon hedeflemesi ve (iii) bir para kuralı kullanılması Ģeklinde tarif edilecek üçleme (trinity)’nin varlığı altında mümkün olacağını belirterek yapmaktadır. Konuya iliĢkin olarak yapılan ve öne çıkan diğer araĢtırma sonuçları, aĢağıdaki gibi özetlenmiĢtir:

Küçük açık ekonomi olarak sınıflandırdıkları Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda için 1982‟den 2007‟ye kadar ülkeler için değiĢen yılları kapsayan döneme ait verilerle ve döviz kurlarıyla geniĢletilmiĢ Taylor Kuralını kullanarak yaptıkları incelemede Justiniano ve Preston (2008), optimal para politikasının nominal döviz kurlarına bir tepki vermediği sonucuna ulaĢmıĢlardır. Moura ve de Carvalho (2010) ise, 16 Latin Amerika ülkesi için 1999-2008 dönemine iliĢkin aylık verilerle yaptıkları araĢtırmada sadece Meksika için döviz kurlarıyla geniĢletilmiĢ Taylor Kuralına göre istatiksel olarak anlamlı sonuçlar elde etmiĢtir. Bask (2007) ise, çok daha değiĢik bir yaklaĢımla, para politikasında esas önemli olanın faizin düzeyinden çok faizdeki değiĢim olduğunu belirterek para politikasında (Taylor Kuralında) döviz kurunun yer almasına gerek olmadığını çünkü parite koĢulu nedeniyle (uncovered interest rate parity) faiz düzleĢtirmesinin ve döviz kuru değiĢimlerinin birbirinin yerini mükemmel bir Ģekilde tutabildiğini (perfect intersubstitutible) ileri sürmüĢtür43.

Türkiye için Taylor Kuralı‟na döviz kurlarını ekleyerek yapılan ampirik çalıĢmalara bakıldığında da ise farklı sonuçlar elde edildiği görülmektedir:

Erdem ve Kayhan (2011), 2002-2009 yılları arasındaki dönemde merkez bankası baĢkanlarına göre ayırdıkları (Süreyya Serdengeçti: Ocak 2002- Mart 2006 ile DurmuĢ Yılmaz: Nisan 2006- Kasım 2009) iki dönemi döviz kur verileriyle geniĢletilmiĢ Taylor Kuralı kullanarak karĢılaĢtırmıĢ ve ilk dönemde Merkez Bankasının Taylor Kuralını izlemediği ve sadece enflasyona tepki verirken para politikasında üretim açığı ve döviz kurlarını dikkate almadığını ancak ikinci dönemde ise bunun tam tersi bir sonuç elde edildiğini ve Yılmaz döneminde klasik Taylor kuralının geçerli olduğunu ve ayrıca

43 Küçük, açık bir ekonomide Yeni Keynesyen bir yaklaĢım altında DSGE modeli ile Rasyonel Beklentilere Dayalı Denge (Rational Expectation Equilibrium-REE) analizi yapılmıĢtır ve cari (contemporaneus) veriler kullanılmıĢtır. /

döviz kuralarına verilen tepkinin de anlamlı olduğu belirtmiĢlerdir. Ongan (2004), 1988-2003 dönemi için Taylor Kuralı kapsamında yaptığı incelemede; döviz kurlarına para politikası cevabının küçük olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı olduğunu bulmuĢtur. Aklan ve Nargeleçekenler (2008)‟in, Ocak 2002-Aralık 2006 yılları arasındaki dönemi kapsayan, geniĢletilmiĢ Taylor Kuralı kullandıkları çalıĢmada elde edilen sonuçlara göre Merkez Bankası, faiz belirleme sürecinde enflasyon oranının dıĢında üretim açığına ve döviz kuruna tepki vermektedir ve döviz kuruna verilen tepki, dalgalı kur rejimiyle tutarlı bir Ģekilde düĢüktür.

2002 Ocak ve 2007 Aralık dönemi için yapılan Taylor Kuralı kapsamındaki analizde Kaytancı (2009), gecelik faiz oranlarının döviz kuru Ģoklarına negatif yönde tepkide bulunduğu sonucuna ulaĢmıĢtır. Lebe ve Bayat (2011), Mayıs 1986 – Eylül 2010 dönemini kapsayan çalıĢmalarında, gecelik faizler ve reeskont oranlarıyla geniĢletilmiĢ Taylor Kuralı kapsamında yaptığı çalıĢmada, para politikasının döviz kurlarına beklenildiği gibi pozitif yönde anlamlı tepkide bulunduğu yorumunda bulunmuĢlardır.

Zortuk (2007) Türkiye için Taylor Kuralı yardımıyla 2001-2006 yılları arasındaki dönemde kısa vadeli faiz oranlarıyla enflasyon açığı, üretim açığı ve nominal döviz kuru açıkları arasında anlamlı bir iliĢki bulmuĢtur. Buna göre; yukarıda sayılan değiĢkenler arasındaki iliĢki, bunların eĢ bütünleĢik (co-integrated) olmalarıdır, diğer bir değiĢle incelenen dönemde değiĢkenler beraberce hareket etmektedirler.

Yukarıya alınan görüĢler ve analizler ıĢında yapılan değerlendirme sonucunda döviz kurlarının etkisinin dolaylı olarak üretim ve fiyat artıĢlarına yansıyacağı düĢünüldüğünden ve Merkez Bankasının da aĢağıda verildiği gibi direkt olarak kısa vadeli faiz oranlarını kur değiĢimlerine karĢı kullanmayacağını ve serbest kur rejiminin benimsendiğini açıkladığı için yapılan ampirik çalıĢmada Türk lirasının yabancı paralar karĢısındaki değeri, Taylor Kuralında bir değiĢken olarak içerilmemiĢtir.

Küresel krizden sonra gerek merkez bankaları tarafından gerekse akademik çalıĢmalarda finansal istikrarın, makroekonomik istikrarı etkilemesi nedeniyle politika çerçevesinde nasıl birlikte hedeflenebileceğine iliĢkin çeĢitli çalıĢmalar yapılmıĢ ve bazı temel ortak özelliklerine göre sınıflandırabilecek uygulamalar ortaya çıkmıĢtır. Bazı

kaynaklarda sanayileĢmiĢ ülkeler diye adlandırılan geliĢmiĢ ülkeler grubunda ve yine çeĢitli kaynaklarda orta gelir grubu ülkeleri olarak (middle income countries-MIC)44 anılan aralarında ülkemizin de bulunduğu geliĢmekte olan ülkelerde ağırlıklı olarak enflasyon hedeflemesi rejimi uygulanmakta olduğundan,-tezin 2. bölümünde bahsedilen kriz sonrasında bu rejime eleĢtiriler yöneltip terkedilmesi gerektiği yönündeki bazı görüĢler haricinde- önerilen modellerin, yine enflasyon hedeflemesi çerçevesinde olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, finansal istikrar için para politikasının faiz tepkisinin nasıl olması gerektiğine iliĢkin araĢtırmalar ve merkez bankalarının bu yöndeki uygulamalarının inceleyen çalıĢmalarda, tezin diğer bölümlerinde verilen referanslardan da izlenebileceği gibi yine ağırlıklı olarak Taylor Kuralı kullanılmıĢtır.

Yeni Keynesyen yaklaĢım kapsamındaki genel denge modellerinde para politikası için yapılan optimizasyonlarda da Taylor Kuralından yararlanılmaktadır.

Genel politika rejimi çerçevesinin enflasyon hedeflemesi olduğu durumlarda ekonomideki finansal risklerin dikkate alınması için merkez bankasının faiz tepkisi düĢünüldüğünde Taylor Kuralında finansal istikrar unsurunu içerecek bir değiĢkenin eklendiği görülmektedir. Söz konusu durumlarda, merkez bankasının finansal risklere karĢı önceden (önden yüklemeli-proactive) önlem aldığı varsayılmaktadır. Bu kapsamda kullanılan ve genel olarak geniĢletilmiĢ (augmented) Taylor Kuralı olarak adlandırılan modelde; klasik Taylor Kuralında yer alan enflasyon ve çıktı açığı dıĢında finansal istikrar hedefini yansıtan hangi değiĢken ya da değiĢkenlere yer verilebileceği ve buna karĢı faiz tepkisinin nasıl olacağı sorununa çözüm bulunması ana tartıĢma konusu oluĢturmaktadır.

ÇeĢitli kaynaklara bakıldığında geniĢletilmiĢ Taylor Kuralının, finansal risklere iliĢkin gösterge niteliğinde olduğu kabul edilen kredi geniĢlemesinden, varlık fiyatlarına, kredi primlerine (loan/credit spread) ve döviz kuru geliĢmelerine kadar farklı değiĢkenler içerilebildiği görülmektedir. Agenor ve diğerleri (2012), merkez bankası tepki fonksiyonunda makro istikrar için enflasyon ve çıktı açığındaki oynaklık ve finansal istikrar göstergeleri olarak reel ev fiyatları, kredilerin GSYĠH‟ye oranı ve kredi

44 Dünya Bankası tarafından yapılan bu Ģekildeki sınıflandırmaya dayanılmaktadır. 2012 yılı itibariyle Gayrı safi Milli Hasılası 1,036 - 4,085 ABD doları alt orta ve 4,086 -12,615 ABD olan ülkeler üst orta gelir grubu olarak tüm Orta Gelirli Ülkeler (MIC) grubunu oluĢturmaktadır.

primlerini kullanmıĢ olup, para politikası enflasyona karĢı kuvvetli bir tepkide bulunsa bile kredi büyümesi ve Basel III tipi devresel hareketlere karĢı sermeye yeterliği düzenlemesiyle GeniĢletilmiĢ Taylor Kuralının genel ekonomik istikrarın sağlanması için optimal çözüm olabileceğini, Yeni Keynesyen dinamik optimizasyon modeli çerçevesinde göstermiĢtir. Disyatat (2010) ise yaptığı analizde, her ne kadar varlık fiyatlarının temel olmayan değiĢimlerden (non-fundemental) kaynaklanan kısmı için faiz tepkisini anlamlı bulmamıĢ olsa da, finansal dengesizlikler için geniĢletilmiĢ Taylor Kuralını ve gösterge değiĢken olarak da varlık fiyatlarındaki geliĢmeleri kullanmıĢtır.

Di Giorgio ve Rotondi (2011b), Driffill ve diğerleri (2006) ve Oldani (2006) yine geniĢletilmiĢ Taylor Kuralı çerçevesinde sırasıyla baz (basis)45 riskleri, (vadeli) future anlaşmaları46 ve türev araçlarını (derivatives)47 kullanarak yaptıkları ampirik çalıĢmalarda para politikası reaksiyon fonksiyonunda finansal risklerin hedeflemesinin de anlamlı olacağını göstermiĢlerdir.

DSGE modelini kullanarak yaptıkları simülasyonda Bauducco ve diğerleri (2008); eğer finansal istikrarsızlık üretim ve enflasyonu bir gecikme ile etkiliyorsa ve merkez bankası da kredi riski konusunda baĢkalarının bilmediği (sadece merkez bankasının bildiği) özel bilgilere sahip ise para politikasının geniĢletilmiĢ Taylor Kuralına göre gevĢek para politikası uygulaması sonucu ortaya çıkan finansal bozulmayı gösteren kredi riskine önceden (preemptive strike) tepki vermesinin, finansal istikrarın dikkate alınmadığı Klasik Taylor Kuralına göre kısa dönemde makroekonomik istikrara daha fazla katkıda bulunduğunu göstermiĢlerdir. Martin ve Milas (2012) da, küresel kriz sonrası dönemde finansal krizin etkilerini içeren kredi primi (spread)48 ile geniĢletilmiĢ Taylor Kuralını kullanarak, klasik Taylor Kuralına göre para politikası için daha tatmin edici sonuç elde ettiklerini öne sürmüĢlerdir.

Finansal istikrar ve bu kapsamda varlık fiyatlarının para politikası kapsamındaki yerini inceledikleri çalıĢmalarında Montagnoli ve Napolitano (2005) ise, döviz kurları, hisse

45 Burda bankaların risk yönetimiyle iliĢkilendirilerek koruma (hedge) yapılamayan faiz farkları (spread) için baz (basis) riski terimi kullanılmıĢtır.

46 Euro tahvilleri future anlaĢmaları ve kendisi arasındaki faiz farkları.

47 Hisse senedi opsiyonları kullanılmıĢtır.

48 Özel sektör davranıĢlarını etkileyen piyasa faiz oranı ile politika faiz oranı arasındaki fark.

senedi ve ev fiyatlarından oluĢan “Finansal Durum Endeksi (Financial Condition Index- FDE)” ile geniĢlettikleri Taylor Kuralı kullanarak ABD, Kanada, Euro Bölgesi ve Ġngiltere için para politikası uygulamalarını analiz etmiĢler ve Fed, Ġngiltere Merkez Bankası, Kanada Merkez Bankası için istatiksel olarak FDE ve faiz tepkisi arasında anlamlı bir iliĢki olduğunu bulmuĢlardır.

Benzer Ģekilde Castro (2008) da finansal durumu yansıtan “Geliştirilmiş Finansal Durum Endeksi (GFDE)” değiĢkeni yardımıyla geniĢletilmiĢ Taylor Kuralı oluĢturmuĢ ve faiz tepkilerini incelediği Avrupa Merkez Bankası (ECB)‟nın sadece enflasyon ve ekonomik geliĢmelere tepki vermediğini bunun yanı sıra finansal durumu da hedeflediğini fakat Fed ve Ġngiltere Merkez Bankasının ise yalnızca ekonomik istikrarı hedef aldığını belirtmiĢtir. GDFE‟nin içeriğinde ise finansal durum, gelecekteki ekonomik aktiviteler ve gelecek enflasyon etkisi hakkında bilgi sağlamak üzere FDE‟nin içerdiği kısa vadeli reel faiz oranı, reel efektif döviz kuru, reel hisse senedi fiyatları ve reel ev fiyatlarının49 yanında kredi primleri (credit spread) ve vadeli (futures) faiz oranları primlerinin (spread) ağırlıklı ortalamaları değiĢkenleri de kullanılmıĢtır. Castro (2008), yukarıdaki merkez bankalarının enflasyonun yükseliĢine, düĢmesine göre daha fazla tepki verdiğini göstererek Taylor Kuralının aslında doğrusal olmadığını (non-lineer) da öne sürmüĢtür.

Merkez Bankası açıklamalarında; fiyat istikrarı için uygulamakta olduğu gibi öncelikli olarak faiz tepkisinde bulunacağını, bunun dıĢında finansal riskler için ise birincil politika aracının zorunlu karĢılıklar olduğunu belirtmiĢtir. Bu nedenle Merkez Bankası finansal risklere karĢı temel olarak politika faizinde bir değiĢiklik düĢünmediği için tez kapsamında tepki fonksiyonunu tahmin etmek için yapılan ampirik analizde model oluĢturulurken, Taylor Kuralına bu nitelikteki herhangi bir değiĢken eklenmemiĢtir.

1.4.7. Enflasyon Hedeflemesi Çerçevesinde Merkez Bankalarının Politika