• Sonuç bulunamadı

C. İşletme Sermayesi: İşletmede bulunan hayvan ve malzeme sermayesi ile banka mevduatı ve kasa varlığından oluşur

III. Öz Sermaye: Aktif sermaye ile pasif sermaye arasındaki farktır

4. TARTIŞMA

4.1. Genel Bulguların Değerlendirilmesi

%90’ını gerçekleştiren 5 entegrasyona bağlı yetiştiricilerin kullanıldığı bu çalışmada

%78,5; Yalçın ve ark. tarafından 2008 yılında 4 hindi entegrasyonunda gerçekleştirilen çalışmada benzer biçimde %82 olarak tespit edilmiştir.

Yapılan görüşmeler ve araştırma sırasında edilen deneyimler hindi yetiştiricilerinin, hindi yetiştiriciliğini etlik piliç yetiştiriciliğine tercih etmelerinde önde gelen sebebin; ilk 6 haftalık devrenin ardından, 6 – 20 haftalık dönemde hindi yetiştiriciliğinin, piliç yetiştiriciliğine göre daha az emek ve daha az bakım gerektirmesi olduğunu göstermiştir. Bu sebeple ek bir iş daha yapmak isteyen yetiştirici için hindi yetiştiriciliği daha cazip hale gelmektedir. İşletmelerin

%29,2’sinin hindi yetiştiriciliğini ek gelir kaynağı olarak gördüklerini beyan etmeleri de bu görüşü desteklemektedir. Etlik piliç sektörü, yetiştiricilik bakımından daha çok uzmanlık gerektirdiği gibi aynı zamanda daha emek yoğun bir sektördür. Nitekim Yalçın ve ark (2008) çalışmalarında etlik piliç sektöründe ihtisaslaşmanın %36’nın üzerinde olduğu görülmüştür.

Hindi yetiştiriciliğinde işletme başına düşen ortalama aile işgücü Yalçın ve ark.

(2008) tarafından yapılan çalışmada 1,96 olarak bulunurken, bu çalışmada 1,06 olarak tespit edilmiştir. İki çalışma arasında farkın bu kadar yüksek olmasının nedeni gerçek bir farklılıktan ziyade Yalçın ve ark (2008) tarafından yürütülen çalışmada işletme sahibinin, aile işgücü değerine dâhil edilmiş olmasıdır. Bu iki kalem birleştirildiğinde ortalama işgücü 2,06 olmakta ve iki çalışmanın bulguları birbirine benzer değer göstermektedir.

Hindi yetiştiricileri %97 oranında 21 ve 60 yaş arasında bulunmakta ve yaşları normal dağılım göstermektedir. Yetiştiricilerin yaklaşık %63’ü 31–50 yaş arasında bulunmaktadır.

İş tecrübelerine bakıldığında bu üreticilerin hindi yetiştiriciliği geçmişlerinin 6,7 yıl olduğu tespit edilmiştir. Yalçın ve ark., 2008 yılındaki çalışmalarında benzer biçimde ortalama mesleki tecrübenin 6,8 yıl olduğu bildirilmiştir. Hindi yetiştiricilerinin iş deneyimlerinin bu kadar düşük olmasının en önemli nedeni hindi entegrasyonlarının Türkiye’de kuruluşunun oldukça yeni olmasıdır. Hindi entegrasyonlarının Türkiye’de geçmişi 14 yıldan daha ileri gitmemektedir.

Yetiştiricilerin önemli bir bölümünün orta yaş grubunda yer alması daha önce başka işlerde de deneyimlerinin bulunduğunu göstermektedir. Eratalar ve Bulut’un 2007 yılındaki çalışmasında da değinildiği gibi hindi yetiştiricilerinin önemli bir bölümünün daha önce etlik piliç yetiştiriciliği tecrübesi bulunmaktadır.

4.1.2. İşletmelere İlişkin Genel Bulguların Değerlendirilmesi

İşletmelerin %78,3’ünün 1996 – 2005 yılları arasında kurulduğu saptanmıştır.

Bu durum işletmelerin büyük bir çoğunluğunun devlet desteği alınmaksızın kurulduğunu göstermektedir. Kümes kuruluşunda devlet desteği, TKB ve DPT tarafından uygulanan KKDF (yatırım tutarının %25’inin devlet tarafından desteklenmesi) şeklinde, 1986 – 1995 yılları arasında yapılmıştır (Sarıözkan, 2005).

Bu yıllar arasında kurulan işletme oranı %12’dir. Kuruluş finansmanın sağlanmasıyla ilgili yetiştiricilerden alınan yanıtlar bu saptamaları destekler niteliktedir. Buna göre yetiştiricilerin %73,5’i işletmelerinin kuruluş finansmanını kendi kaynaklarıyla,

%8,3’ü KKDF ile sağladıklarını beyan etmişlerdir. Kuruluş finansmanını KKDF ile sağlayanların oranının 1986 – 1995 yılları arasında kurulan işletme sayısından düşük çıkmasının temel nedeninin kümeslerin daha sonra el değiştirmesi olduğu tespit edilmiştir. Kuruluş finansmanında entegrasyon kredisi oranın oldukça düşük olduğu (%1,6) dikkat çekmektedir.

İşletmelerde en çok kullanılan yakacağın kömür olduğu (%55,8) ortaya çıkmıştır. Kullanılan yakacak çeşidinin, işletmenin kuruluş yerine ve kullanılan yakacağın o yöredeki pazar fiyatına bağımlı olduğu görülmüştür. İller genelinde

%24,9 kullanım oranına sahip olan odun, dağ ve orman köylerinin temel yakacağı konumundadır. Yine fındıkkabuğunun, üretiminin yaygın olarak yapıldığı yörelerde, yakacak olarak kullanımının da yaygın olduğu görülmektedir. Fındıkkabuğunun işletmelerde kullanım oranı %9,7 olarak tespit edilmiştir. LPG’nin yakacak olarak kullanımında durum biraz daha farklıdır. LPG ile ısıtma, diğer alternatif kaynaklara göre daha pahalı olmasına karşın daha homojen bir ısı dağılımı sağlamaktadır. Bu nedenle entegrasyonların bir bölümü yetiştiriciliğin en özen gerektiren dönemi olan 0 – 25 günlük dönemde sözleşmeli yetiştiricilerinin yakacak olarak LPG kullanımını

zorunlu tutmuştur. İşletmelerde LPG kullanımının toplam dönemler itibariyle oranı

%8,9 olarak bulunmuştur.

4.1.3. İşletmelerde Üretimin Özelliklerine İlişkin Genel Bulguların Değerlendirilmesi

Araştırmada, 2006 yılına göre üretimde kullanılan toplam kapalı kümes alanının, ortalama devre, birim kapalı alana konulan civciv ve üretilen hindi sayısının 2007 yılında işletmeler genelinde arttığı görülmektedir. Böyle bir durumda 2007 yılında toplam hindi üretiminde CA artışı olması gerektiği şeklinde bir beklenti oluşmaktadır. Ancak bu verilere karşın 2007 yılında KKO’nun, toplam ve ortalama hindi canlı ağırlığının 2006 yılına göre düştüğü tespit edilmiştir. Elde edilen bu bulgular değerlendirildiğinde entegrasyonların 2007 yılında 2006 yılına göre maliyet düşürücü tedbirler aldıkları sonucu ortaya çıkmaktadır. Entegrasyonlar en büyük masraf unsuru olan yem masraflarında kesintiye gidebilmek için civciv maliyetini bir parça yükseltmek pahasına 2007 yılında ortalama kesim yaşını 10 gün azaltarak YYO değerlerini düşürmüşler böylece daha düşük bir yem maliyetiyle üretim sürecini tamamlama yolunu seçmişlerdir. Çizelge 3.14’deki veriler doğrultusunda entegrasyonların hassas bir maliyet hesabı yaparak daha az üretim yapmalarına karşın 2007 yılında 2006 yılına göre yaklaşık %10 daha kârlı üretim yaptıkları hesaplanmıştır. Ayrıca ortalama kesim yaşındaki 8 günlük azalma mortalite oranında

%17’lik bir düşüşe neden olmuştur ki bu durum, hem entegrasyonların hem de yetiştiricilerin kazancına olumlu yansımıştır.

Bu hususta önemli bir olguda 2006 yılında sektörü önemli ölçüde etkileyen Kuş Gribi salgınıdır. Entegrasyonlar 2006 yılında Kuş Gribi nedeniyle bir dönem hindi etine cari talebin hiç olmaması nedeniyle stoklama masraflarını minimize etmek için, devre sürelerini uzatmak ve kullanmakta oldukları yem kalitesini ve maliyetini düşürmek temeline oturttukları bir kriz politikası yürütmüşlerdir.

Entegrasyonların 2007 yılı üretiminin, 2006 yılı üretiminin altında kalmasında etkenlerden biri Kuş Gribi salgının talepte yarattığı önemli düşüş nedeniyle entegrasyonların her an oluşabilecek yeni bir zoonoz salgın ihtimaline karşı ihtiyatlı davranması, diğer sebepleri de 2007 yılından itibaren yem fiyatlarının ve yumurta/civciv maliyetlerinin yükselişe geçmesidir. Yumurta/civciv maliyetlerinin

yükselişe geçmesinde temel etken ABD’de hindi yetiştiriciliğinin belirtilen dönemde çok başarılı bir üretim performansı gerçekleştirmiş olmasıdır.

0,06 0

-0,2 -0,23

0,17

0,36

0,46 0,5

-0,3 -0,2 -0,1 0 0,1 0,2 0,3 0,4 0,5 0,6

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007*

Kar (TL/kg)

Şekil 4.1. ABD’de entegrasyonların 1 kg hindi eti üzerinden sağladıkları kâr (Elanco, 2007).* 2007 yılı verileri, ilk ay verilerine göre oluşan tahmini rakamlardır.

İşletme ölçeklerine göre üretimin genel özelliklerine ilişkin bulguların, işletmeler geneline benzer bir seyir izlediği görülmüştür. Kapalı alan kullanımı, toplam yetiştirme dönemi, kümese konulan civciv sayısı 2007 yılında 2006 yılına göre, en çok küçük ölçekli işletmelerde artmıştır. KKO, toplam yem tüketimi ve toplam CA kriterleri bakımın 2007 yılında 2006 yılına göre en büyük kaybın büyük ölçekli işletmelerde görüldüğü saptanmıştır. Her ne kadar burada ortaya çıkan sonuç entegrasyonlar tarafından küçük ölçekli işletmelere pozitif ayrımcılık yapıyormuş gibi görünmesine karşın, aslında durum tam olarak bu biçimde değerlendirilemez.

Çünkü her ne kadar işletme sahibinin adı farklı da olsa, birbirine yakın küçük ve çok sayıda işletme, çevreden bağımsız tek başına bir büyük işletmeden entegrasyonlar için bir bütün olarak çok daha büyük bir işletme özelliği taşımaktadır. Entegrasyonlar genellikle birbirine yakın konumlanmış yetiştiricilerinin üretim planlamasını senkronize biçimde yapmaktadırlar. Bu sayede civciv, yem ve veteriner hekimlik hizmeti gibi nakliyat, akaryakıt ve işgücü maliyeti gerektiren ve entegrasyona ait

masrafların azaltılması sağlanmış olmaktadır. Çalışmadan elde edilen önemli bir gözlem de yetiştiricinin, entegrasyonun kesimhanesine yakınlığının, yetiştiricilik başarısına göre yetiştiricinin üretimde tercih edilirliğinde çoğu zaman daha etkin olduğu olgusudur. Bu çalışmanın proje aşamasında yetiştiricilerin entegrasyonun kesimhanesine uzaklığı anket sorularına eklenmediği için tespit edilememiş, gerekli değerlendirme çalışmada yapılamamıştır. Ancak özellikle Türkiye’de ulaşım giderlerinin çalışmalarda belirleyici etki yapabileceği gerçeği, ileride yapılacak çalışmalarda göz ardı edilmemelidir.