• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: BULGULAR

2. Görüşme

2.2. Çiftçilerle Yapılan Görüşmeler

2.2.1. GAP ve Tarımsal Üretim

2.2.1.1. GAP ve Tarımsal Üretim Artışı

2.2. Çiftçilerle Yapılan Görüşmeler

Ali (54 yaşında, ilkokul mezunu, 20 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta) de üretimin çok arttığını ve ekonomik anlamda iyileşmelerin olduğunu; ancak bu durumun daha çok arazisi olanın durumunu iyileştirdiğini ifade etmiştir.

“Su, tarıma çok yaradı; fakat daha çok toprağı olana yaradı. Bize de yaradı.

Mesela benim 20 dönüm arazim var. Su olmazsa bu hiçbir işe yaramaz. Su sayesinde yine ekip kaldırabiliyoruz. Ama asıl bize değil, toprağı çok olana çok yaradı. Bundan herkesin yararlanması için toprak reformu şart.”

GAP kapsamında gelişen sulamayla beraber üretim girdilerinin de arttığını ve bu durumun masrafları da arttırdığını belirten Nebi (55 yaşında, ilkokul mezunu, 150 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), genel olarak sulu tarımla beraber üretimin arttığını; ancak ekonomik durumun çok da değişmediğini, daha çok kısmi düzeyde bir ekonomik iyileşmenin olduğunu belirtmiştir.

“Sulu tarımdan sonra ürün çok fazla arttı. Su, üretimi de arttırdı, ekonomik durumumuza da kısmen kaktı etti tabi. Eskisinden yine de farklı yani. Ama çok fazla gübre, ilaç masrafı da çıkarttı. Mesela geçen yıl gübrenin tonu 2000 liraydı. Dönüme 90 kilo verdim. Pamuk da ucuzlayınca zarar ettim. Yani ne olacağı belli değil. Vallahi ben çiftçilikten daha berbat bir iş bilmem. Ekimi ayrı dert, ilaçlaması-gübresi ayrı dert, sulaması ayrı dert. Zengi var, kurdu var, böceği var. Gel de bunlarla uğraş. Bir de Hükümet ürüne öyle bir fiyat verir, bütün çektiğimiz o çileyle yerimize otururuz.

Çiftçilik budur ya (işte) başka nedir! Su da olsa gübre de olsa ne olacağı belli değil”.

Su gelmeseydi tarımsal üretimi bırakacaklarını belirten Fevzi (32 yaşında, lise mezunu, 500 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), sulu tarımın üretim artışı anlamında ve ekonomik iyileşme anlamında çok olumlu etkilerinin olduğunu belirtmiştir.

“Sulama, üretimi % 100 etkiledi. Haliyle durumumuz değişti tabi. Valla doğrusunu söylersek, su gelmeseydi artık toprakları ekmemeyi düşünüyorduk zaten. Kuru tarımda, çok arazinin olması esasında hiç iyi değil. Az arazisi olan çekip gidiyor.

Şehirde, orada-burada başının çaresine bakıyor. Benim bir sürü tanıdığım var. Ya arazisi olmadığı için ya da az olduğu için zamanında şehre göçmüşler. Şimdi bütün köyün arazilerini satın alabilecek duruma gelmişler. Bizim arazimiz olduğu için böyle

bir şey yapmamışız. Arazi biraz çok olunca insan ekime umut bağlıyor. Ekip-biçiyor;

ama kuru tarım olunca hepsi boş.”

Kadir (27 yaşında, fakülte mezunu, 250 dekarlık arazilerinde kendisi üretim yapmakta) de sulu tarımın üretimi ve dolayısıyla ekonomik düzeyi yükselttiğini düşünmektedir

“Sulamanın iyi etkileri oldu tabi. Üretim eskisiyle kıyaslanmayacak kadar arttı.

Doğal olarak bu üretim artışı da çiftçinin ekonomik durumuna yansıyor.”

Abdullah (59 yaşında, ilkokul mezunu, 550 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta.), suyun üretimi çok arttırdığını; fakat zamanla ürünün fiyat kaybetmesi nedeniyle ekonomik durumunun çok fazla iyi yönde etkilenmediğini ifade etmiştir.

“Sulama, üretimi çok etkiledi. Mesela eskiden en iyi sezonunda bile ürün 1’e 15-20 arası veriyordu; şimdi en kötü sezonunda 1’e 45-50 arası verim oluyor. Ama birkaç yıl içersinde suyun da bir etkisi kalmadı. Çünkü ürün arttı; ama bu sefer de fiyatı düştü.

Ürün para etmiyor yani. İlk başta durumum çok iyiydi. Sonra ürün para etmez olunca iflas ettim. Şimdi mecburen ekiyoruz işte. Ekmezsek elimize hiçbir şey geçmez.”

Veysi (41 yaşında, M.Y.O. mezunu, 135 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta) de üretimin arttığını; ama ürün fiyatlarının da düştüğünü ifade etmiştir.

“Üretim çok arttı; çiftçilikte kazanmaya başladık. Haliyle gelir de arttı tabi. Fakat son yıllarda ürün para etmez oldu. Mesela pamuğun fiyatı, ilk yıllara göre (sulu tarım yapmaya başladıkları ilk yıllar) % 50 civarında düştü. Mesela eskiden 1 liraysa, şimdi 50 kuruşa düştü. Gittikçe sulu tarımın da kıymeti kalmıyor.”

Halil (66 yaşında, ilkokul mezunu, 120 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), ürün artışının olduğunu; ama bunun yanında sulu tarımın da çok masraflı olduğunu belirtmiştir.

“Üretim iki kat arttı. Sulu olduğu için eskiye nazaran iki kat daha çok ürün elde ediyorum. Ama sulu tarımın da masrafı çok. Mazot, gübre, ilaç, sulama parası toplarsan epeyi masraflı bunlar. Eskiden de ekimin bir masrafı vardı tabi; ama şimdikiyle (sulu tarımla) kıyaslarsan çok azdı. Gübre çok pahalı, mazot çok pahalı.

Çiftçinin çok durumu yoktur zaten. Yıl oluyor buğday ekiyoruz, biçtiğimiz buğdayla

ancak mısır ekimi yapıyoruz. Başka bir derdimize derman olmuyor. Tabi şimdi geliri, gideri hesaplarsan, yine de su, durumumuzu iyi etti biraz.”

Hasan (35 yaşında, ilkokul mezunu, 50 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), sulu tarımın üretimi ve ekonomik durumu nasıl etkilediği konusunda şu ifadelerde bulunmuştur:

“Sulu tarım, üretimi çok arttırdı tabi. Eskiye göre işimizi hal-ı yoluna koydu. Zaten 50 dönümlük arazim var. Kuru tarımda değil 50 dönüm, 500 dönüm bile hiçbir işe yaramaz. Şimdi sulama sayesinde 50 dönümle geçimizi yapabiliyoruz. Yoksa su olmazsa yine eskisi gibi Çukurova’ya pamuğa giderdik.”

Hüseyin (22 yaşında, ortaokul mezunu, kendisine ait olmayan 50 dekarlık arazide

“ortakçı” olarak üretim yapmakta. Yıllardır bu civarlarda ortakçılık yaptığını belirmiştir) de üretimin arttığını; buna karşılık ürünün de ucuzladığını belirtmiştir.

“Suyla beraber üretim çok arttı; fakat ürün de ucuzladı. Mesela ben geçen yıl buğday tohumunu (kilosunu) 590’dan aldım. Hasılatı da (buğdayın kilosunu) 390’dan sattım. Ortak (ortakçı) olduğum için gelen hasılatı da tarla sahibiyle bölüşüyoruz.

Sulu tarımda gübre, ilaç masrafı da arttı. Bunların hepsini toplarsan çok zarar ettim.

Şimdi tarlasını sulayamayanlar, buradakilerin durumunun çok iyi olduğunu sanıyorlar.

Yok öyle birşey. Sadece benim gibi ortak olanlar değil, arazisi olanın da durumu öyle çok iyi değil. Tarlası çok fazla olanlar kazanıyor tabi. Tarlası az olanlar güç-bela geçiniyor.

Ramazan (39 yaşında, ilkokul mezunu, 200 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), sulu tarımın üretimi ve ekonomik durumlarını olumlu yönde etkilediğini belirtmiştir.

“Üretim, sulamayla beraber çok arttı tabi. Ekonomik durumumuz da baya değişti.

Bizim buraya su gelmeden önce mevsimlik işçi olarak Adana’ya giderdik. Şimdi su olduğu için kendi topraklarımızda çalışıyoruz. Adana defterini kapattık.”

Nedim (33 yaşında, lise mezunu, 135 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), sulu tarımın üretimi arttırdığını; ama üretim girdilerini de arttırdığı için masrafları da arttırdığını; fakat totalde ekonomik durumlarını iyi yönde etkilediğini belirtmiştir.

“Tabi verim çok arttı; ama masraflar da çok arttı. Mesela sulu tarımda gübre, ilaç, mazot masrafları eskiye göre çok arttı. Tohum kullanımı da çok arttı. Mesela kuru tarım zamanında dönüme 13-14 kilo buğday atıyorduk. Şimdi su olduğu içi bundan (bu olanaktan) yaralanmak istiyoruz haliyle. Şimdi dönüme 35-40 kilo buğday atıyoruz. Genelde iyi ama bazı yıllar piyasada buğday bolluğu oluyor, ürünün fiyatı çok düşüyor. Öyle sezonlar oluyor ki, tohumun fiyatı, hasılatın iki katı oluyor. Gerçi genelde tohumumuzu kendi hasılatımızdan ayırırız; ama bazen tohumu ordan-burdan aldığımız da oluyor. Böyle olunca attığımız fazla tohumun da, yaptığımız diğer masrafların da kökü zarar oluyor. Tabi yine de kuru tarım yaptığımız dönemle kıyaslandığında epeyi bir iyileşme oldu.”

Musa (29 yaşında, ortaokul mezunu, 165 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), sulu tarımla beraber üretimin de, gelirin de eskiye kıyasla çok arttığını belirtmiştir.

“Su geldikten sonra üretim de, verim de % 100 arttı. Kuru tarım zamanında toprağa tohumu atardık. Ondan sonra bekle ki bulut gelsin, yağmur yağsın. Önceleri işimiz bulut kovalamaktı valla. Yağmur gelmeyince halimiz çok kötüydü. Bak mesela Urfa’da sudan yoksun olan çiftçilerin tarlalarına son iki yıldır biçerdöver girmedi. İki yıldır kurak geçti. Kuru tarımcıların işi çok zor.”

Mustafa (54 yaşında, ilkokul mezunu, 20 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta) da sulu tarımla beraber üretimin ve gelirin arttığını belirtmiştir.

“Su geldikten sonra üretim çok arttı tabi. Benim zaten 20 dönümlük arazim var.

Eskiden tarladan ancak gelecek senenin tohumunu ve ev için zahire kaldırabiliyordum. Şimdi hem ürün arttı hem de yılda iki ürün kaldırıyorum.

Durumumuz da (ekonomik durum) eskiye göre iyileşti tabi.”

Emin (51 yaşında, ilkokul mezunu, 35 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), üretimin arttığını; fakat bunun yanında masrafların da arttığını, dolayısıyla sulu tarımın ekonomik durumunu pek değiştirmediğini belirtmiştir.

“Su gelince üretim çok arttı; fakat masraflar da çok arttı. Üstelik her şey pahalandı.

Mazot pahalı, gübre-ilaç pahalı, tohum pahalı. Bunları toplayınca fazla bir kar kalmıyor bize. Hatta desteklemeler de olmazsa kökü zaradır. Yani bize verilen desteklemeler olmazsa ekip-biçtiğimiz, yaptığımız masrafları zor karşılar.”

Mehmet (34 yaşında, lise mezunu, 110 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta) de sulu tarımın genel olarak olumlu sonuçlar verdiğini belirmiştir.

“Sulama sonrası üretim arttı; ama masraflar da çok arttı. Gübre-ilaç masrafları da çok arttı. Fakat yine de sulu tarım eskiye göre durumumuzu epeyi değiştirdi. Şimdi durumumuz iyileşmedi desek yalan olur. Her şeyi bırak, en azından yılda iki ürün kaldırıyoruz.”

Kemal (38 yaşında, ilkokul mezunu, arazi sahibinin vekili (kahyası), 650 dekarlık arazide üretim yapmakta. Yaklaşık 15 yıldır bu arazileri, kendisinin ekip-biçtiğini belirtmiştir. Önceleri babasıyla beraber, yaklaşık 10-12 yıldır kendisi), verimin ve gelirin arttığını belirmiştir.

“Valla benim gelirim sabit. Bir maaş karşılığında arazi sahibinin köyle ilgili tüm işlerine bakarım. Ama sulu tarım, üretime de arazi sahibinin durumuna da katkı sağladı tabi. Eskiden de sulu tarım yapardık. Sondaj kuyusu açmıştı arazi sahibi, o kuyuyla suladığımız tarlanın dönümünden 150-200 kilo buğday alırdık. Şimdi GAP’ın suyu gelince dönümden 450-500 kilo buğday kaldırıyoruz. Bir de önceleri sulu olmayan tarlalarda da pamuk, mısır ekmeye başladık. Yani GAP, buraları çok değiştirdi.”

Bayram (24 yaşında, ortaokul mezunu, kendisine ait olmayan 150 dekarlık arazide ortakçı olarak üretim yapmakta) da sulamanın olumlu sonuçlar verdiğini belirtmiştir.

“Sulamayla beraber baya bir fark oldu. Diyebilirim ki % 100 civarında bir fark oldu.

Su gelince üretim çok arttı. Bu da durumumuzda (olumlu yönde) fark yarattı. Benim kendi tarlam yok. Başkasının tarlasını ekip-kaldırıyorum. Eskiden ortakçılıkla ancak açlıktan ölmezdik. Şimdi sulama olunca biraz rahatladık.”

Ferdi (36 yaşında, ortaokul mezunu, kendisine ait olmayan; fakat kiraladığı 700 dekarlık arazide üretim yapmakta. 11 yıldan beri bu arazileri işlediğini belirtmiştir), sulu tarımla ilgili şu ifadelerde bulunmuştur:

“Tabi su, üretimi çok arttırdı. Çiftçinin durumu eskiye göre çok iyi oldu. Kuru tarımdan ne gelir ki zaten. Kuru tarımda hem çeşit (ürün çeşitliliği) az hem de verim çok düşük. Şimdi su gelince hem çeşit arttı hem de verim çok arttı. Mesela buğdayda, arpada verim 4-5 kat arttı. Pamuk geldi mesela. Gerçi son yıllarda fiyatı

düştü ama Harran Ovası’nda pamuk çiftçiye çok kazandırdı. Zaten onun için pamuğa

“beyaz altın” diyoruz bizim burada. Ama kimse demesin ki vay efendim su geldi çiftçi zenginleşti. Çiftçi biraz rahatladı odur (o kadar). Çiftçinin zengin olduğu nerede görülmüş!”

Hakkı (34 yaşında, ilkokul mezunu, 250 dekarlık arazisinde kendisi üretim yapmakta), sulu tarımın çok olumlu etkilerinin olduğunu belirtmiştir.

“Sulu tarım çok iyi oldu canım... % 100 kalkındırdı bizi. Kuru tarımdan hiçbir şey kazanmıyorduk. Varsa yoksa ha yağmur yağdı, ha yağıyor, ha yağacak. İşimiz çok zordu. Şimdi yılda iki ürün kaldırıyoruz. Bazen oluyor yılda 3 ürün ekip-kaldırıyoruz.

Kuruda (kuru tarım) dönümden çok çok iyi geldiğinde 200 kilo buğday ya da arpa alırdık. Şimdi su gelince bu oran 750 kiloya çıktı. Bir de su gelince pamuk, mısır ekimi de gelişti. Yani buğdayı kaldırıp, (aynı tarlaya) pamuk ya da mısır ekiyoruz.”

Yukarıdaki verilerden de anlaşıldığı gibi, çiftçi katılımcıların tamamı, sulu tarımla beraber üretimin eskiye göre büyük ölçüde arttığını ifade etmişlerdir. Genel olarak ekonomik durumlarının da olumlu yönde etkilendiğini belirtmişlerdir. Sadece biri (Emin) üretimin arttığını; fakat buna rağmen tarımsal üretimin ekonomik durumlarına katkı sağlamadığını, asıl olarak devletin verdiği desteklemelerin (ürün ve mazot desteklemesi) kendisini zarar etmekten kurtardığını belirtmiştir. Geriye kalanlardan 10 çiftçi katılımcı doğrudan hiç tereddüt etmeden üretimin de, buna bağlı olarak ekonomik koşullarının da iyileştiğini belirtmiş; diğer çiftçi katılımcılar ise, üretim artışının yanında tarımsal üretimin girdilerinin de kuru tarıma göre ciddi oranda bir masraf artışını beraberinde getirdiklerini; fakat bu masraf artışına rağmen yine de sulu tarım sonrası süreçte ekonomik koşullarının olumlu yönde değiştiğini belirtmişlerdir. Ayrıca 4 çiftçi katılımcı, sulu tarımın yapılmaya başlandığı ilk yıllara göre ürün fiyatlarının düştüğünü, dolayısıyla sulu tarımın ilk yıllarda yarattığı olumlu durumun bugün için geçerliliğini yitirdiğini belirtmiştir.

Harran Ovası’nda 1995 yılında GAP kapsamında sulu tarım başlamış ve günümüzde Ova’nın % 80’i sulanabilmektedir (Çullu vd., 2008: 94). GAP kapsamında, Harran Ovası’nda sulu tarımın yapılmaya başlanmasıyla beraber bir yandan yörede geleneksel olarak üretimi yapılan ürünlerin üretiminde bir artış kaydedilirken; diğer taraftan suyun da etkisiyle yörede yeni bir ürün deseninin de ortaya çıktığı ve yaygınlık kazandığı görülmektedir. Mesela araştırma alanımızın da

içerisinde bulunduğu Harran Ovası’nın büyük bir bölümünü içeren Şanlıurfa’nın Harran İlçesi’nde, GAP kapsamında sulu tarımın henüz başlamadığı 1994 yılında yörenin geleneksel tarımsal üretiminde çok önemli bir yeri bulunan buğday ekim alanı 425.000 dekar ve elde edilen ürün 61.759 ton iken (TÜİK.b, www.tuik.gov.tr, 1994), bu oran sulu tarımın yapıldığı günümüzde şu şekilde değişmiştir: Buğday ekim alanı 179.177 dekar ve elde edilen ürün 92.600 tondur (TÜİK.b, www.tuik.gov.tr, 2008).

Görüldüğü gibi sulu tarımın yapıldığı günümüzde buğdayın ekim alanı, sulu tarımın yapılmadığı 1994 yılındaki ekim alanının yarısından daha az olmasına rağmen, elde edilen ürün bağlamında 1994 yılına göre % 50 civarında bir ürün artışı söz konusudur. Araştırmaya dahil olan bazı çiftçi katılımcılarının (Kemal, Hakkı) da belirttiği gibi, sulu tarımla beraber yörede pamuk ve mısırın ekiminde de artış olmuştur. Örneğin GAP kapsamında sulu tarımın henüz yapılamadığı 1994 yılında Şanlıurfa’nın Harran ilçesinde mısırın ekim alanı sadece 10 dekarken, bu oran GAP kapsamında sulu tarımın yapıldığı 2008 yılında 20.907 dekara yükselmiştir. Yine GAP kapsamında sulu tarımın yapılmadığı 1994 yılında ilçede pamuk üretim alanı 95.000 dekarken, bu oran GAP kapsamında sulu tarımın yapıldığı 2008 yılında 295.009 dekara yükselmiştir (TÜİK.b, www.tuik.gov.tr, 1994-2008).

Yukarıdaki verilere bakıldığında, sulu tarımla beraber hem geleneksel olarak yetiştirilen ürünlerde önemli oranda bir üretim artışının olduğu, hem de pamuk, mısır gibi yeni ürünlerin yörenin tarımsal üretiminde giderek daha çok yerleştiği görülebilmektedir.