• Sonuç bulunamadı

Terimsel kullanımında dilsel yanlışlıkları ifade eden galat sözcüğünün çokluk biçimi galatattır (Ar. ġalatāt). Galat kavramı dahilinde yer alan, başka bir ifadeyle galat kabul edilen unsurların derlenip bir araya getirildiği sözlük veya risaleler ise galatat sözlükleridir. Bu eserler araştırmacılar tarafından “galatât defterleri” (Develi, 1997), “galat sözlükleri” (Kaçalin, 1996) olarak da adlandırılmıştır.

Galat kavramının oluşumunun ve bu doğrultuda galatat sözlüklerinin yazılışlarının temelde alıntı sözcüklere yönelik olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Türkçe de tarih boyunca çeşitli ilişkiler sonucunda faklı dillerden biçimsel ve söz dizimsel unsurlar gibi farklı düzeylerde alıntılar yapmış ve bunların çoğu (özellikle sözcükler) Türkçenin dil bilgisel yapısına göre ses bilgisel, biçim bilgisel ve anlam bilimsel açıdan değişime uğramıştır. Bu noktada “bazı Osmanlı aydınları yabancı dillerden Türkçeye geçen bu ögelerin asıllarını göz önünde bulundurarak kullanıldıkları şekilleri galat olarak değerlendirmiş ve bu konuda risaleler, sözlükler yazmışlardır” (Kültüral, 2008: III). Bu durum ise öncelikli olarak Arapça ve Farsça unsurlar üzerinde kendini göstermiş (Karaağaç, 1998: 105) ve bu konudaki ilk eser olan Kemalpaşazade’nin galatat sözlüğü de “Türkçede yanlış kullanılan Arapça kelime ve ibareleri” (Kaçalin, 1996: 302) ele almıştır. Türkçe ve Batı kökenli alıntı unsurların galatat sözlükleri içerisine dahil edilmesi ise sonraki süreçte gerçekleşmiştir. Bunun sebebi de yine Türk sözlükçülük tarihinin gelişim çizgisindeki süreçlere bağlı olarak açıklanabilir. Nitekim Tanzimat sonrası sürece kadar Türkçe unsurlar açıklamalı sözlüklerde bile görülmemektedir (bk. s. 11 vd.).

Galatların derlendiği ve doğruluk-yanlışlık açısından ele alındığı sözlük niteliğindeki eserlerin tarihini 15.-16. yüzyıllara kadar götürmek mümkündür. Bu konuda “Türkiye’de kaleme alınan ilk eser Şeyhülislam Kemalpaşazade’nin et-Tenbîh

ʿalâ-galati'l-câhil ve'n-Nebîh veya Risâle-i Sakatât-ı Avâm gibi adlarla kaydedilen Arapça eseridir.” Hemen arkasından ikinci olarak da yine aynı yüzyıllarda kaleme alınmış olan Şeyhülislam Ebüssuûd Efendi’nin Galatât-ı Avâm’ı gelmektedir ve eser Türkçedir (Develi, 1997: 99). Bu bakımdan galatlar konusunda Türkçe kaleme alınmış ilk eserin de bu olduğunu söyleyebiliriz.17Galatların kaydedilmesine yönelik ilk

eserlerin 15-16. yüzyıllarda ortaya çıkmasının yanında, 19. yüzyılın başından itibaren ise galatlar konusunda pek çok yazı yazılmış, doğru-yanlış listeleri hazırlanmış, kitaplar ve sözlükler yayımlanmıştır (Eminoğlu, 2011: 1023).18 Bunlar arasında üzerlerinde

çalışmalar da yapılmış olan Mustafa İzzet’in, Ali Seydî’nin, Ali Hikmet ve Mehmed Hafîd gibi müelliflerin galatat sözlükleri kapsam ve içlerinde bulunan değerlendirmeler açısından öne çıkmaktadır. Yine bunlar arasında da kapsam ve açıklamalarıyla birlikte galatları derli toplu ele alan ilk eserin Mehmed Hafîd’in ed-Dürerü'l-Müntehabâti'l- Mensûre fî Islâhi'l-Galatâti'l-Meşhûre adlı eseri olduğu bilinmektedir (Kaçalin, 1996: 302). Bununla birlikte her bir eser de yine dil ve dilcilik tarihi açısından kuşkusuz büyük bir önem taşımaktadır.

Galat sözlükleri incelendiğinde eserlerin genelinde birtakım ortaklıklar sözkonusudur. Bunlar arasında, kapsamları ve ele aldıkları kelimelerin kökenleri açısından birtakım farklılıklar gözlense de genel itibariyle bu eserler birbirlerinin tekrarı niteliğindedir. “Birinin kaydettiği bir kelime, çok farklı yeni bilgiler edinilmemiş ve anlamca değişiklik oluşmamışsa öbürlerinde aynıyla tekrar etmekte, hatta müellif kelime üzerindeki fikrini teyit etmek için öbür sözlükleri delil olarak göstermektedir” (Yılmaz, 2018: 21-22). Bunun yanında Kemalpaşazade’nin Risâle-i Sakatât-ı Avâm’ının aslında kendinden sonra gelen galatat sözlüklerini etkilediğini ve yazılan her sözlükte bu eserin bir anlamda referans alındığını söyleyebiliriz. Bunu Develi (1997) şu

17 Eminoğlu (2011: 1023) Kemalpaşazade'nin eserinin Türkçeye çevirisi olan Terceme-i Galatâtü'l- Avâm'ı dikkate alarak, bu tercümenin Kaçalin (1996: 302)'den aktardığı tercüme tarihi (İstanbul 1289, 1311) üzerinden Mehmed Hafîd Efendi'nin Ed-Dürrerü'l-Müntahabâti'l-Mansûre fî Islâhi'l-Galatâti'l- Meşhûre (DMM) adlı galat sözlüğünün yazma nüshalarında kayıtlı tarihleri kıyaslamıştır. Buna göre DMM nüshalarında kayıtlı 1219/1804 ve 1221/1806 tarihlerin daha erken olmasından dolayı galatlar konusunda yazılmış ilk Türkçe sözlüğün bu eser olduğunu savunmuştur. Fakat burada iki temel nokta öne çıkmaktadır. Birincisi kıyaslama yapılan eserlerle ilgili olarak; galatlar konusunda Türkçe kaleme alınan ilk metin (tercüme dahi olsa) Terceme-i Galatâti'l-Avâm değil, Şeyhülislam Ebüssuūd Efendi'nin Galatât-ı Avâm'ıdır. Dolayısıyla bir kıyaslama yapılması gerekecekse bu eserle yapılması gerekmektedir. İkinci nokta ise DMM'nin 1804 yılında kaleme alınmasına (Yılmaz, 2018: 17) karşın Ebüssuūd Efendi'nin 15.- 16. yüzyıllarda yaşadığı dikkate alındığında yine bu konudaki Türkçe kaleme alınan ilk eserin Ebüssuûd Efendi'ye ait olduğu anlaşılacaktır.

18 Çalışmanın kapsamı dahilinde bulunmaması ve konuya yönelik farklı kaynaklarda bilgi verilmesi yönüyle bu eserler tek tek ele alınmayacak olup burada yalnızca birtakım genel değerlendirmeler yapılacaktır. Galatat sözlüklerinin tanıtımı ve haklarında bibliyografik ve geniş bilgi için bk: Kaçalin, 1996; Kültüral, 2008; Eminoğlu, 2011.

şekilde açıklamıştır: “Kemalpaşazade’nin bu eseri kendisinden sonrakilere bir örnek ve temel kaynak teşkil etmiş, daha sonra yazılan konuyla ilgili her eserde aslında Kemalpaşazade’nin eseri genişletilmiştir.” (s. 99).

Galatat sözlükleri ele aldıkları unsurlar ve bunların açıklamalarını vermenin dışında içinde barındırdıkları değerlendirmeler açısından da hem dilcilik tarihine hem de dönemlerinin dil anlayışına ışık tutmaktadır. Müellifler eserlerini kaleme alırken hem (kısmen) madde içi açıklamalarda hem de eserlerin mukaddime kısımlarında dile, dilciliğe ve galatlara yönelik görüşlerini de ortaya koymuşlardır. Buna göre özellikle galatlar konusunda yazarların bir kısmı “yanlış olsa bile dile yerleşmiş biçimlerin kullanılmasından yana olduklarını” ifade etmiş, bir kısmı ise “halkın kullandığı yanlış şekillerin lisanı bozduğunu” ifade ederek buna karşı önlem alınması gerektiğini savunmuştur (Kültüral, 2008: IV-XII).19 Bunun dışında bu görüşleri ayrıntılı olarak ele

alan Eminoğlu (2011) yazarların galat ve galatat hakkındaki görüşlerini özetleyerek şu şekilde vermiştir:

1. Bir dilden başka bir dile alıntılanmış sözcükler, alan dilde kabul gördüğü biçimiyle kullanılmalıdır. Bunların sözlüklere alınmasının sebebi, asıllarını ve kökenini göstermektir.

2. Alan dilde az kullanılan ve yaygınlık kazanmayan yanlışlar, değiştirilebilir. Bunları düzeltmek gerekir.

3. Tercüme yoluyla dile giren sözcükler, alan dilde değişikliğe uğrayabilir. Bu değişiklikler, anlamı bozuyorsa bunlar aslı gibi yazılmalıdır.

4. Galatlar, bilim adamlarınca kullanılabilir ama bilinmeden yapılan yanlışlar vardır ki bunlar ayıplanır. Ölçü, okuryazarlarca kullanılmak ve yaygınlaşmaktır. 5. Nakil yoluyla değil de ödünçleme yoluyla alınan sözcüklerdeki bazı yanlışlıklar

kesinlikle kullanılmamalıdır.

6. Galatların bir kısmı halk için bir kısmı havas içindir. 7. Galat ile sahihi birbirinden ayırmak gerekir.

8. Ana dilin kuralları herkesçe bilinmelidir.

9. Avam gibi konuşmaya çalışarak dili yanlış kullanmak dili bozar.

19 Çalışmanın kapsamı dahilinde bulunmaması ve konuya yönelik farklı kaynaklarda bilgi verilmesi yönüyle müelliflerin görüşleri tek tek ele alınmayacak olup burada yalnızca birtakım genel değerlendirmeler yapılacaktır. Müelliflerin eserlerinde dile ve galatlara yönelik belirttikleri görüşleri hakkında ayrıntılı bilgi için bk: Kültüral, 2007; Kültüral, 2008: IV-XII; Eminoğlu, 2011.

10. Türkçeyi Arapça ve Farsça unsurlardan arındırmak, bunları kullanmamak ve dilden atmak gerekir.

Galatat sözlüklerinde ele alınan galat unsurların asli (veya yazarların dil anlayışına göre doğru) biçimleri gösterildiği gibi, aslında bu sözlüklerin yazılış amaçlarının da yalnızca asli biçimleri göstermek olmadığını söyleyebiliriz. Buradaki asıl amacın genel olarak yanlış biçimlerin kullanımını azaltıp/önleyip doğru kullanımları sağlamak, yani “bu yanlışları düzetme çabası” (Kültüral, 2007: 1132) olduğu görülmektedir. Sağol (2002) bu konuyu “... şüphesiz bu tür sözlükleri kaleme alan şahısların amaçları, kelimelerin unutulmuş asıl şekillerini hatırlatmak değildi, onların amaçları değişmiş şekillerin kullanılmasını önlemekti” şeklinde açıklamıştır (s. 143).

Galatat sözlükleri ele aldıkları galat unsurlar açıdan ses bilgisinden biçim bilgisi ve anlam bilime, söz diziminden kalıplaşmış yapı ve ifade biçimlerine kadar çok farklı yapı ve düzeyde dil ögesi barındırmaktadır. Bu bakımdan yazılış amaçları ne olursa olsun bu sözlükler “bazı kelime ve deyimlerin asıllarını aydınlatmada faydalı olduğu gibi, yanlış biçimleriyle yerleşen kelimelerin çok defa asıl biçimlerinin unutularak benimsendiğini ve dilin yapısına uygun şekilde kullanıldığını göstermesi açısından da önemlidir” (Kaçalin, 1996: 301).

Galatat sözlüklerinin sözlük türleri arasındaki yerlerini ise, dilin belli bir alanındaki söz varlığı unsurlarını ele alıyor olmalarından dolayı özel sözlükler olarak belirlemek yerinde olacaktır. Nitekim Topaloğlu ve Kaçalin (2009) da galatat sözlüklerini bu anlamda özel sözlükler olarak ele almaktadır. Yine bunun yanında bu eserlerin; içinde bulundurdukları unsurların nitelikleri ve konu bütünlüğü açısından tematik, izah yöntemleri ve açıklamalarındaki dil bilgisel çözümlemeler açısından gramatikal, yine dil bilgisel anlamda doğruluk-yanlışlık ikilemi etrafında şekillenmeleri açısından da kuralcı sözlükler olduklarını söylemek mümkündür.

Bunun yanında birtakım galat unsurlara özellikle Tanzimat sonrası dönemde kaleme alınan Lehçe-i Osmânî, Lügat-ı Nâcî, Kâmûs-ı Osmânî gibi genel açıklamalı sözlüklerde de rastlamak mümkündür. Bu sözlüklerde yer alan galat unsurların, galat olduklarına genel anlamda değinilmemekle birlikte yalnızca bazılarında galat oldukları konusunda birtakım ifadeler ve açıklamalar yer almıştır. Bunun dışında ise galat olup olmaması konusundan genel olarak bahsedilmemiştir. Dönemin diğer açıklamalı

sözlüklerinden biri olan Kâmûs-ı Türkî ise bünyesinde taşıdığı söz varlığı ve açıklamalarının yanında, içerdiği galat unsurlar ve bunlara yönelik açıklamalarıyla da dikkati çekmektedir. Bu yönüyle KT içerdiği galat unsurları yoğun ve ayrıntılı bir şekilde belirtmiş, onların hem belirtilmesine hem de açıklanmasına özen göstermiştir.