• Sonuç bulunamadı

GÜMRÜK BİRLİĞİ SÜRECİ

Belgede Özlem GENÇ (sayfa 119-125)

108

Tablo 3.2. 2012 Yılında Getirilen Değişiklik Doğrultusunda Türkiye’de KOBİ Sınıflandırması

Büyüklüklerine Göre İşletmeler Çalışan Sayısı Yıllık ciro/ Bilanço Değeri

Mikro işletme 1-9 <1 milyon TL

Küçük işletme 10-49 <8 milyon TL

Orta büyüklükte işletme 50-249 <40 milyon TL

II. TÜRKİYE - AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ ÇERÇEVESİNDE KOBİ’LER VE GİRİŞİMCİLİK

Türkiye- AB ilişkileri gümrük birliği üzerine kurulu olduğundan, Türkiye-AB ilişkilerinin tarihçesi gümrük birliği süreci ile başlamaktadır. Kesintiye uğrayan sürecin üyelik başvurusu ile canlandırılması, gümrük birliğinin tamamlanması ve müzakere sürecinin başlaması Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin dönüm noktalarını oluşturmaktadır. KOBİ’ler ve girişimciliği ilgilendiren iş ortamına ilişkin gelişmeler, Gümrük Birliği Süreci ve Müzakere Süreci başlıkları altında incelenecektir.

109

Ankara Anlaşması, Türkiye’ye Topluluğa üye olma perspektifi veren bir anlaşmadır. Bu perspektif, Anlaşmanın 28. maddesinde ortaya konulmuştur. Söz konusu maddenin, ‘Türkiye, Anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğinde, akit taraflar, Türkiye’nin Topluluğa katılma olanağını görüşürler’ ifadesi, Anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğinde, Türkiye’nin Topluluğa katılımının değerlendirileceği anlamını taşımaktadır.

Hazırlık dönemi, sadece Topluluğa sorumluluk yükleyen bir dönem olmakla birlikte Türk tarafının tek sorumluluğu, ekonomisini ortaklığa hazır hale getirmektir.

Topluluk, tekstil ve birtakım petrol ürünleri dışında sanayi malları için Türkiye çıkışlı ithalatta gümrük vergilerini sıfırlamış ve eş etkili önlemleri kaldırmış, bunun yanında, Türkiye lehine tarife kotaları oluşturmuştur. Topluluk ayrıca Türk tarafına, 175 milyon Avrupa Hesap Birimi tutarında yardımda bulunmuştur.

Hazırlık dönemi, otomatik olarak sona erecek şekilde düzenlenmemiştir. Taraflar, bu sürenin sonunda geçiş döneminin koşullarını belirlemek üzere yeniden bir araya gelmişlerdir.

Geçiş dönemi, Topluluk yanında Türkiye’ye de sorumluluk yüklemiştir. Buna göre, Türkiye’nin de, belirli bir zaman dilimi içerisinde, Topluluk çıkışlı ithalata uyguladığı gümrük vergilerini kaldırması söz konusudur. Türkiye’nin ihracatının

%55’ini oluşturan ürün grubu için 12 yıl; %45’ini oluşturan ürün grubu için 22 yıl içinde gümrük vergilerinin sıfırlanması gerekmiştir. Bu süreler, Türkiye’nin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu alanlar göz önünde bulundurularak belirlenmiş, gümrük vergilerinin sıfırlanması için tekstil ve emek yoğun ürünler için 12; sermaye yoğun ürünler için de 22 yıl öngörülmüştür. Gerçekleştirilen gümrük birliği, tarım ürünlerini içermemektedir. Buna göre, gümrük birliğinin çerçevesi Anlaşmanın 10.

maddesinde çizilmiş ve mal ticaretinin tümünü kapsamasına karar verilmiştir. 11.

110

maddede ise, tarım ürünleri ticaretinin Topluluk ortak tarım politikası göz önünde bulundurularak özel olarak düzenleneceği belirtilmiştir.

Geçiş döneminin başlaması için, bu dönemin koşul ve kurallarını koyan Katma Protokol imzalanmıştır. 1970’te imzalanan Katma Protokol, 1973 yılında yürürlüğe girmiştir. Katma Protokol’ün onay sürecinin zaman alacağı düşüncesiyle, Katma Protokol’ün ticari hükümlerinin yürürlüğe gireceği bir ara anlaşma imzalanmış ve bu ara anlaşma 1971 yılında yürürlüğe girmiştir.

Türkiye, Katma Protokol’den kaynaklanan yükümlülüklerini, Protokol’ün yürürlüğe girdiği 1973 yılında ve 1976 yılında yerine getirmiş; zorlu ekonomik koşullar, askeri darbelerle geçen dönemde gümrük tarifelerini indirme ve ortak gümrük tarifesine uyum yükümlülüğünü yerine getirmemiş, ertelemiştir. Bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi, tam üyelik başvurusunun yapıldığı 1987 yılını takip eden 1988 yılına denk gelmektedir.

Türkiye, ekonomik ve siyasi koşulları dolayısıyla askıya aldığı yükümlülüklerini, 1988 yılında yerine getirmeye başlamış ve Katma Protokol takvimine göre, 1995 yılında tamamlanması gereken tarife indirimlerini, 1 Ocak 1996 yılı itibariyle tamamlamış ve gümrük birliğini yürürlüğe koymuştur. Böylece ilişkilerde son döneme geçilmiştir.

Gümrük birliği, temel olarak üyelerin kendi aralarında ticaret üzerine konan her türlü gümrük vergisi, miktar kısıtlaması ve eş etkili önlemi kaldırarak, gümrük birliğine üye olmayan üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi uygulamasıdır. AB, 1951 yılında imzalanıp 1952 yılında yürürlüğe giren Paris Antlaşması ile kurulan Avrupa Kömür Çelik Topluluğu ile başladığı bütünleşme hareketine, 1957 yılında imzalanıp 1958 yılında yürürlüğe giren Roma Antlaşmaları ile kurulan AET ve Avrupa Atom

111

Enerjisi Topluluğu ile devam etmiştir. Roma Antlaşması ile kurulan AET, bir gümrük birliği oluşturmayı öngörmektedir. Buna göre ortaya konan takvim, 1 Ocak 1970’te gümrüklerin kaldırılıp bir gümrük birliğinin oluşturulması şeklindedir. Ancak, üye devletler, 1 Temmuz 1968 tarihi itibariyle, planlanandan 1,5 yıl önce gümrükleri kaldırarak gümrük birliğini tamamlamışlardır. Gümrük birliği sağlandıktan sonra, üretim faktörlerinin serbest dolaşımını içeren iç pazarı oluşturma yönünde çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Günümüzde AB, 1968’de tamamladığı gümrük birliği üzerine hizmetlerin, kişilerin, sermayenin serbest dolaşımının sağlandığı iç pazarı kurmuş, tek para Euro’yu oluşturmuş; ekonomik parasal birliği sağlamıştır. Bugün gelinen noktada, AB, siyasal birlik olma yolunda ilerlemektedir.

Türkiye açısından, AB ile gümrük birliği içerisinde olmak, AB’ye üye ülkelerle olan ticarette gümrük vergilerinin tamamen ortadan kaldırılmış olmasını; gümrük alanı dışındaki ülkelere karşı ortak bir politika izlendiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla, bu durum, Türkiye’nin üçüncü ülkelerle olan ilişkilerini AB ortak ticaret politikası çerçevesinde sürdürdüğü anlamına gelmektedir.

Gümrük birliklerinin ekonomi üzerindeki etkileri, statik ve dinamik etkiler olarak ikiye ayrılmaktadır. Ticaretin hacim ve kompozisyonunda değişiklik yapan etkiler, statik;

ekonominin üretim yapısında ve işletmelerin üretim ve organizasyonunda değişime neden olan etkiler dinamik etkiler olarak adlandırılmaktadır.

Gümrük birliğinin Türkiye ekonomisi üzerindeki muhtemel etkilerine ilişkin yapılan çalışmalar arasında, 1994 yılında Sanayi Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile DPT tarafından gerçekleştirilen “Gümrük Birliğinden Etkilenecek Malların Tespiti” ile 1995 yılında İstanbul Sanayi Odası’nın yürüttüğü “Gümrük Birliği’nin İmalat Sanayi Sektörü Üzerindeki Etkileri ve Rekabet Gücü” çalışması ön

112

plana çıkmaktadır288. Tekeli ve İlkin bu çalışmaların sonuçlarını değerlendirmişlerdir.

Buna göre, “Gümrük Birliği’nden Etkilenecek Malların Tespiti” çalışması, gümrük birliğinin sanayi malları üzerindeki etkilerini araştırmış; rekabet düzeyleri açısından sektörleri tespit etmiş, rekabet gücü zayıf olan alanların korunmasını önermiştir. Genel olarak rekabet gücüne odaklanırken, mal ve tesis temelinde inceleme söz konusu olmadığından; rekabet gücü zayıf olan sektörlerde olumlu etkilenebilecek işletmelerin ya da rekabet gücü yüksek sektörlerde olumsuz etkilenebilecek işletmelerin olduğuna dikkat çekmiştir. Bu işletmelerin çoğunluğunu KOBİ’ler oluşturmaktadır289. İstanbul Sanayi Odası’nın yürüttüğü “Gümrük Birliği’nin İmalat Sanayi Sektörü Üzerindeki Etkileri ve Rekabet Gücü” çalışması, sektörel olarak ve büyüklükleri itibariyle işletmelerin rekabet gücünü ortaya koyan bir çalışmadır. Farklı sektörler bakımından farklı büyüklükteki işletmelerle yapılan araştırmada, farklı rekabet düzeyleriyle karşılaşılmış; KOBİ’lerin de eş düzey rekabet gücüne sahip olduğu sektörler tespit edilmiştir. Bu çalışma, gümrük birliğinin etkileri konusunda işletmeler arasında farkındalık yaratması bakımından önem kazanmaktadır. İşgücü maliyeti bir avantaj olarak ön plana çıkmıştır. Gümrük birliğine giden ülkelerde sektörden çok işletme bazında etkilenmenin söz konusu olduğu belirtilmiştir. Çalışmanın önerilerinden biri de kamu ve özel sektöre yönelik olarak işgücüne nitelik kazandırılması yolunda çalışmalar yapılması olmuştur290.

2006 yılında Mıhçı ve Akkoyunlu Wigley’in “AB ile Gümrük Birliğinin Türkiye İmalat Sanayii Alt Sektörleri Üzerindeki Kârlılık ve Yoğunlaşma Etkileri” başlıklı çalışmaları 1994-1998 verilerini kullanarak, gümrük birliği sürecinin Türkiye ekonomisi

288 Tekeli İlhan, İlkin, Selim, Türkiye ve AB Ulus Devletini Aşma Çabasındaki Avrupa’ya Türkiye’nin Yaklaşımı, Ankara, Ümit Yayıncılık, 2000., s. 533-534.

289 Ibid., s.534.

290 Ibid., s.534-535.

113

üzerindeki statik etkilerini ölçmüştür291. Bu çalışmanın sonuçları, dış ticaret hacminin genel olarak artış gösterdiği yönündedir. Gümrük birliği öncesi fiyat-maliyet marjlarının yüksek olduğu sektörlerde292 düşüş gözlendiği sonucuna ulaşılmıştır. Diğer taraftan artan dış ticaret hacminin piyasayı genişletmesinin ve ölçek ekonomisinin de diğer sektörlerde fiyat maliyet marjını artırdığı sonucuna ulaşmışlardır.

KOBİ’lerin rekabetçiliğini ölçmeye odaklanan Erzan ve Filiztekin’in 1997 tarihli

“Competitiveness of Turkish SMEs in the Customs Union” başlıklı çalışmaları ile, İspanya ve Portekiz deneyimlerini göz önünde bulundurarak gümrük birliğinin, imalat sanayinde faaliyet gösteren ve sektördeki istihdamın %60’ını oluşturan KOBİ’lerin önemli bir bölümünün piyasadan silinmelerine yol açabileceğini gündeme getirmişlerdir293. KOBİ’lerin kırılganlıkları çerçevesinde yaptıkları değerlendirmede, KOBİ’lerin makroekonomik çevrenin getirdiği olumsuzluklara karşı kendilerini korumakta güçlük çektiklerini belirttiklerini ifade etmişlerdir294. Kırılganlığa alternatif görüş ise, KOBİ’lerin esneklikleridir. Genel giderlerinin karşılaştırmalı olarak düşük olması, fiili durumda, sendikaların getirdiği düzenlemelerin KOBİ’ler açısından geçerli olmaması ve kayıt dışına kaymak suretiyle birtakım avantajlar elde etmelerinin mümkün olabileceği ise bu değerlendirme kapsamında ele alınmıştır295. Eximbank kredilerinin KOBİ’lere kaynak sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmesi ve AB fonlarından KOBİ’lere tahsis edilen desteklerin önemli bir avantaj olabileceği belirtilmiştir296.

291 Mıhçı, Sevinç, Wigley, Arzu Akkoyunlu, AB ile Gümrük Birliği’nin Türkiye İmalat Sanayii Alt Sektörleri Üzerindeki Yoğunlaşma ve Kârlılık Etkileri,

http://www.econ.utah.edu/~ehrbar/erc2002/pdf/P080.pdf, s.8-9.

292 Çalışmada bu sektörler, giyim ve deri sanayi, dokuma, petrol ürünleri, taşıt araçları, basım ve yayın sanayi olarak sıralanmıştır. Bkz. Mıhçı ve Wigley, op cit., s.8-9.

293 Erzan, Refik, Alpay Filiztekin, Competitiveness of Turkish SMEs in the Customs Union, European Economic Review 41 (1997), 881-892., s. 883.

294 Erzan ve Filiztekin, op cit, s. 883.

295 Erzan ve Filiztekin, op cit, s. 883.

296 Erzan ve Filiztekin, op cit, s. 883.

114

Gümrük birliklerinin ticaretin kompozisyonunda değişikliklere neden olan statik etkileri dışında, söz konusu ülkenin ekonomik yapısında meydana getirdiği dinamik etkileri de söz konusudur. Piyasaların genişlemesi sonucu ölçek ekonomilerinin oluşması, artan rekabet, maliyet düşüşlerine ve teknolojik yeniliklerin özendirilmesine yol açmaktadır. Diğer taraftan, gümrük birliğinin oluşturduğu korunaklı pazarlar, daha fazla yabancı yatırım çekilmesini sağlayarak doğrudan yabancı yatırımların artması ile sonuçlanmaktadır297.

B. MÜZAKERE SÜRECİNDE İŞLETME VE SANAYİ POLİTİKASI VE

Belgede Özlem GENÇ (sayfa 119-125)