• Sonuç bulunamadı

B. ŞİİR ANLAYIŞI

II. BÖLÜM

25. GÖNÜL, DİL

26.7. Bag, Bahar, Gülzâr, Gülşen

Bag

Bağ sevgilinin güzelliklerinin toplandığı, mevsimin her dem bahar olduğu, cennetten bir parça olan yerdir. Bazen bağ, dünya, bazen söz, bazen ömür ya da can olur. Bağla ilgili bir gerçek de şudur ki, bağ gelip geçicidir.

133 Bkz. Uludağ, Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1998, s. 361.

Sevgilinin güzellik unsurlarından biri olan saçının kokusu, sabah rüzgârının dağıtıcılığı ile tüm bağa yayılır:

Bûy-ı misk ile dimâğ bâğ-ı dehr olmazdı pür Olmazsa ‘anber saçından böyle müşk-efşân şabâ

G 15/2

Şâirin istiğnâsı takdir edilmeye şâyândır. Tokgözlülük tahtına oturmuştur. O, hicrânını bile güzel görmekte, sevgiliye ait sıfatlarla anmaktadır:

Dâğ-ı gül göz yaşı mül eyle Muhibbî yüri ıyş Sînemün bâğı yeter çün gülü gülzâr bana

G 43/5

Âşığın sinesinde açılan yaranın sebebi pervasızca açılan güldür. Gönül, sevgilinin aşk bağında belâlar içinde kıvranan bir bülbüldür:

Bâğ-ı ‘ışkında belâ-keş bülbülidür bu gönül Sînesinde tâze dâgıdur gül-i handân ana

G 35/3

Sevgili olmadan âşık için hiçbir yerin ehemmiyeti yoktur. Onsuz cennet bile ağlanılacak bir kulübe haline gelir:

Yârsüz yazı vü tağ u bâğ zindândur bana

Gayre ger cennet gelürse beytü’l-ahzândur bana G 49/1

Bahar

Muhibbî bahar ile hazânı bir tezât için yan yana getirir. Şâirde hazandan kaçma, bahara karşı bir özlem vardır. Bahar ömür anlamı taşıyor olabilir. Âşığın ömrü, gençlik yılları, ayrılıkla, bela ve gam içinde geçmiştir:

Firkat ile soldı giçdi nev-bahâr-ı ‘ömrüm âh Çehre-i zerdüm belâ vü ğam hâzanıdur bana

G 68/3

Şâir yine baharı ömür anlamında kullanmıştır. Geçliğin güzel günlerinin gelip geçici olduğunu, bir varmış bir yokmuşluk içinde geri kalabileceğini ima ediyor:

Bahâr eyyâmı bezm içre sefâ câmını sürdün tut Dilâ bu dâr-ı dünyânun temâşâsını gördün tut

G 183/1

Gülzâr

Gül bahçesi anlamına gelen gülzâr, güzelliği, kokusu ve özellikle gülden dolayı kırmızı rengiyle anılır. Sevgilinin ve âşığın nazarında taşıdığı değer, ferahlık ve huzur verme özellikleri de onun çok anılmasına sebep olur. Mutlak olarak kalbin fethi ve açılışıdır:

Gül açılsa halk-ı âlem gün gibi handân olur Sensüzin gülzâr-ı âlem cümle zindândur bana

G 7/2

Şâir için sevgilinin gül bahçesini överse övsün, söyledikleri yetersiz kalır.

Çünkü bu gül bahçesi, cennet bahçesi gibidir:

Muhibbî nice medh itsün nigârun hüsni gülzârın Gören dir oldı dünyâda ki san bâg-ı irem peydâ

G 31/8

Gülşen

Gülşen, bahar mevsimi ile birlikte tasavvur edilir. Sonbaharda yapraklar sararmaktadır. Baharda, güllerin açmasıyla beraber içki ve sohbet meclisleri kurulur.

Gülşen, sevgili, yüz, yanak, güzellik, serv, yaralı vücût, sîne, gönül, kanlı gözyaşı gibi imgelerle birlikte kullanılır.

Gül bahçesinde bülbülün yani âşığın yanında, dikenler, yani rakîbler de vardır. Âşığın sabahlara dek âh edip inlemesi de bu yüzdendir:

Güller ile gülşen içre hârı kıldun hem-nişîn Giceler tâ subha dek bülbülleri zâr eyledün

G 5/6

Güzellik unsurlarından biri olan servi, sevgilinin boyunu temsil için kullanılır. Şâir, karşılaştırma yoluyla sevgilinin güzelliğine vurgu yapıyor. Yine şâir, âşığı gonca olarak nitelendirip, sevgilinin şeker gibi dudaklarından damlayan sözleri karşısında lâl oluyor:

Gülşen içre kâmetün yanında servün kaddi pest Leblerün güftârını işitdi oldı gonce lâl

G 11/2

Bag-arâ ger ´ârızun zikr itseler ey gonce-fem Kala mı gülşende gül çâk-ı giribân olmaya

G 48/4

Gülşende lâle, nergis, benefşe, karanfil gibi çiçekler de vardır:

Sen şarâb iç gülşen içre lâle-veş ben kan yudam Kısmetüm rûz-ı ezelde var ise kandur bana

G 64/2

Külhan, bedendir, nefsin zindanı, dünya ve dünyanın dağdağasıdır:

Dostum sen olmasan gülşen gelür külhan bana Senün ile olıcak külhan gelür gülşen bana

G 92/1

Gülşen sevgilinin yüzüdür. Sevgilinin gül yüzünü görmek için âşık âh eder.

Devr-i gül ile şâir Hz. Peygamber’in yaşadığı devri de ifade etmek istemiş olabilir:

Gülşen-i hüsnünde görsem gül yüzün âh eylerem Devr-i gülde nitekim zârılık eyler andelib

G 124/4

Sevgili gül bahçesinin en güzelidir. Onun güzelliğini metheden âşık, gül bahçesindeki güllerin yakarlını yırttıklarını söyler:

Okuyaldan gülşen içre mehdini sen gül-ruhun Gülistânda kalmadı bir gül giribânı dürüst

G 234/2

26.8. Murg, Bülbül, Pervâne

Murg

Farsça kuş demektir. Rûh, bedendeki hâliyle, kafesteki kuşa benzer.

Tasavvufî sülûk veya tabiî ölümle rûh, bedenî kayıtlardan kurtulur; yüce âlemlere doğru kanat açıp, uçar gider. Gönül ile birlikte kullanılan imajlardan biri de murgdur. Şâir de gönlü murga benzetmiş; gönül kuşunun sesini ise bülbülün feryâdıyla özdeşleştirmiştir:

Gülşen-i hüsnünde haddün bir kızıl güldür bana Murg-ı dil âvâzâsi feryâd-ı bülbüldür bana

G 55/1

Bülbül

Divân edebiyatı bülbülden ayrı düşünülemez. O, şakıyışlarıyla ağlayıp inleyen, durmadan sevgilisinin güzelliklerini anlatan ve ona aşk sözleri arzeden bir âşığın timsalidir. Bazan âşığın kendisi, bazan canı, bazan da gönlü olur. Bülbül güle âşık kabul edilir. Bu durumuyla âşığa çok benzer. Üstelik güzel sesi de âşığın güzel

sözleri, şiirleridir. Nasıl bülbül gülsüz olamazsa, âşık da maşûksuz olmaz. Gülün dikenleri nasıl bülbülün ciğerini delerse, sevgilinin eziyetleri de âşığın bağrını deler.

Kısaca bülbülün her özelliği âşıkta mevcuttur.

“Bülbül seher vakti gülü karşısına alarak öter. Gül, onun için yaprakları yeni açılmış bir kitaptır. Âdeta bülbül o kitabı oku. Bülbülün tüm neşesi gül ile kâimdir.

Gülden ayrı olunca inleyişler içinde kalır. Gülü görünce mest olur. Onun sıfatları, hoş-nevâ, gûyâ, medh-hân, bîçâre ve şeydâlıktır. Bütün bu sıfatlarıyla o, güzeli ve güzelliği övmede bir üstâddır. Ama bazan şâir bu konuda bülbüle ders okutur.”134

Gül, sevgilinin; bülbül ise âşığın sembolüdür. Sevgilinin gül olarak tasavvur edilmesi nedeniyle gülşen, gülzâr, gülistân, sevgiliyle özdeşleşen yer; sevgilinin yanından hiç ayrılmayan rakîb diken ve âşık ise gülün bülbülüdür. Âşık ve bülbül için bu imgelerin kullanılması, sevgiliye vuslatın zor olmasından ve âşığın devamlı ağlayıp, feryâd etmesinden ileri gelir. Goncanın açılıp gül olması yani baharın gelişi, bülbüle sevgiliyi görme umudunu vermiştir. Fakat âşık bunu âh edip inlemesine bağlamıştır:

Bülbül-i şûride-veş efganum işidüp benüm Gonce ağız açuben nergis tutupdur göz bana

G 39/2 Gûşına ala ol dahi gül ola ki nâlan

Ey bülbül-i dil subha degin turma figân it G 248/4

Bülbül, seher vakti gonca kadehinden içip sarhoş olan bir rind âşıktır.

Aslında âşığın sarhoş olmasına sebep gülün güzel kokusudur. Şarab ve kadeh mânasına gelen “bülbüle” kelimesi, cinaslı olarak bülbül ile benzerlik içinde ele alınır.

Bir kadeh nuş eylemiş sanman çemende ‘ândelîb Bûy-ı güldendür hemîşe bülbül-i gülzâr mest

G 214/7

134 Pala,İskender, Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü, İstanbul, 2002, s. 97.

Olmışam câm-ı lebünden ben senün ey yâr mest Nitekim bûy-ı gül ile bülbül-i gülzâr mest

G 228/1

Pervâne

Tasavvuf edebiyatında mum, sevgili, Allah; pervâne de âşıktır Pervâne yanan mumun çevresinde döner, sonunda mumun ateşinde yanarak can verir.

Âşığın pervane olarak tasavvur edilmesinde en önemli unsur sevgilinin muma benzetilmesidir. Âşığın, sevgilinin verdiği tüm cevr ü cefâsına rağmen ondan vazgeçmemesi, yanacağını bile bile ateşe koşan pervâneye benzetilmesine neden olur.

Mikrodan makroya her cisim, her canlı bir dönüşe tabîdir. Âşık için dönüş de varlığının devamı adına bir o kadar tabiî ve gereklidir. Muhibbî beyitlerinde pervâneyle birlikte ay ve güneşin dönüşlerini de örnek verir.

Şem‘-i hüsnün yakmayınca komadı cân u dili Anun içün dôstum pervâne söylersin bana

G 56/3

Per yakar pervâne gör âh eylemez

‘Âşıka lâyık degül illa sebeb

G 117/4

Ne ‘acebdür şevk ile ger yanar ise cân u dil Çünki ben pervâneyem yanmak bana olmaz ‘acib

G 136/4

Ruhlarına cân u dil pervânedür Yanar ise bu Muhibbî ne ‘aceb

G 162/5

Mum, aydınlatması ve parlaklığı ile sevgiliye ait güzellik unsurlarından yanak ile birlikte de kullanılır. Âşığın gözünde sevgilinin yanağı aydan ve güneşten daha parlaktır ve cezbedicidir:

Pervâne kılur şem‘-i ruhı mihr ü mehi dost Her kim ki göre hüsnini ider ki zihi dost

G 239/1

Benzer Belgeler